"Gazze toplama kampı"

Gazze'de gidecek yerleri olmayan insanlar, yıkıntıların ortasında yaşam mücadelesi veriyor. Savaş travması, büyük küçük tüm halkı uyuşturucu haplara itiyor. Gazzeli bir doktor, "Gazzeli artık rahatlamak istiyor ve bunun yolunu da ilaçta buluyor" dedi.

Yayınlanma: 27.01.2009 - 10:38
Abone Ol google-news

İsrail ordusunun, kuzeyinden güneyine, üç hafta sürdürdüğü saldırılarından sonra Gazze Şeridi hayalet kent görünümünde. Kurumlara ait binalar, apartmanlar, evler, dükkanlar yerle bir olmuş. Ancak hayalet kent görünümüne uymayan tek şey, saldırılardan hayatta kalmayı başarmış kadın, erkek, çoluk çocuk, genç yaşlı insanların, bu moloz yığınlarının arasında, hatta üzerinde, yaşam savaşını sürdürmeleri.

Gazzelilerin çoğu, kentin sokaklarını doldurup, savaşın yarattığı travmayı atlatmaya çalışırken, kent içinde bombalarla yerle bir olan sayısız binanın enkazı, savaşın unutulmasına izin vermemek üzere duruyor. Gazze kent merkezindeki, Hamas'ın gösterilerine de ev sahipliği yapan parlamento binası ve meclis salonu kullanılamayacak durumda. Ayakta kalan küçük bir bölümde ise temizlik ve tamirat yapılıyor.

Vurulan diğer binaların, derneklerin, hayır kurumlarının kalıntıları da olduğu gibi duruyor.

Deprem alanı


Kuzeyde ise insanların ne gidecek bir yeri, ne yiyecek ne de giyecek bir şeyleri kalmış... Burası, uçakların bombardımanından en fazla zarar gören bölgelerden olan Abid Rabbo mahallesi.

Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, Cebaliye'nin doğusundaki Abid Rabbo, çok şiddetli bir depremin vurduğu bir alana benziyor. Bölge adını, arazilerin çoğunun sahibi olan geniş Abid Rabbo ailesinden alıyor. İnsanlar, çoluk çocuk, genç yaşlı, ha yıkıldı ha yıkılacak durumdaki evlerin içinde, eğer yarı enkaz şeklinde bir evleri de kalmamışsa yıkılan evlerinin molozlarının önünde, bulabildikleri bez parçalarıyla üzerini kapatmaya çalıştıkları iptidai çadırların içine sığınmış durumda. Bazıları ise belki de bir çaput dahi bulamadıkları için öylece molozların üzerinde oturuyor.

Evinden geriye birkaç duvar kalan, 23 yaşındaki, 3 kızı olan Hafza Abid Rabbo, "Yıkık ama yine de bu evde kalıyoruz... Gidecek yer yok ki" diyor. Hafza Abid Rabbo, 2, 3 ve 6 yaşındaki kızlarıyla buraya sığınmış.

Rabbo, "6 yaşındaki kızım Sece okula gitmek istemiyor... Önlüğü, elbiseleri yıkıntıların altında... Bu ay kalsın, bir elbisesi olursa gelecek ay gider" diyor... Sece de "Elbisem bunların altında... Bulursam okula gideceğim" diye tekrarlıyor.

27 yaşındaki Hamdi Abid Rabbo ise terzi, ama işi yok... Hatta şimdi evi de yok... Anlattığına göre şu ana kadar tek bir yardım da almamış.

"Bütün aile 45 kişiyiz. Savaşın ilk 5 günü buradaydık. Sonra İsrail askerleri geldi. 'Burada kimse kalmasın, kalan kendini ölmüş bilsin' dediler, kaçtık buradan. Cebaliye'ye gittik. Sonra döndük ve ev yoktu... Askerler buradan çok kişiyi de alıp götürdüler. Bunlardan biri ağabeyim. (El Fetih'in askeri kanadı) El Aksa Şehitleri Tugayı'ndan idi. Adı Hamid, 30 yaşında. Bir şeyimiz kalmadı; elektrik yok, yardım yok, kimse yok bize ulaşan..." diye anlatıyor Hamdi durumunu.

Hamdi Abid Rabbo, BM kuruluşlarının sadece mültecilere hizmet vermesinden şikayet ediyor ve "Bize ne BM, ne hükümet bakıyor. Bu savaş mülteci ile diğerleri arasında ayrım mı yaptı da bize yardım etmiyorlar" diye soruyor.

Biraz ileride, bir at arabasının kalıntıları üzerinde çocukları oturan 29 yaşındaki Fahir Halil Sayid Garable ise sadece evinin yıkılmasına değil, atının bombardımanda ölmesine de üzülüyor. "Atımla çalışıyordum...İş yapıyordum. Artık o da yok... Tüm eşyam yıkıntıların altında. At yok, para yok, büyükbabamın 13 keçisi vardı, onlar da telef oldu... Biz de sokakta ve açız" diyor Garable.

Birkaç adım ileride bir kadın, akrabaları ve çocuklarıyla bez parçalarından yaptıkları çadırın önünde oturuyor. İki kızı, 5 oğlu olan 39 yaşındaki Emel İbrahim, "Beşinci gün geldiler, gidin dediler. Döndüğümüzde evi böyle bulduk... Annem, ablalarımla Cebaliye'de... Gece oraya gidip kalıyoruz, ama ev zaten onlara yetmiyor. Gündüz çoluk çocuk buraya geliyoruz. Şimdiye kadar ne bir yerden, ne hükümetten bir yardım gördük. Çocuklar okula gidiyorlar ama öylesine. Çantaları, kitapları, elbiseleri hepsi yıkıntı altında" diye anlatıyor.

Emel İbrahim, "Biz sivil insanlarız... Savaş niye çıktı bilmeyiz... Bizi gelip kovdular, evimizi yıktılar...Bir bunu biliyoruz" diyor. "Sabahtan beri buradasınız, ne bekliyorsunuz" sorusuna ise Emel İbrahim hiç düşünmeden cevap veriyor: "Allah'ın rahmetini..."

 

Savaş travması uyuşturucuya itiyor

Özellikle bölgenin kuzeyindeki Cebaliye, Gazze kentinin Zeytun, Tuffah, Tel El Hava gibi mahalleleri savaşın yol açtığı maddi yıkımı ortaya koyarken, manevi yıkım gözlerden kaçabiliyor. Evlerini, dükkanlarını, işlerini, sahip oldukları tüm eşyalarını, yakınlarını, dostlarını yitiren insanlar, 3 hafta boyunca savaşın korkusunu her an hisseden genç, yaşlı, büyük küçük çok sayıda insan, bu "kabusu" unutabilmek için, "artık düşünmemek" için uyuşturucu etkisi olan haplara yöneliyor.

Gazzelilerin çoğunun, özellikle savaş sırasında "Tramadol" etken maddeli ağrı kesici ilacı kullandığı, aslında reçeteyle satılan bu hapları kaçakçıların tüneller yoluyla Mısır'dan getirip yasa dışı yollarla pazarladığı belirtiliyor. Asıl ağrı kesici olarak kullanılan bu ilacın "rahatlatıcı" etkisinin olduğunun öğrenilmesi, kullanımının hızla yaygınlaşmasına yol açmış.
Gazze'ye yaraları sarmak için gelen psikiyatrları da ilk öğrendiklerinde şoke eden "alışkanlığı", Şifa Hastanesi Müdürü Hüseyin Aşur da doğruluyor.

Aşur, "Maalesef doğru. Kullanımı çok yaygın. Çocuklar bile biliyor. Geçen Ramazan polis 500 kutu Tramadol yakaladı. Sağlık Bakanlığı şimdi bunu önlemeye çalışıyor. Polisin narkotik birimi harekete geçti" diyor.

Bir başka yetkili de "Uyuşturucu etkisinin olduğu duyulunca kullanımı hızla yayıldı. Çocuklar, annelerinden babalarından duydular. Özellikle erkek çocuklarında, 12-15 yaş arasındakilerde kullanımı çok yaygın. Önceleri eczanelerde reçetesiz satılıyordu, ama sonra yasaklandı. Yine de her yerde bulmak mümkün" diye anlatıyor.

"Halkımız yoruldu"

Kimse, tünellerden ne kadar ilaç getirildiğini bilmiyor. "Ama "talebin çok" olduğunda herkes hemfikir. "Ne kadar getirirsen getir, satarsın... Talep öyle ki, bundan çok para kazanılıyor" diyenler, bu işi yapanları, "silahları var, paraları var, güçleri var... Çok da para kazanıyorlar" sözleriyle tarif ediyor.

Bir başka doktor ise söz konusu ilacın yaygın olarak kullanılmasını, "Bizim halkımız çok yoruldu. İşgal yorgunu oldu; savaş yorgunu oldu. Ne olursa olsun düşünmek istemiyor, kaçmak istiyor" sözleriyle açıklıyor. Aynı doktora göre, Gazzeli artık günde 1-2 tane hapla da yetinmiyor. "Ciklet gibi kullanıyorlar" diyen doktora göre, "Gazzeli artık rahatlamak istiyor ve bunun yolunu da ilaçta buluyor."

Doktor sözlerine şöyle devam ediyor: "Sen, böyle kalabalık bir toplumu bir hapishaneye sokarsan ne beklersin? Ne çıkabiliyorlar, ne kimse gelebiliyor. İş yok, para yok, ama tepelerinde çekişen iki hükümet, bunun yanı sıra ara ara kesilse de devam eden bir savaş ortamı var. Kaçacak delikleri de yok. Sen birey olarak bir şeyleri değiştiremiyorsan, ne kadar eğitimli olursan ol, aklın başında olsun, bir kurtuluş arıyorsun. Bazılarının tahammül gücü yüksek, sabır gösterip katlanıyorlar, bazıları ise aynı dayanaklılığı gösteremiyorlar ve sonuç bu..."

Gazze'de söz konusu hapın tanesi 3 şekelden satılıyor. Ama çok kişi, "Rahatlamak mümkünse 3 şekel olmuş, 5 veya 10 şekel önemli değil, alırsın" diyor.

Ürdün'den gelen, aslen Gazzeli olan psikiyatr Rawya Borno ise Gazzeli çocukların savaş travmasının etkilerini azaltmaya uğraşıyor. Doktor, çocuklar dahil, Gazzelilerin savaşın korkularını "ötelemek" için Tramadol kullandıklarını öğrendiğinde şoke oluyor, çok şaşırıyor.
Doktor, "Savaşın stresiyle nasıl baş edeceklerini bilemiyorlar" diyor ve Gazze'yi, İkinci Dünya Savaşı sırasında Yahudiler için kurulan "Toplama kampları"na benzetiyor.

Doktor Borno, son savaşın Gazzeliler üzerinde yarattığı yıkımı tarif etmekte zorlanıyor. "Son savaşta 'bırakın evlerinizi' dediler. Gittiler, BM okullarına sığındılar... Oralar da vuruldu. Nereye gidecek bunca insan" diyen Borno, İsrail'i suçluyor: "İsrailliler soykırımı unutmadılar, affetmediler. Her daim soykırımı anlatıyorlar... Peki Filistinlilerin başına gelenler nedir? Gazze'de çok sayıda katliamdan kurtulmayı başaran insanlar ne yapacak? Bu çocuklar da asla unutmayacak, affetmeyecekler..." Borno, "İsrail'in, sadece, büyüdüklerinde savaşlara katılacaklara yenilerini eklemek için uğraştığını" ifade ediyor.

1981 yılından bu yana Ürdün'de yaşayan ve çalışan Dr. Rawya Borno, "Gazze'de çok hikaye var, herkes için çok acı var" deyip, asıl amacının çocuklara "affetmeyi ve unutturmayı" öğretmek olduğunu belirtiyor. Borno, "Ama Gazze'de herkesin terapiye ihtiyacı var" diye ekliyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler