Tekel işçileri kapı önüne konuyor...

Yayınlanma: 06.08.2008 - 12:06
Abone Ol google-news

 Tekel’in British American Tobacco (BAT) isimli Anglo-Amerikan şirketine 1.7 milyar dolara satışı, Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından, 22.04.2008 tarih ve 2008/23 karar no ile onaylanmış ve 24.04.2008 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. İşte bu tarihten sonra işçinin yazgısı değişmiş ve işten çıkarmalar da zaman geçirmeden başlamış oldu. Nitekim ÖİB tarafından bugüne kadar yapılan açıklamalar çalışanların mağdur edilmeyeceği yönünde iken, artık bu sözler unutulmuş ve şimdi BAT’ın: “Hükümet, fazla sayıdaki çalışanların yükünü üzerimizden alacak. Biz işçileri almıyoruz. İstemediğimiz insanlar, istemediğimiz sayılardaki çalışanları, hükümet çıkaracak ve işten çıkarmayla onlar ilgilenecek. O nedenle bu, iyi bir anlaşmadır” şeklinde yaptığı açıklamaları basında yer almaya başlamıştır. Böylece işverenin işçiler üzerindeki baskılarının ilk belirtileri ve yoğunluğu ortaya çıkmış oldu.

Dünyanın bir numaralı tütünü yok edilerek, sigara fabrikalarının binlerce taşınmazının tamamı, envanter kayıtlarında yer alan makine-teçhizat, yedek parça, 25 bin tonluk tütün mamul stokları, tüm siparişlerle bunlara ait sözleşmeler, sigara markaları, sigara reçeteleri, sır niteliğindeki bilgiler, bunlara ilişkin haklar, binlerce lojman, taşıtlar, demirbaşlar ve üretim faaliyetlerinde kullanılan tüketim malzemeleri bu devirle birlikte el değiştirmiştir. Türk halkının, işçisinin elinden sessiz sedasız Tekel’i çekip alındı. Tıpkı madenlerin 20 adet Anglo-Amerikan şirketine devri gibi… Bu satışla birlikte 3 anonim şirket, 55 yaprak ve 2 tuz işletmesi, 39 Başmüdürlükle 15 bin uzman personel ve 12 bini daimi olmak üzere toplam 13 bin işçinin yazgısı yabancı şirketin insafına terk edildi ve işçiler kapı önüne konmaya başlandı. Ne hikmetse kâr ve vergide dorukta olan “KİT”ler satılıyor! Tekel’in 2006 yılı sağladığı kârı 199 milyon YTL, 2007 kârı ise bunun iki misli. Yani 4 yıllık kârına satılmış oldu. İç pazar payı yüzde 60 iken bu oran 30’a kadar düşecek ve BAT şirketi, tütün piyasasına İngiliz ve Amerikan tütünü ile egemen olacak. Yine Amerikan şirketi olan Philips Morris, tütün piyasasının yüzde 40’ına sahip durumda.

İşçiler sendikasızlaştırılıyor

Bu özelleştirmeyle birlikte Tekel’de örgütlü olan Tek Gıda-İş Sendikası, yaşam savaşımı verecek. Yabancı işverenin baskıları artacak ve işçiler yalnızlaştırılarak, sarı sendikaların eline düşürülecek. Sendikanın yaptığı açıklamalara göre Adana’da 700 işçinin 320’si 4/C Yasası ile hiçbir sosyal hak almadan başka kurumlara aktarılmış. Kalanlar ise tam kapasite çalışabilme umuduyla beklemekte. Bütün bu olup bitenlerin; “Devlet ticaretle uğraşmaz, sigara satmaz…” denilerek yapılması. Oysa halkımızdan, kurumumuzu alan yabancı şirketlerin ülkelerinin en büyük devlet kuruluşu olması gizleniyor. Bu yapılanların AB direktifleriyle yapıldığını Tekel işçileri çok iyi bilmekteler. Artık yeni dönemde Türk tütünü yok edilecek; yerine ABD, İngiltere ve Yunanistan üreticisinin tütünleri kullanılacak ve Türk çiftçisi ve işçisi işsizlikle savaşmaya devam edecek… Böylece Türk tütüncülüğü tamamen tasfiyeye uğramış olacak. İşsiz kalan işçiler de korumasız kalacak, sendikalar işlevsizleştirilerek üye tabanları boşaltılacak. Ağır koşullarda çalışabilen işçiler ise tam bir emek kölesi konumuna terk edilerek, sömürge ülke işçilerinin yüz yıllardır yaşadıkları acımasızlık içinde kıvranacaklar. İşte özelleştirmelerle yaratılan cennet bu! Ankara’da Tekel işçileri üzerlerine kurşun gibi hortumla su sıkılırken, rogar deliklerine savruluyorlardı. Adeta Bush’a; “Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın…” diyen anlayışın kendi halkına karşı duyarsız kalışı, sanki bir anlamda tarihe not düşülüyor gibiydi. “Kendilerinin süpürülmekten kurtulup, halkın süpürülmesi!..” İşçilerin direnişine, açlığa terk edilişine aldırış dahi etmeden, türbana destek hemen imzalanıyor, Vakıflar Yasası çıkıveriyor, tersane işçilerinden biri yine, 17.05.2008 günü üzerine 2.5 tonluk demir levhanın düşmesiyle ölüyor; hiçbir önlem ve duyarlılık ufukta görünmüyor. Bu arada 160 yıllık Tekel, yani “Vatan” satılıyor ve Ordu da terörle savaşıyor. Bu kadar tarihi ve köklü kurum IMF’ye borç ödeme gerekçesiyle yapılan özelleştirmeler çerçevesinde elden çıkıyor. Haftada 1 milyara yakın dış borç faiz ödemesi halkımızın sırtından çıkmaktadır.

Bir ülkenin satılarak kalkınması akıl işi değildir. Bir kişinin bütün malını mülkünü satıp savması onu nasıl kalkındırmayıp iflas ettirirse; ülkelerin de bundan farkı olamaz. Sokak lambalarına, park eden bütün otolara vergi koymaya kalkmak ülkenin iflasının ilanı sayılır. Ülkenin dört bir yanından “Tekel vatandır, vatan satılamaz!” diyerek, kışta kıyamette Ankara’ya koşup gelen işçilere yapılanlar ne insafa ve ne de insanlığa sığar. Onların üzerine eksi 10 derecede buz gibi su sıkmak, havalarda sürüklemek; emperyalizmin yoksul halkları “böcek” yerine koyması anlayışına katılmak gibi bir şey... Tekel’in satışıyla işçiler kapı önüne konarak açlığa terk edilmekte. Gelecek günlerde bu satışın Danıştay’dan dönmesi işçilerin en büyük beklentisi olacak. Zira onların işi, aşı ve yaşamı bu karara bağlı. Unutulmamalıdır ki: “Şirketler iflas ederse, yerine yenisi kurulabilir; ancak ülkeler iflas ederse, yeniden kurulmaları kan ve gözyaşı demektir.”

 

 

 

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler