Rusya'da 2012'ye bunlar damgasını vurdu

Rusya'da, 2012'de düzenlenen muhalefet mitingleri iç politikaya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gerçekleşen Arap Baharı ise dış politikaya damga vurdu.

Yayınlanma: 28.12.2012 - 10:37
Abone Ol google-news

Tüm dünyada olduğu gibi, 2012'de Rusya'da da iç ve dış politika alanında birçok önemli gelişme meydana geldi. İç politikada ülkede düzenlenen muhalefet mitingleri ön plana çıkarken, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında etkisini sürdüren Arap Baharı, Rusya'nın uluslararası politikasında da etkili oldu.

Rusya'da 2012'nin en önemli siyasi olaylarının başında, ülkede gerçekleştirilen Başkanlık seçimleri geliyor. Mayısta düzenlenen Devlet Başkanlığı seçimlerinin ardından 2000-2008 arasında Devlet Başkanlığı görevini yürüten Vladimir Putin, 2008'de dönemin başbakanı Dmitriy Medvedev'e bıraktığı Başkanlık görevine geri döndü. Medvedev de eski görevi Başbakanlığa dönerek görevine devam etti. Böylece Rus iç siyasetinde ''tandem'' olarak nitelendirilen Putin-Medvedev yönetimi, 2012'de ülke siyasetine yön verdi.
Devlet Başkanlığına üçüncü kez seçilen Putin, yeni dönemde ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda reform vaatlerinde bulundu.

Bürokraside kadro değişiklikleri


Putin'in yeniden Başkanlık görevine gelmesiyle üst düzey yönetim kadrolarında değişime gidildi.

''Kremlin'in ideologu, Gri kardinal'' olarak adlandırılan ve 10 yıldır Devlet Başkanlık Sarayı Kremlin'de danışmanlık yapan Vladislav Surkov, Başbakan Yardımcılığı'na atandı.
Askeri İstihbarat Servisi Başkanlığı'na (GRU), İgor Sergun getirildi. Eski Savunma Bakanı Sergey İvanov, Kremlin idaresinin başına geçerken, son dönemde ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları nedeniyle görevinden alınan Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov'un yerine Sergey Şoygu atandı.

Muhalefet mitingleri

Göreve geldiği üçüncü dönemde Putin, ülkede sesini yükseltmeye çalışan muhalif gruplar tarafından düzenlenen sokak gösterileriyle karşı karşıya geldi.

2011 sonunda düzenlenen parlamento seçimlerine hile karıştığı iddiasıyla başlayan muhalefet mitingleri, Putin'in yeniden Başkan seçilmesinin ardından devam etti.

Rusya'nın başkenti Moskova ve Petersburg gibi büyük şehirlerde, zaman zaman 80 bin kişiyi bulan muhalefet gösterilerinde Putin'in yeniden iktidara gelmesi eleştirilirken, ''daha demokratik, insan haklarına saygılı ve yolsuzlukla etkin mücadele eden bir yönetim'' talebi vurgulandı. Putin muhalifleri eleştirirken, ABD'yi de dışarıdan muhaliflere destek vermekle suçladı.

Muhaliflerin önde gelen isimlerinden Boris Nemtsov, Navalnıy ve Udaltsov gibi isimler birçok kez gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. 2012'nin sonlarına doğru ise hem gösterilerin hem de katılımcıların sayısında azalma oldu.

Füze kalkanı tartışmaları

ABD'nin gündeme getirdiği ve NATO tarafından tüm Avrupa'ya kurulması planlanan füze kalkanı projesi, 2012'de Rusya-ABD arasındaki en önemli anlaşmazlık konularından biri olarak ön plana çıktı.

Rusya, projenin kendilerine karşı olmadığına yönelik yazılı güvence verilmemesi ya da işbirliği yapılarak komuta kademesinde Rusya'nın da yer almaması halinde, kendi füze savunma sistemini oluşturacağını açıkladı.

Rusya, projeyi ulusal güvenliğine yönelik tehdit olarak algıladığını açıkladı. Şu ana kadar taraflar arasında yürütülen görüşmelerde nihai sonuca varılamazken Putin, düzenlediği yıl sonu basın toplantısında, ''Bu proje, nükleer kapasitemizi zayıflatacak, bu yüzden karşılık vermemiz gerekiyor. Biri size tokat atarsa siz de karşılık vermelisiniz, yoksa daima tokat yersiniz'' sözleriyle görüşlerini dile getirdi.

Pussy Riot davası


Sadece Rusya iç siyasetini değil, dünya kamuoyunda da etkisini gösteren diğer olaysa ''Pussy Riot'' adlı müzik grubunun 3 üyesinin, Putin yönetimi ve Rus Ortodoks Kilisesi'nin yönetime verdiği desteği protesto etmesi sonucunda ikişer yıl hapis cezasına çarptırılmaları oldu. Bir kilisede düzenledikleri eylem sonucunda tutuklanan 3 genç kız, bir anda dünya gündemine girdi.

ABD'den Avrupa'ya birçok ülkeden destek içerikli açıklamalar alan grup, Putin ile Medvedev arasında da farklı görüşlerin doğmasına neden oldu.

Başbakan Medvedev, üyelere verilen cezayı ''ağır ve gereksiz'' bulduğunu söylerken, Putin cezayı doğru bulduğunu, geleneksel ve dini değerlere hakaret edilmesini kabul edilemez olarak gördüğünü ifade etti.

Arap Baharı

2010'da Tunus'tan başlayan Arap Baharı'nın Libya, Yemen, Bahreyn, Mısır, ve son olarak Suriye'ye sıçraması, Rusya'yı uluslararası alanda en fazla zorlayan dış politika konusu olarak ön plana çıktı.

Arap Baharı sürecinde, ağırlıklı olarak desteğini söz konusu ülkelerdeki diktatoryal yönetimlerden yana koyan Rusya, muhaliflerin bir bir iktidarı ele geçirmesi sonucunda zorlu bir süreçle karşı karşıya kaldı.

Libya'da Kaddafi'nin devrilmesi, Rusya'nın silah anlaşmalarını etkilerken, 2003'de Rusya Anayasa Mahkemesi tarafından ''Terörist örgüt'' olarak kabul edilen Müslüman Kardeşler'in Mısır'da iktidara gelmesi, Rus dış politikasını Ortadoğu'da çıkmaza soktu.
Mısır'ın yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin 2013'de Rusya'ya gerçekleştirmeyi planladığı ziyaret öncesinde, Rusya'nın bu konudaki tutumunu gözden geçirmesi bekleniyor.

Suriye'deki olaylar


Suriye'de 2 yıla yakın süredir devam eden ve iç savaşa dönüşen çatışmalar, Rusya ile Batı arasında gerginliğe neden oldu.

Uluslararası alanda Suriye yönetiminin en önemli destekçisi olarak gösterilen Rusya'nın, BM Güvenlik Konseyi'nde Suriye'ye yönelik iki yaptırım kararını veto etmesi, ABD başta olmak üzere birçok Batı ülkesiyle ilişkilerin gerginleşmesine yol açtı.

Putin ve Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un son dönemdeki, ''Esed'in avukatı değiliz. Suriye rejiminin değil, halkının geleceğini düşünüyoruz'' yönündeki açıklamaları, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Putin'in Ortadoğu Özel Temsilcisi Mihail Bogdanov'un, ''Esed kaybediyor, muhaliflerin kazanabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmalıyız'' ifadeleri, uluslararası kamuoyunda yankı uyandırdı.

Enerji projeleri


Rus ekonomisinin temelini oluşturan enerji gelirleri, Rusya için vazgeçilmez olmaya devam ediyor. Rusya, sahip olduğu enerji kaynaklarını Batı pazarına ulaştırmak amacıyla farklı projeleri hayata geçirmeye, 2012'de de devam etti.

Bu kapsamda en önemli adım, Rus gazını Karadeniz altından döşenecek boru hattı ile doğrudan Avrupa'ya ulaştıracak Güney Akım Projesi oldu.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın da temel atma törenine katıldığı, yaklaşık 15 milyar dolara mal olması beklenen projenin tamamlanmasıyla her yıl Ukrayna-Rusya arasında meydana gelen sorunlar nedeniyle Rus gazının Avrupa'ya ulaşmasında yaşanan aksaklığın giderilmesi planlanıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler