Nasıl Bir Anayasa?/ 1

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, topyekûn bir anayasa değişikliği için gerekli şartların hazır olması gerektiğini söyledi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, "Önceliği insan hakları olması gereken yeni anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin vazgeçilmezleri niteliğindeki demokratik, laik, sosyal hukuk devleti özelliklerini yansıtmalı" vurgusunu yaptı.

Yayınlanma: 18.05.2009 - 10:25
Abone Ol google-news

AKP’nin anayasa değişikliği paketi çalışmalarını değerlendiren Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, “Anayasa değiştirildiği zaman her şey güllük gülistanlık olacak diye bir şart yok” dedi. Anayasa değişikliğine karşı olmadıklarını vurgulayan Gerçeker, “Ancak Türkiye’de şu an topyekûn bir anayasa değişikliği için ortam uygun değil. Anayasanın değiştirilmesi için gerekli ortamın hazır olması lazım. Topyekûn yeni bir anayasa hazırlanmasındansa anayasada kısmi değişikliğe gidilebilir. Bu kısmi değişiklikte de öncelik yargı bağımsızlığı olmalıdır. Türkiye’de anayasa değişikliğinden daha önemli olan konular var, toplumun öncelikleri var. Eğitim Türkiye’nin öncelikli konusu” diye konuştu. Gerçeker, Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte birinin parlamento tarafından seçilmesinin geriye gidiş anlamı taşıdığını belirterek bunun “kabul edilemez” olduğunu söyledi.

Anayasal değişikliklerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesi olan temel ilkelerini belirleyen değiştirilemez hükümlerini zedeleyecek, zafiyete uğratacak nitelikte olmaması gerektiğine dikkat çeken Gerçeker, konuya ilişkin sorularımızı yanıtladı. Temel hak ve özgürlüklerin tam bağımsız bir yargı sistemi kurulmasıyla gerçekleştirilebileceğini, tam bağımsız yargının ise yürütmeyle yasamanın hiçbir etki ve müdahalesinin söz konusu olmadığı bir sistem olarak kurulması halinde sağlanabileceğini söyleyen Gerçeker, yargının, yetkisini millet adına kullandığını anımsattı.
 

‘Yargıda üç başlı sistem var’

Demokratik meşruiyet sağlama gerekçesiyle yasama ve yürütme tarafından yüksek mahkemelere, yargı kurumlarına üye seçilmesi düşüncesinin yargı bağımsızlığıyla bağdaşmadığını belirten Gerçeker, yargıda üç başlı sistem olduğunun da altını çizerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir tarafta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), bir tarafta Adalet Bakanlığı, bir tarafta da Yüksek Mahkemeler... Bugün yargı bağımsızlığının özlenen bir konu olması, yargı birlik ve bütünlüğünün olmadığını gösteriyor. Bu nedenle de Türkiye’de güvensizlik ortamı oluşuyor. Yargıyı daha da siyasallaştıracak düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.”

Yargıya yönelik eleştirilerin kaynağının iyi gözlemlenmesi gerektiğini belirten Gerçeker, yeni bir anayasa hazırlanacaksa mutlaka kurucu bir meclisin oluşturulması gerektiğini belirtti. Anayasanın hazırlanma sürecinde demokratik kitle örgütleri, üniversiteler, sendikalar ve hukukçuların bir araya gelerek tartışma ortamının yaratılması, bu kurum ve kuruluşların hazırladığı taslağın ise TBMM’ye sunulmasının en akılcı yol olduğunu kaydetti. Parti kapatma konusunda Venedik Kriterleri’nin esas alınmasının doğru bir yaklaşım olduğunu belirten Gerçeker, “AB kriterleri bizi ilgilendirmez diyemeyiz. Dünya artık globalleşiyor. Biz de Türkiye olarak AB kriterlerine uyacağız diye imza atmışız, bunu taahhüt etmişiz. Bu kriterler yılların verdiği tecrübenin sonunda ortaya çıkmış şeyler. Bunları kabul etmeyeceksek neden kabul etmediğimizi anlatabilmemiz lazım. Aksi takdirde bunlara uymak zorundayız” değerlendirmesini yaptı.
 

‘Kabul edilemez'

Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte birinin parlamento tarafından seçilmesinin geriye gitmek anlamına geldiğini ve bunun “kabul edilemez” olduğunu belirten Gerçeker, şunları söyledi:

“Geçen günlerde Almanya’dan gelen hukukçu dostlarımız Almanya’da parlamentodan da Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçildiğini, ancak bunu düzeltmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Biz ise onların düzeltmeye çalıştıkları maddeleri eklemek istiyoruz. Bu yenilik değil, geriye gidiştir. İktidarın bunu bir kompleks olarak düşünmemesi lazım. Biz böyle bir uygulamayı kabul etmiyoruz. Bugün Anayasa Mahkemesi yüksek mahkemedir; siyasi partilerin buraya üye seçmesi yargı bağımsızlığına tamamen aykırı. Siyasi parti kapatma davalarına bakan bir yüksek mahkemeye siyasal partilerin üye seçmesi, sonuçta siyasallaşmaya neden olacaktır. Biz her zaman özgürlükçü demokrasiden yanayız. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlemesi bizim en büyük özlemimiz.”



DİSK’ten yeni Meclis önerisi

Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, yeni anayasa hazırlanması için “sadece anayasa yapmak üzere halk tarafından 100 - 150 kişilik temsili niteliğe sahip bir meclis seçilmesi, TBMM’nin de normal işleyişine devam etmesi” önerisinde bulundu. Yürürlükteki anayasanın değiştirilmesi için AKP iktidarının başını çektiği, farklı kesimlerin de destek verdiği çalışmalar, yeni anayasadan beklentileri tartışmaya açtı. DİSK bu kapsamda, yeni anayasanın hazırlanacağı zemine ve taşıyacağı özelliklere ilişkin kapsamlı bir taslak hazırladı.
 

DİSK’ten anayasa taslağı

TBMM Başkanlığı’na, siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine, 1 Haziran Pazartesi günü gönderilecek anayasa taslağı üzerindeki son düzenlemeler devam ederken, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi yürüttükleri çalışma çerçevesinde ilk değerlendirmeleri gazetemize yaptı. “1982 Anayasası, yenilenmeli. Fakat yenilemenin yöntemi ve yeni anayasanın içeriği üzerinde, gerçek bir siyasal ve toplumsal mutabakat sağlanmalı” diyen Çelebi, devletin güçler ayrılığı doğrultusunda dengeli bir yapıya kavuşmasının, yeni birimler kurulmasını gerektiğini söyledi. Çelebi, “Örneğin senato oluşturularak çift meclisli bir yapıya geçilebilir” görüşünü kaydetti. Yeni anayasa hazırlanması için yeni bir meclis oluşturulması önerisini getiren Çelebi, “Mevcut TBMM’nin olağan işleyişine devam etmesi kaydıyla, sırf anayasa yapmak üzere halk tarafından 100-150 kişilik temsilî niteliğe sahip ve tarafsız bir meclis seçilmeli. Bu kişilerin en az iki yasama seçimi döneminde aday olma haklarından vazgeçmeleri istenmeli” dedi.
 

‘Katılımcı demokrasi’

Çelebi, kadın haklarından eğitime, basın özgürlüğünden kamu yönetimine kadar yapılmasını istedikleri anayasal değişiklikleri ise şöyle sıraladı: “Kamu yönetiminde; merkezi yapılanma karşısında, yerel yönetimler de - Avrupa devletlerinde olduğu gibi - birer demokrasi mekânı ve merkezi otoriteyi dengeleyici güç şeklinde yeniden yapılandırılmalı. Kadın haklarının gerçekleştirilmesine yönelik ‘pozitif ayrımcılık’ ilkesi açıkça yazılmalı. Anayasanın tüm bireylerce sahiplenilmesini sağlama ereğinde, ‘anayasal yurttaşlık’ tanımı yapılmalı. Seçimlerde, temsilde adalet ilkesi güvence altına alınmalı. Zorunlu öğretimin, en az 12 yıl ve gerçek anlamda parasız olması sağlanmalı; din kültürü dersi anayasal zorunluluk olmaktan çıkarılmalı. Fikrî çoğulculuğu güvenceleyici ve basında tekelleşmeyi önleyici düzenlemeler yapılmalı. Bakanların milletvekilliği, başbakanın ise parti genel başkanlığı kendiliğinden düşmeli. Yerinden yönetimler, üniter devlet yapısı içinde kalarak katılımcı demokrasiyi geliştirici ve merkezi otoriteyi dengeleyici bir yapıya kavuşturulmalı. ”
 

‘Vazgeçilmez nitelikler yansıtılmalı’

Yeni anayasa konusunda “kırmızı çizgiler”e de dikkat çeken DİSK Başkanı, “Önceliği insan hakları olması gereken yeni anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin vazgeçilmez nitelikleri olan demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti özelliklerini yansıtmalı. Cumhuriyetin temel ilkeleri düzenlenirken, herhangi bir muğlaklığa meydan vermeyecek, açık hukuki kavramlar tercih edilmeli. Ancak anayasanın özünün korunmasına yönelik değişmezlik konusu, Cumhuriyet ve nitelikleriyle sınırlı olarak tasarlanmalı” dedi.

Yasama ve yargı erkleri için yapılması gereken düzenlemelere de değinen Süleyman Çelebi, yasamanın yürütme güdümünden çıkarılmasının temel ilke olması gerektiğini, yargının ise “tarafsız, hızlı ve adil yargılamayı gerçekleştirebilecek biçimde” yeniden yapılandırılmasının zorunlu olduğunu kaydetti. Anayasa Mahkemesi’nin ise yeniden yapılandırılmasını isteyen Çelebi, “Yasama organının seçeceği üyeler için ilgili kurumlara aday gösterme olanağı tanınmalı ve seçimde aranacak oran, belli bir siyasal çoğunluğun hâkimiyetini önleyici şekilde düzenlenmeli” dedi.
 

Toplusözleşme, grev isteği

Çelebi, emekçiler açısından yeni anayasadan beklentileri de sıralayarak, “Sendika, toplu iş sözleşmeli toplu pazarlık ve grevi de kapsayan toplu eylemler hakları, ilke olarak tüm çalışanları kapsamalı, çalışanların yasal ya da biçimsel statüleri arasında ayrım gözetilmeksizin, anayasal güvenceye bağlanmalı. Toplu iş sözleşmeli toplu pazarlık hakkı ile grevi de kapsayan toplu eylemler, uluslararası sendikal haklar hukukunun yerleşik ilkelerine uygun olarak, devlet adına otorite işlevlerini yerine getiren kamu görevlileri dışında, tüm hak özneleri için anayasal güvenceye alınmalı” diye konuştu. Ayrıca, anayasa değişikliğini gerçekleştireceklere “serinkanlı” olma uyarısında da bulunan Çelebi, “Anayasanın olağan dönemde yenilenmesi, olağanüstü dönemlere göre daha zor bir süreçtir. Bu nedenle elden geldiğince demokratik usuller gözetilmeli” vurgusunu yaptı.

 

Kuzu: Muhalefet bizimle oturup konuşursa ortak metin çıkar



TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, AKP Milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu, hükümetin 10-15 maddelik bir anayasa değişikliği paketi üzerinde çalıştığını, metinde “siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması”, “Anayasa Mahkemesi üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi”, “Türkiye milletvekilliği”, “Anayasa Mahkemesi’nin 2 daireli çalışma usulüne kavuşturulması” ve “Ombudsmanlık sistemi” konularının öncelikli olarak ele alınacağını söyledi. Muhalefetin, kendileriyle konuşması halinde ortak bir metin üzerinde uzlaşılabileceğini de belirten Kuzu,“Bütün mesele muhalefetin tutumunda. Oturulup konuşurlarsa bir metin çıkar, konuşmazlarsa milletin gözü önünde bunun yapıldığını görürler” dedi.

AKP’li Kuzu, anayasa paketi çalışmalarının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Mart yerel seçimleri öncesi açıkladığı dört ana konu üzerinde sürdüğünü söyledi. Daha önce Prof. Dr. Ergun Özbudun ve ekibince hazırlanan yeni anayasa metninin iyi bir çalışma olmasına karşın çeşitli yaftalarla kullanılamaz hale getirildiğini belirten Kuzu, “Yöntem noktasında bir farklılık olmayacak. Daha önce metni bilim heyeti hazırlamıştı. Şimdi biz hazırlıyoruz. O metin üzerinde anlaşılamadığı için bir kenara itildi. Eğer muhalefet ve sivil toplum örgütleri yeni bir anayasa yapılsın diyorlarsa bu metin üzerinde de konuşulabilir. Herkesin katkısıyla yeni bir metin de hazırlanabilir. Ancak biz yeni bir anayasa üzerinde çalışmıyoruz. Daha kısıtlı küçük bir paket oluşturulması için çalışmalara başladık” dedi. Kuzu, AKP hükümetinin anayasa değişikliği paketi çalışmaları hakkında özetle şu bilgileri verdi:

“Ana değişikliklerin başında ‘Siyasi partilerin kapatılmasının zorlaştırılması’ geliyor. Bunun dışında Anayasa Mahkemesi’nin de arzu ettiği gibi 2 daireli çalışma sisteminin yerleştirilmesini istiyoruz. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin bellirli bir orandaki üyelerini de Meclis’in seçmesi gibi bir düzenleme öngörülüyor. Dünyada anayasa mahkemelerinin bulunduğu her ülkede sistem böyle işliyor. Seçilen üyelerin oranı konusunda tartışmalar olabilir, bu da uygun bir zeminde sonuca bağlanır. Bunun dışında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılması da gündemde. Türkiye’yi siyaseten zor duruma sokma gibi birtakım gayretler var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gitmeden önce bir anlamda ön eleme, önünü kesme amaçlı bir düzenleme öngörülüyor. Küçük partilerin parlamentoda temsili konusunda da ciddi sorunlar var. Bunun giderilmesi için ‘Türkiye milletvekilliği’ düzenlemesi de getirilmek isteniyor. Küçük partilerin belirli oranlarda TBMM’de temsil edilmesi siyasi gerilimi de azaltır. Bu gerilimin düşürülmesi isteniyor.”
 

‘Muhalefete bağlı’

Avrupa Birliği’nin (AB) anayasa değişiklikleri konusunda da birtakım beklentileri olduğunu dile getiren Kuzu, isteklerin başında “ombudsmanlık” sisteminin geldiğini söyledi. Ombudsmanlık sistemi konusunda tüm siyasi partilerin ortak bir paydada birleştiğini de kaydeden Kuzu, “Ombudsmanlık sistemi, dünyanın 103 ülkesinde, AB’nin ise tamamında uygulanıyor. Türkiye’de olmaması bir eksikliktir. Bu sisteme partilerin tamamı olumlu bakıyor. Bunun dışında AB, daha özgürlükçü ve insan haklarına saygılı yeni bir anayasa yapılmasını da tavsiye ediyor. Hükümetin AB’ye sunduğu Ulusal Program’da da tüm bu değişiklikler yer alıyordu. Anayasadaki tüm değişikliklerin yapılması muhalefetin tutumuna bağlı. Oturulup konuşurlarsa bir metin çıkar, konuşmazlarsa milletin gözü önünde bunun yapıldığını görürler” dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler