Alevi Açılım...

Yayınlanma: 14.12.2008 - 07:31
Abone Ol google-news

Gözden ırak tutulmaması gereken bir konu da milli eğitim sistemimizde zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin mutlaka isteğe bağlı olmasının (zorunlu olmaktan çıkarılması) yanı sıra dersin içeriğinin de hurafelerden arındırılıp çağdaş dünya görüşleri doğrultusunda değiştirilmesidir. İlk ve ortaöğretimde okutulan bu kitapların içeriği, belli bir dünya görüşünü empoze eder niteliktedir. Tüm inanç sistemleri bu okullarda sosyoloji-felsefe derslerinde uzmanlar tarafından hazırlanan metinler halinde öğretilmelidir.

Gündemimizi oldukça yoğun meşgul eden Aleviler ne istiyor, Hükümetin Alevi açılımı, Alevi yürüyüşüvb. başlıklar neredeyse tüm dünyayı ve ülkemizi saran ekonomik krizi bile unutturacak boyutlara ulaştı.

Değerli örgüt başkanları bu konudaki düşüncelerini yazılı ve görsel iletişim kanalları ile her zaman duyurma şansı bulabiliyorlar. Bir de bu şansı bulamayan Anadoludaki sessiz çoğunluğun düşüncelerini toplumla paylaşabilsek, sanırım olaya daha gerçekçi yaklaşmış olacağız.

Bunları özet halinde sizlere sunmayı görev kabul ederek bu sayıdaki ön yazımızı bu konuya ayırdık.

1. Sözcük olarak salt Aleviyerine Alevi-Bektaşiifadesini kullanmanın doğru bir tercih olduğunu düşünüyor (bu iki toplumun bireylerini bir ve Balkanlardan Orta Asyaya kadar beraber kabul ediyoruz), hak ve isteklerimizin ortaya konmasında Türkiye Cumhuriyetinin diğer bireyleri ile eşit olduğumuz unutulmadan taleplerimizin diğer inanç grupları ile birlikte dile getirilip savunulmasının daha haklı ve güçlü bir yurttaşlık görevi olduğunu düşünüyoruz.

2. Bu bağlamda Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinden işlevine, kadrosundan giderek bir fetva kurumu haline dönüşmesine kadar yıllardır izlenen süreç, bizlerin olduğu kadar laik toplumu oluşturan herkesin müşterek sorunudur ve mutlaka toplumun tüm katmanları ile birlikte çözümlenmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığının kaldırılması, başta devrim yasalarına aykırı olup sonuçları itibarıyla da tarikat ve cemaatlerin kontrolünde bir dini yapılanmaya doğru daha hızlı bir gidişe neden olacaktır.

Yeniden yapılanmalı

Diyanet İşleri Başkanlığı yeniden düzenlenmeli, burada her inanç grubu temsil edilmeli ve bu gruplar başkanlıkça kontrol edilebilecek bütçelerini kendileri oluşturmalıdırlar.

Diyanet İşleri Başkanlığının ne camilere ne imamlara ne de dedelere bütçeden maaş verme gibi bir işlevi olmalıdır. Her toplum kendi inancı için oluşturacağı ibadet yeri ve görevlilerinin ödeneklerini kendisi karşılamalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığının yapılanmasından örgütlere pay verilmesini istemek, bu kurumun çalışmasını onaylamak anlamına gelir ki, bunun kabul edilmesi mümkün değildir.

3. Bilime bu denli önem veren bir toplumda ilk ve en önemli isteklerimizden biri de ülkemizde Hacı Bektaş Veli Araştırma Enstitüsünün kurulması olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu kültürün gün ışığına çıkarılıp tüm dünya ulusları ile paylaşılması ve gelecek kuşaklara doğru bilgi ve belgelerin iletilmesi konusu ivedilikle ele alınmalıdır. Bizim bu konudaki çabalarımız sürerken Nevşehir Üniversitesi Rektörümüzün de bu yönde bir çalışma başlatmış olması bizleri sevindirdi.

Madımak müze olmalı

4. Eylemleri sözdü, silahları sazdı; ozan olmaktı kiminin de ozan ilinde günahıdediğimiz Madımakta, şehitlerinin anısına bu binanın müze olmasını istemek de sadece Alevi-Bektaşi örgütlerinin değil, aydın ve aydınlanmadan yana olan tüm yurtseverlerin (bu kıyımda canlarını yitirenlerin 17si Sünni, 17si Alevi, 1 kişinin de Hıristiyan olduğu düşünülürse) ortak çabası olmalıdır.

Eylemi gerçekleştirenlerin söylemleri Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacaktı. Girişimin aydınlanmaya karşı olduğunu ve bunun da sadece Alevi-Bektaşi toplumunun sorunu olmadığını yetkililere anlatmak, bütün demokratik kitle örgütü ve siyasi partilere düşen önemli görevdir. Ayrıca buranın müze olmasının yanı sıra müzenin içi tüm ulusumuza yüzyıllarca unutamayacağı bir ders niteliğinde yapılandırılmalıdır. Bu müze Türk ulusunun birliğini ve dirliğini de sembolize etmelidir.

Milli Eğitim

5. Gözden ırak tutulmaması gereken bir konu da milli eğitim sistemimizde zorunlu olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin mutlaka isteğe bağlı olmasının (zorunlu olmaktan çıkarılması) yanı sıra dersin içeriğinin de hurafelerden arındırılıp çağdaş dünya görüşleri doğrultusunda değiştirilmesidir. İlk ve ortaöğretimde okutulan bu kitapların içeriği, belli bir dünya görüşünü empoze eder niteliktedir. Tüm inanç sistemleri bu okullarda sosyoloji-felsefe derslerinde uzmanlar tarafından hazırlanan metinler halinde öğretilmelidir. (M.K. Atatürk tarafından yazılan, bugünlerde tekrar piyasaya çıkarılan kitap örnek alınabilir.) Geleceğimiz olan çocuklarımıza yurt sevgisinin yanı sıra tüm inançlara nasıl eşit ve hoşgörülü yaklaşılacağını öğretmek de bu dönem eğitmenlerinin görevidir diye düşünüyoruz. Çünkü sorun, ülkemizin geleceğinin sorunudur.

6. Ülkemizin bölünmez yapısına, Atatürk ilke ve devrimlerine, ulusal bayrağa, emeğe bağlılığımız ve bu topraklarda değişik inanç ve düşüncede olan tüm yurttaşlarımızla bir ulusal kimlik altında birlikte yaşamak inancımızla salon ve meydanlarda, altında toplandığımız pankartımızı bir kez daha yineliyor, saygılar sunuyorum.

 “Biz Hem Hacı Bektaş Hem Mustafa Kemaliz. Biz Anadoluyuz!

 

Dr. Naki Selmanpakoğlu Hacıbektaş Eğit. ve Kül. Der. Bşk.

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler