Portreler, şehirler, sorunlar

Czeslaw Milosz'un meğer bir Abecesel'i ('abécédaire'in bu karşılığı bilmem sözlüklerimizde yer alıyor mu?) varmış. Çok gecikmiş bir keşif sayılmaz benimkisi: Özgün metin 1997'de (Fransızca çevirisi 2004'te) yayımlanmış, her durumda benim Ansiklopedi'nin ataları arasında görülemez bu yaşlılık dönemi kitabı.

Yayınlanma: 29.01.2009 - 14:57
Abone Ol google-news

Czeslaw Milosz'un meğer bir Abecesel'i ('abécédaire'in bu karşılığı bilmem sözlüklerimizde yer alıyor mu?) varmış. Çok gecikmiş bir keşif sayılmaz benimkisi: Özgün metin 1997'de (Fransızca çevirisi 2004'te) yayımlanmış, her durumda benim Ansiklopedi'nin ataları arasında görülemez bu yaşlılık dönemi kitabı.Üçte ikisi insanlara, üçte biri kavramlara ayrılmış oylumlu bir cilt. İlk oturuşta, otuz-kırk maddeyi seçip okudum. Portre kurmuyor çoğu zaman, tanıştığı kadarıyla çerçeveliyor seçtiği insanları. Tanımadığı, tanışmadığı (Edward Hopper gibi), etkilendiği kişilere de rastladım arada. Bir yanıyla, paramparça yaşamöyküsü de görülebilir Abecesel'de kendisine dönük bir yazı perspektifi egemen maddelerin çoğunda.Kurşunkalem Portreler'de genellikle geride durmayı yeğledim, tanıdıklarımla hayatımın kesiştiği dönemlere fazla uzanmak istemedim. Bilmem, en azından bazılarını (örneğin MKA'nu), yaşamöyküme mı sakladım? O zaman da işaret etmiştim: Daha uzun, ayrıntıya inen portre denemelerinden oluşacak bir ansiklopedi cildi için iştahlıydım - hâlâ sıcaklığını mahfuz tutan bir tasarı.Arada, Maurice Sachs'ın yarıda kalmış girişimiyle karşılaştım ve başka bir iştah alanı açıldı içimde: Özellikle yaptığım işler nedeniyle binlerce insan girdi hayatıma, kimi kıpkısa, kimi uzunca süren, çoğu kez işle sınırlı ilişkilerim oldu: Kısa, vurucu metinlerle, genellikle sivri dille, bazen de lirik edayla, bir fihrist kurmayı aklımdan geçirdim.Milosz'un kitabını, Actes Sud için hazırlamayı düşündüğüm seçkiyi düzenlerken bir yardımı olabilir düşüncesiyle aldım; ama, her halükârda, tanışmam gereken bir kitaptı. Portre bağlamında, olumlu ya da olumsuz yönde, ayrıca denektaşı işlevi görecektir Abecesel.Savinio kadar lezzetli yazmıyor Milosz. Yer yer, ancak bir şairden beklenecek gözlemlerde bulunuyor ve dilsel karşılığını oturtuyor. Amerika'daki öğrencilerden birinden, uyuşturucu bağımlısı ama yetenekli birinden söz ederken olduğu gibi: 'Çevrenin yıkıcı etkileri, iç pusulasına sahip bir bireyde kalıcı sonuçlar doğurmaya yetmiyor'. Bana, 17-19 yaş kavşağımı anımsattı bu saptama. Yeteneklerimi bilemem de, içine girdiğim bir çevre (Mustafa Satır ve benzerleri) bugün yoklama yapılsa cevap veremeyecek genç insanlardan oluşuyordu o dönemde: Bir gece banyodaydım, yarı yarıya ödüm boşaldı lavaboya, bir daha oraya dönmedim. *Alberto, ilginç bir antologya yayımlamış dizisinde: Oliver Lubrick'in titizlikle hazırladığı, III. Reich döneminde Almanya'ya gitmiş yabancı yazarların gezi metinlerinden bir seçme. İki bölümden oluşuyor kitap: 1933-39 ve 1540-45. Kimlerden seçilmiş parçalar? Beckett, Woolf, Frisch, Genet, Isherwood, daha nicesi. Berlin'e gidecekmişim gibi, böyle işlere takılıyor oltam. Gerçi kitap, Berlin'e gitme olasılığı söz konusu olmasaydı da ilgimi çekecekti: Hem 'kaybolmuş' bir şehre, yıkılmış bir ülkeye yolculuklar nedeniyle, hem de bugünün Türkiyesi'ne bir ucundan bağlanabileceği gerekçesiyle - umarım o karanlığa batmayız. Bir nedenle değilse bir başkasıyla.Beni, bu arada, Beckett'in ilk kez parçalarıyla karşılaştığım, nicedir varlığından haberdar olduğum Alman Güncesi'nin yayımlanmayışı da kurcalıyor. Vasiyet sorunu sanıyordum, oysa Lubrick'e parçalar kullanması için izin verildiğine göre, öyle değil. Nedir peki?Genç Beckett. Almanya'da altı ay geçirmiş ve bir düzineyi aşkın şehirde kalmış. En çok vakti müzelere ve galerilere ayırdığı anlaşılıyor. Bir telgraf stili egemen günlüğünde. Kendi günlüğümde beni zamanla rahatsız eder olan, 'Defterler'le birlikte bir ölçüde aştığım o özelliğe Beckett'de rastlamak içime su serpti!Milosz, Gombrowicz'in antolojiler hazırladığı için takıldığını aktarıyor: 'Nietzsche'yi antoloji yaparken düşünebiliyor musun?' diye sarakaya alıyormuş onu.İyi ve özenliyse, niye bir şair, bir yazar antolojiler yapmasın oysa? Gombrowicz'i de anlıyorum, ama ona katılmak besbelli işime gelmiyor.En sıkı Fransız şiiri antolojilerinden birini Gide'e borçluyuz. Az bilinir: Beckett'in de, hayli oylumlu bir Meksika Şiiri Antolojisi vardır.Lubrick'inki bence yararlı, kalıcı iş. Böyle seçmelerde bir eleştirel çalışmanın devreye girdiği tartışılmaz, ayrıca. Nazi dönemi Almanyası'nın eleştirilmesinden söz etmiyorum, o işin kolay cephesi. Asıl sorun, yabancı yazarlardan bazılarında, sözgelimi Genet gibi kendini pis burjuva ahlakının sözüm ona üstünde gören birinde rastlanan aymaz ve kabul edilemez şaşılıkta değil mi?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler