Niçin Darwin?

Yayınlanma: 17.03.2009 - 09:46
Abone Ol google-news

Bilimsel düşünceyi kabul etmeyen bir kurum da bilim kurumu olamaz. Darwin’le TÜBİTAK, hedef şaşırtıyor. Amaç Atatürk Devrimi’dir.

Bilim adamının Atatürk düşmanı olması değin sapık bir durum düşünemiyorum doğrusu.

 

Papa Benedict, 1952 Haziranında, dünyanın tüm Katolik kardinallerini, Cenevrede topladı. Bilimin tüm gelişmelerinden, Tanrının varlığını kanıtlayacak sonuçlar çıkarıyorum ve yararlanıyorum. Bu gelişmelere karşı çıkmayınız. Ancak, Havvanın Âdemin kaburga kemiğinden çıktığını unutmayın. Bunun karşıtını kabul edemeyizdedi.Çünkü, Müslüman imam da böyle söylüyor. Dinciler, Tanrının bilinçli yaratışından söz ederek, Darwinin evrim kuramına karşı çıkıyorlar. Daha başlangıçta söyleyeyim, Darwin, hiçbir yapıtında, insanın maymundan geldiğini söylememiştir.

Dincilerin anlama sorunu var. Başpiskopos Ussher ve Cambridge Üniversitesinden Prof. John Lightfoot, bir dizi gizemli hesaplamalardan sonra, dünyanın MÖ 4004 yılının 23 Ekim Pazar günü, sabah saat dokuzda yaratıldığını yayımladılar. Darwin, Türlerin Kökeni ve İnsanın Ortaya Çıkışı adlı yapıtlarında, dünyanın aklımızın almayacağı değin çok uzun zaman önce yaratıldığını, insanın ve başka canlıların ortaya çıkışlarının da çok çok uzun yıllar önce olduğunu ortaya koydu. Oysa, bütün kutsal kitaplar, dünyanın altı günde yaratıldığını yazıyordu.

 

Ortak atalarımız

Ayrıca, Tevratın yaratılış bölümünde, Tanrı, insanı kendi suretinde yarattığını söylüyordu. Oysa Darwin, Tierra del Fuegoda yaşayan insanları gördükten sonra, ablasına Bunları Tanrı yaratmış olamazdiye yazmıştı. O zaman, Tanrının maymuna benzediğini söylemeliydik!

Beagleın kaptanı FitzRoy, Tufandan sonra, bu insanların kutsal topraklardan buralara savrulduklarını ve böyle değiştiklerini ileri sürüyordu. Darwin, hiçbir zaman, insan, maymundan türedidemedi. O, insanla maymunların, tarihöncesi bir dönemde, ortak bir atadan geldiklerini söylüyor. Dünya da aklımızın alamayacağı değin eski zamanlarda oluştu. Sandığımızdan çok daha yaşlıdır.

Darwinin Türlerin Kökeni adlı yapıtı üçüncü baskısını yaptığında, İngilterede, din adamları harekete geçtiler. Yağcı Sam diye tanınan Oxford Piskoposu Samuel Wilberforce, hemen bir tartışma düzenledi. 1860 Haziranında, Oxford Üniversitesinde yapıldı toplantı. Samuelin bilim destekçisi, Richard Owen idi. Beaglein kaptanı Robert FitzRoy da dinleyiciler arasındaydı.

 

Yalancının soyundan gelmektense...

Darwin, dört yıl süren gezide, bir böceğin ısırması sonucu, tanısı yapılamayan bir hastalığa tutulmuştu. Evden çıkmıyor, ama çalışıyordu. Toplantıya, onun yerine, T.H. Huxley ve bitkibilimci Hooker katıldılar. Salon, üniversite öğrencilerince doldurulmuştu. Basın ve bilim çevreleri de ilgiliydi.

Yağcı Sam, din adamlarıyla birlikte, gösterişli bir alayla girdi salona. Toplantıyı, Darwinin öğretmeni Prof. Henslow yönetiyordu. Samuele söz verdi. Ağdalı bir üslupla, Darwini küfürle suçluyor, bütün bilim dünyasına saldırıyordu. Huxleye dönerek Deden tarafından mı, ninen tarafından mı maymundan geliyorsun diye sordu. Huxley, Maymun soyundan gelmeyi, bilgisini ve hitabet yeteneğini, önyargının ve yalanın hizmetine vermiş birinin soyundan gelmeye yeğlerim diye yanıtladı. Öğrenciler, Huxleyi çılgınca alkışladılar. Bu görüntü, FitzRoyu çok sarstı. İngiliz gençliği, nereye gidiyordu?

Ayağa kalktı, elindeki İncili sallayarak, Bütün gerçek buradadır. Burada söylenen gerçekten başka gerçek yoktur diyerek bağırdı. Öğrenciler yuhaladılar. 30 Nisan 1865te, boğazını keserek intihar etti FitzRoy. Darwin, on yedi yıl daha yaşadı. Şimdi 200 yaşında. Evrim kuramı, bilimsel gelişme ilerledikçe daha sağlam kanıtlara ulaşıyor.

Darwine saldırının kökeninde, Cumhuriyetin bilimsel devrimine karşı olmak yatıyor. Mustafa Kemale karşı bir davranıştır bu. Çünkü, Mustafa Kemal, dinsel düşüncenin karşısına bilimsel düşünceyi koymuştu. TÜBİTAK, kaynağında Atatürke karşı savaşımın gereğini yapmıştır. Peki, kutsal kitaplar nasıl anlatıyor dünyanın yaratılışını ve insanın ortaya çıkışını? Hicr Suresinin 26-34. ayetleri, insanın kuru, kara ve değişken çamurdan yaratıldığını buyurmuş. Biçimlendirip ortaya çıkardıktan sonra da ona ruhundan üflemiş. Öyleyse, Hallacı Mansur haklı. Bütün melekler secde etmiş, ama İblis (Şeytan) secde etmemiş. Tanrı da, onu sonsuza değin kovmuş. Müminûn Suresinin 12. ayetinde, Tanrı, yeminle, insanı çamur sülalesindenyarattığını söylüyor. Sülale, Arapça addır. Bir nesneden oluşan başka nesne anlamındadır. Dilimize soydiye geçmiş. Bir nesnenin özü anlamını da içerir. Nahl Suresinin 4. ayetinde, Tanrı, insanı bir damla sudan (nufte) yarattı, bir de bakarsın, karşında apaçık düşman olmuş diyor. İnsanın insanlaşması, böyle başlamış oluyor. Tarık Suresinin 5-7. ayetleri iyice çelişkili. Şimdi, insan, hangi şeyden yaratıldığına bir bakıversin; atılarak dökülen sudan yaratılmıştır. O su, sulb (erkeğin omurgası, sırtı) ile kadının kaburgaları (el terraib) arasından çıkar(*) deniyor. Erkeğin omurgasından çıkan su nedir? Açıkça, meni denmek isteniyor. Yarattığı insanın anatomisini bilmemek olur mu?

 

Bilim Kurumu-Bilimsel Dinci

Kadının kaburgaları arasından su çıkar mı? Kaldı ki, erkeğin omurgasından çıkan su, nasıl dölleyecek kadının kaburgaları arasındaki suyu? Kadının çıkardığı suyu değil, yumurtladığı yumurtayı döller erkeğin spermi.

Her insan, bu çelişkili bilgilere inanmak hakkına sahiptir, ama hiçbir bilim kurumu, Atatürk Devrimini hedef alan bir eylemin içinde olamaz.

Bilimsel düşünceyi kabul etmeyen bir kurum da bilim kurumu olamaz. Darwinle TÜBİTAK, hedef şaşırtıyor. Amaç Atatürk Devrimidir. Bilim adamının Atatürk düşmanı olması değin sapık bir durum düşünemiyorum doğrusu.

(*) Halk, sulbü, daha doğru Türkçeleştirmiş: Bel. Orgazmı, “belim geldi diye ifade ediyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler