Gazetecilik Faaliyeti mi Değil mi?

Yayınlanma: 21.03.2009 - 06:22
Abone Ol google-news

Bir gazetecinin tuttuğu notlardan yola çıkılarak kendisine suç ortaklığı izafe etmek büyük bir haksızlıktır. Üstelik bu haksızlık, kendi meslektaşları tarafından yapılıyorsa, ortada daha da ürkütücü bir durumun olduğu söylenebilir.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Mustafa Balbay’a yüklenen suçlama konusunda, hukukun ne dediğine yargılamayı yapacak mahkemece karar verilecektir. Mahkemelerde görülmekte olan bir davada, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs -pek haklı olarak- Ceza Kanunu’nda suç sayılmıştır. Ancak yaygın kanının aksine, bu hüküm, kamuoyunun dava konusunda bilgilendirilmesini engeller nitelikte yorumlanamaz.

Toplumun, yaşanan / yaşanmakta olan süreç ve olaylar konusunda, yargılamanın sonucunu beklemesi gerektiği gibi bir sonuç kabul edilemez. Önemli olan, adil bir yargılamanın gerekleri ile bağdaşmayacak ölçüde yayın yapılmamasıdır.

Bir yandan, dava konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi hakkına dayalı olarak yayın yapmak, diğer yandan adil bir yargılamayı engelleyici nitelikte yayın yapmamak arasındaki geniş alanda, medyanın işlevini hukuka uygun olarak yerine getirmesi gerekir.

Bu geniş alan bazen, hiç yayın yapılmaması; bazen de bilgilendirme hakkının kötüye kullanılarak adil yargılamayı -hukuka aykırı şekilde- etkileyici yayın yapılması noktasına varabilir.

Görülmekte olan bir dava hakkında, medyada yer alan bir haber ya da yazının, her somut olayın özelliği ve haberin verildiği bağlam dikkate alınarak, adil bir yargılamayı etkiler nitelikte olup olmadığı değerlendirilmelidir.

Basın özgürlüğü de adil yargılama da biri diğerine feda edilmeksizin bir arada yaşatılması gereken hak ve özgürlüklerdir. Bu hak ve özgürlüklere sahip çıkılabilmesi bakımından en başta gelen sorumluluk, basın mensuplarına, medya kuruluşlarına ve mahkemelere düşmektedir.

Bu yazı çerçevesinde yapılmaya çalışılan, bir gazetecinin tuttuğu notların, hukuk karşısında, hangi sınıra kadar gazetecilik faaliyeti kapsamında kalacağı, ne zaman bu sınırın aşılmış sayılacağına ilişkin, hukukun öngördüğü ölçütlerin açıklanmasıdır.

Gazetecilik etiği ve siyasal anlamdaki tartışma ve değerlendirmeler, bu yazının kapsamı dışındadır.

Suç denilen kavram bugün şöyle tanımlanmaktadır: Kanunda yazılı tanıma (tipe) uygun, hukuka aykırı ve kusurlu bir eylem. Bu tanımdan hareketle, bir eylemin suç olarak nitelenebilmesi için, onun kanunda yazılı tanıma uygun olmasının yanında, ayrıca hukuka aykırı olması da gerekir.

Ceza Kanunu’nda, bir eylemi, kanunda yazılı tanıma uygun olmasına karşın, hukuka uygun hale getiren bazı nedenler sayılmıştır. Bunlardan birisi de, Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinde yazılı olan “hakkın kullanılması”dır. İşte, bir kişi, hukukun kendisine tanıdığı bir hakkı kullanıyorsa, o kişinin eylemi kanunda yazılı suç tanımına uygun olsa bile, artık suç olarak değerlendirilemeyecektir.

Gazetecilerin kullandığı haber verme hakkı da, hukukun kendilerine tanıdığı bir hak olduğundan, hakkın kullanılması sınırları içerisinde kalan bir gazetecilik faaliyeti de suç oluşturmayacaktır.

Hukukun ölçütleri

Mustafa Balbay’in tuttuğu notlarla ilgili olarak, medyada yaygın bir tartışmanın yapıldığı görülmektedir. Bu tartışmanın yoğunlaştığı alanlardan birisi de kamuoyuna içeriği yansıtılan bu notların, gazetecilik mesleğinin gereği sayılıp sayılamayacağıdır. Biz, hukuk açısından bu tartışmaya katkı sunmak amacıyla hukukun bu konudaki ölçütlerini belirtelim.

Birinci soru: Mustafa Balbay’ın tuttuğu notlar, bir gazetecinin tuttuğu notlar mıdır? Yanıt: İlk bakışta ve şeklen kuşkusuz bir EVET.

İkinci soru: Mustafa Balbay’ın görüştüğü kişiler ve/veya katıldığı toplantılar, gazetecilik mesleği kapsamında mı değerlendirilmelidir?

Yanıt: Görüşülen kişiler, bu kişilerin görev ve konumları, görüşmenin bağlamı, anlam ve amacı dikkate alındığında bu sorunun yanıtı da kuşkusuz EVET.

Tersinden bakıldığında, Mustafa Balbay, eğer ulusal bir gazetenin Ankara Temsilcisi ya da bir muhabiri olmasaydı, acaba bu konumdaki kişiler Mustafa Balbay’ı muhatap alıp görüşürler miydi?

Bizce hayır. Kaldı ki, gazeteci olmayan birisinin bu konumdaki kişilerle, belirtilen bağlamda ve yoğunlukta görüşmesi, kuşkusuz gazetecilik mesleğinin gereği şeklinde değerlendirilmeyecekti.

Üçüncü soru: Görüşmelerde, gazetecinin tuttuğu notların içeriğine bakıldığında, acaba hukuk açısından, gazetecilik mesleğinin ötesine geçilmiş, başka bir söyleyişle, hakkın kullanılmasının sınırları aşılmış mıdır?

Yanıt: Bu soruya, hukuk açısından nesnel ve yansız bir yanıt vermek için, gazetecinin tuttuğu notların bütününü göz önüne almak; görüşmenin içeriği, bağlamı, tutulan notların amacını da dışlamadan bir değerlendirme yapmak gereklidir.

Bu notların, bir suç kanıtı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve hakkın sınırlarının hukuk bakımından aşılıp aşılmadığı konusunda nihai değerlendirme yargı organı tarafından yapılacaktır.

Ancak, görünen o ki, tanınmış bir gazeteci, kişisel, mesleki ve sosyal geleceği ve yaşantısı konusunda, daha şimdiden kendi meslektaşları tarafından -bizce basın özgürlüğünün tanıdığı hak ve yetkiler kötüye kullanılarak- ağır saldırıya maruz bırakılmaktadır.

Mustafa Balbay’ın tuttuğu notlar, içeriğine bakılarak, gazetecilik etiği yönünden eleştirilebilir; Balbay’ın gazetecilik mesleğini yerine getirme şekline, üslubuna, gazetecilik anlayışına katılabilir ya da katılmayabilirsiniz, eleştirebilirsiniz de.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler