"Beyoğlu Emniyeti'nde güvenlik zafiyeti var"

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü'ndeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin raporu kabul etti. Raporda, Beyoğlu Emniyeti'nde bir yönetim zafiyeti olduğu belirtilerek, "Emniyet Müdürü Yusuf Yüksel'in, insan hakları ihlallerini araştırmak bir yana, komisyona bilgileri, defalarca telefon edilmesi sonucunda gönderdiği'' tespitine yer verildi.

Yayınlanma: 11.06.2009 - 10:59
Abone Ol google-news

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü'ndeki  işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin raporu Başkan Zafer Üskül, Başkanvekili ve MHP Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, AKP Bursa Milletvekili Mehmet Ocaktan, CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve DSP İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş'tan oluşan alt komisyonun hazırladığı raporunu bugün görüşerek, oybirliği ile kabul etti.

Raporda, Mehmet Aras ve oğlu Serhat Aras ile Hakim Adlığ'ın, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğündeki görevli polislerce dövüldükleri iddiasının araştırıldığı belirtildi.
Polisin hukuk devletindeki en önemli görevlerinden birisinin, asayişi sağlamak olduğu vurgulanan raporda, ''Polis, asayişi sağlamak yerine, kendi intikam duygusunu tatmin etmek için asayişi yok etmeye çalışan biri haline gelmemelidir. Kendisine veya arkadaşlarına kötü davranan ve zarar veren birisine karşı bile, nefret dolu birinin polislik yaptığı yerde, ne asayiş ne de güvenlik sağlanabilir. Kolluk personelinin görevi, suçluyu -kime karşı suç işlerse işlesin- cezalandırmak değil, yargılanması için onu etkisiz hale getirmek, yakalamak ve yargı makamlarının önüne çıkarmaktır'' denildi.

Alt komisyonun, İstanbul'daki bazı karakollarda daha önce yaptığı incelemelere ilişkin hazırladığı raporda, işkence ve kötü muamele konusunda işaret edilen sıkıntı ve problemlerin halen devam ettiği kaydedildi.

Komisyonda, polis memurlarının eylemlerinin soruşturulmasında gerekli hız ve özen içinde hareket edilmediği, şiddet eylemlerinin sorumlularının bu şekilde neredeyse ''cezasızlıktan yararlandırıldığı'' kanaat ve endişesine varıldığı ifade edilen raporda, ''Beyoğlu'nda meydana gelen olaylarda, ihlal polisten kaynaklansa da idarece etkin bir soruşturma yapıldığını söylemek mümkün değildir'' görüşüne yer verildi.
 

''Beyoğlu personelince gerçekleştirilmiş olması ihtimal"

Raporda, Mehmet Aras ve oğlu Serhat Aras'ın 30 Ekim 2008 tarihinde, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli polisler tarafından Taksim-Dolapdere arasında darp edildikleri ve polis aracına bindirilerek araçta kötü muamele ve işkenceye tabi tutuldukları iddiası ile ilgili olarak, şu sonuca varıldığı kaydedildi:

''Beyoğlu Belediyesinde görevli çöp kamyonu görevlilerince, müştekilerin belirttiği tarih, saat ve ifadelerle uyumlu bir şekilde olayın teyit edilmesi, müştekilerin beyanlarında yer alan plaka numarasının son iki rakamı 34 olan aracın Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğünde bulunan 86234 plakalı minibüs ile aynı olması ve olay yerinin Beyoğlu sınırları içinde olması, birarada düşünüldüğünde; bu olayın Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü personelince gerçekleştirilmiş olması ihtimalinin diğer ihtimallerden daha yüksek olduğuna kanaat getirilmiştir.''

Hakim Adlığ'ın dövülmesinin de Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünde görevli sivil polislerce gerçekleştirilmiş olması olasılığının yüksek olduğu görüşüne raporda yer verildi.
 

''7 ay geçtiği halde soruşturmalar bitmedi"

Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü personelinin, vatandaşlara davranışında sıkıntı gözlendiği ifade edilen raporda, ''Komisyonumuzda, Mehmet Aras ve oğlu ile Hakim Adlığ'ın dövülme olayları birlikte değerlendirildiğinde; Beyoğlu Emniyet Müdürlüğündeki polislerin, görevli ve yetkili Cumhuriyet savcısının talimatı doğrultusunda kişileri gözaltına almak yerine, hukuka aykırı olarak, şahısları polis araçlarına bindirerek sorguladığı, hatta cezalandırdığı, bu işlemin idari bir pratik haline getirilmeye çalışıldığı endişesi ve kanaati uyanmıştır'' denildi.

İnsan hakkı ihlali olduğu zaman, ihlalin olduğu yerin kaymakamlığınca inceleme başlatılarak, bu incelemenin valilik veya bakanlık oluruyla görevlendirilen bir başka kişiye devredilmesi gerektiği vurgulanan raporda, bu incelemelerin sürüncemede bırakıldığı savunuldu.

Raporda, Mehmet Aras olayından 7 ay, Hakim Adlığ olayından ise 2 ay geçmesine karşın, soruşturmaların bitirilmediği ve - zamanaşımı süreleri düşünüldüğünde - bir cezasızlık durumuyla karşı karşıya kalınabileceği kaydedildi.

''Her iki olayla ilgili yapılan idari soruşturmaların, inceleme tarihine kadarki süre içinde etkin bir şekilde yapıldığını söylemek maalesef mümkün değildir'' ifadelerine yer verilen raporda, bu tür soruşturmaların en geç 3 ayda bitirilmesi gerektiğine işaret edildi.
 

''Müdürden beklenen, personeli gizlemek değildir"

Raporda, şöyle denildi:

''Beyoğlu Emniyetinde, bir yönetim zafiyeti kendini göstermektedir. Emniyet Müdürü Yusuf Yüksel, bölgesinde olan olayları ve insan hakları ihlallerini araştırmak bir yana, olayları bildiren ve bilgi isteyen Komisyonumuza bile, bilgileri ancak Komisyonumuzun veya Komisyon Başkanımızın tekrar tekrar telefon veya yazılarından sonra göndermiştir. Kendi bölgesinde kendi memurlarından kaynaklandığı basında belirtilen olayların, kendi personelince yapılıp yapılmadığını etkili bir biçimde araştırmamış; komisyona verdiği beyanında, yardımcılarına konuyu araştırttığını ancak, hiçbir görevlinin bu olayları kabul etmediğini söylemiştir.

Hiçbir görevlinin bu olayları yapsa bile, kabul etmeyeceği gerçeğini ilk başta Emniyet Müdürü bilmelidir. Çünkü, 'bu olayı ben yaptım' diyen bir polis memuru, 'eziyet veya kötü muamele' suçuyla cezalandırılacak ve meslekten ihraç edilecektir. Görevinin bilincinde olan bir emniyet müdüründen beklenen, bölgesindeki olaylarda gerçeği ortaya çıkarmaktır. Olaylarda fail olabilecek personeli araştırmayarak, gizlemek değildir. Bu durum, hem amiri olduğu Beyoğlu Emniyetindeki tüm personeli zan altında bırakmakta hem de kendisini zor duruma düşürmektedir.''

Raporda, işkence ve kötü muamele iddialarını soruşturan yetkililerin, polis veya güvenlik güçleri mensuplarını sorgulamaktan veya ifadelerini almaktan kaçınmaması ve kurumlarını koruma kaygı ve güdüsüyle hareket etmemesi gerektiği vurgulandı.
Güvenlik güçlerinin büyük çoğunluğunun, görevlerini yerine getirirken insan haklarına saygılı tutum ve davranış içinde olduğu konusunda şüphe bulunmadığı ifade edilen raporda, hukuk kuralları dışında hareket eden ve vatandaşları üzen mensupların ise kurumlarını ve arkadaşlarını sabote ettiği bildirildi. Raporda, ''Hiç kimsenin keyfi tutumuyla toplum nezdinde, kolluk birimlerinin ve devletin töhmet altında bırakılmasına asla izin verilmemelidir'' önerisi ifade edildi.
 

''İşlemler derhal kayıt altına alınmalıdır"

Raporda, şu tespitlere yer verildi: ''AB'ye giriş sürecinde olan ülkemiz, işkence ve kötü muamele iddialarının konuşulduğu ve gündemi işgal ettiği bir konumdan kendisini sıyırmalıdır. Kötü muamelenin önlenmesinde, en önemli düzenlemelerden birisi, kolluğun yapmış olduğu işlemlerin derhal kayıt altına alınmasıdır. Kolluğun her işleminin kayıt altına alındığı bir ortamda, kötü muamele anlamına gelen fiziksel ve psikolojik müdahalelerin yapılması mümkün olmayacaktır. Mümkün olsa bile, failinin tespiti kolay olacaktır. Kolluk personelinin neden olduğu insan hakkı ihlalleri veya iddialarıyla ilgili inceleme ve soruşturmalar, kolluğun mesleki hiyerarşik amirleri yerine, mülki idare amirleri veya İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu müfettişlerince yerine getirilmeli ve bu konuda kolluktan bağımsız bir şikayet mekanizması kurulması için gayret sarf edilmelidir.''
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler