'Güllük gülistanlık bir cennet vaat edilmedi'

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Pozantı cezaevindeki iddiaları araştırmak üzere görevlendirilen müfettişlerin çalışmasının bu hafta sonuna kadar biteceğini belirterek, çalışmanın sonucunda tüm tespitlerin basınla ayrıntılı paylaşılacağını söyledi.

Yayınlanma: 06.03.2012 - 11:31
Abone Ol google-news

Pozantı cezaevindeki 199 çocuğun otobüslerle sabah erken saatlerden itibaren Sincan'a getirilmek üzere yola çıkarıldığını da bildiren Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ''Güllük gülistanlık bir cennet vaat edilmedi şimdiye kadar. Türkiye'nin imkanları, şu anda elimizdeki fiziki kapasite gereği yapılabileceğin en iyisi yapılmaya çalışılıyor'' dedi. Ergin, Hakimevi'nde gazetecilerle biraraya gelerek, sorularını yanıtladı.

Pozantı Cezaevindeki iddialarla ilgili konuşan Ergin, ''Bir şey yapıldı, yapılmadı tartışmaları, bilen bilmeyen konuşuyor. Bir de gidip birkaç saatliğine orada dolaşıp gelince raporlar yayınlanıyor, zannedersiniz bilimsel raporlar gibi takdim ediliyor. Bunlar doğru şeyler değil, doğru yaklaşımlar değil'' dedi.

Pozantı M tipi cezaevinin 1987'de inşa edildiğini, 2007'de çocuk kapalı ceza infaz kurumuna dönüştürüldüğünü anlatan Ergin, Adana, Mersin, Tarsus, Osmaniye bölgesinde çocukların bu cezaevine konulduğunu söyledi. Cezaeviyle ilgili tüm cezaevlerinde olduğu gibi izleme kurulu raporlarının düzenli alındığını, bakanlığın rutin denetimlerinin yapıldığını kaydeden Ergin, buralarda her cezaevinde olabilecek bir takım asayiş olayları dışında dikkat çeken herhangi özel bir duruma rastlanmadığını ifade etti.

Bakan Ergin, 2010 yılında bir milletvekilinin bu cezaevinde çocukların dövüldüğünü ve çocuklara kötü muamele yapıldığını içeren bir şikayeti gündeme taşıdığını anımsatarak, bunun üzerine 2010 yılında Adalet Bakanlığının kontrolörler görevlendirdiğini ve cezaevinde denetim yapıldığını kaydetti. Ergin, 2 Şubat 2010 tarihinde denetim raporuna göre iddiaları doğrulayıcı bir tespite ulaşılamadığını söyledi. Milletvekilinin iddialarıyla ilgili Pozantı Başsavcılığınca da soruşturma başlatıldığını anımsatan Ergin, soruşturma sonucunda iddiaları doğrulayacak herhangi bir bulgu olmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirtti.

İddialar üzerine ayrıca TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında inceleme ve denetimler yaptığını, komisyonun 10 Mart 2010 tarihli raporunda da görüşülen çocukların iddiaları doğrulamadığının belirtildiğini kaydetti. Ergin, ancak, komisyonun aynı raporunda ziyaret ettikleri Pozantı, Bergama, İncesu kapalı ceza infaz kurumlarının fiziki koşullarının yeterli olmadığı ve bunların kapatılması gerektiğinin ifade edildiğini anlattı.

Adalet Bakanlığının kendi dönüşüm programı çerçevesinde yaptığı çalışmaların da Meclisin bu raporu doğrultusunda olduğunu söyleyen Ergin, 2008-2009 yıllarında benzer tespitleri yaptıklarını ve buna dönük çalışma başlattıklarını kaydetti. Diyarbakır, Tarsus ve Kayseri'ye çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu, İstanbul, İzmir, Erzurum ve Diyarbakır'a da eğitim evi yapılmasının planlandığını, yatırım programına alındığını, ihalelerinin yapıldığını anımsatan Ergin, İzmir'dekinin bitirildiğini dile getirdi. Ergin, ''TBMM'nin bu raporu öncesinde de bizim çalışmalarımız var. 'Adalet Bakanlığı niye bir şey yapmadı' diye soruluyor. Tersine biz o rapor öncesinden o tespitleri yapmış ve hazırlık başlatmıştık. İnsan Hakları Komisyonu raporu bizim tespitlerimizle örtüşüyordu'' diye konuştu.

Ankara Sincan kampüsü içerisinde bir çocuk eğitim evinin haziran ayında hizmete açılacağını, Diyarbakır'daki cezaevi inşaatının devam ettiğini, Tarsus'takinin arsa temininin tamamlandığını ve projesinin yapıldığını anlatan Ergin, Erzurum ve Elazığ'daki eğitim evlerinin de proje ihalelerinin tamamlandığını bildirdi.

Bakan Ergin, şunları kaydetti: ''Pozantı'daki yaşanan sürece kronolojik olarak baktığınızda, bunun adımlarını atmışız, buraları kapatmak için gerekli altyapı hazırlıklarına girmişiz ve şu anda yaptığımız çalışmaların meyveleri ortaya çıkmaya başlamış, İzmir bitmiş, Ankara bitmek üzere. Tüm bunlar geçmişten gelen bir hazırlığın ürünü. 'Bu tespitler dikkate alınmadı, tedbir alınmadı' demek gerçeklerle örtüşmüyor. Pozantı'da çalışan müfettişlerimizin çalışması bu hafta sonuna kadar bitecek. Bir kafile çocuklar şu anda otobüsle sabah erken saatlerde yola çıktılar. Yol durumunu gözeterek gece şartlarında çıkılmaması arzu edildi. 199 çocuk otobüslerle geliyorlar. Müfettişlerin çalışmasının bitiminde tüm tespitleri basınla ayrıntılı paylaşacağız.''
 

'Denetimin sonucunu ayrıntılı paylaşacağız'

''Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada 'yapılan incelemelerde kötü muameleye rastlanmadı' dedi. Raporlar sonuçlandı mı?''
sorusuna Ergin, şu yanıtı verdi: ''Orada yanlış algılama var. Meclis İnsan Hakları Komisyonu raporlarıyla 2010 yılında Adalet Bakanlığının görevlendirdiği kontrolörlerin yaptığı denetim sonucunda kötü muameleye rastlanmadığı belirtiliyor. Ayrıca Pozantı Cumhuriyet Başsavcılığının 2010'da yaptığı soruşturmada da böyle bir tespit olmadığında bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar veriliyor. Orada üç tane karar var. Sayın Arınç'ın ifadesi odur. Şu anda kontrolörlerin yapmış olduğu denetim devam ediyor. Dolayısıyla o denetimin sonucunu sizlerle paylaşacağız.''

''Çocukların ailelerinin Ankara'ya nakille ilgili sıkıntıları aşılabilecek mi?'' sorusu üzerine Ergin, ''Güllük gülistanlık bir cennet vaat edilmedi şimdiye kadar. Türkiye'nin imkanları, şu anda elimizdeki fiziki kapasite ve yapılabileceğin en iyisi yapılmaya çalışılıyor'' dedi.

Sincan'a nakledilen çocukların ailelerinin Mersin, Tarsus, Adana ve Osmaniye'de yaşadıklarını söyleyen Ergin, şöyle devam etti: ''Ama o civarda yakın bir bölgede böyle bir tesisimiz yok. Türkiye'nin alt yapısı bu. Bu alt yapıyı güçlendirmek için planlaması, inşaatı, çalışmaları yapılıyor. Kaldı ki bu çocukların istisnaları çıkarsanız ortalama kurumlarda kalış süreleri 5 ay civarında tutuklu kaldıkları süre. Sonra tahliyeleri söz konusu oluyor. Zaten bir müddettir bu çocuklar tutuklu orada. Yani ortalama 5 ay tutuklu kaldıktan sonra salıveriliyorlar. İstisnalar elbette olacak. Bizim bu ortaya koyduğumuz çözüm ideal, en güzeli gibi bir iddia taşımıyoruz. Ama şu anki şartlarda alınabilecek önlemler arasında bunlar var. Temennimiz bu çocuklarımızın bu noktaya gelmeden önce farklı tedbirlerle rehabilite edilebilmeleridir.''

Çocukların duruşmalara Ankara'dan nasıl gideceğinin sorulması üzerine Ergin, yerinde sesli ve görüntülü ifade alınmasına olanak tanıyan, Sesli ve Görüntülü İletişim Sisteminin (SEGBİS) daha önce kurulduğunu anımsattı. Sistemin teknik alt yapısının 3 yıldır hazırlandığını Türkiye'deki tüm ağır ceza merkezlerindeki duruşma salonlarına ve büyük cezaevlerine sistemin yerleştirildiğini anlatan Ergin, ''Mahkemelerin takdiri halinde bu sistem kullanılabilecek durumdadır. Sincan cezaevinde zaten böyle bir imkanımız önceden kurulmuş idi. Adana, Mersin illerinde de benzer imkanlar var. Mahkemelerin uygun görmesi halinde bu çocukların duruşmalarında bu sistem kullanılabilecektir'' dedi.
 

Sivas davasında zaman aşımı

Adalet Bakanı Ergin, Sivas olaylarına ilişkin davanın bazı sanıklar yönünden 13 Mart'ta zaman aşımından düşeceğinin hatırlatılması üzerine, toplam 111 sanık hakkında kamu davası açıldığını, 5 kişi için zaman aşımı iddialarının dile getirildiğini söyledi. Ergin, ''111 sanıklı bir davada bu 5 kişi hariç tamamıyla ilgili hükümler kurulmuş durumda. Değişik mahkumiyetler alanlar var. Bir kişi bile olsa bu hassasiyetin, duyarlılığın gösterilmesi doğru bir şey ama takdim biçimi itibariyle sanki bu dava sanıklarının tamamı zaman aşımından kurtuluyormuş gibi bir algı da oluşuyor şu anda. 111 sanıktan 5'i hakkında zaman aşımı iddiası var. Bununla ilgili yürütme organının yapabileceği gayretlerin hepsi yapılmış durumda'' diye konuştu.

Davanın firari sanığı Vahit Kaynar ile ilgili gerçekleri yansıtmayan beyanlarda bulunulduğunu anımsatan Ergin, Kaynar ile ilgili iade evraklarını Türkiye'ye verilen süreden çok önce Polonya'ya ulaştırdıklarını ancak Türkiye'nin evraklarını beklemeden Polonya mahkemesinin itirazen Kaynar hakkında kefaletle salıverme işlemi yapıldığını anlattı. Almanya'da bulunan sanıkların da değişik nedenlerle iade edilmediğini kaydeden Ergin, ''Almanya, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını da gerekçe göstererek, iade etmeme kararı veriyor. Bu uygulama sadece Sivas sanıkları için değil, en son Bedrettin Dalan için de aynı gerekçeyi ileri sürerek, ayrıca DHKP-C örgütü mensupları için de aynı gerekçelerle Almanya Türkiye'nin iade taleplerini karşılamıyor. Türkiye'deki ceza yasalarındaki düzenlemelerin kendi ceza mevzuatıyla uyumlu olmadığından bahisle bu tür taleplerimizi karşılamadığını ifade ediyor. Bu hadisede yürütme organı üzerine düşen tüm çalışma ve katkıları sağlamış durumda. Diğer taleplerle ilgili hususlar mahkemenin takdirindedir'' diye konuştu.

Denetimli Serbestlik Tedbiri

Ergin, dün Bakanlar Kurulunda imzaya açılan Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların Uygulanmasına İlişkin Kanun Tasarısı, İstanbul'da tahkim merkezi kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı ve cezaevlerindeki güvenlik hizmetlerinin yeniden organizasyonuyla ilgili kanun tasarısı taslakları hakkında bilgi verdi. Türkiye'de ne kadar adliye sarayı yapılırsa, ne kadar hakim savcı alınırsa alınsın, her uyuşmazlığın, en ufak ihtilafın mahkemeye taşınmasının alternatif çözüm yollarıyla önlenmesinin önemli olduğunu vurgulayan Ergin, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarıyla alternatif ceza infaz yöntemlerini daha fonksiyonel hale getirme gayreti içinde olduklarını söyledi.

Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezaların Uygulanmasına İlişkin Kanun Tasarısı'nın da bu gayretin bir parçası olduğunu kaydeden Ergin, toplum temelli bir uygulamayı ifade eden denetimli serbestliğin ABD ve İngiltere'deki uygulamaları hakkında bilgi verdi. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tavsiye kararlarında da denetimli serbestlik sisteminin öngörüldüğünü anımsatan Ergin, Türkiye'de 2005 yılında denetimli serbestlik teşkilatının kurulduğunu, taşrada adli yargı komisyonlarının bulunduğu 133 yerde denetimli serbestlik müdürlüklerinin kurulduğunu anlattı. Türkiye'de 2006-2011 yılları arasında toplam 436 bin 150 kişinin takip ve denetiminin yapıldığını söyleyen Ergin, halen 108 bin 957 şüpheli, sanık ve hükümlünün toplum içinde denetim, takip ve iyileştirilmesine devam edildiğini bildirdi.

Cezaevlerinde bir süredir tutuklu ve hükümlü sayısında rutin artış dışında, ''rutin ötesi'' bir artış olduğunu söyleyen Ergin, 2005 ve 2006'da yürürlüğe giren yeni mevzuat gereği cezaların artırılması, cezaların infaz süresinde artışa gidilmesi, Yargıtay tarafından da dosyaların hızla sonuçlandırılmasının buna neden olduğunu kaydetti. Yaşamlarının bir kısmını ceza infaz kurumunda geçirmiş hükümlülerin, topluma uyum sağlamalarının kolaylaşması, sosyal yaşama hazır hale gelmeleri, yeniden suç işlemelerinin azaltılması gibi amaçlarla bu düzenlemenin yapıldığını dile getiren Ergin, öngörülen düzenlemenin ceza süresinde bir değişikliğe neden olmayacağını, koşullu salıverme tarihini değiştirmeyeceğini, af niteliğinde olmadığını, mahkemelere yeni bir iş yüklemeyeceğini ve dosyaların yeniden ele alınmasını gerektirmeyeceğini vurguladı.

Düzenlemenin, belli şartları taşıyan hükümlülerin, açık ceza infaz kurumunda infaz edilmesi gereken cezalarının son bir yılının denetimli serbestlik uygulanmak suretiyle toplum içinde infaz edilmesini içerdiğini anlatan Ergin, düzenleme ile açık ceza infaz kurumundan toplum içine bırakılan hükümlülerin, denetimli serbestlik müdürlükleri tarafından denetim ve takip altında tutulacaklarını söyledi. Ergin, herkes için ayrı bir programın öngörüldüğünü, işlenin suçun mahiyetine göre ayrı denetimli serbestlik uygulanacağını kaydetti.
 

Kimler yararlanacak?

Bakan Ergin, düzenlemeden, son altı ayını kesintisiz olarak açık ceza infaz kurumunda geçiren, iyi halli olan, koşullu salıverilme tarihine bir yıl veya daha az süre kalanların yararlanabileceğini belirterek, bu şartları taşıyanların infaz hakiminin kararıyla denetimli serbestlikten yararlanarak cezasının son 1 yılını toplum içinde geçirebileceğini ifade etti.
Açık cezaevine ayrılma hakkına sahip olduğu halde, kapasite yetersizliği, sağlık durumu veya kendi talebi doğrultusunda açık cezaevine ayrılmayan hükümlülerin de bu düzenlemeden yararlanması için geçici madde eklendiğini anlatan Ergin, bu durumdaki hükümlülerin sayısının 9 bin olduğunu söyledi.

Bakan Ergin, açık ceza infaz kurumuna ayrılma hakkı olmayanların bu düzenlemeden yararlanamayacaklarını belirterek, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar, örgüt ve terör suçlarından hükümlü olanlar, haklarında iyi hal kararı verilse bile iki kez hücreye koyma cezası alanlar, koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle kalan cezası infaz edilmekte olanlar ve kapalı ceza infaz kurumlarından firar edenlerin bu düzenlemeden yararlanamayacağını bildirdi.

Ergin, denetimli serbestlik tedbiri olarak, kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılma, bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulma, belirlenen yer ve bölgelere gitmeme, belirlenen programlara katılma yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına karar verileceğini söyledi. Toplam cezasının beşte birini iyi halli olarak geçirmek, koşullu salıverilmelerine beş yıldan az süre kalmış olmak şartıyla hükümlülerin açık ceza kurumuna ayrılabildiklerini ifade eden Ergin, bu iki şartı bir arada gerçekleştirenlerin açık ceza evine ayrılma hakkına sahip olduklarını anımsattı. Hükümlülerin haklarında hazırlanan denetimli serbestlik programına uymak zorunda olduklarını bildiren Ergin, öngörülen şartlara uymayanlar hakkında firar suçundan işlem yapılacağını dile getirdi.
 

15 bin hükümlü yararlanacak

Bakan Ergin, düzenlemenin yasalaşması halinde 15 bin civarında hükümlünün bundan yararlanacağını kaydetti. Cezaevlerinin kapasitesinin 119 bin, cezaevi nüfusunun ise 129 bin 900 olduğunu söyleyen Ergin, cezaevlerindeki 93 bin hükümlüden 15 bininin bu düzenlemeden yararlanacağını ifade etti.

Ergin, şunları söyledi: ''Düzenleme ile hükümlülük ortadan kalkmıyor. Cezalarda azalma yok, şartlı salıverilme süresinde bir değişiklik yok. Herhangi bir af söz konusu değil. Bu da bir ceza infaz yöntemidir. Ama 'konutundan çıkmayacaksın ya da günde 3-5 saat şu kurumda, okulda, hastanede, hizmetli olarak ücretsiz çalışacaksın ya da denetimli serbestliğin şu programlarını takip edeceksin' diyeceğiz. Kişinin işlediği suça göre uzmanlar tarafından program önerilecek.''
 

'Elektronik kelepçe denetimli serbestlik içinde uygulanabilir'

Gazetecilerin soruları üzerine Ergin, elektronik kelepçe ile ilgili çalışmaların devam ettiğini, e-kelepçe yönteminin denetimli serbestliğin bir parçası olduğunu belirtti. Elektronik kelepçe sisteminin hazır olduğunu, pilot uygulamalarının devam ettiğini anlatan Ergin, pilot uygulamaların sonuçlarına göre sistemin yaygınlaştırılacağını kaydetti. Çocuk tacizcileri ve kadına yönelik şiddet uygulayanlar hakkında e-kelepçe sisteminin nasıl uygulanacağının sorulması üzerine Ergin, her suç tipi için farklı düzenlemeler yapılacağını belirterek, e-kelepçe sisteminin de denetimli serbestlik içinde uygulanabileceğini ifade etti. Ergin, denetimli serbestlik müdürlüklerinde fiziki takibi yapacak, gerekirse müdahale gedecek polis dışında infaz elemanları bulunduğunu da kaydetti.
 

Cezaevlerinin iç ve dış güvenliği

Cezaevlerinin iç ve dış güvenliğine ilişkin tasarı taslağının da dün Bakanlar Kurulunda imzaya açıldığını söyleyen Ergin, cezaevlerinin iç ve dış güvenliğinin Adalet Bakanlığına devrinin 5 yıl içinde kademeli geçişle sağlanacağını anlattı. Ergin, şunları kaydetti: ''Jandarma şu anda 17 bin kişiyle bu işi yapıyor. Fakat orada mesai kavramı biraz daha farklı olduğu için biz bunu 24 bin 500 personelle yapmayı öngörüyoruz. 5 yıl içeresinde eğitilerek personelin alınması öngörülüyor. Kendi eğitimlerimiz olacak, ama hem jandarmadan hem polisten eğitim desteği alınacak. Dış güvenlik silahlı olacak.''

İmralı Cezaevindeki durumun ne olacağının sorulması üzerine Ergin, şöyle konuştu:
''Cezaevi olarak Adalet Bakanlığına bağlı 373 cezaevinden bir tanesidir orası. Ama özelliği, diğer cezaevlerinden farkı, adanın kendisinin askeri yasak bölge olmasından kaynaklı. Yoksa onun dışında şu cezaevinde uygulanan rejim Ankara F tipinde neyse İmralı'da da aynı. Cezaevleri içinde bir ayrım söz konusu değil, cezaevinde bu uygulama olur, ama adanın kendisi askeri yasak bölge olduğu için adanın güvenliğini sağlamak yine askere aittir. Cezaevinin fiziki dış güvenliğini memurlar yapar, ama adayı askerler korur.''

İstanbul'da tahkim merkezi kurulmasıyla ilgili kanun tasarısı taslağı hakkında da bilgi veren Ergin, şöyle dedi: ''İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması çerçevesinde hazırlanan eylem planının bir parçasıdır. İstanbul'un finans merkezi olabilmesi için bunun ayrılmaz bir parçası da bir tahkim merkezine sahip olabilmesidir. Buna dönük olarak uzunca bir süredir yapılan bir çalışmadır. Bağımsız ve özerk yapıya sahip, uluslararası alanda rekabet edebilecek düzeyde bir tahkim merkezi oluşturmak hedefleniyor. Öncesinde bölgesel, sonrasında küresel bir finans merkezi olması öngörülen İstanbul için tahkim merkezinin olmaması bu hedefi ortadan kaldırır diye düşünüyoruz ve bunun için önemsiyoruz. Bu aslında Türkiye'de bu altyapının oluşması için ilk hareket, ivme kazandırmak için atılan bir adımdır. Bundan sonraki süreci aktörler belirleyecek.''

 

İlgili haber için tıklayınız


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler