İnci Beşpınar: Ben 'kimsesizi' bağrıma basarım...

5 Aralık 1934 Türk kadınları için her zaman hatırda tutulması gereken bir tarih.. Türk kadını bugün yöneticiyse, iş kadınıysa, doktorsa, sanatçıysa, siyasetçiyse, 5 Aralık tarihini hiç unutmamalıdır. 1994'den beri İstanbul'un Kadıköy İlçesi Belediye Başkan Yardımcılığı görevini yürütmekte olan ve aynı zamanda da yıllardır büyük bir özveri ve inatla aile içi şiddet, tecavüz, çocuk ve engelli hakları gibi toplumsal sorunlarımıza sahip çıkan Sayın İnci Beşpınar, halk için çalışan, halka mal olmuş bir bürokrat örneği. Yalnız 'Kimseli'ye' değil, 'Kimsesiz'e' de sahip çıkan, örnek bir sosyal demokrat.

Yayınlanma: 15.12.2008 - 10:27
Abone Ol google-news

Bugünkü sohbetimiz, 74. yıldönümü olması münasebetiyle, 5 Aralık 1934'de gerçekleştirilen ve en önemli Cumhuriyet devrimlerden biri olduğuna inandığım, Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı konusunda...

74 yılda Türk kadını, ne kadar yol aldı; nereden, nereye geldi...

Ya Türk erkeği? Onun gözünde 'kadın' nedir; kimdir? Birey mi yoksa malzememi?
Röportajımızda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki feodalitenin niçin şiddet ve töre cinayetlerine yapısal destek verdiğine de değineceğiz.

Sayın İnci Beşpınar ile konuşulacak çok konu var...

 

- 5 Aralık 1934 tarihi Türk kadınları için niçin önemlidir?

Beşpınar: Ülkemizde kadın hareketleri aslında Osmanlı'nın son zamanlarında başlar. Ancak bunlar yaygınlaşmamış, tamamen küçük bir orta ve üst sınıf kadın grubunun çabaları idi. Adeta birer küçük odak noktaları gibi... Yine de bu gruplar, Batı kültüründen aldıkları feminist yaklaşımları kahramanca ülkemize taşımışlardır. 

'Kadın Hareketi'miz Kurtuluş Savaşı sırasında çok farklı bir yapıya dönüşmeye başlıyor. Bu büyük milli mücadelemizde 52 adet sivil toplum örgütü, dernek ve vakfın içinde 16'sının kadın kuruluşu olduğunu görürüz... İnanılmaz değil mi? Vurgulamakta daima eksik kaldığımız bir noktadır bu.

Kurtuluş savaşı içinde kadının rolü, anne, eş, sevgili olmaktan çok farklıdır.
Kadının 'vatandaş' kimliği, ülkesine sahip çıkan birey kimliği vardır.

O kimliğe kendiliğinden bir geçişi, bir duruşu da olmuştur Anadolu'lu, Türk kadınının.
Mustafa Kemal'in de, Cumhuriyet'den sonraki aydınlanma devrimleri sırasında, biraz önce değindiğim orta-üst sınıfın kültüründen etkilenen bir 'çağdaş kadın modeli'ni tüm ülkeye yaymak gibi bir isteği tabii ki var. O'nun örnek aldığı kadın, Kurtuluş Savaşında ulusal mücadelede erkekle omuz, omuza dövüşmüş 'birey' kadın kimliğidir. Dolayısıyla, Mustafa Kemal'e göre Anadolu kadını, kendisine verilecek olan hakları zaten dişi ve tırnağıyla kazanmıştır. Özellikle kadın hakları bağlamında 1930'lu yıllar düşünüldüğünde, bu gerçek bir devrimdir.

Yukarıdaki söyleşi "Teksatır" web sayfasından alınmıştır. Söyleşinin tamamını okumak için buraya tıklayınız...

 

 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler