Süper kadın olmaya değer mi?

Süper kadın sendromuna mı yakalandınız... Unutmayın ki hepimiz normal birer insanız ve sınırlarımız var. Bu sendromdan nasıl kurtulabilirsiniz?

Yayınlanma: 24.05.2009 - 08:25
Abone Ol google-news

Kusursuzluk ve başarma hırsı, hayatınızı alt üst mü ediyor? Belki de durup derin bir nefes almanın ve süper kahramanlığa son vermenin zamanı geldi!

Sadece bir dakika! Evet, koşuşturmayla geçen koskoca bir günün içerisinde sadece bir dakika! Şöyle bir silkinin ve etrafınızdan soyutlanıp kendi kendinize sorun... Hayatımızda neden her şeye aynı anda sahip olmak istiyoruz? Neden karşımıza çıkan her şeyi başarılması gereken bir hedef; aşılması gereken bir engel ya da her neyse; egomuzu parlatacak, aferin listemizi süsleyecek bir yıldız olarak görüyoruz ve bir süre sonra istediklerimizi elde ettiğimiz halde neden bunlarla yetinmiyor ve sahip olduklarımızın bir de kusursuz olması için çılgıncasına çırpınıyoruz?

e-kolay'da yer alan habere göre hiç bu sorulara cevap vermeyi denediniz mi? İsterseniz 'belki'leri şöyle bir gözden geçirelim... Belki hayatin bize sundukları ile ilgili sabırsızız! Belki her şeye bir anda sahip olmak istiyor ve obur mükemmeliyetçiliğimizi doyurmak için kusursuz olanın peşinde yorgun birer avcıya dönüşüyoruz... Belki kimi zaman egomuzun kurbanı oluyor, her şeyi başarabileceğimizi ve her şeye yetişebileceğimizi kanıtlamak için kendi kendimize savaş açıyoruz. Kısacası belki de birer süper kadına dönüşmüşüz ve yaşamımızı yokuşa sürme tehdidi ile burun buruna kalmışız da farkında değiliz!

Kusursuzluk arayışı içerisindeyseniz, ev ve iş hayatının temposu arasında mükemmeli bulmak için mekik dokuyorsanız ve son günlerde tüm zamanınızı mücadelelerle boğuşmakla geçiriyorsunuz; yanı başınızda çalan tehlike çanlarına kulak vermemiş olabilirsiniz. Yirmili yaşların ortalarında belirtilerini göstermeye başlayan ve şiddetini otuzlu yaşlardan itibaren daha da artıran süper kadın sendromunun mağdurlarından biri olduğunuzdan şüpheleniyorsanız işte size öncelikle bilmeniz gerekenler! Aman dikkat! Süper kadın sendromu bulaşıcı bir hastalık, sinsi bir tuzak gibi... Sizi bir kere ağına düşürmesi; yaşamınızın uyanmak istediğiniz ama bir türlü uyanamadığınız bir kâbusa dönüşmesine sebep olabilir. Gelelim bu sinsi hastalığın semptomlarına... Günümüz modern kadım için büyük bir tuzak olarak kabul edilen süper kadın sendromu; kusursuzluk bağımlılığı, hatalara tahammülsüzlük, sonu gelmeyen eleştiri takıntısı, kendi bedeninin ve duygularının sabrını zorlamak ile özdeşleşir. Mükemmeliyetçilik, kontrol çılgınlığı, elini artığı her işi başarma hırsı, hem evdeki hem de ofisteki düzeni en iyi şekilde sağlama içgüdüsü; süper kadın Sendromun başlıca belirtileri arasında. Süper kadın; çocuklarını hatasız bir şekilde yetiştiren mükemmel bir anne, başarılarıyla üveye oynayan hırslı bir işkadını ve romantik olduğu kadar yatakta da kusursuz eş rolünün tek bir bedende (hem de kusuruz olması gereken bir bedende!) vücut bulmuş hali.

Süper kadın, başta kendisi olmak üzere etrafındaki her şeyin ve herkesin mükemmel olmasını ister. Süper kadın için hayat mücadele, hayatın anlamı ise kusursuzluk demektir. O, tırnağıyla kazarak bir yerlere gelir. Başansızlığı kabul etmez; çabalar, çalışır, eleştirir ve yine çabalar! Süper kadın kusursuzluğa programlanmış bir robot gibidir, gözü başka bir şeyi görmez, yorulmak nedir bilmez! İnsan doğasına aykırı olan bu mükemmellik hayaline ulaşmayı bir takıntı haline getirmek ise süper kadın sendromuna davetiye çıkarmak ile eş anlamlı sayılır.
 

Yıkılan süper kadın imajı

Bu tehlikeli kusursuzluk virüsü, bize gündelik yaşamımızda etrafımızdaki süper kadınlardan bulaşabileceği gibi ünlüler dünyasındaki yıldızlardan da geçebiliyor. Ünlü ve güzel kadınların hem şöhret sahibi olması ve kariyerlerinde zirveye oynaması hem de eşleri ve çocukları ile mutlu bir aile kurması, biz kadınların kusursuzluk arayışında çoğu zaman özendirici bir rol oynayabiliyor. Angelina Jolie, Heidi Klum ve Cindy Crawford gibi ünlüleri her nekadar günümüz süper kadınları olarak ilan etsek de hiçbirimiz bu kadınların şuan bulundukları noktaya gelmek için neler yaşadıklarını ve sonu hayal kınklıkları ile biten zorlu ilişkilerden nasıl geçtiklerini düşünmüyoruz. Aynı zamanda yaşam standartları açısından bizden farklı bambaşka bir hayat sürdüklerini ve ekonomik kaygıları olmadığını da unutuveriyoruz.

Ancak zaman zaman bazı örnekler, süper kadın kavramının bir yanılsamadan ibaret olduğunu gözler önüne sererek; rahat bir nefes almamızı sağlıyor. Tıpkı Madonna'nın son zamanlarda yaşadığı düşüşün aslında yıkılan süper kadın imajının bir kanıtı olması gibi...

Çoğunuzun; "Madonna'nın yerinde kesinlikle olmak istemezdim!" dediğini duyar gibiyiz... Ekonomik ve cinsel özgürlüğünü ilan etmiş, güçlü, modern bir kadın olma havali kuran birçok genç kızın bir zamanlar idolü olan Madonna, süper kadın tanımına uyan ünlülerin başında yer alıyordu. Ancak yıkılan evliliği ve son zamanlarda düşüşe geçen müzikal kariyeri; Madonna'nın da hata yapabileceğini ve süper kadın olamayacak kadar gerçek olduğunu hatırlattı bize. Aynı zamanda para, şöhret ya da kariyer için fazla çabalamanın beraberinde duygusal kayıplara ve enkazlara yol açabileceğini de!
 

Denge kurmak önemli?

Biz kadınlar her ne kadar ekonomik özgürlüğün hiçbir şekilde duygusal boşluğun yerini dolduramayacağının farkında olsak da zaman zaman yanılgıya düşebiliyoruz. Bütün hedeflerimizi aynı anda gerçekleştirmek isterken ilişkilerimizi ve hatta kendi kendimizi bile ihmal edebiliyoruz. Tabii ki bir kadının ayakları üzerinde sağlam durması ve parlak bir kariyere sahip olması muhteşem bir şey! Tabii ki ekonomik bağımsızlık bizi birer umutsuz bir ev kadım olmaktan kurtarıyor! Ancak kariyer uğruna özel hayattan bonkörce verilen ekstra ödünler; büyük hayal kırıklıkları ve duygusal tatminsizlik olarak sonradan kapımızı çalabiliyor...

Gerçekleştirilmesi pek kolay olmasa da iş ve özel yaşamı dengelemeye çalışmanın, süper kadın sendromuna karşı geliştirilebilecek en etkili panzehir olduğunu söyleyebiliriz.

Süper kadın olma savaşını kendi kendimizle verdiğimiz için ilk olarak kendimizi nasıl değiştirebileceğimizi düşünmeliyiz. Eğer çalışıp çalışmama tercihini yapabilme lüksümüz varsa; işimiz daha da kolay... Çalışmak bizi mutlu ettiği ve özel hayatımıza zarar vermediği sürece işimizi sürdürmenin ne gibi bir sakıncası olabilir ki? Ancak yaptığımız iş, bütün enerjimizi ve zamanımızı götürüyor; ilişkilerimize ve özel hayatımıza müdahalede bulunuyor, bir de ardında stres ve mutsuzluktan başka bir şey bırakmıyorsa o halde bu işkenceyi sürdürmenin ne anlamı var ki? Şuna emin olun ki hiçbirimizin son sözü "Keşke ofiste daha fazla zaman geçirseydim" olmayacaktır; orası bir gerçek!

Evet, sormamız gereken en önemli soru şu herhalde; "Her şeye rağmen süper kadın olmaya değer mi?"... İnsan Haklan ve Eşitlik Komisyonu'nun son araştırmaları, yüksek pozisyonlardaki kadınların sayısında düşüş yaşandığım ve bunun sebebinin işsizlik değil kadınların kendi tercihi olduğunu gösteriyor. Kadınlar, özel havadarım zora koşan, beraberinde stres ve sabır gerektiren zorlu bir kariyer mücadelesini tercih ettikleri gibi böyle bir yaşam rarzını seçmeyebiliyorlar da... Sonuçta herkesin seçimi kendine ait. Önemli olan ise gerçekçi olmak; hayattan beklentilerini ve önceliklerini en doğru şekilde belirlemek. İstiyorsak ve çabalıyorsak elbette hedeflerimizi gerçekleştirebiliriz ama şunu unutmamalıyız ki sanki elimizde bir sihirli değnek varmışçasına her şeyi aynı anda başarabilmek ancak çizgi romanlar dairi süper kadınlara mahsus!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler