'Bakalım halkımız kimden yana'

Gazeteci-yazar Nihat Genç, 'Bence yerel seçimler iki isim arasında yapılacak, Hüseyin Üzmez ismi dinci basının flaş önder mücahit ismidir, karakteri hayatı işte ortadadır, diğer yanda cumhuriyeti seven düşünce insanlarının onur timsali Sabih Kanadoğlu, bakalım halkımız kimden yana göreceğiz' diye konuştu.

Yayınlanma: 13.01.2009 - 22:04
Abone Ol google-news

Gazeteci-yazar Nihat Genç'e yaklaşan yerel seçimler, Ergenekon'un son dalgasının bu seçimlere etkileri ve AKP'nin yerel seçimlere girerken sandıkta güç kaybedip kaybetmeyeceğine ilişkin görüşlerini sorduk. MHP'nin adayı Mansur Yavaş'ın Melih Gökçek'in oylarını 'darmadağın' edeceğini söyleyen Genç, sadaka ekonomisinin de ancak 'ağa devletinde' olabileceğine dikkat çekti. Genç'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
 
 
- Yaklaşan yerel seçimlere ilişkin değerlendirmeniz nedir?
 
- Ergenekon Davası'nın gölgesinde yapılacak yerel seçimler Ergenekon Davası için de çok önemli, çünkü, Ergenekon Davası yüzde 47 oyla artık biz her şeyiz, güç bizde istediğimizi yaparız diyen diktatörlüğü andıran bir siyasi yapı var ve inşallah yerel seçimlerde bu diktatörlük sorgulanacak. Bir tarafta Hüseyin Üzmez gibi sapıklık davası diğer tarafta hukuk adamı olarak büyük bir onur kazanmış Sabih Kanadoğlu'na yapılan muamele, halkımız tercihini yapacak, Hüseyin Üzmezler mi çoğalsın, baştacında tutulsun, yoksa Sabih Kanadoğlu anlayışı mı? Bence yerel seçimler bu iki isim arasında yapılacak, Hüseyin Üzmez ismi dinci basının flaş önder mücahit ismidir, karakteri hayatı işte ortadadır, diğer yanda cumhuriyeti seven düşünce insanlarının onur timsali Sabih Kanadoğlu, bakalım halkımız kimden yana göreceğiz.
 
- Sandıkta hangi partinin en çok oyu alacağını düşünüyorsunuz?

 
Şüphesiz onlarca medyası ve ele geçirdiği belediye imkanlarıyla artık köylere dahi soğan patates nakliye araçlarıyla (belediye araçlarının üstünde aynen böyle yazıyor: soğan patates yardım arac) durmaksızın göz boyama erzaklarını taşıyan AKP belediye kazanacaktır, ancak, geçen seçimlere göre ciddi bir oy düşüşü bekleniyor. Çünkü Şaban Dişli, Deniz Feneri, Hüseyin Üzmez vs. gibi olaylar AKP'ye güvenip oy vermiş kitleleri sarstığı açıktır, yerel seçimlerde ne kadar sarstığını rakam olarak anlayacağız.

 
- AKP'nin belediyecilik anlayışını nasıl buluyorsunuz?

 
- AKP'nin geçmiş hiçbir dönemde olmayacak kadar büyük imar yolsuzluklarıyla başbaşa olduğu açıktır ve kendilerine yakın müslüman işadamları gibi yerlerin dahi şikayetlerine sebep olmuştur. Türkiye'de ciddi bir gazetecilik olsaydı belediyeleri tek tek mercek altına alır ve inanılmaz yolsuzlukları gün ışığına çıkartırdı ancak bu kadar gizlenmesine rağmen dedikodular söylentiler AKP'yi içerden çökertecek kadar büyük inanılmaz boyutlardadır, şu anda AKP içinde en büyük tartışma budur, belediyelerdeki akıl almaz yolsuzluklar. Belediyecilik anlayışları şudur, her belediye kendi beldesindeki kendi yandaş fabrika sahiplerine halka yardım paketleri dağıtmasını söylüyor ve bunun karşılığında imar ve benzeri durumlarını kolaylaştırıyor ve her büyük küçük sanayi sahipleri paketler yapıp belediye adına yardım kisvesiyle halka dağıtılıyor ve göz boyanıyor. Yani 'sadakacılıkla' gündeme geldiler. Başbakanımız 'sadakanın' geleneğimizde olduğunu söylüyor, bu yalandır, her toplumda kötü alışkanlıklar vardır, fuhuş hırsızlık yolsuzlukta geleneğimizde var ama toplum bunları önlemeye çalışır. Ağa bey düzeninde bahşiş sadaka olabilir, ama devlet düzeninde sadaka yoktur. Mevlana hazretlerini açıp okuyun, 'sadaka' verilmesine karşı neler söylemiş neler, bu kötü alışkanlığın kaldırılması için Mevlana divanında neler söylemiş, yani, kötü bir alışkanlıktır kalkması lazım, geleneğimizde vardır ama kötü bir alışkanlıktır, üstelik devlet 'sosyal kurumlarıyla' yardımları düzenler, yani, halkın başından aşağı halkı dilencileştirerek makarna mercimek paketleri atmaz. Sosyal devlet yoksuluna açına güçsüzüne mutlaka yardım yapacak ve devlet bu yüzden vardır, ancak, bu yardımlar 'genel' yapılır yani yandaş bizden bize oy verenler ayrımları yapılmadan 'herkese' verilir. Oysa bu sadaka tamamen 'oy avcılığı' gerekçesiyle yapılıyor, yani, devlet gücünü ellerinde tutanlar devlet adına değil 'siyasi menfaatleri' adına çalışmaktadır.
 
- Ankara'da yerel seçimlerin nasıl geçeceğini düşünüyorsunuz, Melih Gökçek'in adaylığının geç açıklamasının neye bağlıyorsunuz?
 
- Ankara'da yerel seçimlerin sürpriz ve şaşırtıcı netice alacağını düşündüğüm aday, MHP'den Mansur Yavaş'tır. Mansur Yavaş Melih Gökçek'in oylarını darmadağın edecektir, tıpkı geçmişte DSP- CHP bölünmesinin Gökçek'e yaraması gibi bu seçimde de Mansur Yavaş'ın oyları Gökçek'i parçalayacaktır. Mansur Yavaş Beypazarı belediye başkanlığında yaptığı eski evlerin yeniden düzenlenmesiyle gündeme geldi ve beşbinin üzerinde eski evi yeniden düzenlemesiyile tüm Türkiye'nin takdirini kazandı, ayrıca, Ankara'nın yeni isim aradığı açıktır, Gökçek isminden gına getirenlerin başında AKP'liler gelmektedir. Gökçek isminin geç açıklanmasının sebebi, AKP'liler birlikte yiyip içtikleri insanları tasfiye edemez, bu tür partlerin Şaban Dişli, Mir Mehmet Fırat hadisesinde de gördüğümüz gibi aleni yolsuzluk yapanları dahi suçlayamamış tasfiye edememiştir, mesela Recep Tayyip Erdoğan Şaban Dişli'yi ziyaret etmiştir, niçin suçlayamazlar, çünkü, Şaban Dişli'nin kendi arkadaşlarınca rencide edilmesi sonucu konuşması bütün AKP'lileri yakabilir, Gökçek vakası da budur, bugün AKP Gökçek'i rencide refuze etsin Gökçek'in alt alta söyleyecekleri ya da ima edecekleriyle AKP adındaki partinin yaşamı sona erer, bu yüzden birlikte yiyip içtikleri insanları korumak zorundadırlar ve zaten sağ partilerin hiçbirinin kendi içlerindeki bir 'pisliği' ayıklama güçleri şimdiye kadar olmamıştır.Sağcı zihniyetin en büyük özelliği de budur.
 
- Melih Gökçek'in son onbeş yıldır yaptıkları hakkında bir Ankaralı olarak neler düşünüyorsunuz?
 
- Sayfalar yetmez, doğalgaz işini yaptırdığı firmalara dolaylı olarak TV'ler kurdurttu ve şimdi bu TV'lerden propaganda yapıyor, yani yoksul halkın paralarını bir şekilde kanalize ettirdiği firmaların katkılarıyla 'reklam şov' yapıyor. İki, Kemal Kılıçdaroğlu'yla yüzleşmesinde netleşti ki dünyanın en pahalı doğalgazını Ankaralılar'a sattı, satmakta. Şehirde hiç kullanılmayan yüzlerce üst geçit yaptı ve bu üst geçitlerin ne işe yaradığını merak edenler Meşrutiyet Caddesi'nde beş dakika gezinip rezaleti bir görseler. Üç, eski şehir ya da Ulus ve civarı yani Atatürk'ün 1930'lara kadar başta Mimar Kemalettin'le oluşturduğu bir avuç bina yokolmuş örtülmüş ve bu şehrin simgesi olarak boğulmuşlardır. Birbirinin aynısı milyonlarca bina Ankara'yı zevksizliğiyle öldürmüştür. Tüm civarımızdaki başkentlerin en çirkini Ankara olmuştur, Şam, Halep Erivan, Tahran,  Lefkoşa,Tiflis, Batum, Atina vs. gidin görün en çirkin başkent Ankara'dır, ki, Ankara'yla çirkinlikte sadece Tahran yarışabilir, Tahran da Ahmedinejad'ın belediye başkanlığı marifetiyle bir otoban şehri haline gelmiştir. Şehrin büyük meydanları hala yoktur ve Kızılay binasının çirkinliği hala ordadır. Şehre yakışan bir büyük merkezi spor salonu halen yoktur ve kongrelerde dahi kullanılan bir eski salonla idare edilmektedir, şehir tiyatroyu tamamen unutmuştur. Herşeye rağmen Ankara'nın iki büyük mucizesi vardır, biri metro diğeri Çamlıdere. Metroyu yapan Gökçek değildir. Çamlıdere barajını da Gökçek yapmadı, Bolu dağlarının karını suyunu toplayan Çamlıdere inanılmaz mucizevi ve Ankara'yı besleyecek bir barajdır, buna rağmen, geçtiğimiz yaz kuraklıktan yüzbinlerce insan şehri terketmiştir. Çünkü günlerce bir damla su dahi verilmemiş ve halk şehri terketmiştir, dünyada susuzluk yüzünden şehri terkeden belki olmuştur ama yüzbinlerce insan gibi yoğunlukta olmamıştır. Ankara'nın gerçek amblemi 'bağımsızlıktır', yani bağımsızlığı öne çıkaran bir 'markası' olmalı, ama Gökçek bey, utanılacak kadar çirkin bir amblemde yıllarca direnmiş ve nihayet danıştayta galiba reddedildi. Gökçek'in bu onbeş yıl içinde yaptığı alt geçitlerin aynılarını yani tıpkılarını gidin Dubai'de görün. Ve Melih Gökçek'e hiçbir yüksek kurul güvenmediği için Hipodrom ve Gençlik Parkı gibi devasa büyük alanlar 'çaresizlik' içinde çıkışsızlık içinde bekletilmekte ve halen Ankaralılar'ın hizmetine sokulamamıştır. Bir belediye önce meydanlarını sonra spor salonlarını sonra kongre salonlarını sonra trafik düzenlemesini sonra yeni cazibe merkezlerini oluşturmalı ve şehrin önünü açmalıdır, Melih Gökçek bunların hiçbirini yapamamıştır. Bugün şehrin kalabalığı Ankara Kızılay'da ve Melih Gökçek'in zırnık katkı sunmadığı Karanfil, Konur, Selanik gibi üç sokak içinde gezmekte eğlenmektedir. Bir belediye nasıl oluyor da en büyük kalabalıkları çeken merkezi sokaklarına katkı sunamaz.. Gidin Konur, Karanfil, Selanik sokaklarını gezin, kalabalıktan geçilmez, ama, bu sokaklarda belediyecilik hizmeti göremezsiniz, çünkü, Melih Gökçek buralar bizim alanımız değil diyecektir, ancak, yepyeni yeni alanlar niçin açmadınız, yeni cazibe merkezleri niçin oluşturamadınız sorusuna cevap veremez. Bir şeyi unuttum, İstanbul'da yıllar önce kuraklık olunca  İslamcılar Nurettin Sözen için 'cenabet, uğursuz' dahi dediler, sonra kendileri gelince yağmur rahmet geldi, dediler, ama son yıl Ankara susuzluktan kavrulunca kimse çıkıp Melih Gökçek'e uğursuz, cenabet diyemedi, peki ekrana çıkan Melih Gökçek ne dedi, Allah'ın işi yağmur yağmadı, dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler