Bir 'dahi'nin 'deli' olarak portresi

Gerçeküstücülük denildiğinde ilk akla gelen, her yaptığı eserle dikkatlari üzerine çeken, deliliğin sınırlarında gezen Dali, ismi en çok telefuz edilen sanatçıların başında geliyor. Otorite figürleriyle arası hiç iyi olmayan sanatçının 270 yapıtı, el yazmaları, fotoğrafları ve çeşitli dökümanları önümüzdeki günlerde Sabancı Müzesi'nde sergilenecek.

Yayınlanma: 07.09.2008 - 09:23
Abone Ol google-news

Resimden şiire, çizgi filmden dekora kadar sanatın pek çok alanında yapıtlarının içeriği ile tam da döneminin insanı olduğunu kanıtlıyor aslında. Onun resimlerinde çağdaş insanın korkuları, hayal gücü ve istekleri somutlaşıyor.

Bir sanatçının başına gelebilecek en kötü şeyin popülerliğinin yaratıcı yeteneğinin, sanatının önüne geçmesidir diyebilir miyiz? Bu soruya cevap olarak Salvador Dali ismini vermek yeterli galiba. Gerçeküstücülük denildiğinde ilk akla gelen, resimleri sanatla ilgisi olsun olmasın hemen herkesin dikkatini çeken ama en önemlisi deliliğin sınırında bir karakter olarak ismi en çok telefuz edilen sanatçıların başında geliyor Dali. Bunda bir kötülük olmadığını düşünebilir bir çoğumuz; ancak Dali gibi özel yeteneğe sahip bir sanatçının birçokları tarafından delidir ne yapsa yeridire indirgenmiş olmasının yapıtlarını gölgede bıraktığı muhakkak...

Böylesi bir durumu, yani yapıtlarının gölgesinde kalmış bir yaşamı değil, yapıtlarını sansasyonlarla büyüttüğü yaşamının arkasına almayı yeğleyen Dalinin de masum olmadığını söylemek gerek. Dali, belki tam da günümüze yakışır bir biçimde sıradışı bir sanatçının yaşamı olarak kurgulamış, projelendirmişti kendini. İspanyanın Figueras kentinde yüzyıl başına rastlayan doğumundan itibaren yaşadıkları bu kurguya hizmet ediyordu adeta. Yeteneği hemen her büyük sanatçı gibi çok küçük yaşta keşfedilmişti! Daha 14 yaşında iken Figuerasdaki tiyatroda sergilenen resimleri eleştirmenlerin beğenisini toplamış; ustalar üzerine yazdıkları ve şiirleri yerel dergilerde yayınlanmıştı. Resim tekniği olarak Akademizme sıkı sıkıya bağlıydı ama hocalarını eleştirmek ve Akademinin huzurunu bozmak gerekçesiyle okuldan önce uzaklaştırılmış, sonra atılmıştı. Bu uzaklaştırma daha sonra Gerçeküstücülerle de yinelenecekti.

Dali, 1929a kadar eski ustaların doğacılığından Kübizme ve de Chirico ile Carranın metafiziksel resimlerine kadar değişik türlerde resimler yapmıştı. 1929’da ünlü yönetmen Bunuel ile gerçekleştirdikleri Endülüs Köpeği (Un Chien Andalou) adlı film iki sanatçıya Parisli Gerçeküstücülerin oluşturduğu topluluğun kapılarını açmış; Dalinin Tristan Tzara, Paul Eluard ve öteki Gerçeküstücülerle tanışmasını ve sanat yaşamının Gerçeküstücü döneminin başlangıcını da sağlamıştı. Film, Pariste gösterildiğinde olay yaratmıştı; Gerçeküstücülerin istençdışı yazmayöntemiyle gerçekleştirilen Endülüs Köpeğinde, her iki sanatçı da fantezilerinde yer alan görüntüleri aktarmıştı. 1926-27 yıllarında dergiler aracılığıyla Gerçeküstücülük ile tanışan Salvador Dali için bu akımı keşfetmek önemli bir dönüm noktasıydı. Artık çağdaş cinsel simgelerle dolu yapıtlar üretmeye başlamıştı. Bu dönemde yaptığı Kan Baldan Tatlıdır (1926) adlı resim ve pantolonuna dışkı bulaşmış bir figürün yer aldığı Hazin Oyun (1926) Barcelonada sergilendiğinde ortalık karışmış ve hatta Paristeki Gerçeküstücülerin bile tepkisini çekmişti.

Gala onun herşeyi oldu

Dalinin yaşamında Gerçeküstücülerle tanışmasının belki de en önemli ayrıntısı ünlü şair Paul Eluardın karısı olan Gala ile yaşam boyu sürecek bir ilişkinin de ilk adımlarına zemin hazırlamış olmasıydı. Bu ilişki öyle ilginçti ki, daha önce hiç bir sanatçının yapmadığı biçimde Dali resimlerini Dali ve Gala olarak imzalamaya başlayacaktı. Gala onun karısı, arkadaşı, modeli, idolü kısaca her şeyiydi. Kimi zaman Milletin Angelusdan dönüştürülmüş bir figür, kimi zaman ise bir tanrıça olarak Dalinin yapıtlarında yer alıyordu. Ölümünden sonra bile Galanın ismini, kendi adıyla birlikte, kurduğu vakfa ve müzeye yok edilmemek üzere yazdırdı.

Dali, yaşamının ve bilinçaltının imgelerini Gerçeküstücülerin otomatizmiyle ve eleştirel paranoya olarak adlandırdığı yöntemiyle tuvaline yerleştirdi. Figureas kenti resimlerinde başroldeydi; çocukluğu ve gençliği de. Psikanalizden, Freudun çalışmalarından esinlenerek düşsel mekânlarda düşlerin yorumunu yaptı. Salvador Dalinin resimlerinde sık sık karşımıza çıkan dolaplar ve çekmeceler Freudun psikanaliz kuramının görsel bir dille aktarımıydı. Freud ile ilk kez 1938 yılında karşılaşan Dali, onun kuramlarını çekmece imgeleri kullanarak anlatmaya çalışıyordu.

Londrada Gerçeküstücülerin açtığı bir sergiye dalgıç kıyafetiyle gelip boğulma tehlikesi geçiren Dali, Timea da kapak oluyordu aynı yıllarda. Ve tabii önlemez yükselişi ve popülaritesi çoktan başlamıştı. Dalinin kurumlarla olduğu kadar otorite figürleri ile de hiç bir zaman arası iyi olmadı. Akademiden atılması gibi, Gerçeküstücülerin babası sayılan Andre Breton ile de Hitler üzerine yaptığı açıklamalardan çok önce ilişkileri bozulmaya başlamıştı. Hatta günlüklerinde Beni dünyaya getiren babaya karşı vicdani kaygılarım yokken yeni babam Bretona neden olsundu ki? diyordu.

Yeteneği kadar günümüzün moda tabiriyle hikayesiolan ve sansasyonyaratmayı en az sanatı kadar başarıyla gerçekleştiren bir sanatçıydı Dali. Kendine hem deli, hem de dahi sıfatını yapıştıracak kadar açıkyürekliydi; aynı zamanda da narsist. Daliye göre kendisine Salvador (İspanyolca el Salvador kurtarıcı anlamına geliyor) adının verilmesi bile bir rastlantı değildi; resim sanatını; soyut resim, Akademik Gerçeküstücülük, Dadacılık ve bütün öteki karmaşacılıkların yarattığı ölüm tehlikesinden kurtarması alnında yazılıydı...

Resimden şiire, çizgi filmden dekora kadar sanatın pek çok alanında yapıt üreten Dali, kişiliği ve yapıtlarının içeriği ile tam da döneminin insanı olduğunu kanıtlıyor aslında. Onun resimlerinde çağdaş insanın korkuları, hayal gücü ve istekleri somutlaşıyor adeta. Bilimsel buluşlara olan ilgisi ve araştırmacı kişiliğine karşın resim tekniği klasiktirDalinin; geleneği devam ettirmiştir. Dali, yaşamı boyunca kusursuzluğu aramış, idealineski ustaların yapıtlarında olduğunu her fırsatta dile getirmiştir.

Sabancı Müzesi'nde

Salvador Dalinin popülaritesi önümüzdeki günlerde İstanbul Sakıp Sabancı Müzesinin de dolup taşmasına neden olacağa benziyor. 20 Eylülde açılacak olan Dali sergisinin de tıpkı Picassoda olduğu gibi geniş kitlelerce seyredileceğini kestirmek zor değil. Bir retrospektif niteliği taşıyacak olan bu sergide yağlıboya tablolar, çizimler ve grafiklerden oluşan 270 yapıtın yanı sıra, el yazmaları, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar yer alacak. Küratörülüğünü Montse Aguer Teixidorun yaptığı sergi ile ilgili ilginç bir nokta ise Gala-Salvador Dalí Vakfı koleksiyonuna ait olan bu yapıtların, vakıf dışında gerçekleştirilen en büyük geçici sergi olması.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler