Mahkeme bilirkişi arıyor

Ergenekon davasına bakan mahkeme, el bombaları konusunda deneyim sahibi bilirkişi arıyor. Mahkeme, Emniyet, Jandarma ve MKE Genel Müdürlüğü'nden, el bombaları konusunda bilirkişilik yapabilecek, bilgi ve deneyime sahip, üçer kişilik bilirkişi listesi oluşturmalarını istedi. Kurumlardan, oluşturdukları bilirkişi listelerini mahkemeye göndermelerini talep etti.

Yayınlanma: 19.12.2008 - 08:38
Abone Ol google-news

Örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılanan Noel Baba Vakfı ve Noel Baba Barış Konseyi Başkanı Muammer Karabulut, Ergenekon davasının, "FED" olarak bilinen ABD Merkez Bankası'nın dolar politikalarını kollayan AKP'nin bir tertibi olduğunu söyledi. İddianamenin bir değişim mühendisliği eseri olduğunu savunan Karabulut, "Bu stratejileri değişim mühendisleri kurar. Biz farkına varamadık ama değişim mühendisliği ABD'de en gözde meslektir. Toplumu ele geçirmek için olmayanı var gibi göstermek, olanı yok göstermekten daha kolay" dedi. Ergenekon operasyonlarında sabaha karşı ev ve işyeri basılarak, iftira atılarak olmayan örgütün var gibi gösterildiğini, bunun ülke gerçeklerini yok saymaktan daha kolay olduğunu ifade etti. Antalya'da 22 Şubat 2008'de gözaltına alındığını, uçakla İstanbul'a getirildiğini anlatan Karabulut, iki günlük sorgusunun "hoş ve boş" sohbetle geçtiğini söyledi. 2 Mart 2001'de "homoseksüel haham" diye tanımladığı Tuncay Güney'den ele geçirilen Ergenekon belgesinin 30 Nisan-1 Mayıs 2001'de gazeteci Fehmi Koru tarafından yayımlandığını belirten Karabulut "Kimse Koru'ya 2001'de bu belgeye nereden bulduğunu sormadı" dedi. Güney'in anlatımları üzerine başlatılan soruşturmaya takipsizlik kararı verildiğini anımsatan Karabulut, "Ergenekon ne zaman ki 12 Haziran 2007'de Ümraniye'de el bombaları ile döllendirildi, sezaryenle ikinci kez dünyaya getirildi. Türkün Türeyiş destanı Ergenekon'un adı, olmayan terör örgütüne konuldu" diye konuştu.


Dava Yüce Divan'da bitecek


"AKP'nin rehinesi" olarak cezaevinde yattığını söyleyen Karabulut, iddia makamının ünlü roman kahramanı Herry Potter gibi beceriksiz çocuk sendromuna yakalandığını ifade etti. Yargıtay'ın Ankara'da görülen Danıştay'a saldırı davası ile Ergenekon davasını birleştirme kararının, kendi üzerlerine yapıştırılmak istenen Danıştay cinayetinden aklanma fırsatı doğurduğunu söyleyerek, "Yargıtay, Danıştay saldırısı ve Ergenekon tertibinin aynı merkezden planlandığını ortaya koymuştur. Türk milleti, Türk Silahı Kuvvetleri gibi Danıştay da Ergenekon tertipçilerinin hedefidir. Yargıtay Ergenekon'dan çıkış kararını oy birliği ile almıştır. Üyeleri kutluyorum. Savcının Osman'ı tanımadığı insanlardan bombaları nasıl aldığını tek tek açıklayacak" diye konuştu. Karabulut, "Bu dava Yüce Divan'da sonuçlanacaktır. Galibi olmayacaktır. İnsanlık bu davada kaybetmiştir. Mahkeme böyle planlı bir davayı daha fazla sürdürmemelidir" dedi. Mahkeme heyetine "Bu bir veba mikrobu, bu mikrobun daha fazla Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne bulaştırmalarına engel olun" diye seslendi.


Veli Küçük ile tanışma


Finansbank'ın 3 Nisan 2006'da Yunan Milli Bankası'nın satın alınmasının ardından bu konu üzerine araştırmalar yaparken, Veli Küçük'ün Fiba Holding bünyesinde bulunan Endi Yönetim Kurulu'nda ismine rastladığını belirterek, şöyle devam etti: "Doğruluğunu ve ilişkiyi araştırırken de Veli Küçük ile görüşmenin daha doğru olacağına kanaat getirdim. Kendisini telefonla arayarak Finansbank satışının arkasındaki kuşkularımı paylaştım. Benden konu ile ilgili yazılarımı istedi. Yolladım.Daha sonra kendisi ile görüştük, banka satışı ve oynanan oyunla ilgili en ufacık bilgisi yoktu." Finansbank'ın Yunan Milli Bankası'na satılmasının Fener Rum Kilisesi'nin ekümenik siyaseti ile ilgili İstanbul'un Yeni Roma'nın başkenti yapılmasıyla ilgili olduğunu savunan Karabulut, bu satışta yapılan hileyi tespit ettiğini ileri sürdü. Satışın iptali için Danıştay'a açtığı davanın sürdüğünü söyleyen Karabulut, tutuklanmasının nedeninin Papa'nın Türkiye'ye yapacağı ziyaretle ilgili yazıları, Veli Küçük ile görüşmesi olduğunu ifade etti. Karabulut şöyle devam etti: "İddi makamının Türk miletini, Türk yargısını böylesine uydurma bir iddianameyle oyalama hakkı yok. Bugü burada iddianamenin ciddiyetsizliğinden dolayı savunma yapmıyorum. Bir tertibin resmini göstermeye çalışıyorum. Savunma yapacağım hukuki bir suç hususu yok. Ama bana yöneltilen suçlamalarda öyle hatalar yapılmış sanki Ergenekon tertibini yapanlar Türkiye üzerindeki planlarını beni suçlarken açığa çıkarmışlar."


Fener Rum Patrikhanesi kapatılsın


Karabulut, Noel Baba Vakfı'nın önerisiyle 28 Ekim 2005 tarihinde İstanbul'da başlatılan Fener Rum Kilisesi'nin Yunanistan'a taşınmasına yönelik kampanya nedeniyle bir dönem Milli Güç Platformu'nun sözcülüğünü yaptığını ifade etti. Bu kampanyanın Noel Baba Vakfı'na ait olduğunu, vakfın Fener Rum Patrikhanesi'ne Anayasayı çiğnediği için bu tavrı aldığını iddia etti. Kurucusu olduğu ve başkanı olduğu Noel Baba Barış Konseyi'nin hiçbir konuda talimat almasının söz konusu olmayacağını belirten Karabulut, konseyin Amerika, Tunus, Fildişi Sahilleri, Lübnan'lı üyelerinin yanında tek Türk üyenin de kendisi olduğunu söyledi. Karabulut, "Ben Fener Rum Kilisesi'nin Türkiye'deki ikinci sorunuyum. Yaşamak için onunla savaşmak zorundayım. Türkiye'yi bilmem. Patrikhanenin kapatılması için ömrümün sonuna kadar mücadele edeceğim, benden kaçamayacaklar. Onlar da bunu biliyorlar zaten" dedi.


Lozan'ı anmak suç mu?


Lozan Barış Antlaşması'nı anmak için yaptıkları etkinliğin iddianamede terör örgütü eylemi olarak değerlendirildiğini söyleyen Karabulut, "Görev gereği, Cumhuriyet'e taraf olan bir savcı Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığı ile özdeş, vatandaşlarının onur belgesi ola Lozan'ı anmak ve önemini vurgulamak için yaptığı bir konuşmayı terör örgütünün eylemi olarak yazmazdı. Mevcut yasalarımıza göre de Lozan'ı terör örgütü eylemi olarak gören bir iddianameye de Türk mahkemeleri asla bakmazdı" diye konuştu.


Mustafa Koç da tutuklansın


Konseyin yönetim kurulu üyesi Sevgi Erenerol'un tutuklanmasının ardından basın yapmasının çok doğal olduğunu söyleyen Karabulut, "O zaman bu savcı Sinan Aygün'e sahip çıkan Rifat Hisarcıklıoğlu ve Mustafa Koç'u da tutuklamak zorundadır. Ben buradan suç duyurusunda bulunuyorum" dedi. Türkiye'nin devlet düzeniyle bir sorunu olmadığını, sorunu olanların laiklik karşıtları, iddia makamı veya iddia makamını bu soruşturmaya teşvik edenler olduğunu savundu.

Karabulut, "Çünkü var gibi gösterilen suç, mevcut, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan ulusal düzenimiz ve yasalarımızla ilgili değil, olması istenen İstanbul merkezli, yeni ılımlı din devlet düzeni ve onun değiştirilmek istenen yasalarıyla ilgilidir" dedi.

 

“Unutmayacağım”

Koltuğunun altında protestan Kuran ile Suriye'den Türkiye'ye giriş yapan ünlü bir yazarın babasının daha sonra Şeyh Sait isyanına katıldığını ve Menemen'de soluğu aldığını söyleyen Karabulut “İki şeyi asla unutmayacağım. Protestan Kuran'la Suriye'den giriş yapan yazarın babasını ve Cumhuriyet Gazetesi avukatlarının Muzaffer Tekin'i gammazlamalarını asla unutmayacağım” diye konuştu.


Kola'nın sırrı günah

“Kola ve Çiş”
adlı kitabının da tertipçilerin hedefi olmasına neden olduğunu söyleyen Karabulut “Kolanın sırrı günahtır. İlaç olarak yapıldığı söylenir. Bunu yapan bir Yahudidir. Kaktüs bitkisinin üzerindeki bir böceğin lavtalarından yapılır. Yahudilikte böcek yemek günahtır. İşte Kola'nın günah sırrı” iddiasında bulundu.


Savcılık ifadesine düzeltme


Karabulut'un savcılık ifadesini okumadığını söylemesi üzerine Başkan Şengün “nasıl olur, imzanız var” dedi. Karabulut'un “Kimse okumadı, gizlilik kararı varmış” açıklamasını salondaki diğer sanıklar da onayladı. Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın savcılık sorgusunda Karabulut’un ifadesini kendisinin aldığını söyleyerek, “İfadesinde Hristiyan olmadığını söylemişti ancak bu tutanaklara hristiyan olduğu şeklinde geçmiş benim tanıklığımda değiştirilsin” talebi üzerine mahkeme başkanı düzeltmeyi yaptı. 


“Muzaffer Tekin'i tanımıyorum”


Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanık Karabulut'a çapraz sorguda “Muzaffer Tekin'i ne zaman tanıdığını” sordu. Karabulut, Muzaffer Tekin'i tanımadığını ancak 17 Mayıs 2006'da Fener Rum Patrikhanesi'nin Cenevre'de yaptığı laiklik karşıtı toplantıyla ilgili suç duyurusunda bulunduğunu, aynı tarihte de Danıştay'a saldırı olduğunu anlattı. Danıştay saldırısında Tekin'in adının geçmesi üzerine Sevgi Erenerol ile bu konuda konuştuklarını ve “vatansever ve Atatürkçü” olduğunu öğrendiğini söyleyen Karabulut “Atatürkçülerin bu işe bulaştırılmak istendiğini anladım. Araştırdığımda Tekin'in Kıbrıs'taki mücadelesini öğrendim” diye konuştu. Pekgüzel'in “Muzaffer Tekin eylemlerde albaylığa, paşalığa yükseldi” şeklindeki sözlerini anımsatarak, Tekin'in eylemlere katıldığın nereden bildiğini sorması üzerine Karabulut,  “Milli Güç Platformu'nun temsilcisiydim. Tanımıyordum ama katıldığını öğrenmiştim. Böyle bir insanı savunurum, bu benim karakterim” dedi.  Karabulut'a sanık Kemal Kerinçsiz ile telefon kayıtlarındaki “Necip Hablemitoğlu ve İhsan Güven cinayetlerinden söz ettiğini, Ergun Poyraz 3 dakika geç çıkmasa ölecekti” şeklindeki konuşmalarını sordu. Karabulut, Poyraz ile görüştüklerini aralarında böyle bir konuşma geçmiş olabileceğini ve bunu da Kerinçsiz'e aktardığını söyledi.


“Kürşat hareketini bilmiyorum”


Harp Akademileri'nde yapılan tezi Antalya'da TRT Bölge Müdürü olan arkadaşından aldığını söyleyen Karabulut”a Savcı Nihat Taşkın, kendisinde ele geçen belgeler arasında İstanbul’da bulunan azınlık vakıflarının ayrıntılı bilgilerin yer aldığı belgeyi ne amaçla bulundurduğunu sordu. Karabulut,  “Bu listeyi yaptım ve ilgili yerlere gönderdim. Vakıf Yasası Türkiye’ye için çok önemliydi. Azınlıkların Türkiye’ye yapmak istediklerini ortaya çıkarmam için bana gerekliydi” diye konuştu.  “Kürşat Hareketi”nin ne olduğunun sorulması üzerine Karabulut, “Ne olduğunu bilmiyorum. Ergenekon'dan sonra yeni bir haraket mi?” diye konuştu. 
 

“Erdoğan'dan mail gönderdi”

Karabulut, Turan Çömez ile ilgili ne zaman tanıştı sorulması üzerine şöyle konuştu: “Fener Rum Patrikliği Bergama'da yasa dışı ayin tertipliyordu. Selanik'te de Pontus Soykırım anıtı açılacaktı. Bu ayinin ve  anıtın iptali için Balıkesir milletvekili Çömez'e ulaştım. Erdoğan'a iletti, o da tepki göstermiş. İncelenirse görülür Erdoğan da bana mail attı. Ama araya Hatemiler girdi. Aksu'yu kafaya aldılar, ayin yapıldı.” 


“Beyni elinden hızlı”


Savcı Taşkın'ın bir yazı ile ilgili olarak “Erenerol size bunu dikte mi ettirdi?” demesi üzerine Karabulut, “Yaşar Kemal'in iki, Ertuğrul Özkök'ün üç editörü var. Her yazarın redaksiyonu yapılır. Hatalarımı görmüştü, düzelttim” dedi. Sevgi Erenerol söz olarak “Muammer Bey'in beyni çok hızlı çalışıyor, elleri yetişemeyince bazı hatalar yapıyor” diye konuşunca Başkan Şengün “Siz mi tamamlıyorsunuz” dedi. Tutuklu sanık Kemal Kerinçsiz  “Savcılar hukuk dışılıklarını mahkeme salonunda sürdürmezlerse memnun olurum. iddia makamı bir harekatın varlığını kanıtlamak için aslında Kürşat Harekatı bildirgesi olan ismi Kürşat Harekatı diye kasıtlı olarak sormaktadır. Kendilerine hiç yakıştıramadım kınıyorum” dedi. İnternet sitesi açıldığında logonun bilgisayara yükleneceğini,  Kürşat hareketine ilişkin logonun da bu şekilde yayıldığını anlatan Kerinçsiz “Fethullah Gülen'in sitelerini açtıklarında Gülen'in resimleri onların da bilgisayarına yüklenir” dedi. 

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese  “Veli Küçük ve Sevgi Erenerol'da bulunan dilekçe” diye söze başladığında “dilekçe değil” diyen Karabulut “Üreten bir insanım, çok yazım var. Finansbank'ın satışıyla ilgili bilgilendirmek için gönderdim” dedi. Karabulut, Erenerol ile  637 kez telefon görüşmesi yapması konusunda da  “Erenerol’un temsil ettiği kilise beni için çok önemli. Kendisi ile 637’den fazla konuşmuşumdur” diye konuştu.



Erenerol bilirkişi istedi

Tutuklu sanık Sevgi Erenerol, Kemalist Hareketle ilgili belgelerin kendi bilgisayarından çıktığının söylendiğini belirterek, "Bu belgenin aynısı tutuklu sanıklardan Ümit Oğuztan'dan elde edilen içi boş olduğu söylene 6 numaralı CD ile aynı olduğu belirtilmiştir. Emniyet mensupları hem bilgisayarıma hen de Oğuztan'dan ele geçirilen CD bu belgeyi sahtecilik yaparak koymuşlardır. Bu bilgisayar ve CD üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istiyorum” dedi.
 

Güney sanık olmalı

Sanık Kemal Kerinçsiz, savcılığın, Tuncay Güney hakkında aylardır yakalama kararı çıkarmadığını söyledi. Güney’in şu aşamada mahkemede tanık sıfatı ile dinleneceğini söyleyen Kerinçsiz,  Güney hakkında derhal dava açılmasını ve  mahkeme huzurunda sanık olarak dinlenmesini istedi. Mahkemenin Güney'in yüzünü görmesi gerektiğini söyleyen Kerinçsiz'e Başkan Şengün,  “Yüzünü bizde merak ediyoruz” dedi.

 

Gökçek’e kesilen fatura gerçek

Söz alan SESAR Başkanı İsmail Yıldız Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'e kesilen fatura ile ilgili açıklama yapmak istediğini belirtti. Başkan Şengün de, “Evet. Siz açıklama yapmasaydınız. Ben soracaktım” dedi. Yıldız bahsi geçen bu faturanın gerçek olduğunu belirterek “AKP kurulmadan önce Melih Gökçek, parti kurma çalışması içerisindeydi. Parti kurma işi iptal olunca Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığı’na oynadı. Bu dönemde danışmanlık hizmeti vermemizi istedi. Bu hizmet içinde Recep Tayyip Erdoğan’ın tutarsızlıklarının araştırılması, AKP’nin iktidara gelişinin engellenmesinin araştırılması ve Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiğinde nasıl yıpratılır araştırmasıdır. Her parti seçim döneminde rakipleri hakkında böyle çalışmalar yapar” diye konuştu.  O dönemde AKP'nin kurulmadığını söyleyen Yıldız, şöyle devam etti: “354 milyar lira bedel çıkardık. O dönemde AKP kurulmamıştı. Para AKP’nin kurulmasından sonra 13 Haziran 2003 tarihine kadar ödenmedi. Bu tarihte fatura kesildi. Bu danışmanlık hizmetinden şu an AKP’nin içerisinde olan herkesin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın haberi vardı. Bu fatura Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutacak bir faturadır. Hükümeti yıkmak gibi bir kastımın olmadığı bu faturadan anlaşılacaktır. Mecliste 330 milletvekili olan bir hükümeti yıkmak benim yıkmam haddim değil. Bir hükümeti ancak kendi yıkar.” dedi. Başkan Şengün'ün  “354 bin YTL'yi size niye versin?” demesi üzerine Yıldız, “Çünkü Demokrat Parti Genel Başkan adayı. Siyasi hedefi var. O dönemde bir ayağı da AKP içindeydi Melih beyin” diye konuştu. Gazetecilerin Melih Gökçek’in Yıldız’ın bu faturadan haberi olmadığını açıkladığının anımsatması üzerine İsmail Yıldız “ Melih Gökçek yalan söylüyor” dedi. Yıldız, faturadaki miktarın kendisine ödenip ödenmediğini ise söylemedi. 


Bomba bilirkişisi aranıyor


Mahkeme heyeti, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve MKE Genel Müdürlüğü'nden, el bombaları konusunda bilirkişilik yapabilecek, bilgi ve deneyime sahip, üçer kişilik bilirkişi listesi oluşturmalarını istedi. Kurumlardan, oluşturdukları bilirkişi listelerini  mahkemeye göndermelerini talep etti. Ümraniye'de ele geçirilen bombaların imhalarına yönelik herhangi bir görüntü kaydının olup olmadığını İstanbul Emniyeti'ne sormaya karar veren mahkeme,  varsa bu kayıtların gönderilmesini de talep etti.
 
Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce görülen davanın bugünkü duruşması tamamlandı. Mahkeme Heyeti, bir sonraki duruşmayı, 22 Aralık Pazartesi günü saat 09.30'a bıraktı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler