Duvar İstanbul'da yıkılacak

İran'daki protestolarda öldürülen Nida Ağa Sultan, 2011’de Bağdat’ta bombalama sonucu ölen dokuz yaşındaki A. Kinani gibi isimlerin yansıtılacağı duvarda Türkiye’den de 17 Eylül 1961’de idam edilen Adnan Menderes, 24 Ocak 1993’te öldürülen Uğur Mumcu ve 19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink anılacak.

Yayınlanma: 04.08.2013 - 02:06
Abone Ol google-news

Tüm sanatların tarihinde bazı kırılma noktalarının, kimi yol ayrımlarının gelecek yılların sanatlarına şekil verdiği aşikârdır. John Cage’in “4’33”ü, James Joyce’un “Ulysses”i, Pablo Picasso’nun “Guernica”sı, Sergei Diaghilev’in “Bahar Ayini” balesi ve daha başka birçok eser ve sanatçı kendilerinden sonra gelen sanat üretimini düşünsel ve eylemsel bağlamda sonsuza dek değiştirmiştir.

Batı’daki popüler müzik tarihi de 1960’ların sonundan 20. yüzyılın bitimine kadar geçen sürede kendi tarihini değiştiren onlarca albüme ve gruba ev sahipliği yapmıştır. Şüphesiz Roger Waters’ın fikir babası olduğu ve yarın akşam İTÜ Stadyumu’nda izleyeceğimiz Pink Flyod’un 1979 tarihli çalışması “The Wall” da bu albümlerden biridir.

Şimdiye kadar 12 milyonun üzerinde kopya satan “The Wall”, bir albüm olmasının ötesinde müzikal bir manifesto niteliğindedir. Albüm eğitim sistemleri, kadın-erkek ilişkileri, yalnızlık, savaş ve çevresel etkenler gibi insan hayatı ve psikolojisiyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili pek çok konuya dair ciddi eleştirilerde bulunur.

Yukarıda bahsi geçen tüm bu başlıkları albüm, Pink isimli bir ana karakterin üzerinden anlatır. “The Wall” sadece müzikal içeriği ile değil, görsel içeriği ile de kişiler arası iletişimsizliğe vurgu yapar. Kapakta yer alan tuğla duvarını, Waters bir metafor olarak ele alır ve insanı çevresinden koparıp yalnızlığa iten bir duvarın örülmesi benzetmesini yapar.

“The Wall” sadece müzikal içeriği ile değil, canlı performansları sırasında seyirciye sunduklarıyla da onlarca ilke imza atmış bir çalışmadır. İlk turnesi 1980-81 yılları arasında ABD ve İngiltere’de düzenlenen albüm, 1990’da Berlin Duvarı’nın yıkılması anısına gerçekleştirilen konserde Brandenburg Meydanı’na 100 binlerce kişiyi toplamayı başarır.

Turnenin konsepti 80’lerin başında ilk “The Wall” turnesinin yapıldığı dönemden Waters’ın 2010 yılında Toronto’da başladığı “The Wall Live” turnesine kadar sürekli olarak değişir. Politik bir başyapıt olma özelliği de taşıyan proje her defasından yeni fikirlerin eklenmesiyle adeta bir “Açık Yapıt”a dönüşür.

Teknik anlamda bugüne kadar sahnelenmiş olan en zengin ve karmaşık rock müzik turnelerinden biri olan “The Wall Live”ın en kayda değer taraflarından biri de Waters’ın konserler sırasında vermiş olduğu savaş karşıtı mesajlardır. Gittiği her ülkede hayranlarından ülkelerinde savaş ya da benzeri olaylar sonucunda hayatlarını kaybetmiş insanların isimlerini göndermesini isteyen Waters, bu eylemi bireysel duyarlılığının bir sonucu olarak yapıyor.

Konser sırasında sahnede oluşturduğu 120 metrelik duvara hayatlarını kaybetmiş bu insanların isimlerini yansıtarak bir saygı duruşunda bulunuyor. İstanbul’da performans sırasında duvara yansıtılan ilk isim, Waters’ın 1944’te İkinci Dünya Savaşı sırasında şehit düşen babası Eric Fletcher Waters olacak.

2007 yılında İran’da yapılan protestolarda öldürülen Nida Ağa Sultan, 2011’de Bağdat’ta bombalama sonucu ölen dokuz yaşındaki A. Kinani gibi isimlerin yansıtılacağı duvarda Türkiye’den ise 17 Eylül 1961’de idam edilen Adnan Menderes, 24 Ocak 1993’te öldürülen Uğur Mumcu ve 19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink de anılacak.

Türk çocuklardan oluşan bir vokal korosunun “Another Brick in The Wall” parçasını Waters ile birlikte seslendirecek olduğu konserde, albümdeki belli fikirleri temsil eden 20 metrelik özel kuklalar sahneden seyircilerin üzerine bırakılıyor olacak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler