Ege'de tatilin bitmeyen rotası: Muğla

Birçok uygarlığa "ev sahipliği" yapmış, sahil uzunluğu İspanya'dan fazla olan kenttir Muğla... Bu kenti duyunca aklınıza ilk olarak Bodrum, Marmaris, Fethiye geldi değil mi? Ancak size kırsal Muğla'yı öneriyoruz. Ege'nin güneyinde yer alan insanları ve havasıyla sıcak kent, kıyısal ve kırsal olarak ikiye ayrılıyor. Kırsal Muğla, klasik deniz kum güneş tatilinden farklı olarak "kültür"ü öne çıkararak tatilcileri kendisine çağırıyor.

Yayınlanma: 11.09.2008 - 06:32
Abone Ol google-news

Kırsal Muğla daha fazla ünlenmeden, kente giderek merkezdeki korunabilen tarih ve kültür mozaiğini yaşamanızı öneriyoruz.

Karayolları ikinci bölge sınırında olan Muğla’ya, Aydın Antalya yoluna iki kilometre uzaklıktaki bağlantı yolu aracılığıyla ulaşım sağlanıyor. Karayolu açısından Muğla’nın en uzak komşusu Burdur olurken, Aydın 99 kilometreyle kentin en yakın komşusu durumunda. Muğla’da demiryolu ulaşımı bulunmuyor. Ankara-Denizli yönünden Bodrum’a; İstanbul-İzmir yönünden Marmaris, Datça, Köyceğiz, Dalyan ve Fethiye’ye ulaşmak için Muğla’dan geçmek gerekiyor. Şehirlerarası ulaşım özel otobüs firmaları tarafından sağlanırken, kent içi ulaşımda belediye tarafından işletilen toplu taşıma araçları ve özel halk minibüsleriyle sağlanıyor. Kente havayoluyla gelmek isteyenler ise Milas ve Dalaman havalimanlarını kullanabilirler.

Sizlere özellikle kent merkezinden bahsetmek istiyorum ancak denizi ve güneşiyle ünlü ilçelerini de es geçmek olmaz. Özellikle Bodrum, Fethiye, Marmaris, Göcek, Datça, Muğla’nın tatil alanında “ün” yapmış ilçeleri olarak göze çarpıyor. Ancak hepsine ulaşmak için de kentin merkezinden geçmeniz gerekiyor. Bu nedenle deniz turizmi için gelenler de sözünü ettiğimiz kültür turizmi yaşayarak tatillerine devam etmeleri en akıllıcası olacaktır.

Sahil uzunluğu bakımından İspanya’yı bile geride bırakıyor Muğla... Nasıl mı? Girintili çıkıntılı sahilinin uzunluğu bin 124 kilometre, buna karşın İspanya’nın tüm sahillerinin toplam uzunluğu 800 kilometre.

Kentin merkezindeki evleri, bu evlerin üzerindeki bacaları, kuzulu kapıları, yöreye özgü yiyecekleri, yaylaları ve aslına uygun olarak restore edilen ve edilmeye devam eden yapılarıyla geçmişe dönük yolculuk yaparak, bu zamanları solumak isteyenlerin adresinin de Muğla merkez olduğunu söylemekte yarar var. Özelliğini koruyan Muğla evlerinde konaklamak ve Karabağlar yaylasında anıt ağaçların altında Muğla yöresine ait büryan ve kavurmayı, bazlama eşliğinde yemek sanırım diğer tatil seçeneklerini kafanızdan atmanıza yardımcı olacaktır.

Ege Denizi ve Akdeniz köşesindeki bölge, tarihte Karya, Mısır, İskit, Asur, Pers, Rum, Helen, Roma, Bizans, Menteşoğulları Beyliği’ne ev sahipliği yapmış. Kent genelinde 200 ören yeri bulunuyor. Yıllarca tatilcilerin önünden sadece geçtiği Muğla, içinde barındırdığı hazineyi yakın zamanda keşfedileceğe benziyor. Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün de, merkezin turizm anlamında kıyı bölgeleriyle gelirini artırmak için mücadele ettiklerini söylüyor. “Sadece denizimi değil kültürümüzü de turizmin içine sokmak zorundayız” diyen Gürün, “Geçmişe ait dokuların ve değerlerin korunarak günümüzde yaşatılması için çalışıyoruz. Düşünce olarak çağdaş bir kent, insanlarının kültürlerinde sevgi ve hoşgörü var. Kavganın en az olduğu bu kenti korumamız ve örneklememiz gerekiyor. Bunun için öncelikle yerli turistin denizimizin yanında kentin merkezindeki kültürümüzü de içine girerek yaşamasını istiyoruz” diyor.

Muğla kent merkezi, Asar dağı eteklerinden başlayarak Muğla Ovası’na dek uzanıyor. Kent Karadağ, Kızıldağ, Asar ve Hamursuz dağlarıyla çevrelenmiş. 1080 yılında Selçuklular tarafından ele geçirilen kent, 1096’da Bizanslıların olmuş. 1284 yılında Menteşoğulları beyliğine tarafından geri alınan kent, 1390’da Osmanlıların eline geçmiş. Osmanlı döneminde Saburhane olarak bilinen Muğla da, Rumlar ve Türkler dostça yaşadıkları biliniyor. Şimdi de Saburhane Meydanı, Türkiye’nin en ilginç meydanlarından birini oluşturuyor. 1924 yılında Rumların kenti terk etmeleriyle sonuçlanan mübadelenin ardından kentin eski havası kaybettiği söylenir. Rumlarla ve Türklerin oluşturduğu mimari şimdilerde belediyenin de destekleriyle restorasyonlarla yaşama döndürülüyor. Kentte 4 bin 400 dolayında korumakta olan yapı yer alıyor. Bunlardan 400’ü ise tescilli...

Kent merkezi çok sayıda sivil mimarlık örneğine sahiptir. Şimdilerde kentlerin böyle bir özgün tarzı olmadığını göz önüne alırsanız, restore edilen evleri görünce etkilenebilirsiniz. Kentteki turunuza öncelikle Cumhuriyet Meydanı’ndan başlayabilirsiniz. Hemen kuzeyde, Kurşunlu Camisi’nin yanında yer alan Yağcılar Hanı ve yanındaki Arasta, geleneksel Muğla yapısının en yakından olarak görebileceğiniz alanların başında geliyor. Arasta şadırvanının çevresindeki yöresel lokantalar ise iz bırakmak için Muğla’nın geleneksel yemekleriyle sizleri karşılayacaktır. Yemeğinizi buradan yedikten sonra Muğla Belediyesi tarafından restore edilen sizleri 250 yıl geriye götürecek Muğla mimarisinin özgün örneğini taşıyan Özbekler Evi’nde çay ve kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Bu evin yanında da dikkatinizi çekecek iki yapı da bulunuyor. Hemen hemen her kentte yer alan saat kulesi, Muğla’da da yer alıyor. 1895 yılında Rum usta Fulvari tarafından yapılmış olan kule, kentin arasında tüm heybetiyle durmaya devam ediyor. Muğla merkezde tarihi camilerde görülmeye değer yerler arasında yer alıyor. Kurşunlu, Şahidi, Şeyh camileri kentin merkezinde bulunuyor. Osmanlı yapıtları olan Yarımhan, Yağcılar Hanı, Konakaltı Han da görülmeye değer alanların başında geliyor. Yenilenmiş ve halen kullanılmakta olan Yağcılar Hanı, turistlerce sık sık uğranılan alanların başında geliyor. 1334 yılında inşa edilen Vakıflar Hamamı da, turistlerin ilgisini çeken yapıtlar arasında yer alıyor.

Saburhane Meydanı

Arasta bölgesindeki gezinizin ardından sizi Saburhane turuna davet ediyoruz. Burası bir çok insana göre “Türkiye’nin en güzel meydanı” olarak anılıyor. Geçmişten kalma dar sokaklar, taş yollar, özgün mimari sizi yüzlerce yıl öncesine götürüyor. Muğla’nın kendine özgü bacaları da bu bölgede yan yana görmek mümkün. Kentin simgesi haline gelen bu bacalar, kırmızı kiremitlerle çok hoş bir armoni oluşturuyor. Muğla ikliminin rüzgarlı ve yağışlı olması bacaların oluşumunda önemli etkiye sahip gibi görünüyor. Yağışlar Muğla halkını, baca yapımında “üzeri kapalı” içeri yağmur girmeyecek bir çözüme götürmüş. Muğla ikliminin bir başka özelliği de rüzgarın ağırlıklı olarak belli bir yönden değil, yıl boyunca değişik yönlerden esmesi. Bu durum, baca üstündeki örtünün her yönden esebilecek rüzgara karşı açık olması zorunluluğunu getirmiş. Bu nedenle kiremitle kurulan köprü dört tarafa açık delik bırakan bir tarzda biçimlenmiş. Akşamüzeri yapacağınız gezintiler bacaların gölgeleriyle oluşturduğu uyumu görmeniz için uygun olacaktır

Asar eteklerinden aşağıya doğru kıvrıla kıvrıla inen ve pek çok yerde birbirlerine yatay olarak bağlanan sokaklar bulunuyor. Genelde dar olan bu sokaklar, bir çok yerde iki metrenin altına düşüyor.

Muğla evleri

Genelde iyi korunan Muğla evleri, kent merkezinin turizm için en önemli kozu olduğu görülüyor. Geleneksel mimariden esinlenmiş yeni yapıların da Muğla bölgesinde diğer bölgelere oranla daha az inşa edildiği de söylenebilir. Kent merkezinde özellikle Hisar dağı eteklerine doğru yoğunlaşan eski Muğla evleri, Karabağlar Yaylası’ndaki Karabağlar mahallesi ve Yılanlı Dağı yamacındaki Düğerek mahallesi evleri ile bir bütün oluşturuyor.

“Hayat” olarak adlandırılan açık ön sofalar, kuzulu kapı olarak adlandırılan avlu girişleri, ocaklar, bacalar, uzun ve geniş saçaklar, tavan süslemeleri, ahşap süslemeli verandalar, duvarlara gömülmüş dolap biçimli banyolar Muğla evlerinin tipik özellikleri arasında yer alıyor.

Genel özellikleri, bütün Türk evlerinde olduğu gibi, aile mahremiyeti anlayışının bir ürünü olarak içe dönük olmaları. Özellikle zemin katlarında sokağa penceresi olan ev yok denecek kadar az. Buna karşılık avluya bakan pencerelerin çokluğu dikkat çeker ve açık, yarı açık yaşam mekanlarıyla, geniş saçaklarla zenginleştirilmiş.

Fotoğraf severlerin dikkatini çekecek önemli bir nokta da kuzulu kapılar... Sokaktan evlere kuzulu kapılardan girilir. Bu kapı geniş iki kanadı olan ve bunlardan genellikle girişe göre sağ taraftakinin içinden ikinci bir küçük kapı açılan, iki metre otuz santim yükseklikteki avlu duvarının yüksekliği ile orantılı, çoğunun üzerinde küçük iki tarafa meyilli. Kiremit örtülü, ahşap çatısı bulunan kapılardır. Kapıların üzerinde yer alan tokmaklar da ayrıntı fotoğraflamak isteyenleri bekliyor.

Rum evleri

Kentte Rum tüccarlarının yerleşmeye başlaması ile Rum aileler Konakaltı ve Saburhane mevkileri çevresinde yerleşerek kendi kültürlerine göre biçimlenen taş evleri inşa etmişler. Bu evleri Türk evlerinden ayıran temel özellik içe kapanmış, avlu yerine sokakla bütünleşen bir cephe ve kütle biçiminde olmaları. Kentte yaşları 100 ile 300 arasında değişen 400 yapı koruma altında ve restorasyon girişimlerine başlanmış.

Karabağlar yaylası

Tarihi yerleri gezinizin ardından karnınız acıktıysa sizi bu kez Karabağlar Yaylası’na “indirmek” istiyoruz. Hiç yaylaya inilir mi? diye sormayın. Burası başka yayla. Kentten 15-20 metre aşağı da yer alan bu yayla inileliyor. Bu bölgede sivil Muğla evi örneklerinin yanında kahveler bölgede eğlence yeri olarak biliniyor. Yayla, asırlar boyunca kendi kendine yetmeye çalışan Muğlalının kapalı ekonomik yapısı içinde çok önemli bir yer işgal etmiş. Yılın yarısı yaylada geçirilirken hem günlük ihtiyaçlar karşılanır hem de kışın Muğla’da yenilebilecek kuru sebze, domates salçası, tarhana, sucuk, kavurma, makarna ve pekmez hazırlanırdı. Her yurdun bir bağı bulunurdu. Buna bağlı olarak elden edilen bilgiler yaylada şarapçılık da yapıldığını gösteriyor.

Türkler’in Anadolu’ya girmelerini izleyen yıllarda kuraklık nedeniyle hayvanları için otlak aramaya başlamışlar ve Karabağlar’ın kuzeyindeki Düzey denilen tepeye gelip yerleşmişler.

Yaylada şu an kullanılan iki kafeterya yer alıyor. Keyfoturağı ve Süpüroğlu kafeteryaları sessiz ortamı, lezzetli yemekleriyle ziyaretçilerin uğrak adresleri arasında yer alıyor. Muğla mutfağının özgün yemeklerini burada deneyebilirsiniz. Bölgenin özel etli yemekleri olarak büryan kebabı, mumbar dolması, kavurma, piliçli bamya, Muğla kebabı, ekşili tavuk, tavuk yahni, et yahni, tavuk dolması, kanlı kavurma, Muğla tavası, Muğla güveci, ciğer bahar, döş dolması olduğu söyleniyor. Bunlardan birini ya da bir kaçını denemenizi öneriyoruz. Bu iki kahvede bu etli yemekleri en iyi yapan yerler olarak biliniyor.

Otlu yemeklerde Muğla mutfağında önemli yere sahip. Otlu kavurma, ot silkmesi, turp otu kavurması, turp otu ekşilemesi, tilkişen kavurma, sirken otlu aş, semiz otu yoğurtlaması, ebegümeci, sığır dili, gelincik, kuzu kulağı, tavuk tırnağı, kaz ayağı lezzetiyle ün yapmış ot yemekleri arasında yer alıyor. Mantarlı yemekler ve hamur işleri de herkesin damak tadına uygun biçimde hazırlanıyor. Kahvelerde özellikle Muğla bölgesine ait bazlama da, ocakta pişirilirken izleyebilir, yemeğin sunumunu beklerken, ekmekten farklı olan bazlamayı yiyerek açlığınızı yatıştırabilirsiniz. Yemeğin ardından da ballı kabak, hoşmerim, betsel ve zerde yiyerek ağzınızı tatlandırabilirsiniz. Muğla’ya gelip de Karabağlar Yaylası’ndaki Süpüroğlu ve Keyfoturağına uğramadan gitmemenizini öneriyoruz.

Süpüroğlu Kahvesi, Muğla İl Genel Meclisi’nin CHP’li Üyesi Sadettin Ünsal’a ait. Kentteki 14 anıt ağaçtan altısı Süpüroğlu Kahvesi’nde yer alıyor. Ünsal tüm ağaçlarla her gün ilgilenerek tekrar yaşama döndürüyor. 300 yıldır ailesine ait olan alanı restore ederek, anıtlar kurulundan izin alarak tekrar işletmeye açmış. Özellikle salı ve cumaları restoranda yer bulmak mümkün değil. Bir de gitmeden size bir öneri. Önceden arayarak büryan yemek istediğinizi söylemelisiniz. Aksi takdirde büryan yiyemeden kentten ayrılabilirsiniz!

Muğla merkezde beş yıldızlı otel eksikliği göze çarpıyor. Bunu Muğla Belediye Başkanı Osman Gürün de belirtiyor. Şu anda kent merkezinde üç yıldızlı üç otelin yanı sıra pansiyonlar konaklamak için olağan yerler arasında. İlerleyen dönemde kent “kültür turizmi”nden önemli bir pay alacağa benziyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler