"Güneydoğu'da devlet eliyle ekonomik önlemler alınmalı"

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt sorununun çözümü için demokratik açılım kapsamında bugünkü ziyaretlerini TESK'in ardından Memur-Sen'le sürdürdü. Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu ile görüşmesinin ardından açıklama yapan Atalay, Gündoğdu'ya yürüttüğü çalışmayla, buradaki hassasiyetleriyle ve hedefleriyle ilgili bilgi verdiğini, onların da görüşlerini ve desteklerini istediğini açıkladı.

Yayınlanma: 21.08.2009 - 08:56
Abone Ol google-news

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt sorununun çözümü için demokratik açılım kapsamında ziyaretlerini TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken'e yaptığı ziyaretle sürdürdü. Palandöken'le görüşmelerinin ardından konuşan Bakan Atalay, çalışmalarının Türkiye'de herkesin kardeşçe ve huzurla yaşamasının sağlanması yönünde olduğunu bildirdi.

Atalay'ın ardından konuşan TESK Genel Başkanı Palandöken, esnaf ve zanaatkarlar olarak Hükümet'in başlattığı demokratik açılım girişimini "Türkiye'de barış ortamının tesis edilmesine ve kardeşliğin güçlendirilmesine yönelik iyi niyetli bir girişim" olarak değerlendirdiklerini açıkladı.

"Bu ülkenin nabzını en gerçekçi şekilde esnaf ve zanaatkarımız tutmaktadır" diyen Palandöken, "Yapılacak demokratik açılım çalışmaları hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet yapısını bozabilecek, etnik kökenlere dayalı unsurlar içermemelidir" diye konuştu.

Demokratik açılım sürecinde terör örgütünün asla muhatap alınmaması gerektiğini dile getiren Palandöken, şöyle konuştu:
"Türkiye'de var olan terör sorununun askeri tedbirlerle tam olarak çözülemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Terörle mücadeleye ayrılan kaynağın ekonomiye aktarılması halinde bu ülke şimdi olduğu yerden çok daha ilerde, çok daha gelişmiş ve refah içinde olabilirdi. Bu nedenle terörün önlenmesine yönelik olarak gelişecek ekonomik ve sosyal tedbirler demokratik açılımın önemli başlıklarından birini oluşturmalıdır."

Palandöken, kendini farklı etnik kimlikle görenlerin "ayrımcılığa ve etnik milliyetçiliğe dayanmayan kültürel faaliyetlerini" özgürce yerine getirebilmesi gerektiğini vurgulayarak Anayasa'nın 'Resmi dil Türkçedir' ilkesi korunarak okullarda farklı dil derslerinin seçmeli ders olarak verilmesi gerektiğini kaydetti.
 

"Güneydoğu'ya devlet eliyle yatırım yapılmalı"

Geri kalmış bölgelerde devletin öncü rolü üstlenmesi ve ekonomik yatırımların devlet eliyle yapılması halinde ekonomik canlılık ve istihdamın daha kısa sürede sağlanacağına dikkat çeken Palandöken, şunları söyledi:
"Nitekim Sümerbank, Etibank, Pamuk Kurumu, Zirai Donatım Kurumu gibi devlet kurumları ekonomik, sosyal ve toplumsal açıdan faaliyette bulunduğu dönemlerde bu bölgeye önemli hizmetler vermiştir. Bölgede her türlü işsizliğe, kısa-orta-uzun süreli programlarla mesleki eğitim verilmeli, bölgeye yapılacak yatırımların, çalışacak insanların olmasına gayret edilecektir. Geri kalmış bölgelerin en önemli sorunu işsizliktir. İş hayatı ise nitelikli iş gücü bulamadığından şikayetçidir. İyi bir planlamayla bu iki sorunun karşılıklı çözümünü sağlayabilirsek önemli işler yapmış oluruz. Bölgeye özgü özel teşvik sisteminin geliştirilmeli ve verilen teşvikler takip edilmeli. Bölge halkına teşvikler konusunda danışmanlık desteği sağlayan merkezler kurulmalı. Bölgede kalkınma ajanslarının süratli işleri bu açıdan da çok önem taşımaktadır. Bölgenin en önemli geçim kaynağı olan ancak terör yüzünden gerileyen tarım ve hayvancılığın yeniden cazip hale getirilmesi sağlanmalı, ilgili bakanlıklar ve yerel idarelerle modern tarım ve hayvancılık tedbirleri hususunda bölgeye seferberlik başlatılmalı."
 

"Toprak reformu yapılmalı"

Palandöken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kendine has feodal yapısının geri kalmışlığın en önemli nedenlerinden biri olduğunu belirterek "Bu feodal yapıyı kırabilmek için özellikle toprak reformu başarılmalıdır. Toprak reformu köylünün kendi yöresine sahip çıkmasına, vatandaşlık bilincinin güçlenmesine katkı sağlayacaktır" diye konuştu. Palandöken, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geri kalmış illerimizde halka kamu kurumları tarafından verilen hizmetlerin kalitesi mutlaka artırılmalı. Bu bölgeler sürgün yeri olmaktan çıkarılmalı, bölgedeki örgütlü kurumların görevli olan yönetici ve personelinin nitelikli olmasına dikkat edilmeli. Bölgede din adamlarına çok önemli görev düşmektedir. Bölgeye aydın din adamlarının gönderilmesi ve aynı şekilde onlardan yararlanılması sağlanmalıdır. Bölgede nüfus planlaması ve kontrolüyle ilgili çalışmalar artırılmalı, hızlı nüfus artışının önüne mutlaka geçilmelidir. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes terör sorununun sona ermesini istemektedir. Terör bu ülkede yaşayan herkese doğrudan ya da dolaylı yoldan zarar göstermektedir.

Demokratik açılımın çerçevesinde yüzyıllardır bir arada yaşayan, ortak Kurtuluş Savaşı vermiş, yanmış, yıkılmış bir imparatorluk içinde yeni bir devlet ortaya çıkarmış Türkiye Cumhuriyeti halkının birleştiricisi arasındaki dayanışmayı güçlendirici ve bu ülkede yaşayan herkese hitap edecek bir şekilde altı çizilmelidir. Biz esnaf ve zanaatkarlar olarak daha çok demokrasiye, bütün kesimlerin mutabakatının sağlandığı yeni bir Anayasa'ya, baraj sisteminin gözden geçirildiği yeni bir seçim kanununa, daha çok insan haklarına, daha çok eşitliğe, adalete, sosyal bir devletin gereği olan daha iyi eğitim ve sağlık hizmetine, daha çok yatırım ve iş imkanına evet diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını bozabilecek, ülkemizi ayrılma ve bozulmaya götürebilecek etnik kökenlere dayalı federatif çözüm önerilerine de hayır diyoruz."

 

"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimlik olmalı"

Bakan Atalay'ın ardından konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu, demokratik açılım sürecini önemsediklerini, Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyolojik sorunlarının tamamının demokratikleşmeye bağlı olduğuna inandıklarını bildirdi.
"Ekmeği ve özgürlüğü dışlayan, gerektiğinde toplumsal tehdit algısıyla harcanabilir kılan bürokratik engellerden, 10-15 yılda bir milletin haddini bildiren süreçlerden ebediyen kurtulmamız lazım" diyen Gündoğdu, Atatürk'ün "Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir" sözünün Meclis'in bir aksesuarı olarak kalmaması gerektiğini, insanı merkeze alan, özgürlükleri önemseyen, öteki oluşturmayan yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu ifade etti.
 

Memur- Sen'in çözüm için eylem planı

Çözüm için dışarıdan bir model aranmaması gerektiğini kaydeden Gündoğdu, "Milletimizin 1000 yılı aşkın kardeşlik hukuku ortada. Ortak medeniyet ve kültürden besleniyor ve bu medeniyet ve kültürü yaşıyor olmamız önemli bir fırsat. Batın emperyalizmine karşı mücadele ederken de devlet kurarken de ortak hareket etmemiz bir başka fırsat" diye konuştu. Gündoğdu, Bakan Atalay'a da sundukları çözüm planlarını şöyle anlattı:

"-Bu ülkenin ve milletin Kurtuluş Savaşı'nı Milli Egemenlik düsturuyla oluşturduğu TBMM'nin sevk ve idaresinde zaferle sonuçlandırdığı dikkate alınarak demokratikleşme ve alt başlıklarında yer alan sorunların çözümünde TBMM merkez olmalıdır.

-Sivil toplum ve özgür bireye herkesten kuşkulanan değil, herkesi kucaklayan; hakları sınırlayan değil, teminat altına alan; kendini koruyan değil, kendisi koruyan; sorgulayan değil, sorun paylaşan demokratik hukuk devletine ulaşmayı sağlayacak hükümlerle donatılmış yeni bir Anayasa hazırlanmalı ve yürürlüğe konmalıdır. Bu Anayasa'da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı üst kimlik olarak kabul görmelidir.

-Devlete ve kurumlarına güven sorununa kaynaklık eden faili meçhul cinayetler ve kayıp kişiler sorunları mutlaka çözüme kavuşturulmalıdır. İnsan haklarına yönelik sistematik ve kurumsal ihlalleri sona erdirecek bir organizasyon kurulmalı, yargı sistemi ve hukuk kuralları eylemleriyle insan hakları ihlallerinin gerçekleşmesine ve sürmesine sebep olanları en ağır şekilde cezalandıracak kurumsal yapı oluşturulmalıdır.

-Devletin bütün faaliyetlerinde şeffaf ve hesap verebilir olması sağlanarak derin devlet yapılanmasına kapı aralayan hukuki boşluklar mutlaka giderilmelidir.

-Özel veya resmi yayın kuruluşlarının Türkiye'de konuşulan dillerden diledikleri üzerinden yayın yapmasının önündeki hukuki ve sosyolojik engeller kaldırılmalı, başta TRT 6 olmak üzere bu çerçevedeki yayın yapılmasının yasal alt yapısı oluşturularak daha nitelikli yayın yapması sağlanmalıdır.

-Demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı sivil toplum örgütleri çözüm sürecine paydaş yapılmalıdır.

-Terörle mücadele için 400 milyar TL harcandığından hareketle terör tercihine kaynaklık eden bölgeler arası gelişmişlik farklarını ortadan kaldıran ve terörle mücadeleden önce teröre kaynaklık eden sebepleri ortadan kaldırmayı esas alan sosyo-ekonomik tedbirler ile eğitim, kamu idaresi, kamu hizmeti ve ticari ilişkiler eksenli tedbir ve teşvik paketleri uygulamaya konulmalıdır. Bu kapsamda GAP ile DAP hızla tamamlanmalıdır.

-Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde sınır illeri başta olmak üzere sınır illerinin ticaret hacmi mutlaka artırılmalıdır.

-Gençlerin nitelikli işgücü kapsamında değerlendirilmesini sağlayacak meslek edindirme kurslarının sayısı artırılmalı ve bu kursları tamamlayanların istihdamını sağlayacak kamu-özel sektör işbirliği organizasyonlarına zemin hazırlanmalıdır.

-Kamu görevlilerine bölgesel kalkınmışlık düzeyi düşük bölge ve illerde görev almak ve daha uzun süre kalmak noktasında motive edecek ilave mali ve sosyal haklar verilmelidir.

-Terör faaliyetlerinin yoğun şekilde yaşandığı il ve ilçelerin mülki amirleri, güvenlik ve kolluk kuvveti sorumluları, il milli eğitim müdürü, müftü ve bunlar gibi kamu görevlileri halkla iç içe olmak noktasında başta dini ve milli bayramlar olmak üzere her türlü sosyal etkinlik ve faaliyette devletin gücünü değil gülen yüzünü esas alan temsil anlayışla hareket etmelidir.

-2009 ÖSS ve SBS sonuçlarına baktığımızda illerin başarı sıralamasındaki son 10 ilin Doğu ve Güneydoğu illeri olduğu dikkate alınarak eğitimde fırsat ve imkan eşitliğinin gereklerinin bu bölgelerde somut olarak uygulanmasına aracılık edecek acil eylem planları hazırlanarak bu illerin eğitimdeki başarısını artıracak türden değişimlere ivedilikle geçilmelidir.

-Şiddeti araç ve amaç olarak görmedikçe her düşüncenin özgürce dile getirilebildiği düşünce ve kanaat özgürlüğü alanının oluşması mutlaka sağlanmalıdır.

-Bireysel özgürlük alanını genişleterek herkesin ana dilini konuşması, kültürünü yaşaması ve yaşatması hak olarak görülmeli ve bu çerçevede bir toplumsal algı ve kabulün oluşmasına zemin hazırlanmalıdır.

-Türkiye'nin farklı kimlik ve kültürlerin ortak resmi olduğu bilinci oluşturulmalı, kimlik ve kültür farklılıklarının bütünden ayırma ve bütünden ayrılma söylemlerine malzeme yapılmasına asla müsaade edilmemelidir.

-Yazılı ve görsel medya kuruluşlarına farklılıkların kaynaşmaya engel olmadığı bilinci oluşturulacak yayınlarla sürece pozitif katkıda bulunması sağlanmalı, bu katkının sürekliliğini sağlayacak sosyal sorumluluk algısı mutlaka oluşturulmalıdır.

-TBMM'de temsil edilsin ya da edilmesin CHP ve MHP başta olmak üzere bütün siyasi partilerin demokratikleşme ana başlığı altındaki sorunların çözümüne katkı sunmalarını sağlayacak siyasi diyalog süreci işletilmelidir. Bütün siyasi partilerimize de çağrımız; açıklanan, var olan bir şeyi kabul etmek ya da reddetmek siyasetin yapması gereken asli iş değildir, siyasetin yapması gereken asli iş milletten aldığı oyun gereği milletin geleceğini müreffeh hale getirmek için, hem iyileştirmeden pay almak için, hem de riski almak için kendisini ortaya koymalıdır. Milletin sesine kulak vermek olmalıdır.

-Terörün asıl mağduru olan şehit aileleri ile gazilerin önemsendiklerine ve kendilerine değer verildiğine dair idrak oluşturacak şekilde başta terör sorununun çözümü olmak üzere demokratikleşme sürecine katkıda bulunmalarını sağlayacak ara süreçler ve psiko-moral uygulamalar hayata geçirilmelidir. Açık bir şekilde ifade ediyorum altını çizerek: PKK ya da benzer illegal yapılanmalar asla muhatap alınmamalı, şehit ailelerini üzebilecek yaklaşımlardan uzak durulmalı, yeni şehit aileleri oluşturmamak için demokratik adımlar atılmalı, mevcut aileler asla küstürülmemeli."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler