'Lüzumsuz bir yüke dönüştük'

Ayşenil Şamlıoğlu 14 yıl aradan sonra 'Evaristo'da bugüne tutunmaya çalışan yarı çılgın bir kadını canlandırıyor.

Yayınlanma: 28.02.2013 - 09:29
Abone Ol google-news

Isırılmamış üç dilim pizza bulunca sevinç duyan evsiz bir kadın... İzbe bir sığınakta perişan bir yaşam sürdüren bu kadının korkuları da büyük, ama güçlü biri o. Toplumsal tarihi de gözlemleyebileceğimiz on yıllarca süren bir yeraltı hikâyesi bu. Hafif çılgın bir kadının geçmişteki çirkin-güzel anılarına sığınarak bugüne tutunabilme mücadelesi...

Altıdan Sonra Yapım’ın “6 Üstü Oyun” projesinin ikinci oyunu “Evaristo”yu Civan Canova yazdı, Nihal Koldaş yönetti. Bu tek kişilik oyun, İBBŞT eski Genel Sanat Yönetmeni, tiyatro sanatçısı Ayşenil Şamlıoğlu’nu da 14 yıl aradan sonra Kumbaracı50’de izleyiciyle buluşturuyor. Ayşenil Şamlıoğlu’na sorduk:

- 14 yıl aradan sonra “6 üstü oyun” diyerek mi sahneye çıktınız? Korkunuz var mıydı?

Korkulmaz mı? Tek kişilik oyun oynama tecrübem yoktu. Bu başka bir soluk alma verme biçimi. Topu hep kendiniz atıp kendiniz karşılıyorsunuz. Sürekli kendinizi yüksek taşımakla yükümlüsünüz. Şu oyunda oynayacağım diye ortaya çıkmam. Biri o projenin içinde beni görmeli, bunu Ayşenil oynamalı demeli. Bu oyunda böyle oldu.

- Oyundaki karakterde kendinize yakın bulduğunuz noktalar var mı?

Kadın olarak çok verici olmak var ya, ömrünü bir adama adamak... Böyleyimdir. Romantiğimdir, hem de manasız bir romantizm... Oyundaki kadının da duyguları aşırı, aykırı uçlarda dönüp dönüp duruyor... Ben bu halin biraz daha törpülenmiş durumunu biliyorum kendimden. Biraz makulleşmiş hali benimki.

- Oyunda güçlü, daha güçlü olma derdi de işleniyor. Peki oyuncu olarak egonuzla baş ediyor musunuz?

Egomuz yüksektir. Bizler tombul egolarız. Bazen sahneye bakarım “Aa sahneye sığmıyorlar” derim, çünkü sahnede dört kişi vardır, ama egoları o kadar şişmandır ki sığmazlar sahneye. Önemli olan bunun ayırdında olup doğru bir şekilde yönetmek. Diğerlerinden çok daha yukarda olmayı isterim, hepimiz isteriz. Daha iyi, daha üstün olma arzusunu pozitif anlamda dönüştürürseniz yaratıcı sanatçıya dönüşürsünüz.

 

‘ŞT müsamere heyetine dönüşebilir’

- Şehir Tiyatroları krizi üzerinden epey zaman geçti, o dönem olaya duygusal bir yaklaşımınız da vardı. Bugün dönüp baktığınızda serinkanlı bir şekilde düşündüğünüzde ne görüyorsunuz?

Bir sanatçı olarak derin bir üzüntü duydum. Umarım yanılıyorumdur, ama düşündüğüm ŞT’nin, bürokratların uygun gördüğü metinleri oynayan müsamere heyetine dönüşeceği. Şu ana kadar sorun yok, ama bu gelecekte sorun olmayacağının garantisi değil.

- ‘İktidar sanatı ele geçirmek istiyor’ yorumlarına katılıyor musunuz?

“Güç bende, benim dediğim olur” önde gidiyor. Tiyatronun ele geçirmek istenecek kadar önemli görüldüğünü sanmıyorum, hatta lüzumsuz bir yük olarak algılanıyoruz. Tiyatro olsa ne olur, olmasa ne olur diye bakılıyor. Oysa ülkemiz tiyatrosunun uluslararası arenada adından söz ettirmemesi için hiçbir neden yok.

 

‘Trajik maaş’

- Peki sizce neden söz edilmiyor?

Lüzumsuz görüldüğü için... Cumhurbaşkanı ya da Başbakan yurtdışına giderken işadamlarını yanına alıyor, hiçbir genel sanat yönetmenini yanına alıyor mu?

- Pek oyun da izlemiyorlar siyasiler, sizce neden?

Tiyatroya zaman ayırmak lazım, o zamanı ayıracak önemi vermiyorlar. Bizler giderek lüzumsuz bir yüke dönüştük. Üvey evlat durumundayız. Şunu net söyleyeyim; bu sadece bu iktidarın sorunu değil. Biz ANAP hükümeti döneminde de böyle algılanıyorduk. DT’de maaşlarımıza zam yaparken bir yandan da kuliste bu yükten nasıl kurtuluruz diye konuşuyorlardı. Bir de bize ayrılan bütçelerden çok yüksekmiş gibi söz ediliyor. Komik... ŞT’de genel sanat yönetmeniyken, koca kurumu yönetirken 2 bin 200 TL maaş alıyordum. İstanbul’un şartlarında görevin gereği, sanatçılığın gereği, ona göre giyim kuşam, ev kirası... Ondan sonra da “dizide oynuyorlar, film yapıyorlar” diyorlar. Onur duyarak yapıyorum. Ne yapmamı isterdiniz başka? Ek iş yapmadan evimi geçindirebilmem söz konusu değil. ŞT’deki halim o kadar trajikti ki... 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon