"Milli kırmızı çizgimize sahip çıkmalıyız"

"Enosis nedir?", "Asimilasyon nedir?", "Çözümsüzlük nedir?"; Kıbrıs sorununu tartışırken öğrendik... Dış politikada oynanan oyunları, uluslararası hukukun ne olduğunu ya da olmadığını Kıbrıs'ı konuşurken anladık... Ve Cumhuriyet Haber Portalı olarak Kıbrıs meselesinin A'dan Z'ye her ayrıntısını; geçmişi, şimdiyi ve geleceği KKTC kurucu Cumhurbaşkanı R.Rauf Denktaş'la görüştük.

Yayınlanma: 23.05.2009 - 12:30
Abone Ol google-news

Kıbrıs meselesi… Yıllardır çözülemeyen bir kördüğüm… Bugüne kadar atılan her adım Rum kesimiyle aradaki mesafeyi daha da büyüttü sanki. Rumlar, “Enosis” hayalinden vazgeçmedi, “Asimilasyon” kelimesi bir türlü belleklerden silinemedi… Ama öyle biri var ki bu meseleye hayatını koymuş, KKTC’nin bağımsızlığı için her yolu denemiş ve bugün bile “Milli Kırmızı Çizgimize sahip çıkmalıyız; bunu dünyaya duyurmalıyız” diye haykırıyor...

İşte o kişiyle, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı R.Rauf Denktaş ile başta Kıbrıs meselesi olmak üzere Türkiye'den Kıbrıs'a uzanan Ergenekon soruşturmasına kadar bir çok konuyu masaya yatırdık. Ergenekon operasyonlarıyla ilgili olarak "Maksat Atatürkçü, lâiklikten yana ve aynı zamanda hükümete karşı olan kişileri sindirmek" diyen Denktaş'ın sözleri hafife alınacak cinsten değil...


Hristofyas: Anlaşmanın ardından Türklerin asimilasyonu için çalışacağız

“Seçim sonuçlarının KKTC’ye yansımalarının ne yönde olacağını düşünüyorsunuz? Kıbrıs’taki seçim sürecini bize değerlendirebilir misiniz?”

Rauf R.Denktaş:
KKTC’ne sahip çıkma, egemenlikten ve TC’nin garantisinden vazgeçmeme mesajı veren partiler kazanmıştır. Ancak Türk Hükümeti devam etmekte olan ve KKTC’nin varlığı ile ayrı egemenliğimizi tanımayan, Talat-Hristofyas görüşmelerinin değişmeden devamını desteklediğini açıklamıştır. Oldukça şaşkınız. Bekleyip görmekten başka yapacak bir şey yok gibi. “Anlaşma olsun, hemen ardından Türklerin asilimasyonu için harekete geçeceğiz” diyor. EOKA tedhiş örgütünden ilham aldıklarını açıklıyor ve Kıbrıs meselesinin 1974’de başlayan istilâdan kaynaklanmış bir mesele olduğunu iddia ederek Garanti Anlaşması'nın lağvını istiyor, Türk askerinin adadan çıkmasını şart koyuyor.


"Rumların 45 yıllık uğraşları bunun içindir"

“KKTC kurucu olarak sizin katıldığınız müzakere süreçlerini ve şu an yapılmakta olan görüşmeleri karşılaştırırsanız ne gibi farklılıklar gözlemliyorsunuz?”


Rauf R.Denktaş:
Ben görüşmelerde "Tek halk, Tek egemenlik" gibi ilkeleri peşinen kabul etmedim, Türk cemaatının kendi kaderini tayin hakkını ayrı referandum ilkesini kabul ettirerek perçinledim, halkın kurucu ortak statüsünden taviz vermedim ve Garantileri masaya yatırmadım. Mal-mülk meselelerinin global bir şekilde masada hallinde ısrarlı oldum. Şimdiki görüşmeler tek halk, tek devlet, tek egemenlik,i tek vatandaşlık esasları üzerinde devam etmektedir ve Garantiler de gündem maddesi olarak masaya yatırılmış bulunmaktadır. Tek halk, tek egemenlik, tek devlet formülüne AB normları da eklenince bizim pek tutunacak dalımız kalmayacaktır. Türkiye AB üyesi olmadan bizim Rumlarla birleşerek Kıbrıs’ın AB üyeliğini meşru hale getirmemiz de Türk garantisini işlemez hale getirecektir. Rumların da 45 yıldır uğraştıkları bunu elde etmek içindir.


"Masadan kalkmak haktır"

"Mehmet Ali Talat ile Rum kesimi lideri Dimitris Hristofyas’ın sürdürdükleri müzakerelerin bir sonuca ulaşacağını düşünüyor musunuz? Bir sonuca ulaşıldığı takdirde bunun hangi ülke lehine olmasını bekliyorsunuz? Başkanların ortak bir payda da birleşmesi mümkün gözüküyor mu?"

Rauf R.Denktaş:
Biz Rum tarafının her istediğine evet deyip boyun eğmedikçe müştereklerde uzlaşma zor olur. Ancak biz ”masadan kalkan taraf biz olmayacağız” dediğimiz sürece, Rum’un taleplerine boyun eğmemiz için baskılar artacaktır. Masadan kalkarak, eşitsizliğe çarede ısrar etmek haktır. Aksi takdirde Rum’un meşru hükümet statüsünün devamını sağlamış olacağız.


"Bizden beklenen Rumların meşru hükümet olduğunu kabul etmemizdir"

"Kıbrıs sorununda birçok devlet adamı ‘KKTC ve Türkiye üzerine düşeni yapmalıdır’ ifadesini kullanıyor. Bu ifadenin altında yatan mesaj nedir? KKTC’den ve Türkiye’den vazgeçmesini istedikleri noktaları bize kendi gözünüzle anlatabilir misiniz?"

Rauf R.Denktaş:
Türkiye AB yolunda bir EK protokol imzalamıştır. Bu ek protokolde Türkiye “Kıbrıs” dahil 9 diğer ülkenin üyeliğine karşı çıkmayacağını , bunların üyeliklerini kabul ettiğini beyan etmiştir. Şimdi Türkiye’den ve bizden beklenen “bu Rum Kıbrıs’ın” üyeliğini ve Rumların meşru hükümet olduklarını kabul etmemizdir, Türkiye’nin Kıbrıs Rum idaresine limanlarını açmasıdır, diğer AB üyelerine uyguladığı her şeyi “Kıbrıs Hükümeti” denilen hükümete de uygulamasıdır; böylelikle KKTC’ni tanımaktan vazgeçmesidir. Bizim de “ayrı devlet, ayrı egemenlik, kurucu ortaklık" gibi şeyler istemekten vazgeçmemizdir ki Talat-Hristofyas görüşmelerinde bunların yüzde doksanından vazgeçilmiş bulunmaktadır.


"Helsinki Zirvesi’nde, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday ülke statüsüne kabul edilmesi, Güney Kıbrıs’ın birliğe üyeliğine gösterilen tepkiyi etkilemiş midir? Sizce o dönem Türkiye daha farklı bir çıkış yapsaydı, bugün Türkiye ve KKTC Avrupa Birliği sürecinde bu sorunlarla karşılaşır mıydı?"

Rauf R. Denktaş:
Türkiye Ek Protokolü kabul ederken Kıbrıs Hükümeti ile ilgili itirazını bu belgeye kaydetmiş olsaydı, bugün karşılaştığı zorluklarla karşılaşmazdı.


"Milli Kırmızı çizgimize sahip çıkmalıyız"

"Güney Kıbrıs’ın kullandığı provakatif söylemler, KKTC’nin haklılığını ispat yolunda engel oluşturmakta mıdır? Uluslararası camiada sesini daha gür çıkaranın haklı olması gibi bir durum söz konusu mudur? Sizce uluslararası hukuk iki devlet içinde eşit şekilde uygulanmakta mıdır?"

Rauf R.Denktaş:
Biz kırmızı çizgimize sahip çıkmıyoruz; uzlaşmadan yana olduğumuzu göstermek için “KKTC kalıcıdır; iki egemen halktan biriyiz” demekten kaçınıyoruz. Sayın Talat ayrı devlet, ayrı egemenlik istemediğini beyan ediyor, Türkiye de “sonuna kadar destekleriz” diyor. Kendimize gelerek işlerin teslimiyete gittiğini görerek milli Kırmızı Çizgimize sahip çıkmalıyız; bunu dünyaya duyurmalıyız, Rum’u asla meşru hükümet olarak kabul etmeyeceğimizi ve Türkiye AB üyesi olmadan KKTC’nin de üye olamayacağını dünyaya haykırmalı ve bunların nedenlerini anlatmalıyız.


"Mehmet Ali Talat’ın müzakerelerle ilgili yaptığı olumlu açıklamaları ve Dimitris Hristofyas’ın temkinli tutumunu nasıl karşılıyorsunuz? Talat’ın ‘Kıbrıs sorunu bu sene sonuna kadar çözülür’ ifadesini ne kadar gerçekçi buluyorsunuz?"

Rauf R.Denktaş:
Tek devlet,  tek halk, tek egemenlik esası üzerinde yürütülen görüşmeler bizi selamete çıkaramaz. Olumlu beyanatlar yerine "olumlu-gerçekçi" ilkeler gerekmektedir. Biz teslim olmazsak bu konu, Rumlar KKTC’nin tanınacağını görünceye kadar, eşit ortaklık formülü üzerinde halledilemeyecektir.


"Kıbrıs Türk halkının son gelişmeler ışığında olaylara bakışı sizce ne yöndedir? Sizce Yunanistan’ın Rum halkı üzerindeki etkisi, Türkiye ve KKTC halkları arasında da görülmekte midir? Ve bu etki sizce ne kadar doğrudur? Özgür bir KKTC için Türkiye’nin adadan elinin çekilmesini öngören kişilerin görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Rauf R.Denktaş:
Kıbrıs Türk halkı son seçimlerde eğilimini ve iradesini devletinden yana açıklamış oldu. Şimdi mesele Türkiye ile Sn. Talat’ın buna saygı göstermesine kalmıştır.  Yunanistan “Kıbrıs Hükümeti Kıbrıs halkının (tek halk) hükümetidir. Destekliyoruz. Türkiye askerini çeksin” noktasında rahat oturmaktadır.


"Kıbrıs'ın Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili bir ada olduğu kimsenin umrunda değil"

"Okuyucularımızı müzakere sürecine ilişkin aydınlatmak gerekirse, bu süreçte Türkiye’nin nelerden vazgeçmesi beklenmektedir? Vazgeçilmesi beklenen bu noktalar KKTC ve Türkiye’den neler götürür? Adanın Türk askerlerinden arındırılması ‘oldu bitti’ ye mi getirilmeye çalışılıyor?"

Rauf R.Denktaş
: Türkiye’den beklenen askerini çekmesi, garantörlükte ısrar etmemesi, KKTC’ni tanımaktan da vazgeçerek Kıbrıs Türklerini Rum idaresine terk etmesidir.

Kıbrıs’ın Türkiye’nin güvenliği ile ilgili bir ada olduğu kimsenin umurunda değildir; kimse 1960 Antlaşmalarının Lozan dengesini koruyan bir anlaşma olduğunu da düşünmek istemiyor. Aydınlatma eksikliğinden müztaribiz.


"Rum mahkemelerinin ihbarlarına önem verilmemelidir"

"Müzakerelerde belki de en önemli başlıklardan biri olma özelliğini taşıyan ‘mülkiyet’ konusu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?"

Rauf R.Denktaş:
Mülkiyet konusu Orams davası ile zirveye ulaşmıştır. KKTC’ne sahip çıkmalıyız; böylelikle bu devletin mülkiyetle ilgili yasalarına ve tapularına da sahip çıkılmış olunur. Kimse Rum mahkemesinden gelecek ihbarlara önem vermemelidir. Böylelikle bu mahkemelerin alacağı kararlar KKTC’de ve diğer AB ülkelerinde uygulanamaz hale gelir. Mal mülk meselesi siyasi masada halledilecek meselelerden biridir. Bunu yargı yolu ile halletmeğe kalkışanlar Kıbrıs meselesinin hallini istemeyenlerdir.


"Maksat Atatürkçü, lâiklikten yana ve hükümete karşı olan kişileri sindirmek"

“ Türkiye'den Kıbrıs'a sıçrayan ve içerisine sizin de isminizi katıldığı Ergenekon soruşturmasına gelirsek... Soruşturmanın, KKTC’ye sıçraması hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Eski Başbakan Ferdi Sabit Soyer’in yaptığı açıklamalar üzerine Başbakan Derviş Eroğlu’nun size yönelttiği suçlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?”


Rauf R.Denktaş: Ergenekon söylentilerine bağlı olarak telefon dinlemeleri, ve henüz yargı tarafından kabul görmemiş belgelerin kişileri kirletmek veya sindirmek maksadıyla bazı basın mensuplarına el altından sızdırılması ve bunların malûm yayın organlarında yayınlanarak etrafa korku ve endişe havasının yayılması Anavatanda kişiler arasındaki ilişkileri etkileyecek hale gelmiştir. Maksat Atatürkçü, lâiklikten yana ve ayni zamanda hükümete karşı olan kişileri sindirmek. Şimdi ayni korku ve sindirme havasını KKTC’ne sahip çıkan, bundan taviz verilmemesini isteyen kişi ve kuruluşları sindirmek için kullanmağa kalkışmışlardır ancak bu ters tepmiştir. Benim şahsıma dönük sızdırılmış belgeleri kullanma oyunu devam etmektedir. Bunların sahte olduğu veya içeriklerinin yalan yanlış bilgilerle maksatlı bir şekilde donatıldığı ilk bakışta belli olmaktadır. Şimdilik bunlara bakıp gülüp geçiyoruz.

Anavatanın içine düşürülmüş olduğu bu duruma çok üzülmekteyiz. Baroların ayağa kalkışı ve hukukun üstünlüğü, insan haklarının korunması için vermekte oldukları mücadeleyi de yakından takdirle izlemekteyiz.


"Keşke demenin yararı yoktur"

"Her insanın hayatta ‘keşke’leri olmuştur. Bu keşkeler siyasiler içinde geçerli midir? Hiç ‘keşke’niz olmuş mudur?"


Rauf R.Denktaş:
'Keşke' demenin yararı yoktur. Vazgeçilmeyecek ilkeleri bilmek, kendi egemenliğine ve eşitliğine inanarak devletine sahip çıkmak esastır.


"Hayatını Kıbrıs’a adamış bir devlet adamı olarak, hakkınızda yapılan yorumları ve olumsuz eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?"

Rauf R.Denktaş: İcraat yaparken eleştirilip eleştirilmemeyi düşünürseniz aliniz ayağınız bağlanmış olur. Eleştiriler yerinde ise, icraatınızı düzeltirsiniz. Kasıtlı ise güler geçer ve halkınıza en iyisini verme yönünde çalışmalarınıza devam edersiniz. En son kararı yine halkınız ve tarih verecektir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon