"Bu savaş değil, siyaset"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail'in Gazze saldırısının bir "din savaşı olmadığını söyleyerek "Bu yapılan din savaşı değil, siyasettir yapılan şey. Bu çok kötü bir siyaset. Bu İsrail'in uzun vadede güvenliği için de en büyük tehlikedir" dedi. Gül, ''ABD'de 20 ocakta görevi devralacak Barack Obama yönetiminin Gazze'deki ateşkes sürecine katkıda bulunmayı öncelikleri arasına alması gerektiğine inandığını'' belirtti.

Yayınlanma: 18.01.2009 - 20:10
Abone Ol google-news

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gazze konusunda Mısır'ın Şarm El Şeyh kentinde yapılan çok uluslu zirve toplantısının ardından yurda dönüşünde Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu.
''İsrail'in ve Hamas'ın ayrı ayrı yaptıkları ateşkes açıklamaları ihtiyatlı bir iyimserlik yaratmış bulunmaktadır'' diyen Gül, bu aşamaya gelinmesine Türkiye'nin yaptığı katkıların bugünkü zirveye katılan bütün ülkeler tarafından ifade edildiğini ve Türkiye'nin barışa sağladığı gayretlerin takdirle karşılandığını kaydetti.

Gül, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bildiğiniz gibi diplomatlarımız Kahire, Şam ve Tel Aviv arasında bir mekik diplomasisi yapmışlardır ve bu noktaya gelinmesinde, özellikle iki tarafın da ateşkesi ilan etmesinde çok büyük katkıları olmuştur. Zirvede mutabık kalındığı üzere şimdi sıra ateşkesin sürdürülebilir olmasını sağlayacak önlemleri almaktır. Bunun için de İsrail'in bir an önce Gazze'den askerlerini çekmesi, yardımların süratli bir biçimde Gazze'ye ulaşması, ablukanın kalkması ve yeni imar faaliyetlerine girilmesi için kaynakların temini, bütün bunlar kısa vadede yapılması gereken şeylerdir. Gazze'deki yaraların sarılmasında herkes katkıda bulunmaya hazır olduğunu söylemiştir. Şimdi bunu gösterme zamanıdır''

''Filistinliler arasında birlik"

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilmesinin en önemli konulardan biri olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Tabii bölgedeki diğer ülkelerin de Arap ülkelerinin de yine bölünmüşlüğü bırakıp, kalıcı bir barış için devreye girmeleri gerekmektedir. Bugünkü zirve toplantısında vurguladığım üzere Orta Doğu barış sürecinin bütün kanatlarında acilen ilerleme sağlanması ve bölgede nihai barışın tesisini sağlayacak önlemlerin de alınması zorunludur. Yoksa bugün gördüğümüz, 20 gündür gördüğümüz sahneleri bir süre sonra tekrar görebiliriz, nasıl iki sene önce gördüysek...Onun için Türkiye'nin devamlı ısrar ettiği konu budur, uzun vadeli çalışmaya girilmesi. Filistin meselesi, dünyadaki bir çok problemin kaynaklarından birisidir. Bu açıdan öncelikli olarak bu meselenin çözülmesine herkes gücünü sarf etmelidir.''

Zirvede, ABD'deki yeni yönetimin özellikle bu konuya öncelik vermesini bir kez daha açıkça ifade ettiğini yineleyen Gül, başka devlet liderlerinin de bu konunun üzerinde durduğunu vurguladı.

Gül, Türkiye olarak gelecek haftalarda barışın kalıcı olması ve uzun vadeli çözüm için çalışmalara yoğun şekilde devam edileceğini bildirdi. Gül, ''20 O cak günü görevi devralacak Obama yönetiminin de bu sürece katkıda bulunmayı öncelikleri arasına alması gerektiğine inanıyorum. Bunu bir kez daha burada tekrarlamak istiyorum. Çünkü, ABD'nin kararlı ve adil bir şekilde devreye girmesi, bu problemin uzun vadede çözümünü sağlayacaktır. Bunu herkes bilmektedir. Bu açıdan herkesin beklentisi de bu yöndedir'' diye konuştu.

Sorular

Cumhurbaşkanı Gül, bir gazetecinin, ''Uzun vadeli çözümün sağlanması için Türkiye, Hamas ve diğer taraflarla çalışmalarına devam edecek mi?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Türkiye çalışmalarına devam edecektir. Türkiye, Kahire, Şam ve Tel Aviv arasında mekik diplomasisi yapmıştır, dedim. Dolayısıyla bu çalışmalarına devam edecektir Türkiye, bundan sonra da. Bunu yapabilen de bugünkü toplantıya giren ülkeler arasında başka ülke yoktur, Türkiye'den başka. Bunu da herkes bilmektedir. Hem içerdeki kapalı toplantıda, hem basın toplantısında bunu da bütün ülkeler takdirle karşılamışlardır ve desteklerini Türkiye'ye göstermişlerdir''

Gül, Arap ülkeleri arasında dağınıklık olduğu hatırlatılarak, ''Bütün bu kriz sürecinde Arap ülkeleri liderlerinin tavrı sizi hayal kırıklığına uğrattı mı?'' sorusuna şu karşılığı verdi:
''Kriz bitmedi daha, devam ediyor. Onun için altını çizdiğim iki husus var. Biri, Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğün giderilmesi, ulusal bir hükümetin kurulması. Bu bölünmüşlük kurulacak olan Filistin devletinin temellerini sarsmaktadır. Onun için önce bu bölünmüşlüğün giderilmesi, daha sonra Arap ülkelerinin bir araya gelmesi, onların bölünmüşlüğünün giderilmesi... Belki de onların bölünmüşlüğü, Filistinlileri bölüyordur bu ayrı bir mevzu, ama bu bölünmüşlüklerin giderilmesi lazım.''

Cumhurbaşkanı Gül, İsrail ile Türkiye arasında makasın açıldığı yorumları ile İsrail'de gerçekleştirilen yemeğe Türkiye'nin davet edilmediği haberleri hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu:
''Bunu söyleyenler kimler bilmiyorum. Demek ki bu olayları yakından takip etmiyorlar. AB ülkelerinin liderleri Tel Aviv'e niye gittiler? Herhalde bunu bilmeden söylüyorlar. Bu olaylarla ilgili yorum yapılırken bunları yakından incelemek lazım. Bu hepiniz için geçerli. ABD ile İsrail, geçen hafta içerisinde bir mutabakata vardı. Bu mutabakat neydi? Mısır'dan, İsrail'e açılmış olan o tüneller, geçitler veya kapılar neyse, bunların yeterli kontrolü yapılamıyor. Dolayısıyla bunların kontrolünde ABD'nin devreye girmesi. ABD, bunu üstlendi, bu kontrolü. AB'nin bazı ülkeleri de ABD'ye bu konuda yardım vermeye, katkı sağlamaya hazır olduklarını söylediler. İsrail bunu güvenlik meselesi olarak görüyor. Buna destek vermek ve bu konuda İsrail'e desteklerini göstermek için gittiler, bizimle bir alakası yok.
Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler devam ediyor tabii ki. Türkiye yeri geldiğinde doğruları gayet dürüst bir şekilde, açık bir şekilde, kim olursa olsun söylemektedir. Şu yaşanan süreçte kabul edemeyeceğimiz manzaralarda, olaylarda, Türk halkı 7'den 70'e ayağa kalkmıştır, onun temsilcileri de gayet, açık, net şekilde söylemişlerdir. Çok açık bir şekilde söylemek isterim, bakın bu din savaşı falan değil bunlar. Bu bir siyaset, yapılan şey.
Bakarsanız, İsrail'de de Arap nüfus var, Müslüman nüfus var. Başka ülkelerde farklı farklı nüfuslar var. Ama bu çok kötü bir siyaset. Bu açıdan biz şuna dikkati çekiyoruz. Bu son iki hafta içerisinde yapılan şeyler İsrail'in uzun vadeli güvenliğine de aslında en büyük tehlikedir. Bunu da açıkça söylüyoruz. Bunları açıkça söyleyebilen başka da ülke yoktur. O açıdan biz bir taraftan yanlış gördüğümüz şeyi güçlü bir şekilde söyleyeceğiz, insanlık adına söyleyeceğiz, kim olursa olsun bunları söyleyeceğiz. Diğer taraftan da makul, tabii ki ilişkiler devam etmektedir. İlişkiniz yoksa zaten bunları söyleme gücünüz de olmaz, barışa katkı yapma imkanınız da olmaz. Biz oradaki acılardan, açıkçası siyaset yapanlardan değiliz. Oradaki acının bitmesi lazım. Oradaki çocukların, kadınların, masum insanların kanının akmasının durması gerekir. Yoksa her iki senede bir aynı şeyleri görmeye insanlık dayanamaz. Bunların gelenek haline gelmemesi gerekir. Türkiye'nin yaptığı budur.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler