Bahçeli'den taviz zinciri benzetmesi

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Baştan beri bölücü terörü kimlik sorunu olarak tanımlama yanlışına düşen Başbakan'ın bölücülüğün siyasi hedeflerini haklı ve meşru gören gafleti ve değerlendirme yanlışı bugün karşısına sınırsız bir taviz zinciri olarak çıkmıştır'' dedi.

Yayınlanma: 19.05.2009 - 13:18
Abone Ol google-news

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''gelişen siyasi gündeme ilişkin'' yaptığı yazılı açıklamada, gurur ve övgüyle hatırlanan 19 Mayıs 1919'da açılan yeni dönemin üzerinden geçen 90 yılın ardından, ''Türkiye'ye yönelik tarihi tehditlerin sona erdiğini söylemekten uzak olunan bir süreç içinde bulunulduğunu'' belirtti.

''Türkiye'nin müzakere adıyla küresel dayatmalara maruz kaldığı, teslimiyetin başarı olarak takdim edildiği, Türk bekasını ilgilendiren vahim gelişmelerin yaşanmaya başlandığı yeni sürecin, imparatorluğun yıkılış dönemi ilişkileriyle benzerlikler göstermeye başladığını'' savunan Bahçeli, şunları kaydetti:

''Cumhuriyetimizin temel dayanakları olan, milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar oluşturulması ve alt kimliklerin sivriltilmesi ile bin yılda oluşan kardeşlik hukukunun zedelenmesine doğru ilerleyen süreç beka düzeyinde tehditleri barındırmaktadır.

Toplumsal yapımızda oluşan karmaşa, tartışma, çatışma ve kutuplaşma temayülü ile yoksulluğun neden olduğu bunalım ortamı, bu durumu fırsata dönüştürmek isteyen mihrakların Türkiye'nin güvenliğine, milli çıkarlarına ve milli bünyesine yönelik taciz ve tahriklerini artırmıştır.''
 

''Avrupa sevdalıları işbirlikçi aydınlar..."

Türkiye'nin giderek ağırlaşan bu ortamda, ''bölücü ve etnik tahriklerin tırmandığı, iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara aldığı, tuzaklarla dolu sancılı bir döneme doğru ilerlediğini'' öne süren Bahçeli, şöyle devam etti:

''Avrupa sevdalıları, işbirlikçi aydınlar, yandaş medya mensupları ve teslimiyetçi siyasetçiler, aynı zeminde birleşmiş, Türkiye'nin geleceğini, kimliğini, birliğini ve bütünlüğünü tahrip noktasında fiili bir ittifakın varlığı belirgin hale gelmiştir.
Bu ittifakın ortak paydasını, milli ve üniter yapımızdan duydukları rahatsızlık, Türk tarihini karalamak için kolladıkları fırsatlar, terörle elde edilememiş sonuçların siyasetle sağlanması, millet değerlerini aşağılamak ve milli kimliği parçalamak için yürütülen kampanyalar oluşturmaktadır.

Etkili karartma ve karalama kampanyaları ile millet ve devlet hayatımızın maddi ve manevi bütün direniş, güvenlik ve dayanma mekanizmaları, hukuki, kültürel ve sosyolojik korunma duvarları ve tarihsel kültür kodları birer birer aşındırılmaya başlanmıştır.''
 

''Çaresiz ve yılgın bir toplum haline getirmek"

Bu çabaların maksadının, milleti, ''kendisine güveni azalmış ve geleceğine kuşkuyla bakan, ecdadından şüphe eden, kimlik bunalımı yaşayan, bireysel ve toplumsal şahsiyeti zayıflamış ve öz değerleriyle sorun yaşayan çaresiz ve yılgın bir toplum haline getirmek'' olduğunu savunan Bahçeli, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

''Devleti temsil eden en üst makamlardan, hükümete ve oradan işbirlikçi elitlere kadar geniş bir teslimiyetçi lobi alanı doğmuş, toplumda oluşturulmak istenen tepkisizlik çabaları medya üzerinden yoğunlaştırılmıştır.

Bölücü emel, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak sunulduğu bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı, milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplanacak, çağdışı ve ilkel bir tepki olarak mahkum etme gayretleri artmıştır.
Dış merkezli yerli lobilerin, Türkiye'ye dayatmak istedikleri oyun sahnelenebilirse, PKK'nın yıllarca silahla ve terörle ulaşamadığı bütün talepler, şimdi demokratik çözüm adıyla ülkemizin önüne birer birer çıkartılacaktır.

Bugün, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönetimiyle birlikte etnik bölücülük meşru bir siyasi amaç sayılmaya başlanmış, PKK terör örgütü hayallerinin bile ötesinde zemin, statü ve itibar kazanarak bölünme dinamikleri harekete geçirilmiştir.
Kutuplaşan Türkiye'yi sorunlu bir ülke haline getirmeyi ve kamplara bölerek çökertmeyi amaçlayan bu süreçte; etnik temelde bölünme, inanç bazında cepheleşme, mezhep bağlamında ayrışma ve devletin ana ilkeleri temelinde tahribat olanca şiddetiyle devam etmektedir.''

 

'Fırsat' ve 'çözüm' adıyla kamuoyuna propaganda

Devlet Bahçeli, özellikle son dönemde yaşanan gelişmelerin, ''merkezinde kanlı terör örgütünün siyasallaşmasının bulunduğu bir senaryonun Türkiye'ye dayatılmasında ileri bir aşamaya gelindiğinin işaretlerini vermeye başladığını'' belirtti.

''Etnik bölücülüğün hukuki zemin kazanmasını amaçlayan bu senaryoya tepkilerin azaltılması için siyasi ve toplumsal altyapının hazırlanması çalışmalarının da artık iyice belirginleştiğini'' öne süren Bahçeli, ''Türkiye'nin milli devlet niteliği ve üniter yapısının yeniden tanzimi, etnik kimliklere siyasi ve hukuki azınlık statüsünün tanınması, etnik temelde ve bu kimliklerle siyaset yapılması, etnik temelli eğitimin ve kamu düzeninin önünün açılması ve bunların Anayasada teminat altına alınması gibi niyetler 'fırsat' ve 'çözüm' adıyla kamuoyuna propaganda edilmeye başlanmıştır. Siyasi çözüm adıyla açılan bu yol haritasıyla, terör örgütü PKK'nın bu rotayı izleyerek siyasallaşması istenmekte, İmralı Canisi ile AKP zihniyetinin rekabet ettiği sözde 'demokratik cumhuriyet'e ulaşabilmenin kilometre taşları da bu yol haritası içinde döşenmektedir'' ifadelerini kullandı.

Bahçeli, ''Türkiye üzerinde sahnelenmek istenen bu oyunun nihai hedefinin, tek millet ve tek devlet esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti'nin milli birlik, bölünmez bütünlük ve milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesi olduğunu'' belirtti.
 

''Başbakan'ın taviz zinciri''

''Kanlı terörden beslenen etnik bölücülük sorununun, temel hak ve özgürlük arayışı ve meşru bir kimlik talebi olarak ısrarla tanımlama niyetlerinin asıl amacının da bu olduğunu'' belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

''Baştan beri bölücü terörü kimlik sorunu olarak tanımlama yanlışına düşen Başbakan'ın bölücülüğün siyasi hedeflerini haklı ve meşru gören gafleti ve değerlendirme yanlışı bugün karşısına sınırsız bir taviz zinciri olarak çıkmıştır.
Türkiye'nin milli birliğini, üniter devlet yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe sürekli prim veren Başbakan, etnik ayrılma ve ayrışmaya zemin hazırlayacak bütün dinamitlerin fitillerini kendi eliyle birer birer ateşlemiştir.
Bu sakat yaklaşımla, bölücülüğün bastırılmış etnik kimlik talebi noktasına indirgenmesi anlayışı, bireysel kültürel haklarının da ötesinde, Başbakan'ın ağzında nakarat haline gelen sözde 36 alt kimliğin kolektif hak ve siyasi statü taleplerini kaçınılmaz olarak doğuracaktır.

Karşımızdaki bu tablo, PKK ile Barzani'nin tehdit ve niyetlerinin örtüştüğü, Türkiye'nin milli birliğini hedef alan bölücüler ile mücadele iradelerini kaybetmiş zihniyetlerin aynı karede yer almaya başladığı bir rezalet resmidir.

Bu itibarla, bu vahim gelişmeleri ve sancılı geleceği içinde barındırmayan 'tarihi fırsatların' ne olduğunun açıkça ortaya konması, daha fazla oyalanılmadan derhal açıklanması ve milletimizle acilen paylaşılması kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bugün Türkiye ile görülecek hesabı olan her ülke ve her zihniyet iktidar vasıtası ile milletimize bedel ödetmek için sıraya girmiştir.

Şayet ortada bir fırsat varsa, bize göre bu fırsat, yıllardır milletimiz üzerinde yarım kalmış emellerini hayata geçirmek ve eksik kalanları tamamlamak için teslimiyetçi bir iktidar arayan mihrakların çekimine kapılmış Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini karşılarında bulanların tarihi fırsatıdır.''
 

Anayasaya aykırılık

Anayasanın 3. maddesinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin milli birliğinin, milli devlet niteliğinin ve üniter siyasi yapısının esaslarını ortaya koyan temel bir hüküm olduğunu vurgulayan Bahçeli, bu hükmün değiştirilemeyecek, değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddeler arasında yer aldığını hatırlattı.

Anayasaya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde ırk ve dil farklılığı temelinde milli azınlıkların bulunduğunu savunmanın, Türkçe dışında dillere ve farklı kültürlere yasal statü kazandırarak etnik kimlik oluşturmanın mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, ''Anayasanın değiştirilemeyecek bu amir hükmü ortada iken, etnik köken ve dil temelinde milli azınlıklar yaratmaya çabalamak Anayasamıza açık bir aykırılık teşkil edecektir. Bu yönde açık veya gizli emelleri olan herkesi sanal gerekçe ve zorlamalarla ortaya çıkarak 'devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne' aykırı fiillerin odağı olmamaları konusunda uyarıyorum'' değerlendirmesinde bulundu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler