Şiddet çözümü öteliyor

Çok taraflı Filistin sorunu yeniden çatışmaya dönüştü. Hamas’ın füze saldırısına ağır karşılık veren İsrail, sivil ayrımı yapmadan vurdu. Gelişmeler Ortadoğu’da yeni yıla savaşı armağan edebilir. Her şiddet girişimi bölgede barışı öteliyor.

Yayınlanma: 05.01.2009 - 14:46
Abone Ol google-news

Tarihler 14 Aralık 2008’yi gösterdiğinde, Gazze’de yaşanacak savaşın “geliyorum” diyen yüzü gözükmekteydi. Hamas’ın 21. kuruluş yıldönümünde konuşan, Hamas lideri ve Gazze odaklı Hamas yönetiminin başbakanı İsmail Haniye, İsrail’le 6 aydan beri süren ateşkesin uzatılmayacağı uyarısında bulunmuştu.(1) Söz konusu ateşkes, 19 Haziran 2008’de, Mısır’ın girişimleriyle, İsrail-Hamas arasında başlamıştı. Haniye’nin Gazze’nin en büyük meydanında gerçekleştirdiği tarihi sayılabilecek miting hitabında, bir başka ültimatom da, Filistin devlet başkanı ve El Fetih lideri Mahmut Abbas’a yönelikti. 9 Ocak 2009’da görev süresi olacak Abbas’ı, Gazze odaklı Hamas yönetimi olarak tanımayacaklarını ilan etmişti. Bu noktada, Filistin’in, Gazze-Batı Şeria ve işaret ettiğimiz zeminde, Hamas-El Fetih arasında bölündüğünü de anımsatmamız gerekmektedir. Filistin’de, Batı Şeria’da başbakan Selam Feyyad, Gazze’de İsmail Haniye’dir. Tek devlet başkanlığı makamı da, 9 Ocak 2009 sonrası, çift başlı hale gelecektir.

Haniye’nin 19 Aralık 2008’den sonra, İsrail’le ateşkesin biteceği ve devam ettirilmeyeceği açıklamasına, bir destek te, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’tan geldi. Nasrallah 15 Aralık 2008’de, Lübnan’da El Manar televizyonuna verdiği demeçte, 19 Aralık tarihini vurgulayarak, Mısır yönetimini, bu arada, Müslüman Kardeşler örgütünü, olası savaşta, Hamas’a destek vermesi için ikaz etti. Mısır’ın, İsrail’in Gazze ablukasına destek vermemesi için Refah sınır kapısını açmasını, Müslüman Kardeşler’in de, yönetime kamuoyu baskısı oluşturmasını talep etti. Hasan Nasrallah, 19 Aralık 2008 tarihini, İsrail’e karşı “seferberlik günü” olarak duyurdu.(2)

Hamas, 19 Aralık 2008 akşamından itbaren, Quassam füzeleriyle, İsrail’e yönelik, “düşük yoğunluklu” bir saldırı kampanyası başlattı. İsrail, ne zamandan beri, kendince “Hamasistan” haline gelen Gazze odaklı Hamas yönetimini “cezalandırmak” için, fırsat kolluyordu.

27 Aralık 2008’de, İsrail’in Gazze’deki polis okulu mezuniyet töreninde gerçekleştirdiği, füzelerin de kullanıldığı hava saldırılarında, 300’ün üzerinde ölü, 1400 civarında yaralı olması (rakamlar sürekli artıyor), bölgede yeniden bir “şiddet sarmalı”nın ortaya konduğunu göstermektedir.

 

Gazze: ‘Hamasistan’

İsrail’in 27 Aralık’ta başlattığı Gazze operasyonunun daha ilk gününde, dışişleri bakanı ve Kadima lideri Tzipi Livni ile savunma bakanı ve İşçi Partisi lideri Ehud Barak, “bunun daha bir başlangıç olduğunu”, savaşın “daha derinleşeceği” anlamında, açıklamalar yaptılar. İkiye bölünen Filistin’de İsrail, Hamas’ın “tek taraflı” olarak, Gazze’yi yönetmesini içine sindiremiyor. Bir yandan, 1993’teki Oslo süreciyle, İsrail’in Filistin Kurtuluş Örgütü’yle (FKÖ) imzaladığı antlaşmalarla var olan, El Fetih’in (FKÖ’nün en büyük bileşeni) yönettiği Filistin Özerk Yönetimi, bir yandan Özerk Yönetim’den fiilen ayrılan, İsrail’in varlığını bile tanımayan, haritadan silmekle tehdit eden, Hamas tabanlı Gazze yönetimi. Bu çerçevede, İsrail, Kadima’nın kurucusu Ariel Şaron’un başbakanlığında “tek taraflı barış süreci”ni başlattığı 2005’te, Gazze’den tek taraflı çekilmişti. Filistin Özerk Yönetimi’ne bırakılan Gazze’nin, sonraki gelişimi farklı oldu.

Ocak 2006’da yapılan genel seçimlerinde, Hamas Filistin Özerk Yönetimi’nin bütününde siyasal iktidarı kazandı. Hamas’ın seçim zaferi, herhangi bir seçim başarısı olarak değerlendirilemezdi. Zira, iktidarı devraldığı El Fetih yönetimi, Filistin mücadelesinin öncü örgütlenmesiydi. El Fetih ve hükümeti temsil eden Hamas ayrılığı, 14 Haziran 2007’de, Hamas’ın Gazze’de düzenlediği darbe sonrasında, bölünmeyle noktalandı. Üstelik ifade edilen bölünme, fiziki bir ayrılığı da içinde barındırıyordu. El Fetih Batı Şeria’da, resmen ve fiilen Filistin Özerk Yönetimi’ni sürdürürken, Hamas Gazze’de, resmen tanınmayan ancak fiilen oluşturduğu ayrı bir yönetim modelini ortaya koydu. Böylece, siyasal anlamda, Hamas açısından büyük bir çelişki sona ermiş oldu. Zira Hamas, tanımadığı Filistin Özerk Yönetimi’ni yönetmekte ve tanımadığı İsrail’le muhatap olmak durumunda kalıyordu. Hamas’ın, FKÖ ve El Fetih modelini dışlayan anlayışı, Gazze’de yeni bir dönemi başlatmış oldu.


İsrail'in önleyici vuruşu

Gazze’de oluşan Hamas odaklı yeni antite, 2007 Haziran darbesinden önce, varlığını tanımadığı Özerk Yönetim’de iş başındayken, II. Lübnan Savaşı’nda, parlamentodaki etkisini, sayısal çoğunluk anlamında yitirdi. Zira, İsrail-Hizbullah savaşında, Gazze’den de, İsrail’e füze atılmasından dolayı, pek çok Hamas milletvekili tutuklandı. Hamas, parlamentodaki çoğunluğu kaybedince, El Fetih’le “ulusal birlik hükümeti” kurmak zorunda kalmıştı. Ve, Özerk Yönetimi tek başına yönetemeyen Hamas, Gazze’yi tek başına yönetmeyi yeğledi. Bu bağlamda, Sünni radikalizminin Filistin’deki temsilcisi Hamas’la, Şii radikalizminin Lübnan’daki temsilcisi Hizbullah arasında, “doğal bir ittifak” oluştu. Bu ittifakın deşifresi, uluslararası ilişkilerde değişmeyen bir düstura dayanıyordu. “Düşmanımın düşmanı dostumdur.”

Hamas-Hizbullah işbirliği, Gazze’den Lübnan’a İsrail karşıtı bir koalisyonu ifade ederken, İran’ın Hizbullah aracılığıyla yaşanan etkisinin, Hamas’ı da kapsaması anlamına geliyordu. Bu da, İsrail’in İran’a karşı geliştirmeye çalıştığı “önleyici vuruş” doktrinini sadece, “uranyum zenginleştirme programı” değil ancak Hamas-Hizbullah desteğiyle de meşrulaştırma çabası anlamına gelmektedir.

Öyle ki, İsrail, 2006 yazında, Hizbullah’la yaşanan savaşta bariz üstünlük sağlayamaması noktasından hareket ederek, bu kez, Hamas’ın ateşkes sonrası ültimatomlarından yola çıkarak, “dökme kurşun operasyonu” adını verdiği seri operasyonlarla, “önleyici vuruş doktrini”ni bir başka çerçevede yaşama geçirmeye çalışmaktadır.

 

Topyekün savaş riski 

20 Ocak 2009’da, ABD’ye 4 Kasım 2008’de başkan seçilen Barak Hüseyin Obama, yemin ederek resmen göreve başlayacak. Filistin’de, 9 Ocak 2009’da Mahmut Abbas’ın devlet başkanlığı süresi dolacak. Sonrası, net olarak bilinmiyor. Görev süresinin tek yanlı uzatılması durumunda, Gazze tarafından tanınmayacağı, belirttiğimiz üzere kesin gözüküyor. İsrail’de, 10 Şubat 2009’da erken genel seçimler olacak. 17 Eylül 2008’de, Kadima liderliğine seçilen dışişleri bakanı Livni, Kadima eski lideri, İsrail başbakanı Ehud Olmert, Kadima liderliğinin ardından, başbakanlık görevinden de istifa edince, cumhurbaşkanı Peres tarafından, hükümeti kurmakla görevlendirilmesine karşın, başarı sağlayamayınca, İsrail, erken seçimlere gitme kararı almıştı. Savunma bakanı Barak’ın İşçi Partisi’nin de, yeni dönemde şansı pek fazla görünmüyordu. Livni’yle Likud lideri Bibi lakaplı Benyamin Netenyahu arasında geçeceği savlanan seçimde, Livni ve Barak’ın pasiflikle suçlandığı bir ortamda, siyasal dengeler de değişmeye yüz tuttu. Zira, anketlerde önde gözüken Netenyahu’nun yükselişi, 27 Aralık’ta başlayan operasyonlardan sonra, durağanlaştı. İsrail, 27 Aralık’taki saldırıda, Gazze polis şefini de ortadan kaldırırken, 29 Aralık’ta İslami Cihad’ın üst düzey yöneticilerinden Ziyad Ebu Tir ve 14 yöneticiyi öldürmüştür.(3) Bu tür “göz kamaştırıcı imhalar”ın seçimlerde, puan olarak dönmesi umulmaktadır. Güvenlik konsepti, İsrail seçimlerinde yine ön plana çıkmıştır. ABD’de yeni yönetim oluşmadan, İsrail’in “tek yanlı gerçekleştirdiği”, “şiddet sarmalı”nı besleyebilecek yeni durum, Obama’ya miras kaldı.

Bu çerçevede, İsrail’in, İran’ı da kapsayacak bir savaş riskini göze alması, abartılı gelebilir. Tıpkı, İran’ın, Hamas-Hizbullah hücrelerini harekete geçirerek, İsrail’e yönelik, “yok edici bir şiddet dalgası”nı başlatma senaryosu gibi. Ancak, son zamanlarda sıklıkla ifade edilen, birtakım barışçıl mevziler geniş anlamda hasar görmüştür. Bunlardan bir tanesi, Haziran 2007’de, Türkiye’nin de gözlemci olarak katıldığı Arap Birliği’nin Riyad’da gerçekleştirdiği zirvede, İsrail’in 1967 sınırlarından çekilmesi karşılığında tanınması önerisinin olgunlaştırılmasıdır. İfade ettiğimiz öneriye, daha geçen günlerde, Türk yazılı basınında, İslam Konferansı Örgütü, Arap Birliği’yle ortak bir bildiriye imza atarak, destek vermişti. Bu önerinin geleceği, verili zeminde belirsizliğe sürüklenmiştir. Bir diğeri de, Türkiye’nin aracılığıyla süren, İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinin akibetidir; ki, Suriye süreci askıya aldığını açıklamıştır. Öte yandan İsrail-Filistin (Batı Şeria) arasındaki müzakereleri ifade eden, Kasım 2007’de başlayan Annapolis sürecinin kesintiye uğraması, gündeme gelmiştir.

Gazze’de savaşa dönüşen operasyonun, intihar saldırıları ve karşılıklı saldırılarla, günlük yaşamı alt üst edecek bir “şiddet sarmalı” haline gelmesi, altı çizilen sarmalın önce “bölgesel kaos”a, sonra “topyekün savaş”a dönüşme olasılığı, bir hayli yüksektir. 2009’da yeni yöneticilerin devralacağı en ağır miras budur.

 

Dipnotlar:

1-Al Jazeera English "Gaza-Israel truce in jeopardy", December 14, 2008. http://english.aljazeera.net/news/middleeast/2008/12/2008121414433365449.html

2- Roee Nahmias, "Nasrallah organizing mass rallies against Gaza siege", ynetnews.com, December 15, 2008. http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3639060,00.html

3- ynetnew.com, “Senior Jihad man, 14 others die in IDF strikes” , December 29, 2008. http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-3646633,00.html


 

(Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ, Yeditepe Ü. İİBF Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler