Gıda emperyalizmi boğuyor

Dünyanın en büyük mısır üreticisi ve ihracatçısı ABD mısırın yüzde 25'ini biyoyakıt üretimine ayırıyor. ABD tarım Bakanlığı’nın açıklamalarına göre bu yıl bu oran yüzde 30'a yükselecek. Finans sihirbazı Soros ABD'de yılda 50 milyon ton mısırı biyoyakıta dönüştürecek bir fabrika kuruyor.

Yayınlanma: 26.08.2008 - 14:28
Abone Ol google-news

Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının temel besin kaynağı buğdaydır. Az gelişmiş ülkelerde ise yaygın olarak pirinç tüketiliyor. Bugün dünya stoklarında 124 milyon ton buğday var. Türkiye gibi 7 ülkeyi doyurabilir. Dünyada 77 milyon ton pirinç stoku var. Türkiye gibi 140 ülkeyi doyurabilir. Görüldüğü üzere dünyada üretim yetersizliğinden kaynaklı bir sorun yok.

Fosil yakıtların küresel ısınmanın baş sorumlusu olması dünyayı biyoyakıt üretimine sürüklüyor. Biyoyakıt üretiminin artması gıda üretiminde kullanılacak arazilerin daralması ve gıda fiyatlarının yükselmesi anlamına geliyor. Gıda fiyatlarındaki her yüzde 1’lik artış dünyada 16 milyon kişinin daha açlığa sürüklenmesi anlamına geliyor.

Petrolün alternatifi biyoyakıttaki geleceği gören tarım, şeker, palm yağı, orman ürünleri, petrol ve finans şirketleri hızla bu alana yöneldiler. Biyoyakıt üretim hammaddelerinin ticaretine çok uluslu şirketler (ÇUŞ) hakim. ABD mısır ihracatını sadece 3 ÇUŞ yönetiyor. Küresel mısır tohumu üretimini 3 ÇUŞ elinde bulunduruyor. Cargill, önemli şeker üreticilerinden Brezilya’nın en büyük şeker tüccarıdır. Avrupa’da soya üretiminin yüzde 80’ini 3 ÇUŞ, Brezilya’da yüzde 60’ını 5 ÇUŞ kontrolü altında tutuyor.

Dünyanın en büyük mısır üreticisi ve ihracatçısı ABD mısırın yüzde 25’ini biyoyakıt üretimine ayırıyor. ABD tarım Bakanlığı’nın açıklamalarına göre bu yıl bu oran yüzde 30’a yükselecek. Finans sihirbazı Soros ABD’de yılda 50 milyon ton mısırı biyoyakıta dönüştürecek bir fabrika kuruyor. ABD’nin yılda 53 milyon ton mısır ihracatı olduğu düşünüldüğünde sadece Soros’un fabrikasının tam kapasiteyle çalışması, dünya piyasalarına insan ve hayvan beslenmesi amacıyla mısır verilmemesi anlamına geliyor.

Biyoyakıt üretilen enerji bitkileri (EB) ekimi dünyada hızla yayılıyor. Brezilya Hükümeti ülkesinde 6 milyon hektar (mha) alanda EB ekildiğini belirtilirken, Inter-American Kalkınma Bankası raporlarına göre 120 mha alanda bu bitkiler ekiliyor. Biyoyakıt lobisine göre ise 15 Afrika ülkesinde 379 mha alanda bu bitkiler ekiliyor. Kendi karnını doyuramayan Afrikalı zenginin arabasının deposunu doldurmak için üretim yapıyor. Hindistan Hükümeti 2012 yılına kadar EB ekim alanlarını 14 mha’a genişleteceğini açıkladı. Endonezya’da biyoyakıt üretimi amaçlı yağ palmiyesi üretim alanı 1980’lerin ortalarına kadar 500 bin hektardı, günümüzde 6 mha’a ulaştı, hedef gelecek 20 yılda 20 mha’a ulaşmak. Bu bitkinin Kolombiya’da yetiştirme alanı 2003’de 188 bin hektardı, günümüzde 300 bin hektara ulaştı, birkaç yıl içinde 1 mha’a genişletilmesi hedefleniyor.

Yakın gelecekteki hedefler de dikkate alındığında sadece yukarıda bahsi geçen ülkelerdeki EB ekim alanları 600 mha’a yaklaşmış durumda. Dünyadaki tarım alanı miktarının 3 milyar 200 mha olduğu dikkate alındığında insan gıdası üretim alanlarının hızla küçülmekte olduğu ortaya çıkıyor.

Biyoyakıtların yaygınlaşması aynı zamanda genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin (GDO-Genetiği Değiştirilmiş Organizma) de yaygınlaşması anlamına geliyor. Çokuluslu biyoteknoloji şirketleri GDO’ları insan gıdası olarak yaygınlaştıramıyorlar. İnsanlık gerek biyoçeşitliliği yok edecek, gerekse kendinin ve gelecek nesillerin sağlığını olumsuz etkileyecek GDO’lara karşı tüm gücüyle direniyor. Bu direnci kırabilmek için ise “Siz bilime mi karşısınız?” gibi tuhaf bir söylem geliştirildi. Biz insanlık yararına olan hiçbir bilime karşı değiliz. Ancak, şirketler ve yandaşları para kazansın diye çevre ve tüm insanlık felakete sürüklenemez. Buna da zaten bilim denemez!

Her alanda olduğu gibi gıda alanında da sayısı 10’u geçmeyen ÇUŞ’ler dünyaya egemendir. Dünyada 850 milyon aç insan varken, gıda sadece birkaç kişi için muazzam bir para kazanma aracıdır. ÇUŞ’lerin alt şirketleri ve yüzlerce çeşit ticari markaları, gerçekte gıdayı kimin kontrolü altında tuttuğunu maskelemektedir.

Sadece 2 ÇUŞ, Cargill ve Archer Daniels Midland (AMD) dünya tahıl ticaretinin 2/3’sini kontrolleri altında tutuyorlar. Bu ÇUŞ’ler Dreyfus ve Bunge ile birlikte yağlı tohumlu bitkilerin küresel ticaretini de ellerinde bulunduruyorlar. Cargill, Dreyfus ve Tate and Lyle dünya şeker pazarına hakimler. Sadece 4 ÇUŞ Nestle, Altria, Procter and Gamble, Sara Lee dünya kahve pazarının yüzde 45’ine sahipler. Bu ÇUŞ’ler Cargill, AMD ve Swiss Klaus Jacobs ile birlikte dünya kakao ticaretini de yönetiyorlar. Danone ve Nestle süt ürünleri ve mineral su pazarını ellerinde tutuyorlar. Nestle tüm çiftlik ürünlerinin işlenmesinde Kraft Foods’un da önünde dünyada bir numaradır. Sadece 5 şirket, Chiquita, Dole, Del Monte, Noboa ve Fyffes muz piyasasının yüzde 80’ine sahipler. Sadece 4 şirket, Monsanto, Dupont-Pioneer, Syngenta ve Limagrain küresel tohum pazarının yüzde 42’sini ve küresel tarım ilacı piyasasını ellerinde tutuyorlar. Monsanto tek başına küresel mısır tohumu pazarının yüzde 41’ine, soya tohumu pazarının da yüzde 25’ine sahip. Monsanto 2004 yılında GDO’lu tarım yapılan arazilerin yüzde 88’inin tohumunu sattı. Bu oran GDO’lu mısırda yüzde 97, soyada yüzde 91 ve pamukta yüzde 63,5 oldu.

Petrol fiyatlarının artışı petrol şirketlerinin yüksek kazanç elde etmesini sağlarken, gübrenin hammaddesini de oluşturması nedeniyle gübre fiyatları da hızla yükselmeye başladı. Kuraklık nedeniyle yaşanan verim düşüklüğünü azaltmak amacıyla gübreye olan talep artınca ABD’li Mosaic ve Kanadalı Potash Crop şirketleri Güneydoğu Asyalı üreticilere sattıkları gübre fiyatını yüzde 40 arttırırken, Latin Amerikalılar aynı gübreyi bu şirketlerden yüzde 85 daha pahalıya aldılar. Gübreye Hindistan geçen yıla göre yüzde 130, Çin ise yüzde 227 daha fazla para ödemek zorunda kaldı. Küresel gübre şirketlerinin son bir yıllık kazançlarına baktığımızda ABD’li Mosaic şirketinin yüzde 141, Çin Sinochem şirketinin yüzde 95, Kanadalı Potash Corp şirketinin yüzde 72, Norveçli Yara şirketinin yüzde 44, İsrailli ICL şirketinin yüzde 43 kazançlarını arttırdıklarını görüyoruz.

Petrol ve gübredeki fiyat artışından sonra kazanma sırası gıda sektöründeki ÇUŞ’lere geldi. Bir önceki yıla göre geçen yıl Singapurlu Noble Group yüzde 92, ABD’li AMD yüzde 67, Bunge yüzde 49, Japon Marubeni yüzde 43, ABD’li Cargill yüzde 36, ConAgra yüzde 30 kazançlarını arttırdılar. Bu yılın sadece ilk üç ayında Cargill geçen yılın ilk üç ayına göre kazancını yüzde 86 arttırdı. Bu gelişmeler, tarıma girdi sağlayan ÇUŞ’lerin ardından gıda satan ÇUŞ’lerin de hızlı bir kazanma periyodu içine girdiğini gösteriyor.

Dünyada gıdayı yöneten ÇUŞ sayısı görüldüğü üzere 10’u bulmuyor. Bugün dünyada yeterli gıda olmasına karşın günde 25 bin kişi açlıktan, onbinlerce kişi de beslenme yetersizliğinden kaynaklı hastalıklardan ölüyor. Dünyada açlık var oldukça ÇUŞ’lerin kazancı artıyor. Bu nedenle de kimlerin aç, kimlerin obez olacağına da onlar karar veriyor.

Ahmet Atalık (Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler