Türkçe Günlükleri

Tiyatro Sanatçısı Yaman Tüzcet, Cumhuriyet'te Ali Sirmen'in 'önünde sonunda' yazdığını görünce, sözün 'önünde sonunda' mı, 'eninde sonunda' mı olduğunu sordu.

Yayınlanma: 10.01.2013 - 08:33
Abone Ol google-news

24 Aralık Pazartesi

Yakın bir zamanda bu konuya değindiğimizi anımsıyordum; oysa iki yıl önceymiş. Aynı şeyleri yineleyip durmaya mı başladık acaba? Orçun Kuş sormuş; 'Sözün aslı 'önünde sonunda'; önünde > eninde olmuş' demişim o zaman. Açıklamayı da İsmet Zeki Eyüboğlu'dan vermişim: 'Ö / e / i seslileri arasındaki dönüşme sonucu 'önünde', 'eninde' oldu, yazıya geçince de hızla yayıldı. Bu dönüşmede ses benzerliğinin etkisi vardır. Nitekim 'ölünün gürû' (ölünün mezarı) dönüşerek 'elinin körü' oldu.'

Mademki Yaman Tüzcet'in sorusuna yer verdik tiyatro ile ilgili bir iletiye de geçebilirzi buradan. Bunun, 'Türk basınında sıkça düşülen bir yanlış' olduğunu vurgalayarak şöyle diyor Aziz Naci Doğan: 'Tiyatro oyunlarının sahnede temsilinden söz edilirken, sanki bir sinema filmi anlatılıyormuş gibi 'gösterime girdiğinden', 'ilk gösteriminin' ('prömiyer' denmek isteniyor) yapıldığından dem vuruluyor. Oysa bir tiyatro yapıtı yalnız ve ancak 'temsil edilir' ya da 'oynanır'; kesinlikle 'gösterime girmez'. Bir tiyatro oyununun yalnız ve ancak 'ilk oynanışı' ya da 'ilk sahnelenişi' söz konusudur; hiçbir zaman 'ilk gösterimi' yapılmaz!'

'Dikkatinize sunacağım ikinci konu, magazin haberlerinde büyük bir rahatlıkla kullanılan şu tuhaf mı tuhaf 'mekân' sözcüğüne ilişkin' diyor Aziz Naci Bey. 'Etiler'de bir lokantada birlikte görüntülenen ünlü çift 'mekân'dan da kol kola ayrıldılar' türü tümcelerin haber metinlerinde haddi hesabı yok. Bir 'mekân' aşağı, 'mekân' yukarıdır gırla gidiyor. Oysa bu apaçık bir 'yeraltı dünyası jargonu'dur, belki ancak 'mafya filmleri'nde gerçek anlamını bulan bir özel terimdir. Bu nitelikte anlam kaymasına uğratılmış bir sözcüğü ısrarla kullanmanın yakışık alan bir yönü yoktur.'

25 ARALIK SLI

Yapılan övgüleri herkese duyurmaktan zevk alan 'medya' yıldızları gibi, ben de zaman zaman bana yöneltilen övgüleri paylaşmaktan kendimi alamıyorum. İnsan bir hoş oluyor canım! 'Yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyor, her yazınızı engin bir derya olarak düşünüyorum. İyi ki varsınız' diyen Ali Durmaz'ınki de böyle paylaşmak istediğim bir övgüydü. Gelelim sorulara. İlki kısaltmalarla ilgili: 'Türk Dil Kurumu'nun bugünkü (11.12.2012) internet sayfasının 'kısaltmalar' bölümünde 'ABD, Ana Bilim Dalı' şeklinde yer almış. Oysaki 'ABD' kısaltması 'Amerika Birleşik Devletleri' için kullanılmaktadır. Ayrıca 'Ana Bilim Dalı'ndaki 'Ana' ile 'Bilim'in ayrı olmaması gerektiğini düşünüyorum. O vakit 'Anaokulu'ndaki 'Ana' ile 'Okulu'nun da ayrılması gerekmez mi? 'Ana Bilim Dalı'nın 'AD' şeklinde kısaltma olması daha doğru olmaz mı?'

'Ana' ve 'bilim' sözcüklerini bileşik sözcük sayıp saymamakla ilgili bir durum bu. TDK bileşik saymıyor ve 'ana bilim dalı' diye ayrı yazıyor. Kısaltmayı da bu yüzden kendi yazışına göre 'ABD' diye yapıyor. Dil Derneğinin Yazım Kılavuzu'nda ise 'anabilim' diye yazılmış. O yapsa kısaltmayı AD diye yazacak. Fark, tek kararda, tek kavrayışta, tek doğruda birleşememizden kaynaklanıyor.

'Maalesef yazdıklarımızın bir yararı olmadığını üzülerek gördüm. Ancak yine de yazmakta ve uyarmakta fayda görüyorum' diyerek Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) broşüründe yer alan yanlışlıklar hakkında da yazmış Ali Durmaz. Daha önce de orkestra şefinin adının hem VACHTANG MACHAVARIANI diye hem 'Vachtang Machavariani' diye hem de 'Vakhtang Matchavariani' diye, Şostakoviç adının 'Şostokoviç' biçiminde yazılmış olduğunu bildirmişti. Bu kez de Jean-Baptiste Lully adının konserin tanıtım kitapçığında nasıl Jean-Baptıse Lully, Jean Baptiste Lully, Jean-Babtiste Lully olduğunu yazmış. Garip şey! Bir özel adı doğru yazmak bu kadar zor mu? Doğrusu nedir, diye bir kaynaktan bakılamaz mı? George Friedrich Handel adı da kâh George Frederıc Handel, kâh George Frıderıc Handel olmuş. Haendel de yazmışlar, Haendel de. Ali Bey'in bildirdiği yanlışlara bakılırsa büyük harf - küçük harf kullanımını bilen birileri bile yok CSO'da.

YİNE 25 ARALIK SALI

Neriman Calap'la Datça Öykü Günlerinde tanışmıştık. En çok ışıklı gözleri aklımda. Şiir kitaplarını daha sonra Trabzon'dan gönderdi. Son şiirlerini içeren uykulu serçe Kanguru Yayınları arasında çıkmıştı.

Belgelerdeki ilk kadının adını vermiş kitabına Mehmet Genç: Ninti (Kora Yayınları). Ninti'nin görüntüsünün süslediği kapak resmini de Muazzez İlmiye Çığ'ın anlatımıyla Ressam Ceylan Mutlu çizmiş. 'Sitem' adlı şiirden bir dörtlük, tadımlık niyetine: 'Gül dudaklardan öpücük çalmanın / sanığıdır gecenin dil vermez tanıklığı / Uzun vadeli borçtum ölümsüz bir aşka / cebren ve hile ile satıldım ayrılıklara'.

Nalan Gür'ün ilk şiir kitabı Güz Düşü Mühür Kitaplığından çıkmış. Edirneli Hatemi ve Hayali'ye kendi dizeleriyle birer selam gönderiyor şair kitabın başında. Şiirlerden de şairinin kimlerden beslendiği, kültürel donanımı sezinleniyor. 'Kim' adlı şiirden bir bölüm: 'Bir sokağın başıdır / İnsan' / Beklemeye doymayan / Soğuk göğsünde / Sıcak sıcak atan / Can eriğine inat / 'Var'la 'yok'u oynayan // Bir duvarın sıvasıdır / İnsan' / Döküldü mü / Kendini toparlayamayan / Kendinden öte / Kendisini içinde arayan''

İdris Şahin, şiirlerini topladığı kitaba Güneşin Acı Şarkıları adını vermiş. 'Çocuk' adlı şiirin başını ve sonunu alıyorum buraya: 'Bir kişi saçtı / tohum saçar gibi / tarlaya, / -karanlığı. / 'Gece karanlığı mı baba' / diye sordu çocuk / 'ko bekleyelim evlat, / anlarız / -gelmezse sabah.' (') Dökülünce güneş yerlere / -duruldu sabah, / Tanrılar sanki / derman gönderdi / dertlere.'

26 ARALIK ÇARŞAMBA

Romanyalı, yüzünü görmediğim ama sıklıkla yazıştığım bir arkadaşım var: Florica Nicolae. Geçenlerde, 'Acaba neden Türk dilcileri adli dilinizi basitleştirmiyorlar / Türkçeleştirmiyorlar?' diye sordu. Öyle de güzel sordu ki' Söz onun: 'Şimdi elimde bir evrak var, içinde bu kelimeyi buldum: KIST-EL YEVM. Hiçbir zaman bu kelimeye rastlamadım.O kadar ünsüz yan yana! Başka çarem yoktu, hemen hemen bütün cümleyi Google'a yazıp Osmanlıca -Türkçe bir sözlükte ne olduğunu buldum: Çalışılmayan gün için kesilen para. Başka türlü söylenemez mi? Bu sadece bir örnek, ama ne kadar buna bezer sözcük var adli dilinizde. Sözlükte ararken görüyorsun ki Türkçe eşanlamlı kelimeler var. Biliyorum, öğrettiler bize, Osmanlılar zamanında kullanılan adli ve mali alanda kelimeler bir gelenek gibi kalmış bugünkü dilde. Noter tarafından bu garip dilde düzenlenen bir vekÓAletnameyi verirken ( sadece bir örnek ) çok eğitimi olmayan bir kişi ne anlar bu evraklardan? Tabii ki noter ona açıklamak zorundadır ama yapmasa?' Kendi dilleriyle ilgili olarak da, 'Rumen adli dil biraz tuhaf ama o kadar değil' diyor Florica Hanım.

feyzahepgmail.com feyzafeyzahepcilingirler.com www.feyzahepcilingirler.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler