Aşk, her zaman her yerde hep aynı

Ünlü İtalyan yönetmen Flavio Trevisan, "Türkiye'den ilk teklif aldığımda Leyla Gencer bana 'Flavio lütfen Türkiye'ye git yalvarıyorum sana. Benim çocuklarımın sana ihtiyacı var' demişti. Ben de 'Tamam Türkiye'ye geliyorum' demiştim. Bunu Leyla Gencer'in bana verdiği bir vasiyet olarak görüyorum" diyor.

Yayınlanma: 07.11.2009 - 07:21
Abone Ol google-news

İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Puccini'nin başyapıtı 'La Bohème' operasını bu akşam saat 20.00'de Kadıköy Süreyya Operası'nda ilk kez seyirciyle buluşturacak. Dünyaca ünlü İtalyan yönetmen Flavio Trevisan tarafından sahneye konulan yapıt, 11, 13, 14 Kasım'da ve 11-12 Aralık'ta yinelenecek.

İlk kez 1896'da İtalya'da seyirci karşısına çıkan ve 50 yıl sonra aynı orkestra şefi tarafından orijinal yorumuyla kayıt altına alınan La Bohème, hem Puccini operaları arasında, hem de olağanüstü müziğiyle opera tarihinde en önemli yapıtlardan biri olarak kabul ediliyor. Henry Murger’ın “Scenes de la Vie de Bohème” (Bohem Hayatından Sahneler) adlı romanından sahneye uyarlanan yapıtın librettosunu Giuseppe Giacosa ile Luigi Illica'ya ait. Orkestra şefliğini İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müzik Direktörü Antonio Pirolli'nin üstlendiği yapıtın koro şefi ise Gökçen Koray. Terzi Mimi ile şair Rodolfo arasındaki aşkı Bohem hayatın neşe veren nüansları ile birlikte işleyen yapıtın dekorları İsmail Dede'ye, kostümleri Çimen Somuncuoğlu'na, ışık düzeni ise Bülent Darcan'a ait.

Yapıtta 'Mimi'yi Gülbin Kunduz /  Hande Soner / Ayşegül Karkıner, 'Rodolfo'yu Bülent Külekçi / Cenk Bıyık, 'Musetta'yı Şebnem A. Usanmaz / Peyman Dorkan, “Marcello'yu Caner Akgün / Bahadır N. Coşgun / Alper Göçeri / Murat Güney, 'Schaunaurd'u Bahadır N. Coşgun / Alper Göçeri, “Colline'i Göktuğ Alpaşar / Gökhan Ürben, Benoit'yı Utku Bayburt / Umut Tingur dönüşümlü olarak canlandıracaklar.

İlk kez Türkiye'de La Bohème'i Ankara Operası için sahneye koyduğunu belirten İtalyan yönetmen Flavio Trevisan, “İstanbul Operası için La Bohème'i sahneye koymam istendiğinde ilk olarak internetten Süreyya Operası'nın fotoğrafına baktım. Tam bir art deco sahnesi olduğunu gördüm ve ona göre La Bohème'i sahneye koydum. Ankara Operası'na yaptığım 'La Bohème' 1880'lerin sonlarına denk geliyordu. Süreyya Operası'ndaki ise 1914 yılında geçen bir La Bohème” diyor. Süreyya Operası'nın çok küçük ama çok güzel bir sahne olduğunun altını çizen Trevisan, bu sorunu da sahneyle salonu birleştirerek aşmış. Salonu da bir sahne haline getirdiğini söyleyen ünlü İtalyan yönetmen, bu şekilde seyircinin de sahnenin bir parçası haline geldiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Bu modern bir sahneleme anlayışı gibi gözükse de aslında yapıt, o döneme ait özelliğini koruyor. Zaten aşk da bunun en büyük örneği. Zaman ve kişiler değişir ancak aşk, her zaman ve her yerde hep aynı... Zorluklarla karşılaşsam da benim için çok eğlenceli bir reji oldu. Çünkü oyuncular, çok çok başarılı ve kendilerini yaptıkları işe veriyorlar. Herkes çok zorluklarla çalışıyor. Ama herkes çok istekli. O yüzden bu zorluklara ben de göğüs geriyorum”. La Bohème'in sanatçılar için de, rejisörler için de çok zor bir eser olduğuna değinen Trevisan, özellikle ikinci sahneye dikkat çekiyor ve ekliyor: “İkinci sahne yapıtın bütün heyecanını, coşkusunu yansıtıyor”.

İlk kez Türkiye'de bir yapıtı sahneye koymasında Leyla Gencer'in büyük bir katkısı olduğunun altını çizen Flavio Trevisan, “Türkiye'den ilk teklif aldığımda bana 'Flavio lütfen Türkiye'ye git yalvarıyorum sana. Benim çocuklarımın sana ihtiyacı var' demişti. Ben de 'Tamam Türkiye'ye geliyorum' demiştim. Bunu Leyla Gencer'in bana verdiği bir vasiyet olarak görüyorum. Madam Butterfly'yı sahneye koymak için Antalya'ya giderken Leyla Gencer'e telefon ettim. Leyla Gencer'e 'Seni görmeye geliyorum' dedim. O da dedi ki 'Flavio ben sana hep yakın olacağım ama beni olduğum gibi hatırla'. Antalya'da Butterfly'ı yaptıktan sonra yani 15 gün sonra yakın bir arkadaşım aradı ve Leyla Gencer'in öldüğünü söyledi. Ben onun toprağında ve o Milano'da. Leyla Gencer, benim annem gibiydi. Sadece Türkiye'nin değil, bütün dünyanın son büyük Diva'sı oldu. Leyla Gencer'e verdiğim sözü tuttum ve yine Türkiye'ye gelirim. Ama Türkiye'nin de onun onuruna büyük bir kutlama gösterisi yapması gerekiyor. Eğer bu olmazsa Türkiye'ye tekrar gelmem” diyor.

 

OPERADAN KARELER İÇİN TIKLAYIN


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler