Başbakan Yardımcısı Babacan Helsinki'de

Helsinki'de 'Küresel Krizin Avrupa Boyutu' başlıklı Avrupa İş Dünyası Liderleri toplantısına ana konuşmacı olarak katılan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, açık bir ekonomi olarak, küresel ekonomi ve finansal sistemle entegre olan Türkiye'nin krizden ayrıştırılamayacağını söyledi.

Yayınlanma: 04.07.2009 - 11:23
Abone Ol google-news

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin, 2002 yılından bu yana uyguladığı ihtiyatlı mali politikalar ve önemli yapısal reformların küresel krizin Türk ekonomisine etkisini en aza indirmesine yardımcı olduğunu söyledi. Finlandiya'nın başkenti Helsinki'de, ''Küresel Krizin Avrupa Boyutu'' başlıklı Avrupa İş Dünyası Liderleri toplantısına ana konuşmacı olarak katılan Babacan, ''Krizdeki Avrupa'ya Türkiye'den Bakış'' başlıklı bir konuşma yaptı.

Konuşmasında, küresel krizin, birçok gelişmekte olan ülkenin makroekonomik ve finansal istikrarına önemli bir tehdit oluşturduğunu, krizin finans kurumlarını ve dış talebi olumsuz etkilediğini ve gelişmekte olan ekonomilerin ekonomik faaliyetlerinde önemli düşüşe yol açtığını vurgulayan Babacan, ''açık bir ekonomi olarak, küresel ekonomi ve finansal sistemle entegre olan Türkiye'nin krizden ayrıştırılamayacağını'' söyledi.

Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılasının 2008 yılının son çeyreğinden bu yana yıllık bazda düştüğünü ve işsizliğin son bir yıllık dönemde yaklaşık yüzde 4 arttığını belirten Babacan, Türkiye'nin özellikle düşen dış talep ve azalan uluslararası sermaye akışından etkilendiğini ifade etti.

''Ancak, 2002 yılından bu yana uyguladığımız ihtiyatlı mali politikalar ve önemli yapısal reformların, krizin ekonomimize etkisini en aza indirmemize yardımcı olduğunu söyleyebilirim'' diyen Babacan, hükümetinin uyguladığı yapısal reformların, Türk ekonomisinde özel sektörün rolünü artırmayı, finans sektörünün esnekliği ve etkinliğini artırmayı ve sosyal güvenlik sistemini daha sağlam temele oturmayı amaçladığını bildirdi.
 

'Türk bankaları sağlam'

Bu reformların, hiç şüphesiz, Türkiye'nin makroekonomik temellerini güçlendirdiğini vurgulayan Babacan, şöyle devam etti: ''Özellikle bankacılık sektörümüze dış şoklara karşı koruma sağladı. Türk bankacılık sektörü, güçlü sermaye tabanı ve etkin risk yönetimi uygulamalarıyla, oldukça sağlam ve karlı durumda. Ayrıca, bankalarımızın bilançolarında toksik varlıkların olmaması, sektörün zarar yazmakla karşı karşıya kalmasını önledi. Bundan dolayı, Türk bankaları herhangi bir devlet müdahalesi olmaksızın krizi atlattı. Hatta mevduata verdiğimiz güvenceyi değiştirmedik. Mevduata güvence her bankada kişi başına halen yaklaşık 25 bin avro ve bu sadece tasarruf mevduatı için.''

Türk bankalarının güçlü sermaye seviyesi ve likidite yeterlilik oranının, Türkiye'deki kredi piyasalarının normalleşmesini, kendisiyle eş seviyedekilerden önce desteklemesini beklediklerini belirten Babacan, kriz sırasında Türkiye'nin risk primindeki yükselişin birçok gelişmekte olan ülkelerin gerisinde kaldığını kaydetti.
 

Bütçe açığı ve kamu borç stoku

Sağlam mali disiplinin, kamu sektörünün borçlanma ihtiyaçlarını radikal biçimde azaltmasına olanak sağladığını, sonuç olarak kamu borcunun gayrisafi yurt içi hasılasına oranının son 6 yılda yüzde 74'ten yüzde 39'a gerilediğini, bunun Eurostat standartlarına göre hesaplandığını bildiren Babacan, ''Avrupa ekonomilerinin birçoğuyla karşılaştırıldığında, Türkiye, bütçe açığı ve kamu borç stoku seviyeleri bakımından daha iyi bir durumda olacaktır. Uluslararası kuruluşların tahminleri bu görüşü teyit ediyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) geçen hafta açıkladığı rapor, Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında en hızlı düzelecek ülkelerden biri olacağını ifade etti'' şeklinde konuştu.

Türk hükümetinin, iç talebi artırmak amacıyla otomobil, beyaz eşya ve elektronik cihazları kapsayan birkaç kalemde KDV ve ÖTV'yi geçici olarak düşüren bazı önlemler aldığını bildiren Babacan, istihdam piyasasında işverenin üzerindeki finansal ve finansal olmayan yükleri azalttıklarını ve işsizlik sigortası ödemelerinin kapsamını genişlettiklerini söyledi.

Hükümetin kapsamlı yeni bir yatırım teşvik paketi açıkladığını, bu paketin kurumlar vergisini azaltığını, istihdam vergisini düşürdüğünü ve 2010 yılının sonundan önce yatırım yapacaklara hazine arazisi tahsil edilmesini kapsadığını, ayrıca KOBİ'leri destekleyecek yeni kredi garanti mekanizması uygulaması başlattıklarını kaydeden Babacan, Türkiye'nin araştırma ve geliştirme kapasitesini düzeltmek için 2008 yılında bir yasa çıkarıldığını, bu yasayla yerli ve yabancı AR-GE yatırımlarını hızlandırmayı ve teknolojik gelişme için daha uygun bir ortam yaratmayı amaçladıklarını bildirdi.
 

Merkez Bankası'nın faiz kesintileri

Enflasyon oranının düşürülmesi ve enflasyon beklentileriyle paralel olarak Merkez Bankasının gösterge faiz oranını kararlı bir biçimde düşürdüğünü, Kasım 2008'den bu yana 800 baz puana ulaşan bu kesintinin, ekonomik faaliyetteki aşırı oynaklığı azaltmaya yardımcı olduğuna işaret eden Babacan, şöyle konuştu:

''Faiz oranındaki bu kesintilerin yanı sıra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası iç ve döviz piyasalarındaki likidite sıkışıklığını önlemek için gerekli önlemleri almıştır. Buna ilaveten ihracat reeskont kredilerine ilişkin yeni düzenlemeler, küresel finansal sıkıntının şirketlerimiz üzerindeki olumsuz etkisinin azalmasına yardımcı olmuştur. Piyasa faiz oranları şimdi, gerçek anlamda küresel kriz öncesi seviyelerin altında bulunmaktadır.''
 

AB'ye üyelik

Türkiye'nin AB'ye adaylık süreci nedeniyle yapısal reform sürecinin birçok alanda kapsamlı reformların önünü açtığına dikkati çeken Babacan, ''Demokrasimizin kalitesini düzelttik, temel haklar ve özgürlükler alanındaki uygulamalarımızı iyileştirdik ve Türkiye'de hukukun üstünlüğünü güçlendirdik. Birçok şey yaptık. Ancak bu alanda yapılması gereken birçok şey kaldı. Bu özellikle bizim uzun vadeli siyasi istikrarımız için son derece önemli'' dedi.

Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye, daha fazla açık bir toplum oldu. Şimdi, sadece Türkçe değil, aynı zamanda Kürtçe ve Arapça yayın yapan 400'den fazla televizyon kanalımız var. Hepinizin bildiği gibi Kürtçe yayın yapan bir devlet televizyonu kanalı açtık. Televizyon kanallarının sayısındaki artışa paralel, benzer deneyimi radyo kanallarının sayısındaki artışta da yaşadık ve şimdi 1,100'den fazla radyo kanalı var. Buna ek olarak, Türkiye'nin her tarafında ilköğretim okullarında 700 binden fazla bilgisayar dağıttık. Dolayısıyla Türkiye'de her ilköğretim okulunda şimdi bir bilgisayar laboratuvarı ve internet bağlantısı bulunuyor.''

Babacan, hükümetin eğitime büyük önem verdiğini, AK Parti'nin 2002 yılında göreve başlamasından sonra eğitime yönelik kamu harcamalarını aşama aşama artırdığını, 2003 yılından bu yana bütçedeki en büyük harcama kalemini eğitimin oluşturduğunu söyledi.
 

Yabancı sermaye yatırımları

''Türkiye çok büyük yabancı sermaye yatırımı çekti, son 4 yılda yabancı sermaye yatırımları miktarı toplam 70 milyar doları buldu'' diyen Babacan, son 30 yıldaki toplam rakamın ise 20 milyar doların altında kaldığını ifade etti. Türkiye'ye yapılan yabancı sermaye yatırımının dörtte üçünün AB ülkelerinden geldiğini, bunun Türk ekonomisinin gerçekte AB ekonomisiyle bütünleştiğinin açık bir işareti olduğunu vurgulayan Babacan, ''Birçok Avrupalı iş adamları Türkiye'yi sadece muazzam iç piyasası olduğu için değil, aynı zamanda Türkiye'yi bölgesel operasyonlarında bir merkez olarak kullanarak bölgedeki faaliyetlerini genişletmek için seçiyor'' dedi.

Küresel krizin uzun vadeli konuları ele almada herkese bir fırsat sağladığını ifade eden Babacan, şunları söyledi:

''Türkiye'de, krizi hafifletme çabalarına odaklanmamıza rağmen, uzun vadeli vizyon bakışımızı kaybetmiyoruz. Bunu aklımızda tutarak Türkiye'nin makroekonomik temellerini güçlendirecek adımlar atıyoruz. Bu çabalar, Türkiye'nin uzun vadeli büyüme potansiyelini düzeltiyor ve Türkiye'yi yatırımlar için daha çekici yapıyor. Gelecek makroekonomik politikalarımıza rehber olacak orta vadeli ekonomi program üzerindeki çalışmamızı tamamlamak üzereyiz. Bu program, 2010-2012 dönemi için mali hedeflerimizi ve bizim çıkış stratejimizi gösteriyor. Bunu birçok Avrupa ülkesinden önce yapacağız.''
 

Küresel kriz ve Avrupa

Konuşmasında küresel krize ve Avrupa'ya etkilerine de değinen Babacan, küresel kriz nedeniyle, bir zamanlar ''batmak için çok büyük'' olarak karakterize edilen büyük finans kurumlarının iflasına tanıklık edildiğini söyledi.

Krizi iki faktörün artırdığına, bunların krizin yayılmasına ve yıkıcı olmasına yol açtığına işaret eden Babacan, bu faktörlerden birincisinin ekonomilerin ve finansal piyasaların küresel entegrasyonu ve ikinci faktörün ise krizin finansal sistemde kök salması olduğunu ifade etti.
Avrupa ülkelerindeki finansal sistemin küresel finansal piyasalardaki gerginlikten çok kötü etkilendiğini, Avrupalı bankaların ve finans kuruluşlarının milyarlarca dolar zarar yazdığını bildiren Babacan, bu kayıpların bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği üzerinde ciddi baskı yarattığını ve sıkı kredi koşullarına yol açtığını söyledi.

Özellikle Orta ve Doğu Avrupa'da gelişmekte olün ülkelerin krizden kötü etkilendiğine işaret eden Babacan, her ne kadar kriz Atlantik'in öte yakasında başlasa bile, Avro Bölgesi'nde etkisinin bölgenin yapısal özellikleri nedeniyle daha ciddi olacağının göründüğünü belirtti.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler