'Çıkış stratejisinin zamanı değil'

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, çıkış stratejisini uygulama zamanının gelmediğini, çıkış stratejisi için hazırlanmak gerekse de henüz uygulama zamanının gelmediğini belirterek, ''Bazıları bunu çok erken yapmak istiyorsa, bu durum hakikaten toparlanmaya zarar verebilir'' dedi.

Yayınlanma: 02.10.2009 - 08:58
Abone Ol google-news

IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları kapsamında düzenlediği basın toplantısında Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Dominique Strauss-Kahn, konuşmasına, Asya'da yaşanan felaketten zarar gören Vietnam, Filipinler gibi ülkelerin halklarına geçmiş olsun dileklerini ileterek başladı. ''Küresel ekonomi sanki köşeyi dönmüş gibi'' diyen, Kahn, yükselen işsizlik ve bunun yaratacağı sorunlara ilişkin olarak hala kaygı duyduğunu belirterek, büyümenin arttığını, bunun iyi bir haber olduğunu hala ancak hala işsizliğin önümüzdeki aylar boyunca artmaya devam edeceğini, bunun da toparlanma programlarına zarar verdiğini anlattı.

Kahn, şöyle devam etti: ''Her ne kadar senaryolarımıza göre 2010 yılı, küresel açıdan büyümenin artacağı bir yıl olsa da, bir takım riskler var. Bu risklerin de altını çizmemiz gerekiyor. Birincisi, çok erken bir çekilme... Gerek parasal gerek mali açıdan yapılanlarda bir durgunluk olması tehlikesi... Mali açıdan IMF'nin önerileriyle bir takım yatırımlar yapıldı fakat şimdi çıkış stratejisini uygulama zamanı değil. Tabii bunu düşünmek lazım, çıkış stratejisini hazırlamamız gerekiyor ama henüz uygulama zamanı gelmemiştir. Bazıları bunu çok erken yapmak istiyorsa, bu durum hakikaten toparlanmaya zarar verebilir.''

Böyle bir durumu beklemediğini, yaptıkları toplantılarda maliye bakanlarının da kendilerine katıldığını ve bunun zamanının gelmediğini söylediğini aktaran Kahn, yine de bir riskin mevcut olduğunu vurguladı. Kahn, finansal sektörün toparlanmasının önemine de işaret ederek, buradaki sorunların toparlanmaya zarar verebileceğinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini kaydetti. Bazı riskler olsa da, bunların kontrol altında tutulabileceğini ve 6 ay öncesine göre farklı bir durumda bulunulduğunu ifade eden Kahn, ''Bu yıllık toplantımızın küresel yönetişimle ilgili çok önemli bir zamanda gerçekleştiğini söylemek istiyorum. Aynı zamanda, aynı hedeflere doğru yönlenen, aynı politikaları uygulayan ve çok taraflı kurumların tavsiyelerini bu kadar birlikte uyulduğu başka bir zaman yaşamadık geçmişte.''

 

'G-20 zirvesinde çok önemli kararlar alındı'

Kahn, Pittsburgh'da geçen ay yapılan G-20 zirvesinde ekonomik ve finansal konularda çok önemli kararlar alındığını belirterek, İstanbul'da yapılacak toplantılarda alınan bu kararların uygulamaya konulması konularının görüşüleceğini söyledi. IMF olarak amaçlarının kriz sonrası finansal düzeni biçimlendirmek olduğunu ifade eden Kahn, bu konuda bir takım prensipleri olduğu, bunlardan birinin uluslararası alanda sürdürülebilir bir işbirliği politikası olduğunu bildirdi.

G-20 zirvesinde alınan kararlardan birinin de ülkelerin IMF'deki kotalarının artırılması kararı olduğunu belirten Kahn, alınan bu kararın çok önemli bir reform olduğunu, böylelikle ülkelerin IMF'deki ağırlıklarının artacağına ve daha iyi bir şekilde temsil edileceğine işaret etti. Ekonomik alanda işbirliğinin devamının önemi üzerinde duran Kahn, G-20 zirvesinde küresel düzeyde finansal istikrarı sağlamak ve düzenlemek için alınan kararlar üzerinde durdu.

Sanayileşmiş 7 ülkenin oluşturduğu G-7 grubunu ''merhum'' olarak niteleyen Kahn, G-7'nin sanayileşmiş yedi ülkeyi bir araya getirdiği için diğer sanayileşmiş ülkeleri ''dışladığını'' ve bu grubun aldığı kararları izlemek gibi bir işlevinin bulunmadığını bildirdi. G-20 ile söz konusu durumların değiştiğini kriz sonrasında değişen koşullara uygulanacak metotların izleneceğini ifade eden Kahn, bu çerçevede finansal sektöre yönelik düzenlemelerin çok önemli olduğunu kaydetti. Küresel kriz ardından yaşanacak büyümenin tekrar eski seviyesine ulaşmasının zaman alacağını bildiren Kahn, küresel düzeyde büyük dengesizliklerin olduğunu, bazı ülkelerin büyük rezervlere sahip iken bazı ülkelerin yeterli rezervi olmadığını söyledi.

Asya kıtasında 1990'lı yılların son döneminde yaşanan ekonomik kriz ardından birçok ülkenin ihtiyat akçesi olarak yüksek düzeyde rezerv tuttuğunu hatırlatan Kahn, G-20 zirvesinde alınan bir kararla bu ihtiyat akçelerinin bir havuzda toplanacağını belirtti. IMF olarak kredi alan ülkelere yönelik inandırıcılığın nasıl sağlanabileceği üzerinde çalıştıklarını anlatan Kahn, IMF'nin G-20 zirvesi sonucunda yüklendiği pozisyonun yeni olmadığını, 60 yıl önce kurulurken de aynı düşünceler içinde olduklarını söyledi.

IMF'nin tekrar 60 yıl önceki kuruluş felsefesine yönelmek istediğini belirten Kahn, ekonomik istikrarsızlıkların, finansal krizlerin sosyal sorunları tetiklediğini, demokrasiyi tehlikeye düşürdüğünü, savaşlara yol açtığını kaydederek barış için ekonomik ve finansal istikrarın sağlanması gerektiğini söyledi. Kahn, konuşmasını İstanbul'daki bu toplantının IMF'nin yeni bir başlangıç yapması için olanak sağlayacağını umduğunu kaydetti.

 

'IMF'nin varlık nedeni bu...'

Bir gazetecinin ''Sırbistan gibi IMF ile stand-by programı olan küçük ülkeler var. Onlara tavsiyeleriniz var mı?'' şeklindeki sorusu üzerine Strauss-Kahn, çok sayıda tavsiyesi olduğunu söyledi. Strauss-Kahn, ''IMF'nin varlık nedeni de bu... Sırbistan'da hükümetle çok yakından çalışıyoruz. Burada durumu iyileştirebildiğimize inanıyorum'' dedi.

Sırbistan için geçerli olan durumun başka ülkeler için de geçerli olduğunu, özellikle Orta Avrupa'ya baktıklarında bir çok ülkede farklı farklı programlar uygulandığını gördüklerini belirten Strauss-Kahn, ''Tabii ki bu ülkelerin hepsi birbirinden farklı. Ekonomik durumları siyasi geçmişleri farklı ama hepsinin IMF ile ilişkileri var. Artık herkese aynı çözüm geçerlidir, bir program her yerde uygulanabilir diye düşünmüyoruz. Özellikle ülkenin durumuna göre bir şey yapmaya çalışıyoruz. Tabii ki esnek olmamız gerekiyor ve farklı kültürlere göre programlarımızı uyumlaştırmamız gerekiyor'' dedi.

Ancak bazı sabit konular da bulunduğuna işaret eden Strauss-Kahn, çok büyük bir mali açık söz konusu olabildiğini, söz konusu açığın da bir şekilde azaltılması gerektiğini ifade ederek, ''Biz bir yandan maliyede istikrarın devam etmesini istiyoruz. Çıkış stratejilerini yavaş yavaş kullanmasını istiyoruz ama aynı zamanda bazı ülkelerde de devletle bir arada oturup konuşarak bir yol belirlememiz, çözüm belirlememiz gerekiyor. Belirli bir zaman dilimi içinde sürdürülebilir bir maddi duruma ulaşmamız gerekiyor'' diye konuştu.

''Arjantin'in 4. bölümü gerçekleştirmeyi reddetmiş olmasının G-20'nin kendi üstüne aldığı sorumluluğu reddetmesi anlamına gelmiyor mu?'' sorusuna karşılık da Strauss-Kahn, ''Arjantin'in 4. maddeyi kullanmayacağını nereden biliyorsunuz? Maliye Bakanınız ile Cumhurbaşkanınız ile daha yeni görüştüm. Benim gördüğüm kadarıyla gayet olumlu adımlar atılıyor. Ümidim, yakın dönemde ilişkilerimiz normal rayına oturacak'' şeklinde konuştu.
 

'Fransız öğrencilere oranla kibar'

Ayakkabılı protestoya ilişkin bir soruya karşılık Strauss-Kahn, ''Bence o kadar ilginç değil ama ben bir üniversite profesörüyüm. Bazı öğrencilerin protesto yapmasına alışığım ve bana sorarsanız Türk öğrenci Fransız öğrencilere göre çok daha kibar, en azından toplantıyı sonuna kadar bekledi sonra davrandı, baştan değil'' dedi. Strauss-Kahn, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın ''IMF yıllık toplantıları boyunca IMF ile program konusunda kesinlikle görüşme olmayacak'' yönünde açıklamalarının hatırlatılması üzerine de, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın haklı olduğunu söyledi. IMF Başkanı Strauss-Kahn, ''Ali Babacan haklı. Türk yetkililerle uzun süredir görüşme halindeyiz ve karşılıklı olarak bu tartışmayı yıllık toplantılar sırasında sürdürmenin doğru olmadığına karar verdik. Dolayısıyla görüşmelerimiz toplantıdan sonra devam edecek'' dedi.
 

'IMF bir tür kooperatif olarak düşünülebilir'

IMF'nin bir tür kooperatif olarak düşünülebileceğini söyleyen Strauss-Kahn, şunları kaydetti: ''İnsanlar görüşmek istemezlerse IMF görüşmez. İhtiyaç duyulduğunda biz devreye gireriz. Yani işbirliğine dayalıdır. Karşılıklı istek olduğunda görüşülür. Her ne kadar biz eski bankacılar olsak da biz müşteri aramayız. Dolayısıyla Türk ekonomisi oldukça iyi gidiyor. Küresel ekonomi iyi değil ama Türk ekonomisi şu ana kadar iyi gidiyor. Bana sorarsanız son yaptıkları açıklamalar da Türkiye'nin doğru yolda olduğunu gösteriyor. Ben ümitliyim gelecekte göreceğiz. Eğer Türkiye herhangi bir şekilde mali desteğe ihtiyaç duyarsa teknik desteği zaten veriyoruz onu vermeye devam edeceğiz ancak bunun dışında bir mali destek ihtiyaç olursa ancak o zaman ama bunu da acele ettirmeye hiç gerek yok. Hiç şüphesiz Yıllık toplantının gündemini yıllık toplantıya ayırmak, ikili ilişkilerle boğmamakta fayda var.''

 

'Afrika ülkeleri krizin masum mağdurları'

Strauss-Kahn, Liberya'dan gelen bir gazetecinin, Güney Afrika'daki işsizlik ve para birimlerinin güçlendirilmesi konusundaki sorunlara IMF'nin nasıl yardım edebileceğine ilişkin sorusuna yanıt verirken ''Liberya dahil çeşitli Afrika ülkelerinin bir bakıma krizin masum mağdurları olduğunu görüyoruz. Büyümedeki azalma bu ülkeleri de etkiledi'' dedi.

Strauss-Kahn, krizin Güney Afrika ülkelerinde ihracatı, ülkeye giren işçi dövizlerini etkilediğini belirterek, şöyle konuştu: ''Bu ülkelere yardım etmek için 3 yöntem var. Birincisi bize başvuran olursa politika konusunda tavsiyede bulunabiliriz. İkincisi büyük miktarda yardım, 'özel çekme' hakları veriyoruz. Bu özel çekme hakları da ülkelerin rezervlerini artırmalarını sağlıyor. Üçüncüsü, söz konusu ülkelerin finansal durumlarını güçlendirmeye çalışıyoruz. Mesela, Liberya'da borçların affı söz konusu oldu. Özellikle G20'nin Nisan ayındaki toplantı talebi sonrasında biz yeni bir kredi imkanı yarattık. Sıfır faizli kredi kullandırdık. Geçmişte hiç böyle bir uygulamamız olmamıştı. Bu konuda esnek davranmamız istendi. Biz de esnek davrandık. Önümüzdeki 2 yıl boyunca düşük gelirli ülkelere 8 milyar dolarlık krediyi ''sıfır'' faizle vereceğiz. 2014'ün sonuna kadar bu miktar toplam toplam 17 milyara çıkacak. Düşük gelirli ülkelere 2009 yılında vereceğimiz toplam borç miktarı 2008'in tam 4 katı olacak.''

Strauss-Kahn, G20'nin büyüme çerçevesi izlemesinin IMF'nin görevlerini ve döviz kurlarını nasıl etkileyeceği yönündeki bir soruyu yanıtlayarak, son G20 toplantısında işbirliği ruhunun sadece destek paketi için geçerli olmadığını, aynı zamanda bu toplantıda dengesizliklerden bahsederken aynı ruhun ortaya çıktığını söyledi. G20 toplantısında kolektif sorunları çözme iradesinin çok güçlü olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Kahn, bu işin kolay olacağı anlamına gelmediğini, çıkar çatışmalarının olmayacağı anlamına gelmediğini ve sorunların hep bir arada çözülmesi gerektiğini bildirdi.

Strauss-Kahn, geçmişte yaşananların ve ülkeler arasındaki sınırların artık çok daha karmaşık olduğunun herkesin farkında olduğunu dile getirerek, döviz sorununun küresel dengesizliklere ve rezerv sorunlarına neden olduğunu kaydetti. ''Döviz konusunu diğer sorunlardan bağımsız olarak düşünmeliyiz'' diyen IMF Başkanı, küresel büyüme, denetim, izlenim ve kambiyo sorunlarının ele alınması gerektiğini bildirdi. Strauss-Kahn, bazı dövizlerin gereğinden düşük değerlendirildiğine inandıklarını belirtti.

Bir gazetecinin, ''Son 50 yıla baktığımızda IMF'nin hiçbir zaman en büyük üyesini disiplin altına alamadığını görüyoruz. Sizce bu konuda bir değişiklik olacak mı? Ya da değişebilmesi için ABD'nin veto gücünü değiştirmesi mi gerekecek?'' sorusunu yanıtlayan Strauss-Kahn, şunları kaydetti: ''IMF'nin 65 yılına baktığınızda doğru haklısınız ancak, son 65 haftasına baktığınızda durum farklı. Bizden tek istenen şey doğru olmak, doğruyu söylemek, ifade etmek. Biz bir ülke değiliz, bizim ordumuz yok. Hukuki yasal kurallarla başkalarına bir şey yaptırabilecek durumda değiliz. Herhangi bir uygun bulduğumuz politikayı yürürlüğe sokacak gücümüz yok. Bizim tek bir silahımız var. Bu da doğru olmak, haklı olmak ve ülkeleri bizim söylediklerimiz konusunda ikna etmek."

Dominique Strauss-Kahn, ''Piyasalardaki spekülasyonların daha sakin hale getirilmesi için vergi toplanarak Dünya Bankası'nın kalkınma faaliyetlerinde kullanılması mümkün olabilir mi?'' sorusu üzerine de, bu fikrin 1970'li yılların ilk başlarında ortaya çıktığını söyledi. Strauss-Kahn, G20'ye de bu konuda bir rapor hazırlayacaklarını belirterek, finans dünyasının özel bir vergi oluşturmasının çok çalışılması gereken bir konu olduğunu bildirdi.

Aynı soruyu değerlendiren John Lipsky ise, tasarruf sigortasının bir cins banka vergisiyle karşılanması gerektiğine inandıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: ''Bu konuyu finansal sistemi düşünerek ele almamız gerekiyor. Riskleri önleme konusunda maliyetleri nasıl karşılamamız gerekiyor? Özellikle finansal sistemin üzerinde bir yük oluşturmak gerekiyor mu? Gerekiyorsa bunu nasıl yapabiliriz? Sistemi nasıl etkin kurabiliriz?'' diye düşünmemiz gerekiyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler