Türkçe Günlükleri

Son bir buçuk yılda yayımlanan Türkçe Günlükleri'ni kitap olarak hazırlıyorum. Her günlüğe bir ad koymak, ele alınan Türkçe sorularını kitabın sonuna sayfa numaralarıyla eklemek üzere saptamak zaman alıyor. O kadar çok okur katkısı var ki bu kitap ortak bir çalışma gibi oldu.

Yayınlanma: 17.08.2008 - 12:39
Abone Ol google-news

 

24 Temmuz Perşembe

Türkçe Günlükleri'nin üçüncü kitabı' Demek tam dört buçuk yıldır yazıyorum Cumhuriyet Kitap ekine. Buna da ötekilere uyan bir ad buldum. İlkinin adı 'Yıldızların Suya Döküldüğü ' Türkçe Günlükleri'ydi. İkincisi 'Dilin Zamana Dokuduğu ' Türkçe Günlükleri' adıyla çıktı. Üçüncüsüne 'Rüzgârın Göğe Savurduğu ' Türkçe Günlükleri' adını verdim. Yazılanların çoğu bir yerlere savrulup duruyor çünkü. Duyması gerekenlerin kulağına kadar ulaşmıyor. Yıldız, gök, su, rüzgâr derken doğa sözcüklerini tüketmek üzereyim. Bakalım dördüncüsüne nasıl bir ad bulacağım.

25 Temmuz Cuma

Halid Ziya Uşaklıgil'in anılarının ilk kitabı (anıların ikinci kitabı: 'Saray ve Ötesi'), 1935 yılında beş cilt olarak yayımlanan 'Kırk Yıl' (Özgür Yayınları), Dr. Nur Özmel Akın'ın gözden kaçmaması gereken emeğiyle yayına hazırlanmış. 'Üslupçu' olarak bilinen yazarın diline dokunmadan, eskimiş sözcüklerin yanına ayraçlar açıp bugünkü karşılıklarını vererek gençlerin de rahatlıkla okuyacakları bir kitap oluşturmuş Nur Özmel Akın. 967 sayfalık kitap, kalınlığıyla gençlerin gözünü korkutacak olsa da II. Abdülhamid döneminin toplumsal yaşamını, Servet-i Fünun edebiyatını, bu edebiyat çevresindeki ilişkileri öğrenmek isteyenler için şölen niteliği taşıyor. Uşaklıgil'in dikkat çektiği bir çeviri yanlışını alıntılamadan bu kitapla ilgili değiniyi bitirmek istemiyorum:'Emil Zola'nın bir küçük hikâyesi tercümesinde tesadüf birçok fahiş (aşırı) hataları gözüme iliştirmişti. Bunlardan biri şu garip şekildedir:Aslı: Tante Agathe roulait sa massa énorme.Tercümesi: Agathe Hala cesim cüssesini yuvarlıyordu.Mütercimin tercümesi: Agathe Hala hamurunu yuğuruyordu.' (s. 470)

26 Temmuz Cumartesi

Bir günlüğüne Balıkesir' Yaşamımın ilk on beş yılında Ayvalık'ta yaşarken birkaç kez gelip gittiğimizi anımsıyorum. Yollar daha uzundu, zaman daha yavaş ilerlerdi o zaman. İzmir - İstanbul yolu da hep Balıkesir'den geçerdi; ama hep geçerdi. Doğrudan Balıkesir'e gitmişliğim ne kadar az. Şimdiki tek günlük bir seminer. Balıkesir ve ilçelerindeki gazetecilerle buluşma, hemşerilerimle'

27 Temmuz Pazar

Olcay Akkent, Bodrum'da günlük yayımlanan, kendisinin de her çarşamba yazdığı Yarımada Gazetesi'nde 'Modern Resmin Babası Cézanne'yi Andılar' diye bir başlık görünce genç editörü uyarmış. Cézanne, 'Sezan' olarak okunduğundan >başlığın 'Modern Resmin Babası >Cézanne'ı >Andılar' biçiminde yazılması gerektiğini söylemiş. 'Bana öğretilen doğruları uyguluyorum. Ancak size ve bana öğretilen doğrular da aynı değil ne yazık ki. Bütün mesele de burada sanırım.' diye bir yanıt alınca, 'Aramızda neredeyse yarım asır var.' diye düşündüğünden, gençlerin bir bildiği olduğunu varsayarak çok ısrarcı olmamış. 'İster o türlü, ister bu türlü yazılsın yabancı isimlerin nasıl okunacağına dair parantez içinde (Sezan okunur) gibi bir açıklama yapılmasının gerekli olduğunu' söylemekle ve bunu kabul ettirmenin sevinciyle yetinmiş. Batı kökenli yabancı özel adlar, kendi dillerinde yazıldığı gibi yazılır. Okunuşu, hiç değilse ilk geçtiği yerde, ayraç içinde gösterilir. Sayın Akkent, ısrar etmediği konuda da son derece haklı aslında. Çünkü yabancı özel ada gelen çekim eki, adın yazılışına değil, okunuşuna göre getirilir. Doğru yazım, Olcay Hanım'ın söylediği gibi olacak: 'Cézanne'yi' değil, 'Cézanne'ı' biçiminde. Boğaziçi Üniversitesi'nden Cem Say'ın da aynı kapsam içinde düşünülecek bir sorusu var: 'Latin alfabesi kullanmayan dillerdeki özel adlar Türkçe okunduğu gibi yazılır, Latin alfabesi kullananlarınkiyse W, X dahil onların harfleriyle, aksanlarıyla vs. yazılır, diye biliyorum.' diyor ve ekliyor Cem Say: 'Bu durumda Azerbaycan Latin alfabesine geçtiğine göre Azericedeki özel adların (gerekirse sanırım sadece Azericeye has olan o 'ters e' harfi de kullanılarak) tam Azerilerin yazdığı gibi yazılması gerekmez mi? Görebildiğim kadarıyla bu kurala Azerbaycan cumhurbaşkanının soyadı da dahil hiç bir durumda uyulmuyor.'Azerbaycanlılar kendilerine 'Azeri 'denmesini istemiyorlarmış. Bu bilgi bana da yeni ulaştı. 'Azeri' sözcüğü, bir çeşit İranlılaştırma politikası nedeniyle uydurulmuş. Deniyor ki 'Farsî nasıl Fars soyundan veya Fars ülkesinden olanlar manasını taşıyorsa 'Azerî' de Azer ülkesinden olanlar demek olur. Oysa 'Azer' diye bir ülke yoktur.' Azerbaycanlı Mehmet Yusifli'nin dilinden aktarayım: 'Azerbaycan Turku, Azerbaycanli deyerek xitab etmenizi rica edir, anlayisiniz ve sevginize gore sonsuz tesekkur edirem.' Cem Say'ın sorusuna gelince' Söylediği uygulama, Azerbaycanlıları çok fazla kendimizden saydığımız için olabilir mi acaba? Ben durumu, Kürtlerin alfabesindeki x'leri, w'leri kullandırmamaya çok benzettim. 'Show, fix, maximum, axes'i bağrımıza basıyoruz; ama Kürtler 'newroz' diye yazınca kıyamet kopuyor. Geçerli kuralı Azerbaycanlılar için de işletmekten daha iyisini Cem Say söylüyor. Ben çok yinelediğim için bu kez onun ağzından söyleyeyim: 'Aslında ben yabancıların Türkçe adları yazarken bu kuralı hiç umursamamasından rahatsızım ve bizim bu kuralımızın bizim okuduklarımızı seslendirmemizi zorlaştırmaktan başka hiçbir şeye yaramadığını düşünüyorum. Alfabesi ne olursa olsun tüm yabancı isimleri okunduğu gibi yazsak hayat kolaylaşmaz mı? Eskiden böyle yapılmaz mıydı?' Eskiden böyle yapılırdı. Şimdi de yapılabilir. Bunun için de Türk Dil Kurumu'nun kuralı böylece değiştirmesi yeterlidir.

www.feyzahepcilingirler.com, feyzahepgmail.com

Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı-34349 Yıldız / İst.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler