Ulusal Program'da HSYK...

Yayınlanma: 29.01.2009 - 06:57
Abone Ol google-news

Yargı Reformu Stratejisi’nde HSYK’nin oluşumunda Adalet Bakanı ile müsteşarın yer alması olumlu görüldüğü gibi “mevcut düzenlemeye göre gerek kurul üyelerinin, gerekse bir bütün olarak kurulun, yasama organına karşı herhangi bir sorumluluğu söz konusu değildir” değerlendirmesi yapılarak adeta, kurul üyelerinin yasama organına karşı sorumlu olmaları gibi yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleriyle bağdaşmayan, anayasanın hukuk devleti ilkesine ve erkler ayrılığına aykırı bir düzenleme yapılmasının gerekliliğine işaret edilmektedir.

Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (Ulusal Program) Bakanlar Kurulu’nun 10.11.2008 tarih ve 2008/14481 sayılı kararıyla kabul edilerek yayımlanmış bulunmaktadır. (Resmi Gazete 31 Aralık 2008, sayı: 5. mükerrer 27097) Ulusal Program’ın siyasi kriterler başlıklı bölümünde Yargının İşlevselliği ve Verimliliği ele alınırken Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) “objektiflik, tarafsızlık, şeffaflık ve hesap verebilirlik temelinde geniş tabanlı temsil esasına göre yeniden” yapılandırılacağı ve “Kurul kararlarına karşı etkili bir itiraz mekanizmasının” oluşturulacağı ifade edilmektedir. HSYK’nin yapısı, işleyişi ve kararlarının yargı denetimine açık olmayışı ile ilgili sürekli yapılan eleştiriler/öneriler mevcut olmakla konu hukuk dünyasının ötesinde kamuoyuna mal olmuştur. Gerçekten de başkanlığını Adalet bakanının yaptığı, gündemini belirlediği, özerk bütçesi şöyle kalsın mali olanakları bulunmayan kurulun bu niteliğinden ötürü eleştiri almasının, yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleri açısından yerinde olduğu da rahatlıkla söylenebilir.

Öncelikle anayasa olmak üzere bu konudaki düzenlemelerin değiştirilmesi gerektiği Avrupa Birliği İlerleme Raporları ile İstişari Ziyaret Raporları’nda önerilmiş olmasına karşın hiçbir ilerleme sağlanamadığı bilinen bir olgudur. Ulusal Program’da, yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve etkinliğini güçlendirmeye yönelik olarak Adalet Bakanlığı’nın hazırlığına işaret edilen ve Yargıtay Başkanlar Kurulu’nca 2008 yılı Mayıs ayında yayımlanan açıklamada, “Türk yargı erkinin bağımsızlığını zedeler düzeyde, yürütme erki kaynaklı müdahalelerin gereğine ilişkin tavsiyelerin dışlandığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun oluşumunda bakan ve müsteşarın yer alışının, milli hâkimiyet ilkesine yönelik bir adım olduğu gerekçesiyle savunulup korunduğu, bununla da kalınmayarak geçmişte sakıncaları görülerek uygulanmasından vazgeçildiği gözetilmeden, yargının yasama organına karşı sorumluluğunu temin adı altında yasamanın, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na üye seçmesinin gerekliliği ve bu doğrultuda düzenlemeler yapılacağının ifade edildiği, böylece yasama erkindeki etkinliğini kullanarak yargıç ve cumhuriyet savcıları üzerinde yürütme erkinin baskı ve denetiminin geliştirilmek istendiği” vb. değerlendirmelerine konu olan Yargı Reformu Stratejisi’ne de atıf yapılmaktadır.

Daha önce hazırlanan anayasa taslağındaki HSYK’ye ilişkin yaklaşımın Yargı Reformu Stratejisi’ne de yansıdığı bilinen bir gerçektir. Anayasa taslağında HSYK üyelerinin oluşumuna yasama organı da seçici olarak katılmaktadır. Ulusal Program’da ifadesini bulmuş olan “geniş tabanlı temsil” bu anlama gelmektedir. Yargı Reformu Stratejisi’nde HSYK’nin oluşumunda Adalet Bakanı ile müsteşarın yer alması olumlu görüldüğü gibi “mevcut düzenlemeye göre gerek kurul üyelerinin, gerekse bir bütün olarak kurulun, yasama organına karşı herhangi bir sorumluluğu söz konusu değildir” değerlendirmesi yapılarak adeta, kurul üyelerinin yasama organına karşı sorumlu olmaları gibi yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesi ilkeleriyle bağdaşmayan, anayasanın hukuk devleti ilkesine ve erkler ayrılığına aykırı bir düzenleme yapılmasının gerekliliğine işaret edilmektedir. Yargı Reformu Stratejisi’ndeki bu eğilim, Ulusal Program’da HSYK için yanılsama yaratacak ifadeyle “hesap verebilirlik” biçiminde yerini almaktadır.

Ulusal Program’ın HSYK’ye bakışı, Yargı Reformu Stratejisi eşliğinde okunduğunda İlerleme ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Yargı Sisteminin İşleyişine İlişkin İstişari Raporlar’a ters düşmektedir. Gerçekten de ilk İstişari Rapor’da önerilen ve diğer raporlarda tekrarlanan Adalet Bakanı ile müsteşarın kuruldan çıkarılması görmezden gelinmektedir. Ayrıca, anayasanın “Hâkimler ve savcılar idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığı’na bağlıdırlar” şeklindeki düzenlemesinin (M.140/6) kaldırılması düşünülmediği için de “yargının yönetimsel işlemlerinde yegâne sorumluluğun yine bizatihi yargının kendisine bırakıldığı bir düzenleme”den kaçınılmaktadır.

Ulusal Program’daki HSYK’ye ve yargıya yaklaşımın somut olarak bu olmayacağı kuşkusuz ki ifade edilebilir. Daha açıkçası, geniş tabanlı ve hesap verebilirlikten yazılanların çıkarılamayacağı söylenebilir. Fakat bu takdirde Yargı Reformu Stratejisi bir kenara bırakılmalıdır. Oysa, Ulusal Program’da buna gönderme yapıldığı için bu tür bir yaklaşım olanaksızdır.

Kenara bırakılanın, ilerleme ve İstişari Raporlar olduğu yorum gerektirmeyecek, sorgulanmayacak ve kuşkuya yer vermeyecek ölçüde açıktır. Asıl sorgulanması gerekenin de kendi raporlarının dikkate alınmadığını Yargı Reformu Stratejisi ve Ulusal Program’da gören Avrupa Birliği’nin bu konudaki samimiyetidir. Ve nihayet HSYK’nin yüksek yargıdan gelen üyelerine ve tüm yargıya denilmesi gereken “anlatılan senin hikâyendir!” olmalı…(Hamdi Yaver AKTAN Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler