Bin bir suratlı olmayı seviyorum

Kirpi'de Mazhar Alanson'la başrolü paylaşıyor Güven Kıraç. Hiç oynamamaya çalıştığını, ticari filmlere kaliteli olması koşuluyla karşı durmadığını anlatan deneyimli oyuncu, Türk sineması hakkında ise "Mümkünse sayı kadar nitelik de çoğalsın" diyor.

Yayınlanma: 24.01.2009 - 10:30
Abone Ol google-news

Güven Kıraç, zeki, komik ve hoşsohbet bir adam. Kendisine senaryolar yağsa da o seçici davranıyor, belki de bu yüzden son 12 yılda çekilen hemen hemen her iyi filmde onu gördük. O ticari filmlere karşı değil ama bir koşulu var; kalite... Türk Sinemasının silkelendiğini ve her hafta vizyona iki yerli yapımın girdiğini söylüyoruz, Güven Kıraç mümkünse sayı kadar nitelik de çoğalsın diyor. Politik müdahillik konusunu açıyorum, eylemin değil sözün tarafında olduğunu ve oportünistlerden nefret ettiğini anlatıyor.

İki ay önce bankacı Başak Hanımla evlenen Güven Kıraç, bir iki yıl içinde çocuk sahibi olmak istiyor. Onunla önümüzdeki Cuma günü gösterime girecek olan başrolünü oynadığı Kirpiden önce söyleştik.

- Aileniz ve çocukluğunuzla başlayalım isterim...

Kafkasya halklarındanız biz, savaşçı bir millet olan Abazalardanız. Dedemin babası Soçiden gelmiş, Adapazarına yerleşmiş. Sülalemin birçok üyesi hâlâ Akyazının Kuzuluk Köyünde yaşar. Kadın, erkek eşittir, kız ve erkek flört eder, birlikte eğlenirler de... Ancak saygı her zaman ön plandadır. Anne tarafım ise Balkan göçmenidir, Arnavut asıllıdır. İstanbul Hasekide 1968 yılında doğdum. Babam Güner eskiden şofördü. Annem Ayla ise benim doğumumdan sonra bir dönem Eczacıbaşında işçilik yaptı. Biz iki kardeşiz, benden 11 yaş küçük biraderim Gökhan da oyuncu (Kavak Yelleri, Adanalı)... Gökhan doğmadan önce ekmek parası uğruna Almanya ya gittik. O zamanlar henüz 4,5 yaşındaydım. Orada yuvaya gittim, bir buçuk sene sonra ise Türkiyeye geri döndük. Liseyi Zincirlikuyu İnşaat Teknik ve yapı Meslek Lisesinde okudum.

 

Arayış içindeyim

- Peki, oyuncu olmak fikri nereden doğdu?

Lisedeyken amatör tiyatroya gönül verdim. Oyunculuk adlı virüs, kanıma bir kez girmişti. İlk kez sahneye çıkışım dün gibi hatırımda, Cevat Fehmi Başkutun (Cumhuriyetin eski genel yayın yönetmenlerinden) Göçadlı oyununda kapıcının çırağını canlandırmıştım.

- Ve peşi sıra konservatuar...

Yok, hemen değil. İki yıl kazanamadım ki... Ama istedim, sabrettim ve 1988de Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümüne girdim. Tiyatrodaki ilk profesyonel oyunuma ise 1990 yılında eski İnci Sinemasının bulunduğu pasajda Ahmet Uğurlu tarafından kurulan Karşı Tiyatroda çıktım. Oyunun adıHamlet İki Orijinaline Beş Basaridi. Yanlış anımsamıyorsam onun öncesinde (1986), devlet tiyatrosunda sahnelenen Siz Ne Dersiniz? adlı çocuk oyununun (Faik Ertenerin yazdı) kadrosunda yer aldım.

- Tiyatro sizin için ne kadar önemli?

Çok çok önemli... Şimdilerde tiyatro için arayış içindeyim. Sahnenin keyfi başka... Farklı bir lezzeti var. Ve üzülüyorum. Çünkü tiyatro kan kaybediyor. Eskiden İstiklal Caddesinde tiyatrolar vardı, şimdi koca cadde kuru bir bar kalabalığına dönüştü.

- Sinemada değişik rollerle seyircinin karşısına çıkmayı seviyorsunuz..

Sürekli değişmek, değiştirmek ve hep şaşırtmak... Örneğin içine kapanık bir aşığı (Masumiyette Yusuf) da, dışlak bir tip olan kadın satıcısını (Lalelide Bir Azizede Aziz) da oynadım. Eşcinsel rolünden 8 ay sonra din adamını canlandırdım. Binbir suratlı olmayı seviyorum. Senaryoyu bir kez dikkatli okurum. Sırrımı bilmiyorum, daha doğrusu anlatamam sanırım. Hiç oynamamaya çalışıyorum. Festivaller, kırmızı halılar, bunlar her oyuncu için imrenilecek şeyler. Duvara Karşı ile Altın Ayı alındığı gün sanki bir rüyaydı. Fatih Akın, hiç de kolay değil, orada bu başarıyı Ken Loachı, Theodoros Angelopoulosu geçerek kazandı.

 

Verilen söz tutuldu

- En çok beğendiğiniz üç filminizi sıralar mısınız?

Zeki Demirkubuzun çektiğiMasumiyet, benim en sevdiğim ve beğendiğim film... 1997de oynadığım bu yapım, aynı zamanda benim ilk göz ağrım. (Masumiyet, Kıraça ÇASOD ve MGD ödüllerini kazandırdı, İsrail Uluslararası Film Festivalinde de en iyi erkek oyuncu seçilmesini sağladı) SonraGönül Yarası ve Anlat İstanbulgelir. Bugüne dek 16 filmde oynadım ve hiçbiri tırışka değildi. Duvara Karşı”, “Salkım Hanımın Taneleri(19. Uluslararası İstanbul Film Festivali, En İyi Erkek Oyuncu), Takva”, “Duruşma”, “Lalelide Bir Azize”... Yabancı bir film olan Kebab Connectionda da rol aldım. Hepsi iyi filmlerdi.

- Sinema ve tiyatroda sizi gerçekten zorlayan rolleriniz hangileri?

Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? filmindeki Pervane Kadırolü beni çok zorladı. Hatta Ezel Akaya korkuyorum demiştim. Hem eski Türkçeye hâkim olacaksın, hem de bu zor rolün üstesinden geleceksin. Ancak zoru başardık. Tiyatroda ise Steven Berkoffun yazdığı Ferhan Şensoyun yönettiği, Dolu Düşün Boş Konuş çetin bir oyundu. Henry zor olmayı hak eden bir roldü.

- 30 Ocakta son filminiz Kirpi vizyona girecek.

Kirpi, Süper Baba, İkinci Bahar, Alacakaranlık, Yabancı Damat, Kiracıgibi eserleri yaratan yazar Sulhi Dölekin 1996 Büyük Edebiyat Ödülünü kazanan kitabından uyarlandı. Sulhi Dölekin ölümünden önce yönetmenimiz Erdal Murat AktaşBana söz verin ve alın bu kitaptan bir film yapındemiş, işte Kirpi verilen bu sözün tutulmasıyla yaratıldı.

 

alperturgut.blogcu.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler