12 Eylül'cüler karşı darbeden korkmuş

12 Eylül darbesi için ilk taslak çalışma Mart 1980'da komuta kademesine sunuldu. Darbeciler, en çok halktan ve TSK içinden gelecek 'karşı darbeden' korkmuş. Darbe tarihi olarak ise haziran-temmuz tarihlerine işaret edildi

Yayınlanma: 18.08.2013 - 23:35
Abone Ol google-news

12 Eylül 1980 askeri darbesine giderken Genelkurmay Karargâhı’nda, ülke yönetimine “müdahale için gerekli hazırlık” çalışmalarının ilki Mart 1980’de tamamlandı. 25 dosyalık “taslak darbe planı”, 4 Mart günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren yurtdışında olduğu için Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ile Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral Haydar Saltık’a sunuldu. Anayasal düzen içinde artık ülke sorunlarının çözümlenmeyeceği savunulan darbe etüt çalışmasında “parlamento feshedilmek ve yeni bir anayasa yapılmak suretiyle; bir konsey ve kurucu meclis teşkil edilerek geleceğin güçlü Türkiye’sinin oluşturulabileceği” sonucuna varıldı. Cuntacılar, yönetime el koyduktan sonra en çok “TSK içinden”, “halktan” veya “dış güçlerden” “karşı darbe” yapmasından korktu. Planda, özellikle halkın bir kesiminde kaynaklanabilecek bu tür karşı hareketleri önlemek için; “anarşi ve bölücü mihrakların ‘her çareye başvurularak’ süratle ve şiddetle ortadan kaldırılması” önerildi. 10 Mart’ta toplanan kuvvet komutanları, darbenin zamanlamasını tartışırken Süleyman Demirel hükümetinin düşmesinin iyi olacağını ifade ederken, “Okulların kapanacağı, vergi gelirlerin hazineye akacağı haziran-temmuz ayları müdahale için düşünülmelidir” görüşünü kaydetti.

Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Eylül davasına gönderdiği belgelere göre TSK’nin hazırladığı darbe çalışmaları ilk kez Mart 1980’de kâğıda dökülerek müzakere edildi. 13 Eylül 1979’da üç subaydan oluşturulan grup, çalışmalarını Mart 1980 başında tamamladı. Darbeye ilişkin yapılan çalışmalar, 25 dosya halinde 4 Mart 1980 günü Genelkurmay Başkanlığı’na vekalet eden Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin ile II. Başkan Hasan Saltık’a takdim edildi. Karargâh’ta saat 14.30’da başlayan toplantıda yapılan sunumun ardından, bu hazırlıkların etüt edilerek 10 Mart günü toplantıya katılmayan kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanlığı’na arz edilmesi emredildi.

Darbe ‘G gününde’

Söz konusu 74 sayfalık taslak plan, el yazısı ile kaleme alındı. Ancak planın kim tarafından yazıldığı belgeler üzerinde yer almadı. Taslak planda, askeri müdahale sonrası sıkıyönetim ilan edilmesi, yeni bir anayasa hazırlanması, Milli Birlik Konseyi kurulması, kurucu meclis oluşturulması, siyasi partilerin kapatılması, TRT yönetimine el konulması dahil 27 konu anlatıldı. Taslak darbe çalışmasında, müdahale tarihi “G günü” olarak nitelendirildi ve burada “G gününden önceki hazırlıklar, G günü ve G gününden sonra yapılacak faaliyetler” anlatıldı.

‘Milli Birlik Komitesi’

Sunumu yapan subay, sözlerine “Müdahale için gerekli hazırlıklar ile bugün içinde bulunduğumuz durumun değerlendirmesini sunacağım” şeklinde başlarken, “Sayın komutanım. Eylül 1979’dan bugüne kadar ülkenin içinde bulunduğu son derece önemli ekonomik, sosyal ve anarşik ortamda demokratik hür parlamenter düzen içinde sorunların çözümlenmesi hakkındaki umutların maalesef gün geçtikçe kaygı verecek bir şekilde azaldığı ve ülkenin bekası açısından hayati kararların verilmesi arifesinde bulunulduğu yüksek malumlarıdır” ifadesini kullandı. Hazırlanan taslak darbe planına göre, kurucu meclis kurulana kadar yasama görevi ile yürütme organlarının denetim görevleri Milli Birlik Komitesi’ne (MBK) verildi. Başkanlığını Genelkurmay Başkanı’nın üstleneceği MBK’nin 32 üyeden oluşması planlandı. Bunların 11’ini kuvvet komutanlarının arasında bulunduğu askerlerin oluşturacağı, MBK’nin 16 üyesinin ise sivil kişilerden oluşması düşünüldü. Siviller; yargı, parlamento, basın, meslek kuruluşları ve üniversitelerden seçilecekti. 5 üye ise İcra Komitesi’ni oluşturacaktı. Ancak 12 Eylül darbesi yapıldığında Milli Birlik Konseyi değil, Milli Güvenlik Konseyi kuruldu ve bu konseyde siviller yer almadı.

Dış tepki endişesi

Planın “harekât emri” bölümünde ise müdahalenin gizlilik içinde ne şekilde yapılacağı anlatıldı. Darbeyle birlikte sıkıyönetim emrine verilecek Emniyet teşkilatındaki “suçlu ve yanlı polislerin” tutuklanması, derneklerinin kapatılması ve teşkilatın Silahlı Kuvvetler gibi disipline edilmesi tasarlandı. Planda, yargı için ise “Yargı organlarının devlet içinde devlet içinde devlet olma durumlarına son verilmesi esas alınmış, yüksek mahkemelerin sadece yargıçlardan değil karma meslek gruplarından oluşması öngörülmüştür” denildi. Müdahale sonrası dış tepkiden korkan darbeciler, planda bunu “Ülkemizde Silahlı Kuvvetler’in yönetime el koyması ile komşularımızda Sovyetler Birliği, Bulgaristan, İran, Irak ve Suriye’nin ülkemize karşı bekle göre politikası; Yunanistan ve Kıbrıs Rumlarının da genelde aynı politikayı uygulayacakları fakat dünya kamuoyunda aleyhimizde bir hava yaratmak için geniş ve yoğun bir propaganda faaliyetlerinde bulunacakları değerlendirilmektedir. Demokratik düzene geçiş uzun süre askıya alındığı takdirde NATO, AET, IMF, Avrupa Parlamentoları Birliği gibi Batı ülkelerince oluşturulan siyasi ve ekonomik kuruluşlar normal demokratik düzene geçişi sağlamak amacıyla siyasi ve ekonomik baskılar yapabilirler” sözleriyle yansıttı.

Cuntacılar ‘karşı darbeden’ kormuş

Onlarca sayfalık taslak planda, en geniş anlatılan bölümü “karşı darbeler” ve bunlara karşı alınacak önlemlerin oluşturması dikkat çekti. Taslak planı hazırlayan subaylara göre, Silahlı Kuvvetler’in ülke yönetimine el koymasıyla birlikte ordu içinden, halktan ve dış güçlerden karşı darbelerin olabileceği belirtildi. Hangi kesimden olursa olsun karşı darbelerin merkezi idarenin zafiyetinden dengesiz ve adaletsiz tutumundan kaynaklanacağı ifade edilen taslak planda, geçmişte Talat Aydemir’in 1960 ihtilalcilerine karşı yaptığı başarısız darbe girişimleri ima edilerek “Hele emir ve komuta zinciri dışında yapılacak müdahalelerin yeni darbeleri davet ettiği yakın tarihimizde acıyla yaşanmıştır” denildi. Silahlı Kuvvetler’in önüne gelebilecek karşı darbelerin sebepleri sıralanırken, “Emir-komuta zincirinin bozulması, emir ve komuta zincirinin etkin bir biçimde ve süratle yeniden gerçekleştirilmemesi” ifadesi kullanıldı. Darbecilerin ikinci endişesini ise halktan bir karşı darbe gelmesi olasılığı oluşturdu

“Son günlere kadar ülkemizde TSK dışında halkın yönetime karşı bir hareketi düşünülmemekte ise de bugün anarşi ve bölücü mihrakların varlıklarının ve etkinliklerinin boyutu karşısında halktan kaynaklanabilecek karşı darbeler önem kazanmaktadır. Yıllardır anarşik ve bölücü güçler silahlanmakta ve eğitilmektedirler. Anarşik ve bölücü güçlerin organize edilmeleri halinde birkaç yüz bin kişinin karşı darbede kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca bu güçlerin Silahlı Kuvvetler içinden ve dış güçlerden destek görmeleri halinde, olayların büyük boyutlara ulaşabileceği kıymetlendirilmektedir. Halkın bir kesiminde kaynaklanabilecek bu tür karşı hareketleri önlemek için; anarşi ve bölücü mihrakların her çareye başvurularak süratle ve şiddetle ortadan kaldırılması, anarşi ve bölücü güçlerin TSK’ye sızmalarının önlenmesi, sızmaların tespit edilerek derhal etkisiz hale getirilmesi, muhtemel karşı darbeleri süratle yok ederek dış müdahalelere fırsat verilmemesi, hassas bölge ve mahallelerin devamlı ve etkin bir şekilde izlenmesi gerekli görülmektedir.”

Sonuç Darbe şart

Raporun sonuç kısmında, ülkedeki siyasi bunalımın çözülmesi konusunda TSK’nin ümitli olmadığı ifade edildi. Yönetime el konulması istenilen planda, şu ifadeler kullanıldı

“Bugünkü meclislerden bir erken seçim kararı çıkmayacağı, AP-CHP işbirliği veya koalisyonun gerçekleştirilemeyeceği, cumhurbaşkanının AP-CHP işbirliği gerçekleştirilmeden seçilemeyeceği, TSK’nin uyarı mektubuna rağmen tutum ve davranışlarını değiştirmeyen siyasi partilerimizin ve diğer anayasal kuruluşların ülkenin acil sorunlarına çözüm getirmeyecekleri açıkça belirlenmiş bulunmaktadır. Sonuç olarak anayasal düzen içinde ülke sorunlarının çözümlenmeyeceği, parlamento feshedilmek ve yeni bir anayasa yapılmak suretiyle; bir konsey ve kurucu meclis teşkil edilerek veya sadece kurucu meclis teşkil edilerek geleceğin güçlü Türkiye’sinin oluşturulabileceğini yüksek tensiplerine arz ederim. Ülkenin acil ve önemli boyutlarındaki sorunlarının çözümü için düşünülen hususları emir ve tensiplerine arz ederim.”

10 Mart toplantısı Darbeyi ne zaman yapsak

Genelkurmay’ın Günlük Karargâh Ceridesi’ne göre Haydar Saltık, “Haziran-Temmuz 1980 tarihi hazırlık için hedef olarak düşünülmelidir” diyerek darbe tarihine işaret etti. Darbenin “etüt çalışması” olarak nitelendirilebilecek sunumun ardından Karargâh’ta 10 Mart günü bir toplantı daha gerçekleştirildi. Bu toplantıya Orgeneraller Ersin ve Saltık’ın yanı sıra Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun da katıldı. O sırada yine yurtdışında olduğu için toplantıya katılmayan Genelkurmay Başkanı Evren’e sunum daha sonra yapıldı. 10 Mart’taki toplantıda, darbenin ne zaman yapılması gerektiği konusunda komutanlar şu görüşleri kaydetti.

Nurettin Ersin (KKK) Müdahale için hükümet (Demirel hükümeti) düşene kadar bekleyelim. Aldığı ekonomik tedbirlere yardımcı olalım. Eğer bu hükümetle sorunları çözmek mümkünse biz de yardım edelim ve bundan memnun oluruz. Hükümetin icraatını nereye kadar izleyelim. Bu zaman da tayin edilmelidir. Hükümet giderse müdahaleyi o zaman düşünelim, şimdi zamansız ve acele olduğunu düşünüyorum.

Deniz, Hava ve Jandarma komutanları Yeni bir Meclis oluşturulması uygun olur. Zaman kazanmakta yarar vardır.

Haydar Saltık Hükümetin düşürülünceye kadar devam etmesi uygun olur. Müdahale zamanının tayininde faktör olarak hazineye döviz ve vergi gelirlerini akması ile birlikte okullarda öğrencilerin en az bulunduğu bir zaman da dikkate alınmalıdır. Haziran ayı, vergilerin toplandığı, yatırımların başladığı aydır. Haziran-temmuz ayları uygun olabilir.

Nurettin Ersin İç kamuoyu olarak halkın genelde bizi destekleyeceğini kabul ediyorum. Aşırı uçlar halkı istismar edeceklerse de büyük problemler çıkarmayacaklarını düşünüyorum. İç kamuoyundan Sovyetler ve Batı kadar endişeli değilim. Hükümet bir anda düşerse ne yapalım

Sedat Celasun (Jandarma) Hükümet düşünce, yenisinin kurulamaması kamuoyu oluşturur. Beklemek de yararlı olacaktır.

Nurettin Ersin Hükümet düşünce iç politika izlenmelidir.

(DEVAM EDECEK)
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon