Tunceli: 3 K'li 'sakıncalı' kent

'Kızılbaş, Kürt, Komünist' diyarındaki Aleviler, barış sürecinde dışlanmak istemiyor.

Yayınlanma: 29.06.2013 - 09:00
Abone Ol google-news

Tunceli’ye gitmek için bindiğimiz Ankara-Elazığ uçağında Murathan Mungan’ın seçtiği öykülerden oluşan Bir Dersim Hikâyesi kitabını okuyoruz. Bu topraklarda çok hikâye var, çok acı var, çok biriktirilmiş kin var. Mungan önsözde “Edebiyat kin tazelemek için değil, hafıza tazelemek için yapılır” diyor. Bu cümle belki siyasetçilere de yol göstermeli: Siyaset kin tazelemek için değil, hafıza tazeleyip geleceğe bakmak için yapılır...

Kente adım atar atmaz ilk kutuplaşma, ilk mesajlaşma kentin adıyla başlıyor. “Dersim” mi, “Tunceli” mi? Sonra, ülkenin batısında mahkûm edilenlerin burada makbul olduğunu görüyorsunuz. Meydanları, sembolleri, heykelleri başka. Seyit Rıza Meydanı’nda Dersim isyanının liderlerinden, idam edilen Seyit Rıza’nın heykeli var. Sokakların adları Yaşar Kemal, Behice Boran. Duvarlardaki İbrahim Kaypakkaya, TİKKO, HAK-PAR, Partizan, ESP, BDP afişleri kentte egemen yapı hakkında ipuçları veriyor. Ve, Cumhuriyet Caddesi’ndeki polis çeşmesinin üstünde “Ne Mutlu Türküm diyene, sıcak bir dost eli” yazıyor. Pek “Ne Mutlu Türküm” diyene rastlamadık; burası “Dersimliyim, Kürdüm, Aleviyim” diyenlerin diyarı.

Belediye Başkanı Edibe Şahin BDP’li; ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun memleketinde iki milletvekilliğini de CHP almış. HDK İl Eşbaşkanı Fatma Kalsen ve İHD Temsilcisi Barış Yıldırım’la Uzunçayır Barajı kıyısında bir lokantada buluştuk. Barış Yıldırım, Alevilerin kent özelindeki sıkıntılarını anlatırken bu HES’lere dikkat çekiyor: “Dersim kızılbaşlığında cemevi ritüelinin yanısıra birçok ibadet alanları var. Düzgün Baba başta olmak üzere... OHAL döneminde bölgeye bombalar yağıyordu, şimdi barajlar var. Aynı zamanda madencilik projeleri var, 91 adet arama, 23 adet işletme ruhsatı verilmiş. Birçok ziyaretgâh baraj altında kaldı. Hızır’ın gölü, Gola Çetu baraj suyu altında kaldı. Zel Dağı ve Sinan köyünde karakollar inşa ediliyor.”

Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt’un Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürü olmasını eleştiriyorlar. Kalsen, “Bir inanç grubunun temsilcisi iktidarla hiyerarşik bir ilişki içinde olmamalı” diyor. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajından sonra bazı Alevilerin kendilerini dışlanmış gördüğü yorumlarına katılmıyorlar. Fatma Kalsen, “Aleviler barış sürecini destekliyor. Ya Alevilik, ya Kürtlük diye bir şey yok” diyor.

Bölgedeki etkin isimlerden, Hozat’ın bağımsız Belediye Başkanı Cevdet Konak’la da konuştuk. “Alevilerin bazı hassasiyetleri var. Ama barışı destekliyorlar. Bölgede bazı güçler Alevileri bu süreçten koparmak istiyor. Aleviler bedel ödemiş bir halk. Bazı kaygıları olabilir ama bu sürecin dışında değiller” diyor.

 

Cemaat ‘Ben de varım’ diyor

Fethullah Gülen’in “Dersim Alevileri dinsizdir. Nusayri akidesi vardır. Allah insandır, insan Allah’tır, Allah insanın içine girmiştir, insana itaat etmiştir. Bu anlayış hâkimdir” sözleri bölgede unutulmamış.

Öte yandan, cemaat okulları da giderek yaygınlaşıyor. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, “Tunceli’de bir fen lisesi, bir anadolu lisesi, bir devlet üniversitesi, tüm kadrolarıyla Fethullahçıların işgali altında. Bir de özel ilköğretim okulu var, Gülen ve adamları tam bir kuşatma içindeler. Toplumun bir bölümünün evlatları o okullara gidiyor, o okullarda yoğun bir şekilde Alevi çocuklarına dinsel propaganda yapıyorlar. Ama Dersim’de sonuç almaz” diyor.

Şerafettin Halis de, “Alevi bir coğrafyada cemaatin var gücünü buraya yığmasının ne anlamı olabilir?Elbette ki tek amaçları var, İslamileştirmek, Sünnileştirmek” görüşünü dile getiriyor.

Cemevi Başkanı Ali Ekber Yurt ise, Tunceli Alevilerinin “tasavvuf” yönünün ağır bastığını ifade ederken, “Fethullah Gülen, kendi kitlesi önünde coşa gelmiş, bunların dini imanı yok, insana tapar, demiş. Bizi anlayamamış” diyor. Ama, çocuğunu cemaat okuluna göndermekte sakınca görmemiş. “Okullar başarılı, üniversite sınavlarında burası çok geride kalırdı. Bu okullar sayesinde arttı. Kimse benim çocuğumu asimile edemez. Sorguluyorum, böyle bir çaba görmüyorum” 
diyor.

 

‘Barış da istiyoruz, haklarımızı da’

Şerafettin Halis, BDP Tunceli il başkanlığından istifa etmiş ve bu istifanın arkasında “Alevilik hassasiyetleri” olduğu yorumları yapılmıştı. Halis, istifa gerekçeleri konusunda “yeterince biliniyor” diye artık konuşmak istemiyor. Abdullah Öcalan’ın Nevruz mesajının Alevi toplumunda yarattığı kaygılarla ilgili sorumuza “Kaygılardan yola çıkarak geleceği inşa sürecini engellemek Alevilere düşmez. Zaten yapmadılar. Aleviler barışa karşı olmaz. Sürece karşı değiller, sadece sürecin içinde neden olamadık, diye soruyorlar. Aleviler barış da istiyor, haklarını da” yanıtını veriyor.

Halis, neden bir türlü “Alevi açılımı”nın gerçekleştirilemediği sorusuna şu yanıtı veriyor: “Aleviler kendi sorunlarının çözümünü başka yerlerde beklememelidir. Bugüne kadar ne yazık kı Aleviler kendi öz güçlerine, kendi öz dinamiklerine dayalı bir hareket yaratamadılar. Bugün Türkiye’de Alevi sorununu çözmeye çalışan partiler arasında en samimi olanı BDP. Ama BDP de savaşın yakıcılığından dolayı Alevi sorununu tam manasıyla eksenleştiremedi.”

Halis, “iktidarın yaşamın her alanına müdahalesinin en başta Alevileri rahatsız ettiğini” vurguluyor. “Eğitim yasasından tutun içki yasağına kadar AKP’lilerin başvurduğu yöntemler Alevileri rahatsız ediyor. Dindar gençlik yaratma isteği, Alevilerin asimilasyonudur. İktidarda Alevilere karşı sistematik bir meydan okuma var. Bu, Yavuz Sultan Selim adının köprüye verilmesiyle başlamadı, referandum konuşmalarında başbakanın Çorum’da Ebu Suud’u göklere çıkarmayla başladı” diyor.

Halis, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak da “Esad’a karşı mücadale, Esad diktatörlüğüne karşı bir mücadele değil, Esad iktidarı yerine kendi iktidarlarını kurma, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı için Esad bertaraf edilerek Sünni bir iktidar yaratılması çabası var. Önemli olan özgürlükçü Kürt siyaseti ve Türkiye’deki demokrat güçlerin Şii- Sünni eksenli bu kavgada 3. bir yol üzerinde durmasıdır” görüşünü dile getiriyor.

Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Selahattin Özel:

Biz önce samimiyet istiyoruz

* Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, çözüm sürecinde olumsuzların faturasının Alevilere çıkarılmaya çalışıldığını belirterek, “Barış sürecine girişilmişken üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim adı verilmesi her zaman barıştan yana olan Alevi toplumunu dışlayan bir tavır” dedi.

* ‘’Apo’nun çağrısı Türk-Kürt-Sünni İslam sentezi çağrısı. Biz buna tepki gösterdik. Biz hiç barışın karşısında olmadık. Bizim adımız barış, soyadımız barış, inancımız barış. Alevilerin barışı baltalıyor gösterilmesi kabul edilemez.”

* ‘’Aleviler ne Esad’dan yana ne öbüründen. Zalimliği kim yapıyorsa Aleviler karşı çıkar, ezilenden, mazlumdan yana olurlar hep. Biz kötüler arasında niye tercih yapalım?’’

AKP iktidarı zaman zaman “Alevi çalıştayı”, “Muharrem iftarları” benzeri girişimlerle Alevilere “açılım” girişiminde bulunuyor. Ancak bunlar “sözde” kalıyor. Kürt sorunu konusunda “cesur” olarak nitelendirilen adımlar atan iktidar, bir türlü Alevilere “açılamıyor”. Hatta, İstanbul’da 3. köprüye Yavuz Sultan Selim adının verilmesi gibi tavırlarla Alevilere daha da “kapanıyor”. İktidarın bu yaklaşımına tepkiler, Gezi Parkı direnişi eylemlerine de yansıdı. Meydanlarda “Taksim Direnişine Selam. Doğayı ve demokrasiyi katleden iktidarı, Alevi katliamı yapan Yavuz ismini istemiyoruz” yazılı pankartlar açıldı.

Türkiye’de 350’ye yakın Alevi derneği, Alevi Bektaşi Federasyonu çatısı altında birleşti. Federasyon Genel Başkanı Selahattin Özel, Türkiye’de 15-20 milyon dolayında Alevi yurttaş olduğunu vurguluyor. Özel’le sohbet ederken, öncelikle AKP yönetiminde egemen olan “Gezi Parkı eylemlerinde Aleviler ağırlıktaydı” yorumlarını sorduk. “Gezi Parkı’nın her yerinde Aleviler vardı. Ama Alevi kimliğiyle değil, insan kimliğiyle. Hatta Yavuz Sultan Selim köprüsüyle ilgili eylemleri askıya aldık. Eylemleri bölüyor görünmeyelim diye gerekli tedbirleri aldık” yanıtını veriyor.

Özel, “Alevilik nedir” sorusu üzerine “Alevilik bir inançtır, merkezi de insandır. İnançlar tarif edilmez, yaşanır” diyor. İktidardan beklentileriyle ilgili sorularımıza şu yanıtı veriyor:
“Biz hak hukuktan önce samimiyet istiyoruz. İktidarla Alevi toplumu arasında samimiyet sorunu var. Başbakan ötekileştirici nefret suçu söylemi kullanıyor. Sivas davasında zamanaşımı oldu, ‘hayırlı olsun’ deme cesaretini gösterebildi. Referandumlarda, seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun şahsında Alevileri yuhalattı, cemevine ‘ucube’ dedi. Köprünün adına Yavuz Sultan Selim’in adını verdiler. Alevileri büyük katliamlar sonucu öldüren Ebu Suud ile Yavuz Sultan Selim’dir. Böyle tartışmalı bir ismin verilmesi bizim için kabul edilemez. Yarın alt, üstgeçit yaparlar, onlara da ‘Muaviye, Yezit’ derler. Barış sürecine girilmişken ve Türkiye’de herkesten barışa destek beklerken böyle bir isim verilmesi dikkat çekici, her zaman barıştan yana olmuş Alevi toplumunu dışlayan bir tavır. Bizim sorunumuz anayasa değil, zihniyet sorunu. Aleviler ayrı bir devlet istemiyor, toprak istemiyor, birileriyle kavgalı değiller. Bir Sünni ittifak yaratmak istiyordu, bu ittifakın içine Kürtleri de aldı. Alevi açılımı diye çalıştay yapıyor, Maraş katliamının sorumlusu diye kamu vicdanında aklanmayan Ökkeş Şendiller’i çağırıyor.”

Çözüm sürecinde Alevilerle Kürtler arasında yaşanan gerilimle ilgili olarak da şu değerlendirmeleri yapıyor: “Sadece hükümet değil, pek çok kesim samimi davranmıyor. Barış süreci başlamadan bazı kalemlerin yazılarına bakarsanız Apo’nun barış sürecinde dikkat etmesi gereken şudur; mayın tarlaları var, PKK içinde Alevi kanadı AKP hükümetini sevmez, mayınları temizleyin. İçinizdeki Alevileri temizleyin, çağrısı. İhaleyi Alevilerin üzerine çıkarmak istiyorlar. Apo’nun çağrısı Türk-Kürt-Sünni İslam sentezi çağrısı. Biz buna tepki gösterdik. Biz hiç barışın karşısında olmadık. Bizim adımız barış, soyadımız barış, inancımız barış. Alevilerin barışı baltalıyor gösterilmesi kabul edilemez.”

Çözüm sürecinde akil insanlar arasında yer alan İzzettin Doğan’la ilgili sorumuza “Biz usul olarak akil insanlara karşı çıktık. Kişi olarak İzzettin Doğan’a değil. Federasyonumuza, siz barış diyorsunuz zamanı geldi, bize bir gönül insanı gönderin, diyebilirlerdi. Biz gönderirdik. Onlar kendileri belirlediler, ona da saygı duyduk, yeter ki kan dursun diye. Sayın İzzettin Doğan kabul etti. Şimdi o da konuşmalarında, Alevilerle barışı ne zaman sağlayacaksınız, diyor. O da işlerine gelmemeye başladı, ama işte akil adamlıktan geriye de alamıyorlar” karşılığını veriyor.

Özel, “Alevilerin bugün de bir katliam korkusu var mı” sorusuna “Antakya’da Alevilerin evine saldırdılar, peşinden Reyhanlı yaşandı. Bunlar Alevi-Sünni çatışması çıkarmak için. Aleviler bu oyuna gelmez, Sünni kardeşlerimiz de gelmiyor şimdilik” yanıtını veriyor. Suriye’deki iç savaş ve Alevilere yöneltilen “Esadçı” suçlamasıyla ilgili olarak da şu görüşleri dile getiriyor: “Başka ülkenin içişlerine, aile işlerine karışıyorlar. Düne kadar onlar kankayken, Alevilerin kardeşi dostu değildi de Esad, şimdi aralarında kavga çıkınca mı dostu oldu? Aleviler ne Esad’dan yana ne öbüründen. Zalimliği kim yapıyorsa Aleviler karşı çıkar, ezilenden, mazlumdan yana olurlar hep. Biz kötüler arasında niye tercih yapalım? İran devrimini hatırlayın, Aleviler destek verdi mi, hayır. Sünniler verdi. Anadolu’da yaşayanlar dini referanslı işlere destek vermiyorlar. Mavi Marmara’da ortalığı ayağa kaldıranlar Irak’ta kadınlara tecavüz edilerken seslerini çıkarmadılar. Bir Şii düşmanlığı var demek ki. Arabistan’a niye demokrasi götürmüyorlar?”

YARIN: KAHRAMANMARAŞLI ALEVİLER: BİZE NİYE AÇILIM YOK


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler