Kriz Ortamında Aidiyet

Yayınlanma: 03.03.2009 - 07:03
Abone Ol google-news

Uluslararası başarılarla gurur duymayı bir tarafa bıraksak bile bu ülkenin insanları nasıl karnını doyuracaktır? Türkiye’nin her tarafı, doğusu da batısı da kendisi aç ve çocuğu aç insanlarla doludur. Bazılarını teğet geçen kriz, işsizler ordusunu her gün biraz daha büyütmektedir.

Ait olma duygusu canlılarda sosyal yaşamın temelini oluşturmaktadır. Hayvanların sürü halinde dolaşmalarında etkili olan içgüdü, insanlarda ait olma duygusu halinde kabilelerin, tarikatların, derneklerin ve devletlerin oluşmasında etkili olmaktadır. Ait olma duygusunu iki büyük güç etkiler: Neslini sürdürme içgüdüsü ve ait olmaktan duyulan gurur.

Ait olunan topluluğun bir devlet olması, diğer bir deyişle insanın kendisini bir devletin bireyi olarak kabul etmesi için, her şeyden önce bu devletin bir üyesi olmanın, bireyin neslini sürdürmesinde diğer devletlerden veya topluluklardan daha etkili olması gerekir. Devletin bu konuda etkinliği arttıkça, kişi kendini daha çok o ülkeye ait hissedecek, ülkenin bu etkinliğini göremiyorsa daha küçük bir topluluğa sığınacak, bu topluluk içinde ait olma duygusunu tatmin etmenin yollarını arayacaktır.

Kişilerin ait olduklarını hissettikleri topluluklar küçüldükçe, ülkelerin yapısında mozaik taşları gibi ayrı gruplar daha belirgin olarak ortaya çıkar. Bu mozaik parçaları, onları bir arada tutan bağlar zayıfladıkça, diğer bir deyişle mozaiktekiler bir bütüne ait oldukları duygusunu yitirdikçe birbirinden ayrılır.

Somali ve ABD örneği

Ait olma duygusunu etkileyen iki güce örnek olarak Somali ve Amerika Birleşik Devletleri’ni gösterebiliriz: Somali’de gençleri askere almak için, yılda birkaç kere aniden şehrin sokaklarına askeri kamyonlar girer; sokakta, kahvede, hatta işyerinde buldukları gençleri kamyonlara doldurur, kışlalara götürürler. Gençlerin çoğu farklı kabilelerin mensuplarıdırlar ve kendilerini Somali devletinden çok güvendikleri kabilelerine ait hissetmektedirler.

Bu nedenle devletin askeri olmak, ait olmadıkları bir topluluğa katılmak gibidir onlar için. Bu gençler ilk fırsatta askerden kaçarak kabilelerine dönerler. Ve sonunda bildiğiniz gibi Somali kolayca kabilelerin birbirleriyle savaştığı, insanların birbirini öldürdüğü bir ülke haline gelir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Çinli, Meksikalı, Yahudi, Müslüman, Hıristiyan mozaik parçalarını bir arada bu kadar güçlü olarak tutan, bireylerinin yüksek yaşam düzeylerine sahip olmalarının yanında, ait olmaktan gurur duyacakları bir üst topluluğun var olmasıdır. Uzaya giden her araç, olimpiyatlarda kazanılan her madalya, devlet başkanını (Nixon) suçlu bularak yerinden indiren adalet kurumu, ABD’yi oluşturan mozaik bireylerinin, daha üst bir gruba, ABD’ye ait oldukları duygusunu güçlendirmektedir.

Türk insanı açmazda

Türk insanı her iki konuda da açmaz içindedir. Diğer bir deyişle ülkesinin gurur duyacağı uluslararası başarıları yoktur ve kendisine mutlu bir yaşam sağlayacak olanaklardan yoksundur.

1960’ta kişi başına milli geliri Türkiye’nin dörtte biri olan Güney Kore, şimdi Türkiye’nin üç katı olan kişi başına milli geliri ile bir teknoloji devi olmuştur. Bu süre içerisinde Güney Kore okul sayısını ve kalitesini, üniversite ve araştırma laboratuvarlarında üretilen patent sayısını arttırarak bu dünyada başarılı olma yarışına girmişken Türkiye 200 bin adet öğretmen açığı bulunan 67 bin okulu olmasına karşın 90 bin imamı olan 85 bin camisi ile öbür dünyaya yönelmiştir.

Kadınlarının yüzde 20’si halen okuma yazma bilmemektedir. Olanaksızlıklar yüzünden üniversitelerinin birçoğu okul düzeyini bile aşamamış olmasına karşın ülkenin 2007’de 1.64 milyar TL ile 8 bakanlığın ve 28 üniversitenin bütçesinden fazla bütçeye sahip olan bir Diyanet İşleri Başkanlığı vardır. Türkiye, akıl almaz bir şekilde Güney Kore ve İsrail gibi ülkelerin bu dünya için yaptıkları atılımı, öbür dünya için yapma yarışına girmiştir. Fakat tuhaf olan, bu yarışı teşvik eden üst düzey yöneticiler ve ranttaşları inanılmaz bir hızla bu dünyada zenginleşmektedirler.

Uluslararası başarılarla gurur duymayı bir tarafa bıraksak bile bu ülkenin insanları nasıl karnını doyuracaktır? Türkiye’nin her tarafı, doğusu da batısı da kendisi aç ve çocuğu aç insanlarla doludur. Bazılarını teğet geçen kriz, işsizler ordusunu her gün biraz daha büyütmektedir.

Akşam eve geldiğinde aç çocuklarının yüzüne bakamayan gururu kırılmış işsiz baba, anasının babasının bir avuç aşına ortak olan gururu kırılmış işsiz genç, doğal olarak bir süre sonra kendilerinin televizyon ekranlarında gördükleri tokların grubuna ait olmadığını düşünmeye başlayacaktır. Bu insanların işsizlikle ikinci defa kırılan gururlarını onarmak, onları, kendilerini yeni bir gruba ait hissettirmek için ikna etmek çok kolaydır. Bu durum, yıllardır mücadele ettiğimiz PKK’ye ve onu kullanan, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen devletlere her yıl milyarlar harcayarak baş etmeye çalıştığımız gücü vermektedir. Bu durum tarikatlara ülkenin kaderiyle oynama gücü vermektedir.

Her gencin babası bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olamayacağına göre insanlara iş olanağı nasıl sağlanacaktır? Yeni bir zengin sınıfı yaratan kaynak ve inanç sömürü sistemi ne zaman onların da yararına kullanılır hale gelecektir? Sonuç olarak işsizlik sorunu bir iç çatışmaya dönmeden nasıl çözümlenecektir?

Bir öneri

ABD Başkanı Obama başkanlık konuşmasında istihdama ve (gelecekte de yarışabilir bir Amerika için) eğitime büyük yatırımlar yaparak krizi aşacağını söylemiştir. İstihdam ve eğitim sorunları ülkemiz için de aynı derecede önemlidir ve sadece öğretmen açığı kapatılarak bu sorunlar ve içinde bulunduğumuz kriz büyük çapta çözümlenebilir.

200 bin öğretmen açığının kapatılması, binlerce okulun yenilenmesini ve/veya yapılmasını gerektirdiğinden inşaat sektöründe bir atılıma neden olacaktır. Öğretmenlerin alacakları eşyalar, arabalar, vb. imalat sektörünü canlandıracaktır.

Bir kısmı okul yüzü bile görmemiş genç nüfus eğitilerek onlar ve ülke, geleceğin dünyasına hazır hale getirilecek, uluslararası sınavlarda ortaeğitim öğrencilerimizin en sonlarda (Güney Kore en başlarda) olması, kadınlarının yüzde yirmisinin okuma yazma bilmemesi, on binlerce öğretmen tayinini beklerken on binlerce öğretmen açığının olması utancından arınılacaktır.

Bilginin ve aklın egemenliği iktidardakilerin oy ve getirim (rant) kaybına yol açacağına göre acaba hükümet bu kararları alabilecek midir? Bindiği dalı kesebilecek midir?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler