"2009 yılı tarihe kayıp bir yıl olarak geçecek"

Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısında açıklamalarda bulunan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Gemi sağlam olmadan, geminin yönü, rotası olmadan, geminin içinde ne yaptığınızın önemi yok" dedi. Babacan, konuşmasında 2009 yılı tarihe kayıp bir yıl olarak geçecek ifadesini de kullandı.

Yayınlanma: 13.08.2009 - 08:19
Abone Ol google-news

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın başkanlığındaki Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK), bugün Konya'da toplandı. Toplantıya, Devlet Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün'ün yanı sıra Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu ile merkezi ve yerel kamu idareleri, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ile meslek örgütleri temsilcileri de katıldı.

EKK'da konuşan Devlet Bakanı Babacan, makro ekonomik dengelerin önemine dikkat çekerek, "Biz makro ekonomik dengeleri sağlam tutamazsak, yapılanların hiçbir önemi olmaz. Makro ekonomik dengeleri içinde bulunduğumuz bir gemiye benzetiyorum. Gemi sağlam olmadan, geminin yönü rotası belli olmadan, geminin içinde ne yaptığımızın önemi yok. Önemli olan gemiyi sağlam tutmak. Gürültüyle, gemiyi sallayarak, sarsarak, geminin su olmasına neden olacak adımlarla bu işi götürmek mümkün değil. Kararlı emin adımlarla doğru yolda ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'nin bunu başaracak altyapısı, gücü, kaynağı vardır. Türkiye için en büyük kaynak kendisi, genç nüfusu, suyu, toprağı ve iyi yetişmiş insan gücüdür" dedi.

 

Orta vadeli plan Türkiye'nin çıkış stratejisi olacak

Babacan, Türkiye'nin krizin sebebi olmadığını, krizin kaynağının Türkiye'nin izlediği politikalar olmadığının altını çizdi. Krizin dışarıda olup biten ve dolaylı yollarla Türkiye'yi de etkileyen bir kriz olduğunu söyleyen Babacan, ihracattaki daralma ve dünyadaki ekonomik tablonun Türkiye'de iç tüketimi olumsuz etkilediğini kaydederek, "Türkiye 2009 yılında ekonomik bir daralmayla karşı karşıya kalacak. 2009 her ne kadar kayıp bir yılı olsa da, 2 aydır yoğun bir şekilde 2009, 2010 ve 2011 yılına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede açıklayacağımız Orta Vadeli Program ve beraberinde açıklayacağımız Orta Vadeli Mali Plan, Türkiye'nin çıkış stratejisi olacak. Şunu da söyleyebilirim ki, pek çok ülke ne yapacağını ortaya koyamamışken, Türkiye 2009 sonrasında neler yapacağını açıklayacak. Hedeflerini ortaya koyacak. Bu özellikle öngörülebilirlik açısından son derece önemli olacak. 2010 -2011 yılında pek çok ülke krizin etkilerini aşmaya çalışıyorken, Türkiye çok daha hafif bir borç yükü ve sağlam bir finans sistemiyle krizi atlatacak. Ben bunu iyimserlik havası oluşsun diye söylemiyorum. Avrupa Birliği içerisinde en çabuk toparlanacak ülkelerden biri olarak Türkiye gösteriliyor. Biz şimdiden o günlere hazırlanıp, alt yapısını hazırlıyoruz. Dış Ticaretten Sorumlu Bakanımız Çağlayan, dünyanın en ücra noktalarına gidiyor. Bu dönem yeni pazarlar bulmak için en uygun zaman. Şimdiden kurulacak ilişkiler ve ortaklıklar geleceğin alt yapısını oluşturacak" dedi.

 

Yeni programın temel unsuru istişare

Yeni oluşturulan ekonomik programın altındaki temel unsurlarından birinin istişare olduğunu söyleyen Babacan, mümkün olduğunca herkesi dinleyip, istişare yaptıklarını belirterek, bunun ardından atılacak adımları belirleyip, kararlar aldıklarını ifade etti. Türkiye'nin bölgesel kalkınmışlık farklarının giderilmesi, bölge bölge masaya yatırılması için bugün yapılan EKK'nın önem taşıdığını belirterek, "Ekonomide temel başarının önemli faktörü güvendir. Güven ortamını yitirdiğinizde işler bir o kadar zorlaşıyordur. Ve Hep deniliyor: Kaynak nerede, Türkiye nereden kaynak bulacak? Bu soru 2001'de 2002'de seçimlerden önce soruldu. Şimdi de ara ara soruluyor. Türkiye'de likidite darlığı var. Gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere sermaye çıkışı var. Nasıl olacak bu iş, nasıl toparlanacak. Biz öncelikle Türkiye'de güven ortamını sağlayacağız. Türkiye'yi güven ortamını sağlamlaştıracağız. Kimseyi şaşırtmayacağız. Bugün ne diyorsak, yarın da onu söyleyeceğiz. Alacağımız kararların takipçisi olacak. Açık olacağız. Hiçbir şeyi, kimseden gizlemeyeceğiz. Birlikte çözüm üreteceğiz. Sorunların cesaretle üzerine gitmede kararlı olacağız. Bu zor dönemi aşmadaki en önemli unsur, kararlılık, cesaret ve kimseyi şaşırtmadan öngörülebilir şekilde devam etmek" diye konuştu.

 

"Alınan tedbirler yangını söndürmeye yönelik"

Babacan, dünya ekonomisinin yaklaşık son bir yıldır çok derin bir krizle karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, krizin modern ekonomi tarihinin gördüğü en büyük kriz olduğunu belirtti. Krizin ikinci dünya savaşından sonra ilk defa Türkiye'nin dahil olduğu pek çok ülkedeki ekonominin daralmasını beraberinde getiren bir kriz olduğunu kaydeden Babacan, dünya ekonomisinin ilk defa daralacağı bir dönemi 2009 yılında yaşayacağını ifade etti.

Ekonomideki yavaşlaman tüm dünya ülkelerinde hissedilmesinin çok önemli bir problem olduğunu bildiren Babacan, bu problemin aşılması için tüm dünya ülkelerinde tedbirler alındığını dile getirdi. Pek çok ülkenin bugüne kadar görülmedik tedbirleri ortaya koyduğunu anlatan Babacan, "Maalesef alınan tedbirlerin yangını söndürmeye yönelik tedbirler olduğunu görüyoruz" dedi.

 

"2009 yılı tarihe kayıp bir yıl olarak geçecek"

Babacan, böylesine bir krizin tekrar etmemesi için ya da mevcut zor durumdan normal duruma ulaşılması için neler yapılması gerektiğine bakılmasının zorunluluğuna dikkat çekerek, "Somut projeler ve somut programlar ortaya konulabilmiş değil. Hem hükümetler hem merkez bankaları krizin etkilerini hafifletecek tedbirler ortaya koymaya çalıştılar. Ancak ne yapılırsa yapılsın, 2009 yılı tarihe kayıp bir yıl olarak geçecek" diye konuştu.

 

"Türkiye'yi ihraç pazarlarında yaşanan daralma etkiledi"

Türkiye'nin de içinde bulunduğu G 20 ülkelerine bakıldığında, bütçe açıklarında ve borç stoklarında büyük sorunlar olduğunu belirten Babacan şöyle devam etti:
"2007 yılında G 20'nin bütçe açığının yüzde 1.1 iken, 2009'da yüzde 8.1'e çıktı. Borç stokunda olağanüstü artışlar var. Almanya'da Fransa'da borç stokunda yüzde 80-90 artışlar var. İtalya'da, ABD'de milli gelirden daha fazla kamu borç stokunu görüyoruz. Japonya'da milli gelirin iki katını aşmış bir borç stoku oluştu. Bu ağır borç stoku gelişmiş ülkelerin yıllarca büyümesi, gelişmesi üzerinde olumsuz etkisi olacak. Bu kriz ortamı biraz düzelsin, bu borçları nasıl ödeyeceğiz, kamu açıklarını kapatacağız diye tedbirler almak zorunda kalacaklar. Öte yandan Türkiye'ye dönecek olursak, çok şükür biz finans krizi yaşamadık. Bizim finans sektöründe aldığımız tedbirler ve bankacılık sektöründe getirmiş olduğumuz düzenlemeler, ilgili kuruluşlarımızın tavizsiz tutumu, Türkiye'de finans krizi yaşanmasını önlemiştir. OECD ülkeleri içinde bankacılık sektörüne destek vermek zorunda kalmayan tek ülke Türkiye. OECD'nin bütün ülkelerinde bankaların ayakta kalabilmeleri için kaynaklar kamu bankalarına aktarıldı. Ancak bizi en çok Türkiye'nin ihraç pazarlarında yaşanan daralma etkiledi. Bugün en büyük daralmayı Türkiye'nin en büyük ihraç pazarlarında görüyoruz. Almanya en büyük ihraç pazarımız, arkasından İngiltere, İtalya, Fransa.Avrupa'nın en büyük pazarlarında işsizlik oranları hızla artıyor, tüketim daralıyor. Bizi olumsuz etkileyen tablo bu."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler