'İddianame, bilim kurgu tarzı'

Prof. Dr. Ersan Şen, iddianamenin içeriğinde, “Ergenekon terör örgütü” tanımlamasının yer almasının, soruşturmaya Ergenekon adının savcılık tarafından verildiğini kanıtlar nitelikte olduğunu söyledi. İddianameyi pozitif hukuk açısından değerlendirdiğini belirten Şen, örgütün oluşturulması ve örgütün suçlarına ilişkin somut gerçeklere ulaşamadığını vurguladı. İddianameye belirsizliğin hâkim olduğunu belirten Şen, “Önemli olan somut delildir. Şuçlamayı ispatlayan, suçu mutlak ortaya koyan delil ve belgeler aranır. Bunların da hukuka uygun yollardan elde edilemesi şarttır’’ diye konuştu.

Yayınlanma: 29.07.2008 - 14:57
Abone Ol google-news

 

 

İstanbul Üniversitesi (İÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Ceza Hukuku Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersan Şen, Ergenekon iddianamesini bilimkurgu tarzıolarak niteleyerek iddianamede örgütün oluşturulması, hiyerarşisi ve suçlarına ilişkin somut gerçeklere ulaşılamadığını vurguladı. Şen, Savcılık, emniyet, MİT ve TSK içinde Ergenekona destek olmadığını yazmış. Bu kurumlar içinde yapılanması olmayan bir örgüt, nasıl olur da bu kadar suç işler ve bugüne kadar deşifre edilemez. Biraz bilimkurgu tarzı var. Pozitif hukuk, ceza yargılaması hukuku bunlarla meşgul olmazdedi. Tuncay Güneyin ifadelerini de hukuki açıdan güvenilirbulmadığını belirten Şen, Savcılık makamının, Güneyin ifadesinin alınışıyla ilgili temas kurmadığı açık. Güneyin ifadesinin şüpheli mi, tanık olarak mı alındığı belli değil. İddianamede Güneyin ifadelerinden mülakat olarak söz ediliyor. Güney için yurtdışından iadesi prosedürü uygulanacak mı? Akli sorununun olup olmadığı incelenecek mi” sorularının yanıtsız kaldığını belirtti.

Ergenekon iddianamesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Ersan Şen, iddianamenin anlaşılır olmadığını, soruşturmada suçsuzluk karinesinin görmezden gelindiğini belirtti.

Savcılığın, koruma tedbirleri üzerinde özenle durması gerektiğinin de altını çizen Şen, 1 yıldır tutuklu olanlar var, bu kişilerin aile hayatlarını düşünmek hukuki bir zorunluluktur. Bu insanlar cezaevinde mahkûm muamelesi görüyor. Koruma tedbirleri, delillerin karartılmasını engellemek ve kaçma ihtimalinin önüne geçmek gerektiği durumlarda geçerli olur. Bu ihtimaller ortadan kaldırıldıysa mahkemenin en kısa sürede üzerine düşeni yapacağını düşünüyorumdiye konuştu.

Somut gerçek yok

Şen, iddianamenin içeriğinde, Ergenekon terör örgütütanımlamasının yer almasının, soruşturmaya Ergenekon adının savcılık tarafından verildiğini kanıtlar nitelikte olduğunu söyledi. İddianameyi pozitif hukuk açısından değerlendirdiğini belirten Şen, örgütün oluşturulması ve örgütün suçlarına ilişkin somut gerçeklere ulaşamadığını vurguladı.

Bir suç örgütüne yönelik hazırlanan iddianamede, örgütün anlaşma ve işbirliğininötesinde kurucular, yöneticiler, üyeler, üye olmadan dışarıdan destek olanlar, yani yardım ve yataklık yapanlarunsurlarının olması gerektiğini ve bu yapılanmada örgütün hiyerarşik bir düzende devamlılık, elverişlilik, birliktelik özelliklerinin de kanıtlanması gerektiğine dikkat çekti.

İddianameye belirsizlik hâkim

İddianamede suçların özetinin olması gerektiğini belirten Şen, 2455 sayfalık ve 420 klasörlük iddianamenin belirsizlik yüklü olduğunu vurguladı. Kimin, hangi olayların sorumlusu olarak suçlandığının açıkça yer almadığını belirten Şen, tüm ifadelere ikinci kez yer verilmesinin de anlamsız olduğunu söyledi. İddianameyi okuyunca kişiler ve suçlar arasındaki bağlantının kaybedildiğini anlatan Şen,Ceza yargılanmalarının yazı bakımından az, söz bakımından zengin yargılamalar olması gerekirdedi.

Suçu mutlak kanıtlayan delil gerekir

Şen, dünyadaki terör örgütleri incelendiğinde, mutlaka deşifre olarak eylemlerini sürdürdüklerini beliterek şöyle konuştu:

Herkes bir arada toparlanıp iddianameye konulmuş. Örgütün bu kadar olayı yönlendirebilmesi, bu kadar olayın içinde olması ve bundan da ülkenin istihbaratının haberinin olmaması ilginç. Savcılık makamı bazı kurumlara yazı yazmış. Yazışmalarda savcılığa deniyor ki, bu oluşumun TSK, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), emniyet içinde olmadığını düşünüyoruz. Resmi makamların içinde böyle bir desteği ve yapılanması yoksa bu kadar eylemin içinde bugüne kadar nasıl deşifre edilememişlerdir. Birtakım tahminlerden yola çıkarak yazılar yazabilirsiniz. Ancak, pozitif hukuk, ceza yargılaması hukuku bunlarla meşgul olmaz. Önemli olan somut delildir. Suçlamayı ispatlayan, suçu mutlak ortaya koyan delil ve belgeler aranır. Bunların da hukuka uygun yollardan elde edilmesi şarttır. Bu ceza muhakemesi kanununun şart koştuğu bir şeydir.

Güney’in ifadesine itibar edilmemeli

Şen, Güneyin iddianameye yansıyan şekliyle mülakata dayandırılarak suçlamaları temellendirilmesini güvenilir bulunmadığını söyledi. Şen, savcılığın, Güneyin ifadesinin alınışına ilişkin bir görüşme yapmamasının dikkat çekici olduğunu kaydetti.

Şen, soruşturma kapsamında tutuklananların birçoğunun toplumda saygı gören kişiler olduğunu ve bu kişilere vatana ihanet adı verilen, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüssuçlamasının yöneltilmesinin hukuki açıdan geçerli delillere dayanmasının gerektiğini vurguladı.

‘Polis devletine gider’

Şen, Bu suçun işlenebilmesi için de elverişli vasıtalar gerekli. Bu darbeyle düzeni değiştirmeye elverişli insan sağlayabilecek ve sonucu elde edilebilecek imkânların da bu kişilerin elinde olması gerekli. Demek ki savcılık, Güney’in ifadelerinden, bu imkânın, bu kişilerin elinde olduğunu düşünüyor. Güney, bir televizyon kanalında ifadesini Ben vermedim, zorla aldılardiyerek inkâr etti. Bu ifadeye itibar edilmemeli. İddianamede planlardan, taslaklardan bahsediliyor. Bunların hepsi hazırlık hareketleri olsa bile eylemin, icra hareketi sayılamayacak olayların yaptırımı ceza hukuku açısından yoktur. Yargılama İlerde yapma ihtimalleri var’, ‘tehlikeli olabilirler anlayışıyla yapılamaz. Bununla polis devleti anlayışına gidersinizdiye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon