Darwin Gündemde...

Yayınlanma: 31.03.2009 - 06:01
Abone Ol google-news

Darwinciliğin bugün de teori olarak tanımlanması onun önemini azaltmaz. Esasen bilimde teori, “tabiat ve yaşama ilişkin olayları iyi kanıtlarla sahip olarak izah ve bunları vakalar, kanunlar ve de test edilmiş hipotezlere dayandıran bir düşün biçimidir”.

Darwin’in 1850’lerde ileri sürdüğü “doğal seçimle oluşan evrim teorisi” ve izleyen yıllarda “türlerin kökenine” ilişkin yapıtlarındaki çığır açan görüş ve düşünceleri, doğumunun 200. yılı münasebetiyle dünya bilim ve düşün çevrelerinde güncel değerlendirmelere ve de anmalara vesile oldu.

Canlıların ve dolayısıyla insanın evrimine ilişkin görüşü, o günlerdeki inançlar ve öğretilerden farklı idi. O günden bu yana dinsel öğretilere bağlı, inançlı ve bazıları da saplı kişiler, toplum kesimleri ve hatta bazı bilim insanları, yoğunluk ve içeriği giderek değişiklikler ve azalmalar gösterse de bu konu üzerindeki tartışma veya çatışmaları sürdürdüler ve sürdürüyorlar.

Bunlara rağmen günümüzde evrim teorisinin temellerine ilişkin bakış ve anlayış; gerek bilim, gerek düşün çevreleri ve dinsel ortamlarda da artık yadsınamaz bir teori olarak görülmekte ve yerleşmektedir. (Science&Creationisim: Nat. Acad. Of Science 1999 ve Duet or Duel: Theology&Science in a Post Modern World 1998).

Nitekim teistik (tanrısal) evrimcilerin bakış açısı ile evrimcilerin izahları arasında önemli ölçüde uyum görülürken, bir kısım yaradılışçının (kreasyonist) ileri sürdükleri “akıllı tasarım” (inteligent design) görüşü, kompleks yapısal özellikleri nedeniyle canlıların bugünkü halleriyle Tanrı tarafından yaratıldıkları savını delillendirmek ister.

Farklı bakış açısı

Halbuki moleküler biyolojik olayların kompleksliği ve işleyişinin düzen ve kurallarını modern bilim her gün daha bir açıklıkla ortaya koyabilmektedir. Bu farklı bakış açılarının bulunması bir olgudur, beğenir ya da beğenmezsiniz.

Çok özetle Darwin’e göre doğal seçim; evrimin yolu, yöntemi ve bir bakıma aracıdır ve aslında basit bir süreçtir:

Üreme ve yeni nesillerin oluşma sürecinde gözlenen değişmelerin, yeniliklerin yani tevarüs edilen ve mutlaka oluşan farklılıkların (varyasyon) birbiri ardınca ve tüm canlılarda nesiller boyu sürüp gitmesiyle, daima öncekilerden farklılıklar gösteren yeni bireyler oluşur. Bu, yeni bir yapım veya üretmedir.

Farklılıklar yeni üretilenlerde yetenekler olarak toplanırlar ve eğer bu yeni dönüşümlerde (versiyon) birileri öne geçer, baskın çıkarsa yeni bir canlı şekli veya türü ortaya çıkar; “emerge”. (Almost like a Whale: Steve Johns, 1999)

Evrimci biyologlara göre evrim tabiatın tuttuğu yoldur, fakat kişi buna biraz da inanmalıdır. Zira bu süreç çok yavaş oluşur ve kişilerin, nesillerin yaşam süreleri içinde gözükmez ve fakat binlerce yıllık dönemleri kapsar. (S.J. Gould: Tempos in Science and Nature, 1999).

Evrim teorisinin dayanakları ilk başlarda ve de uzunca yıllar fosil kalıntı ve kanıtlarına ve de taksonomik yaklaşım ve bilgilere dayandırıldı.

İnsan evrimi

Fakat özellikle son 50-60 yıllık dönemde yukarıdakilere gerek genetik bilimi ve moleküler biyolojinin verilerinin ve de genlerin işleyişine ilişkin bulguların eklenmesi (genomun yapısı, işleyişi, gen şifrelerinin intikali, mutasyon, polimorfizm ve de epigenetik süreçler vb...) ile doğal seçim ve evrim teorisinin dayanakları giderek sağlamlaşmıştır ve evrim bir olgu halini almaktadır. Bazılarına göre evrim sürekli bir olaydır, insanın evrimi de bunun dışında değildir. İnsan evriminin bitmeyen tabiatı “unfinished nature of human evolation” (Tempo in Science and Nature, 1999)

Darwinciliğin bugün de teori olarak tanımlanması onun önemini azaltmaz. Esasen bilimde teori, “tabiat ve yaşama ilişkin olayları iyi kanıtlarla sahip olarak izah ve bunları vakalar, kanunlar ve de test edilmiş hipotezlere dayandıran bir düşün biçimidir”.

Sadece (faraziye) hipotez değildir. Bu arada kreasyonizm ne hipotez ne de teoridir, fakat dinsel bir inanç olup, bu yönü ve yanı ile önem ve anlam içerir.

Rahmetli Prof. Dr. Akil Muhtar Özden hocamız, insanın, özellikle insan beyninin evrimi ile ahlak konusunu işlediği “İlim Bakımından Ahlak” adlı yapıtında; evrimi vurgularken, “Darwin’in ileri sürdüğü evrim fikrini, şimdiki biyolojinin vardığı kanaatlere göre tashih ve ikmal etmek icap eder” diyerek 1940’larda ilginç bir öngörüde bulunmuştu. (İlim Bakımından Ahlak, 3. basım, 1950) Son birkaç haftadır ülkemizde de Darwin gündeme oturdu.

Fakat başka ülkelerdeki önemli yönü ve yanı ile değil. Saygın bir bilimsel kurum olarak algılanagelen TÜBİTAK yönetiminde beliren Darwin yaklaşımı çok talihsiz ve hatta esef edilecek bir tutum oldu.

TÜBİTAK’ın tutumu

Gerek ülke ve gerekse dış medya ve bilimsel dergilerle, bazı bilimsel çevrelerde bu tutumun sadece yadırganmakla kalmayıp kınandığını da görüyoruz. (Nature, 19 Mart 2009). TÜBİTAK’ın bu tutumu, hemen tevil çabalarını da getirdi beyanlarla ve hatta bir kısmı gülünç olma pahasına.

Aslında bu olayın bana göre belki bazı yararları da oldu. Nitekim:

a) Saygın olduğu düşünülen ve bilimsellikle dopdolu olması beklenen bir kurum veya kurumdaki bazı odakların bu vasıflarının artık tartışılabilir olduğu ortaya çıktı. Hiçbir kişi, düşünür ve hatta bilimcinin ille de Darwin’e inanması istenemez ve beklenemez. Ancak bir bilimsel kurumun Darwin’e ilişkin, bilim dışı tutumu üzerinde durulması doğaldır.

b) Ayrıca, genelde ülke yönetiminin çeşitli yer ve/veya kademelerinde bulunan bir kısım kişinin ve hatta bir kısım akademik veya bilimsel sıfatlı kurumun ilgisizlik ve adeta sinmiş bir edilginlik içinde oldukları ve böylece düşünsel düzeylerinin durumu, hiç değilse kısmen ortaya çıktı.

c) Nihayet bu münasebetle bilim ve dinin çağdaş dünyada ve ülkemizde nasıl algılandığı, bir yanı ile gündeme girmiş oldu.

Tüm bunların çağdaşlığa hedeflenmiş bir toplum, siyasal sistem ve ülke için; sosyal, bilimsel ve hatta dinsel düşün bakımından bekli de uyarıcı veya yararlı olabileceğini ummak istiyorum, düşünen ve irdelemek isteyenlerin bulunduğunu varsayarak.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler