Bir Anadolu aydınlanmacısı

Dünyanın yuvarlak olduğunu ortaya koyan Kopernic'in görüşünü savunan Bruno 1600 yılında yakılarak öldürüldü. 1633'te Galileo mahkemede yargılandı, tehdit ve baskı altında bilimle uğraşmadığını söyleyince serbest bırakıldı. "Dünya yine de dönüyor" dediği çalışmalarını korku içinde gizlice sürdürdü. Kendisinden 300 yıl sonra gelen Rönesansçılara da ışık tutacak olan Hacı Bektaş Veli aydınlanma ışığını Suluca Karahöyük'ten yaktı.

Yayınlanma: 16.08.2008 - 07:43
Abone Ol google-news

Hacı Bektaş Veli (1242-1337) Anadoluya 1270 yılında geldiğinde pek çok yerinde Hıristiyanlığın hâkim olduğu küçük Türk beyliklerinin ve aşiretlerin yaşadığı Anadolu Türklerini düşünce ve yaşamda birleştirilmesine katkı sağlamıştır.

Aslanlı ceylanlı Hacı Bektaş Veli resmi:

Meydan evinde ocağın hemen üzerindedir. Hacı Bektaş Veli öğretisindeki sevgi ve hoşgörüyü ifade eder. Sevgi ve hoşgörü ile mazlum ile zalim, güçsüz ile güçlü bir arada olur. Bu da eğitim ve aydınlanma ile sağlanır. Zalimin zararlı gücü yararlı güce dönüştürülür. Meydan evinde 12 hizmeti temsilen oturma yerinde 12 post bulunur. Hacı Bektaş Veliyi temsil eden post giriş kapısının hemen solundadır. Kapı yanında temsil edilen Hünkâr postu tevazunun ve mütevazılığın en güzel örneğini oluşturur.

 Batı, karanlık çağ dediğimiz kralların din istismarcılığı yaparak kilise işbirliği ile egemenliğini sürdürüp ilimle uğraşanları engizisyon mahkemelerinde öldürdüğü, korkuttuğu ve yaşamın her dönemini kendi yorumladıkları dini temele oturttukları dönemin en etkili sürecini 800-1650 yılları arasında yaşamıştır.

Dünyanın yuvarlak olduğunu ortaya koyan Kopernic görüşünü savunan Bruno 1600 yılında yakılarak öldürüldü. 1633te Galile mahkemede yargılandı, tehdit ve baskı altında bilimle uğraşmadığını söyleyince serbest bırakıldı. Dünya yine de dönüyordediği çalışmalarını korku içinde gizlice sürdürdü. Kendisinden 300 yıl sonra gelen Rönesansçılara da ışık tutacak olan Hacı Bektaş Veli aydınlanma ışığını Suluca Karahöyükten yaktı.

Hacı Bektaş Veli (1242-1337) Anadoluya 1270 yılında geldiğinde pek çok yerinde Hıristiyanlığın hâkim olduğu küçük Türk beyliklerinin ve aşiretlerin yaşadığı Anadolu Türklerini düşünce ve yaşamda birleştirilmesine, Anadolunun Türkleştirilmesine, Türkmen yorumuyla Müslümanlığın yayılmasına katkı sağlamıştır. Gelişmiş bireylerden gelişmiş toplum oluşturmaya yönelen öğretisini yaymaya başlamıştır.

Horasandan Ahmet Yesevinin öğrencisi Lokman Perendeden aldığı matematik, astronomi, felsefe dersleri ile Türklerin yaşam biçimi öğretisinin temelini oluşturmuştur.

Hacı Bektaş öğretisinin dört kapısı

Hacı Bektaş Veli Alevi-Bektaşi öğretisini birbirinden sırası ile geçilen dört kapı olarak ortaya koymuştur. Bu dört aşamadan geçerek eğitilen birey mükemmele ulaşır.

Birinci kapı, şeriat kapısı:

Bu kapıda İslam dinini kabul etmek Hazreti Muhammedi İslamın peygamberi olarak sevip saymak, onun ehlibeytine aynı saygıyı göstermek, Hazreti Aliyi sevgi ve hoşgörünün sembolü olarak görmek esas alınmıştır. Bu aşamada Tanrı-insan bağlantısı öğretilmektedir. Kuranın özü, ruhu, iyilik, doğruluk ve yardımlaşma, çalışma, Tanrıya sevgiyle bağlanma vb. konular işlenmekte. Şekilcilikle sınırlı kalmanın gelişmeyi önlediği bilinci oluşturulmaktadır.

Şekilden öze, yüzeysellikten derinliğe geçişin bilgileri verilmektedir. Bu kapıya Hacı Bektaş Velinin verdiği sıfat yeldir. Yanlışla doğruyu, iyiyle kötüyü ayırmak bilincine ulaşma hedeflenir.

İkinci aşama, yol (tarikat) kapısıdır:

Bu kapıya erdemlilik kapısı da diyebiliriz. Bu kapının aslını Hacı Bektaş Veli od (ateş) olarak belirlemiştir. Tanrıyı, kendisini ve evreni tanımak için insanın içindeki ateş, aşk önem kazanmaktadır. Bu aşamada insan incelenmekte, gelişmiş bireye geçişte bireyin karakteri ve davranış güzellikleri geliştirilmektedir. Olmazsa olmaz temel öğeler;

* Sevgi ve hoşgörü sahibi olmak.

* İncinsen de incitme.

* Düşmanının dahi insan olduğunu unutma.

* Bir insanı içten yaralamak gammazlıktır.

* Düşman önemsiz olsa da aşağılama.

* Hiçbir insanı ve ulusu küçümseme.

* Tevazu gömleğini giymek olgunların işidir.

* Göze nur gönülden gelir.

* En büyük keramet çalışmaktır.

* Dinine dizinle değil kalbinle bağlan.

* Kötülerden sakın temizlerle dostluk et.

* Mahlukatın en güzeli de insan, en çirkini de insandır.

* Okunacak en büyük kitap insandır.

* Soy sopun büyüklüğü iyi ahlak ve güzel huy sahibi olmaktır.

4 Âdeme candan, Hakka da kuldan yakın ol.

4 Bizim meclisimizin tarafı yoktur.

4 Vefa, sevgi ve sadakat bağıdır.

4 Eline, diline, beline sahip ol.

Gibi özdeyişleri ile sevgi ve hoşgörü sahibi olmak, bunun için insan, kendini ve toplumu, ulusunu ve diğer ulusları tanımak ve anlamak için çaba sarf etmeli ve bilgilenmelidir. Sevgi ve hoşgörü, olumsuzlukları olumlu kılar, zararlı olmayı önler, zararlı olacakların zararlarını önlemek için iletişim kapısını açık tutar. İnsan daima merkezdedir. İnsanı tanımak ve anlamak sevgi ve hoşgörü ile başlar.

4 Eline, diline, beline sahip olmak üçlemesi yolun önemli kişilik gelişmesini oluşturur.

Eline sahip ol:

Hırsızlık yapma, başkalarının malına, canına zarar verme, başkalarının hakkını teslim et, adil ol, haksızlık yapma vb... Çalış, üret, kazan, başkalarının sırtından geçinme, hakkın olmayana tenezzül etme, el açma.

Diline sahip ol:

Yalan söyleme, dedikodu yapma, iftira atma, dilinle başkalarını rahatsız etme.

Beline sahip ol:

Eşinden gayrı herkesi anne, baba, kardeş olarak gör, karşı cinse zina duygularından arınmış olarak bak, bu anlayış içinde kadın erkek ayrımı yapmaksızın kadınlar ile erkekleri eşit gör.

Görülüyor ki insanların doğuştan genetik olarak zaaflarının farkında olan Hacı Bektaş Veli eğitim yolu ile bu zaafları kontrol altına alarak yanlıştan, zararlıdan doğruya, yararlıya dönüşümü sağlamıştır.

Aşevindeki kara kazan

Aşevi Dedebabadan sonra gelen en önemli yöneticilerden birisi olan aşevi babası tarafından yönetilir. Dergâha gelen tüm konukların, eğitim görenlerin ve görevlilerin çalışma planı, yemek ve yatırılma planı burada yapılır. Mutfakta ihtiyaca göre çeşitli büyüklükte kazanlar vardır. Kara kazan en büyüğü olup, Dedebaba seçiminden sonraki törenlerde ve özel günlerde binlerin üzerinde konuk geldiğinde kullanılır. Konuklar en çok 3 gün ağırlanır. Daha sonraki günler için çalışma planına dahil edilir.

Meydan evinde ocak:

Meydan evine girişte tam karşıdadır. Ocağın iki yanında çerağ denilen iki mum bulunmaktadır. Türk geleneğini ocak yansıtır. Varlığın, aydınlığın ve düşüncenin sürekliliğini temsil eder. Ocağın yansınatasözünde olduğu gibidir. Gündüzleri eğitimde olan ya da çalışanların akşamları bir araya geldiklerinde ocak ve iki mum törenle yakılır. Aydınlık, insanlar için geceler ve gündüze dönüştürülür anlamındadır. Ocak aklı, mumlar ise ilim ve adaleti temsil eder. Akıl, ilim ve adalet aydınlanmanın üç önemli unsurudur. Bunlar Allah-Muhammet-Ali üçlemesi ile de ifade edilir. Ocağın solunda toplantıyı yöneten baba, yanında sırayla erkekler oturur. Karşılarında ise bayanlar oturur ve bir halka oluşturulur. Günümüzdeki cemlerde bu konu üç mum ile temsil edilir.

Meydan evi tavanı:

Hiç çivi kullanmadan 9 kat derinliği olan ahşap bir tavandır. Kat kat gökyüzüne yükseliş. Hacı Bektaş Velinin 4 kapıdan belirttiği hava hareketini (yeli) temsil eder. Tavanın bu yapısı müzikli ve semahlı toplantılarda akustik sağlar.

Kırkbudak şamdanı:

Pir Evinde Hünkârın bulunduğu kırklar meydanındadır. Zararlı ve korku veren gücü temsil eden ejderhanın başının üzerinde üç şamdan, sırtında bir şamdan vardır. Hacı Bektaş Veli aydınlanmasını temsil eder. Zararlı, korku verici ejderhanın gücü başının üzerindeki akıl-bilim ve adaleti temsil eden aydınlanmanın oluşturduğu bilinçle yararlı güce dönüşür ve sırtındaki şamdanla da toplumu aydınlık ve mutluluğa taşır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler