Baykal'dan Erdoğan'a 7 maddelik reçete

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, İşsizliğin azaltılması için formül isteyen Başbakan Erdoğan'a 7 maddelik reçete önerdi. Hükümetin ilk yapması gereken şeyin harcama hedeflerini gözden geçirmesi olduğunu söyleyen Baykal, ikinci olarak da buradan yapılan tasarrufla kamu yatırımlarının, alt yapı yatırımlarının arttırılması önerisinde bulundu.

Yayınlanma: 24.02.2009 - 12:53
Abone Ol google-news

Partisinin grup toplantısında Deniz Feneri yolsuzluğundan, ekonomideki kötü gidişe kadar bir çok konuda hükümete eleştiride bulunan Baykal, konuşmasının başında Başbakan Erdoğan'ın uygulaması için ekonomik reçete sundu. Reçeteyi 7 ana unsur üzerinde toplayan Baykal, Başbakan Erdoğan'ın önerilerini not etmesi tavsiyesinde bulundu.

Baykal, ilk olarak Erdoğan'ın 'kriz Türkiye'ye dokunmayacak teğet geçti' sözünü bir kenara bırakması gerektiğini kaydetti. Gerçekten uzak hiçbir değer taşımayan sözlerle milleti sözde ferah tutmaya çalışmanın bir anlam ifade etmediğini söyleyen Baykal, "Hazırlanan bütçe gerçeklerden kopuktur ekonomik hedefler konulmalıdır. Türkiye yüzde 4 kalkınacak denildi, ona göre vergi gelecek denildi hiçbir şey yok. 2007 seçimlerinde bütçenin dengesi bozuldu, temelleri tahrip edildi. 2008'de bütçe bakımından büyük yanlışlıklarla geçmiştir. Hükümet muhtaç olduğumuz enerjiyi seçimler için harcadı" diye konuştu.
 

7 maddelik ekonemi reçetesi

Baykal, hükümetin ilk yapması gereken şeyin harcama hedeflerini gözden geçirmesi olduğunu söyledi. Başbakana ilk tavsiyesinin bu olduğunu belirten Baykal, ikinci olarak da buradan yapılan tasarrufla kamu yatırımlarının, alt yapı yatırımlarının arttırılması önerisinde bulundu. Baykal, "Bu işsizlikle mücadele için en temel ihtiyaçtır. Türkiye'de yapılması gereken şey seçim harcaması değil, alt yapı harcaması yapmaktır. 2009'da kamu yatırımları yüzde 2,2'den 1,8'e düştü. Bugün kamu harcamalarında üç buçuk milyonluk bir eksiklik yaşamıştır" şeklinde konuştu.

Üçüncü öncelik olarak hükümete otomotiv ve dayanıklı tüketim sektöründe 6 ay süre ile KDV'yi kaldırmalarını öneren Baykal, sözlerine şöyle devam etti: "Kur politikasını, Maliye politikasını makul ölçülerde gevşetmeye özen gösterin. Üç yıllık sürede bu yaşananların nasıl toparlanacağının hesabını yapın. Bankacılık sisteminde tahsili gecikmiş artış bankaları kredi verme konusunda ciddi bir sıkıntıya sokmaktadır. Bunu aşmak için Kredi Garanti Fonu oluşturulmalıdır. Hükümet prim, sigorta yükleri, vergi yüklerini derhal 10 puan aşağı indirmelidir. İşsizlik fonunun imkanları işsizlikle ilgili kullanılmalıdır.

Fondan gelen para ile eğitim programları düzenlenmelidir. Başbakan bunları alsın ve uygulasın. Başbakan bunları uygulamadığı için siyasi hayatına son vermesin. Bunları uygulayarak sorunlara çözüm bulsun. Ben bu konuda her türlü katkıya hazırım. ABD ve Avrupa krize karşı ciddi politikalar ortaya koymuştur. Ama biz kılımızı kıpırdatmıyoruz. 1 milyon 700 bin kişi kredi borçlusu, kredi kartı borcu, konut kredisi borcu ödenemez durumda. Buna karşı hiç kılını kıpırdatmayacaksın. Yüksek temerrüt faizi alacaksın. Onların borcunu dondur, süreyi uzat, eşit taksitlerle ödenmesine fırsat ver. İşte size çare uygulayın bunları. Ama bizim gördüğümüz, hükümet ekonomik krizin sorunlarını ortadan kaldırmak için iyi niyetli bir çaba içinde değildir."

 

Erdoğan ne demişti?

Erdoğan, partisinin Mardin Cumhuriyet Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yaptığı konuşmada "Ben burada söz veriyorum; sayın Baykal, sayın Bahçeli, diğerlerini konuşmaya gerek yok. Şunu söylüyorum; Eğer işsizliğe bir çaren varsa açıkla, o çareyi eğer yerine getirmeyen bir Tayyip Erdoğan varsa, ben siyaseti bırakmaya hazırım"  demişti.
 

"Dokunulmazlıkları kaldır"

Yolsuzluk konusunda da uzun süreden beri yaşanan bir süreç olduğuna dikkat çeken Baykal, "Başbakan işsizlikle ilgili çare istedi, söyledik. Yolsuzlukla ilgili de çare sor söyleyelim" çağrısında bulundu. "Yolsuzluklar almış başını gidiyor" diyen Baykal, "O sormasa da ben söyleyeyim. İlk çare başta kendisinin ve benim Türkiye Büyük millet Meclisi'ndeki herkesin dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Belediye Başkanları ile ilgili iddialar üzerine diyor ki savcıya git. Belediye başkanları için senin iznin olmadan soruşturma yapılabiliyor mu? Sen değil miydin, 'herkesin dokunulmazlığı kalsın' diyen tamam herkesinki kalksın" dedi.
 

"Deniz Feneri nihayet geldi"

Baykal, CHP'nin üzerinde ısrarla durduğu Deniz Feneri dosyasının Türkiye'ye geldiğini de hatırlatarak şöyle konuştu:
"Parti olarak kıyameti kopardık, iktidarı sıkıştırdık. Bana söyler misiniz dosya gelse ne gelmese ne? Almanya diyor ki 18 kişiyi sorguladık, şimdi 15 kişi daha var. Onları sorgulayacağız. Sen Almanya'daki dosyayı niye bekliyorsun? Suçlu Türk. Yolsuzluk burada suçlular burada, bunları himaye edenler burada.

Almanya dosya göndersin de soruşturalım diyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu gönülsüz mazereti. Bu olay iktidarın himayesi altındadır. Kurumsallaşmış bir soygundur. Sistematik bir soygundur. Böyle bir soygun kişilerin kendi girişimi ile olmaz. Resmi destek ile olur. Hükümet sahtekarlara muafiyet sağlıyor. Herkes hısım akraba. Sonra diyorsun ki benim ne alakam var daha ne alakan olacak? Bu tamamen ipe un serme işidir. Bu dosya da aydınlanacaktır ama bu iktidarla değil CHP iktidarı ile aydınlanacaktır."
 

"Erdoğan en zengin 10 Başbakan arasında"

CHP lideri Baykal, ATV Sabah ihalesinde de büyük bir yolsuzluğun sözkonusu olduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye ekonomik kriz içinde. Başbakanın eşinin dostunun himayesinde okuyan çocukları en karlı işin içindeler. Uluslar arası internet sitelerinde en zengin 10 başbakan arasında bizimkini görüyoruz. Bunların hesabı sorulmalıdır. Başbakan 'işte meydan' diyor. Demokrasi tabi ki meydanı da gerektirir. Ama demokraside Başbakanların sorgulanabildiği hesap verdiği ortamlarda yaratılır. Bunlar olmadan demokrasi dünyanın hiçbir yanında olmaz.

Bir sürü iddia söylüyoruz. Ben bunları başbakanın yüzüne söylemek istiyorum. Cevabı varsa ben bunları bir daha söylemem. Demokraside meydana çıkmak iyidir de milletin karşısına çıkıp her türlü soruya cevap vermen daha iyidir. Demokrasi kaçağı bir Başbakan var. Basın toplantısı yapmayan Başbakan olur mu?"

 

"Kimse gönlünce küfür bile edemiyor"

Baykal, iktidarın iş başında bulunduğu 7 yılda Türkiye'nin demokraside, hukukta geriye gittiğini de iddia etti. 7 yıl öncesine göre Türkiye'nin daha az özgür bir ülke haline geldiğini belirten Baykal, şöyle konuştu:
"Yargının şimdi bağımsız olduğunu söyleme imkanı var mı? Adaletin daha bağımsız olduğunu söyleme imkanı var mı? Ergenekon'da adamı içeri alıyorsunuz. 1 yıl tutuyorsunuz, sonra serbest bırakıyorsunuz. 40 yıllık hukukçu Sami Selçuk 2500 sayfalık iddianameye bir anlam veremedi. Başbakan beni avukatlık yapmakla itham ediyor. Nerede hukuksuzluk varsa, orada yanlışlık var demek benim boynumun borcudur. Hakkı yenilen herkesin avukatıyım.

Başbakan hem savcı hem hakim. Neyin ne olduğunu o söylüyor. Ne zaman iddianame çıkacak onu da ondan öğrendik. Olan neye oluyor? Olan insanın özgürlüğüne oluyor. Medya 7 yıl öncesine kadar daha özgür mü? Türkiye'de herkes dinlenme kaygısı içinde. Yani kimse şöyle içinden geldiği gibi bu iktidara küfür bile edemiyor. Meydanın 3'te 2'si kontrolünde, geride kalanları da tehdit altında. Üniversiteler daha mı özgür, sendikalar daha mı özgür? Yolsuzluklar 7 yıl öncesine göre daha mı az? Bu sorular Türkiye'nin çok ciddi bir durum değerlendirmesi yapmasını zorunlu kılmaktadır"
 

"İktidar özgüvenini yitirdi"

Baykal, böyle bir ortamda Adalet Bakanının çıkıp belediye seçimlerinde vatandaşların oylarına ipotek koymaya kalktığını da anlatarak, şöyle konuştu:
"Seçmeni tehdit ediyor. İktidar tehdit yöntemini kullanma ihtiyacı ile karşı karşıya kaldı. Bu iktidarın gidişi bakımından gözden kaçırılmaması gereken bir durumdur. Bu bir çöküş belirtisidir. Özgüvenlerini kaybetmişlerdir, bu söylemler bunu ortaya koyuyor. Sen o zaman niye milleti sandığa çağırıyorsun? O zaman sen bunu tayinle seç ve arsa yolsuzluklarını birlikte yapıverin. Tüm bu gelişmeler Türkiye'nin saygınlığına ciddi bir şekilde zarar vermektedir. Türkiye hukuk dışı hareketlerin rahatlıkla yapılabildiği bir ülke haline gelmiştir. Bu gidiş kimse için iyi bir gidiş değildir. Ülkenin laik kimliği Anayasa Mahkemesi kararı ile ortada. Devletin sosyal kimliği,. Hukuk kimliği, demokratik kimliği ise malum. 4 yıldan 4 yıla oy kullanmakla kendimizi demokratik zannediyoruz. Bu gidişe kimse seyirci kalamaz kalmamalıdır. Sorumluluk hepimizin üzerindedir."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler