Yeni rektörden türbana bakış

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, türbanlı öğrencilerin eğitimi ve öğretimi konusunda yasalara uymak zorunda olduklarını ifade ederek, ''Bu, kişisel fikirlerimizle örtüşmeyebilir ama önemli kurumların başındaki insanlar, kişisel ideoloji ve düşünceleriyle değil, kanunlarla ve anayasa hükümleriyle hareket ederler'' dedi.

Yayınlanma: 02.02.2009 - 19:05
Abone Ol google-news

Görevini kısa bir süre önce devralan Prof. Dr.  Yunus Söylet, İÜ'nün Beyazıt Yerleşkesi'nde basınla tanışma toplantısı düzenledi.

Toplantıda, 4 yıl boyunca gerçekleştirmek istedikleri projelere ve yönetim anlayışlarına yönelik bilgi veren Prof. Dr. Söylet, üniversitenin sorunlarıyla önceki dönemde de yakından ilgilendiğini, bu sorunları bildiğini ve yaşadığını anlatarak, ''Üniversitenin zaman zaman huzursuzluğunu da bilerek ve çözüm arayarak bugünlere gelmiştik'' dedi.

Üniversitenin iki temel sorununun araştırma açısından çağdaş dünyanın beklentilerini tam karşılayamaması ve eğitim sisteminin, üniversitenin varlık nedeni olan öğrenciyi değil öğretim elemanını merkez alması olduğunu belirten Söylet, ''Varlık sebebimiz olan öğrencilerimizi öncelikli olarak düşünmek... Bunu başarmayı düşünüyoruz bundan sonra. Bu anlamda, öğrencilerimizin günlük sosyal hayatlarını kolaylaştıracak, eğitim sisteminde çağdaş bilgi toplumunun gereklerini onlara verecek türden değişiklikleri yapmayı hedefliyoruz'' diye konuştu.

Prof. Dr. Söylet, öğrencilerin, asistan ve yardımcı doçentlerin dil konusundaki eğitimlerini geliştirmelerine de ağırlık vereceklerini, lisans eğitimine olduğu kadar yüksek lisans eğitimine de bir o kadar talep olmasından hareketle ''e-üniversite''yi kuracaklarını anlattı.

Üniversitenin 2009 yılı bütçesini de açıklayan Prof. Dr. Söylet, devletten alınan tahmini bütçenin 486 milyon TL, döner sermayenin 475 milyon TL olduğunu, öte yandan ciddi miktarda vergi ödemesinden de gurur duyduğu üniversitenin geçtiğimiz yıl devlete 41 milyon TL vergi ödediğini aktardı.


SORULAR

Toplantıda basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Prof. Dr. Söylet, İstanbul Üniversitesinin bugüne kadar ''muhalif kimliğiyle'' öne çıktığını, siyasi bir duruşu olduğunu belirten ve ''Bundan sonra İÜ sadece bilimsel alanda gündeme gelecek bir üniversite mi olacak?'' sorusunu yönelten bir gazeteciye, ''Geçmiş, geçmişte kaldı'' yanıtını verdi.

Geçmişe bakmayı sevmeyen bir insan olduğunu belirten Prof. Dr. Söylet, ''Biz, toplantıda geleceğe nasıl bakarız, önceliklerimiz nelerdir, size bunları anlatmaya çalıştık. Bizim önceliklerimiz bu saydıklarımız. Biz bilimi önceleyeceğiz tabii ki'' dedi.

''İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesinin taşınmasının gündemde olup olmadığı'' sorusuna da Prof. Dr. Söylet, ''Kurumları geçmişlerinden koparmanın çok büyük zararı olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla her iki fakülte hastanemizin bütünüyle taşınması taraftarı değilim'' cevabını verdi.

Prof. Dr. Söylet, ancak İstanbul'da çok ciddi bir deprem beklentisi olduğunu belirterek, her iki hastanenin de kentin merkezinde, dar yollarla ulaşılabilen binalar olduklarını, bir depremin gerçekleşmesi halinde bunun sorun yaratacağını anlattı.

Rektör Prof. Dr. Söylet, şöyle devam etti:

''Burası, depremde en çok hizmetin bekleneceği, hekimlerin olduğu bir yer. Dolayısıyla buradaki insan yoğunluğunu ve bina kalitesini düşünmek durumundayız. İÜ'nün şöyle bir gücü var: Bizim her iki fakültemizin öğretim üyesi sayısı çok yüksek. Biz, başka hastaneleri de bu değerli ekibimizle çalıştırabiliriz. Yani hayalimiz şu: İstanbul'un gelecekte büyüyeceği Beylikdüzü tarafında bizim Avcılar kampüsümüz var. Orada bir hastane daha, bir dişhekimliği hastanesi daha gibi o tarafa yönelik bir planımız olabilir. Bir de öğretim üyelerimizin 3'te 1'i karşı tarafta oturuyor. Biz tabii istiyoruz ki karşı tarafta da bir hastanemiz olsun.''

Beyazıt Yerleşkesi'ni turizme açma projesinin ayrıntılarının sorulması üzerine de Prof. Dr. Söylet, devam etmekte olan bir Süleymaniye Projesi olduğunu, ayrıca üniversitenin kurulduğu Fatih bölgesini üniversiteye bağlayan Bozdoğan kemerinin İktisat Fakültesinin bahçesinde bittiğini, burası için de ''Bozdoğan Kemeriyle Geçmişten Geleceğe'' başlıklı bir projeleri bulunduğunu anlattı.

Prof. Dr. Söylet, üniversite bahçesini ve bu tarihi kemeri insanların gezmesini amaçlayan bu projenin yanı sıra, Süleymaniye'deki tarihi evleri, İÜ'nün eksik olan misafirhane ihtiyacını göz önüne alarak misafirhaneye dönüştürmek ya da öğrenci evi yapmak gibi bir projeleri de bulunduğunu dile getirdi.

"Anayasayla sınırlanmayan her türlü özgürlüğe destek olacağız"


Bir başka soru üzerine, Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi'yle birleşmelerinin söz konusu olmadığını, ancak her kurumla işbirliği yapabileceklerini aktaran Prof. Dr. Söylet, ''Türban konusunda bir düzenlemeye gidilmesi konusunda önceliğiniz olacak mı?'' sorusuna da şöyle yanıt verdi:

''Türbanlı öğrencilerin eğitim ve öğretimi konusunda anayasa ve yasalara uymak zorundayız. Bu, kişisel fikirlerimizle örtüşmeyebilir ama önemli kurumların başındaki insanlar kişisel ideoloji ve düşünceleriyle değil, kanunlarla ve anayasa hükümleriyle hareket ederler. Beğenmeseler de farklı düşüncedeki insanlarla birlikte çalışırlar aynı ülke için. Biz bunu yaparız ve böyle yapmayı planlıyoruz. Anayasa ve kanunlarla sınırlı olmayan her türlü özgürlüğe bir başkasının özgürlüğünü engellememesi kaydıyla tabii ki destek olacağız ve varız. Bu da zaten üniversite olmanın gereğidir.''

Bir basın mensubunun, ''Daha önce İÜ, rektörlerin fikri yapısına göre şekillenebilen bir yapıya dönüşmüştü. Sizin adaylığınızla birlikte, 'türban geri mi dönecek?' imajı ortaya çıktı. Sizce İÜ'nün ciddi bir imaj sorunu var mı? Adaylığınız süresince bütün bunlar sizi nasıl etkiledi?'' şeklindeki soruya da şu cevabı verdi:

''Ben hayatım boyunca farklı fikirden insanlarla yakın dostluk içinde yaşadım. Onlarla birlikte ürettim. Böylesinin ülkemiz için çok daha doğru olduğunu düşündüm. 'Beni nasıl etkiledi' derseniz, çok büyük bir mutluluk içinde... Böyle bir etkilenme oluştu. Bundan da büyük mutluluk duyuyorum.''

''İÜ olarak hiç sesinizi çıkarmayacak mısınız? Halkla bütünleşme adına da bazen böyle şeyler gereklidir biliyorsunuz''
diye soran bir gazeteciye de Prof. Dr. Söylet, ''farklı sesler çıkartırken de bu seslerin akortlu olmasına dikkat edeceklerini'' söyledi.

Prof. Dr. Söylet, ''Şimdiye kadar bu konuda tamamen anlaşmış durumdayız. Bundan sonra da akortsuz, farklı ses çıkmayacaktır. Ahenkli, ülkemizdeki tüm insanların duymaktan rahatsız olmayacakları sözleri söylemeyi tercih edeceğiz'' dedi.

Bir gazetecinin, ''Sayın Başbakanımızın Davos'ta yaptığı girişimi İÜ nasıl değerlendiriyor?'' şeklindeki sorusu üzerine, ''En çok bu soruya hazırlanmıştım'' diye espriyle cevap veren Prof. Dr. Söylet, ''İnsani olarak tabii ki çok mutlu oldum. Diplomatik ve siyasal sonuçları da benim işim değil, ben onları değerlendiremem ama bir insan olarak bundan mutlu olduğumu söylemeliyim'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler