'Cezaları artıracağız'

Devlet Bakanı Cemil Çiçek, ''Haberleşmenin gizliğini düzenleyen, özel hayatın gizliliğini ihlal ve soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerinin yeniden düzenleme yapılarak, cezaları artırıyoruz'' dedi.

Yayınlanma: 16.11.2009 - 16:25
Abone Ol google-news

Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Başbakanlık Merkez Bina'da yapılan Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamada, TCK'nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun tasarısının ele alındığını söyledi.

Cemil Çiçek, haberleşmenin gizliğini düzenleyen, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğinin ihlal suçunu düzenleyen, ayrıca soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen TCK'nın ilgili maddelerinde yeniden düzenleme yapılarak, cezaların artırılacağını bildirdi.

Çiçek, 2007 yılında çıkarılan 5664 sayılı ''Konut Edindirme Yardımı Hak Sahiplerine Ödeme Yapılmasına Dair Kanun''a atıfta bulunarak, kanun kapsamında 8 milyon 630 bin 604 hak sahibine ilişkin listenin 27 Temmuz 2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandığını ve tarihten itibaren Ziraat Bankası'ndan ödemelere başlandığını hatırlattı.

Bu kapsamda, 11 Kasım 2009 tarihi itibariyle 5 milyon 397 bin 382 hak sahibine 2 katrilyon 544 trilyon ödeme yapıldığını belirten Çiçek, buna rağmen halen konuyla ilgili zaman zaman şikayetler geldiğine dikkati çekti. İlan edilen listede isimleri yer almadığı halde KEY ödemesi almaya hak kazandıklarını ileri sürenler olduğunu, bunlarla ilgili kurumlara ek süre verildiğini ancak hala aksaklıklar yaşandığını anlatan Çiçek, halen ilgili kurumlardan Ziraat Bankası'na bildirilmemiş listeler olduğunu söyledi.

''Gelinen bu noktada, hak sahibi olduğu tespit edilmiş ancak isimleri süresi içerisinde bankaya iletilememiş olanlar için yeni bir yasal düzenleme yapma mecburiyeti var'' diyen Çiçek, temel düşüncelerinin ''hak sahibi olan kim varsa bunun hakkını ödemek'' olduğuna işaret etti. Hükümet'in aldığı kararların bu yönde olduğunu vurgulayan Çiçek, bugüne kadar 5 milyondan fazla kişiye ödeme yapılırken diğerlerine yapılmamış olmasının, kayıtların düzgün tutulmaması ya da kişilerin hak sahipliği noktasındaki bazı sıkıntılardan kaynaklandığını dile getirdi.

Çiçek, ''Dolayısıyla bu mağduriyetlerin giderilebilmesi bakımından yeni bir başvuruya imkan verecek ve hak sahiplerinin haklarının iadesine kısa sürede imkan verecek bir yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Bunu yetiştirebilirsek bugün TBMM'ye göndereceğiz. Meclis takvimi de uygun düşürse yıl sonuna kadar bunu çıkarabilirsek iyi olacak. Hükümet olarak bu haksızlığın giderilmesi için bugün bir karar almış olduk'' dedi.
 

Çek Kanunu

Bakanlar Kurulu toplantısında, Çek Kanunu'nun da ele alındığını ifade eden Çiçek, bir kaç yönü olan bu konunun, ''yasal olarak düzenlenmesi en zor konuların başında geldiğini'' ifade etti. Çek nedeniyle alacağı bulunanların, çek vermiş ama çeşitli nedenlerden ödeyememiş olanların, çek ödemesini yapmayanların, bankaların konuya taraf olduğunu dile getiren Çiçek, ödenmeyenler çek konusunda herkesin aynı kefeye konmaması gerektiğine işaret etti.

Toplumsal talep haline geldiği için konu üzerinde yeniden durulması gereğinin ortaya çıktığını kaydeden Çiçek, konuyla ilgili TBMM Adalet Komisyonu'nda yapılan çalışmaların belli bir noktaya geldiğini ancak son şeklinin verilemediğini kaydetti. Çiçek, şöyle konuştu: ''Herkes kendi yönünden olaya bakıyor. Çek konusu bir güven konusudur. Piyasada güven ve istikrar büyük ölçüde çekler yoluyla sağlanıyor. Eğer çekin güvenilirliği ortadan kalkarsa bu da ekonomik faaliyet bakımından beraberinde çok ciddi sıkıntılar, sorunlar getirecektir. Piyasanın durması gibi sıkıntıları getirecektir. Özellikle içinden geçtiğimiz ekonomik sıkıntılar da hesaba kattığımızda... Bütün bunları hesaba katarak son bir değerlendirme daha yapacağız. Sayın Babacan ilgili arkadaşlarımızla bu konuyu konuşacak, taraflarla konuşacak. Muhtemelen bir hafta içerisinde bunu da netleştirmiş olacağız.''
 

TCK'nın bazı maddelerinde değişiklik

Çiçek, bugünkü toplantıda Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) bazı maddelerinde değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun tasarısını da ele aldıklarını ifade etti. Bunların TCK'nın, haberleşmenin gizliliğini düzenleyen 132. maddesi, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınmasıyla ilgili 133. maddesi, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen 134. maddesi ve soruşturmanın gizliliğini ihlal suçunu düzenleyen 285. maddesi olduğunu belirten Çiçek, şöyle devam etti: ''Bu maddelerde bir düzenleme getirdik. Cezaları da artırıyoruz. Gerçekten, hepimizin son günlerdeki tartışmalardan, söylenenlerden rahatsız olduğumuz bir husustur bu. Adalet Bakanı üzerinde belli bir süre çalıştı bunun. Bugün bunun kararını vermiş oluyoruz. Zaten bunlar suç ama caydırıcı olabilmek bakımından büyük ölçüde cezaların artırılması gibi bir sonuca götürüyor. Bunlar 4 tane madde. Bunların hepsi, hepimizi ilgilendiren konulardır. Biz 2005'te düzenlerken bunları suç haline getirmiştik, ama konulan cezalar bir kısım tartışmalara da konu oldu ki 'yeterli değildir' diye. Dolayısıyla, cezaların artırılması sonucunu doğuracak bir düzenleme. Ayrıca, bunun dışında internet suçları ve elektronik imkanlarla işlenen suçlarla ilgili ayrı bir çalışmaya da zaten Adalet Bakanlığı başlamıştı. Bu çalışmanın da bir an önce ilgili kurumlarla tartışılarak sonuçlandırılması için karar almış bulunuyoruz.''
 

Kurban Bayramı

Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Kurban Bayramı'ndan önce yapılan son Bakanlar Kurulu toplantısı olduğu bugün bayram süresince otoyolların, köprülerin ve toplu taşıma araçlarının kullanımıyla ilgili bir karar aldıklarını bildirdi. Çiçek, şöyle devam etti: ''26 Kasım 2009 Perşembe günü saat 00.00'dan başlayarak 30 Kasım 2009 Pazartesi günü saat 24.00'e kadar otoyollar ve boğaz köprülerinden yararlanmak daha evvel aldığımız karar çerçevesinde olacak. 27 Kasım 2009 Cuma günü saat 00.00'dan başlayarak 30 Kasım 2009 Pazartesi günü saat 24.00'e kadar da belediyelerle bunların kurdukları birlik, müessese ve ve işletmelerce yürütülen toplu taşıma hizmetlerinden yararlanma bakımından bayram münasebetiyle bir kolaylık getirilmiş oluyor.''

Bakanlar Kurulu toplantısında AB-Türkiye ilişkilerinin de ele alındığını belirten Çiçek, İsveç'in dönem başkanlığında çevre faslının açılabilmesi için Türkiye'nin Pozisyon Belgesi'nin ilgili merkeze gönderildiğini kaydetti. Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın konuyla ilgili son çalışmalar ve fasılla ilgili Bakanlar Kurulu'na bilgi verdiğini aktardı. Merkez Bankası'nın yılda iki kez, yürüttüğü para politikalarıyla ilgili Bakanlar Kurulu ve TBMM'ye bilgi verdiğini hatırlatan Çiçek, bu çerçevede 2009 yılının son bilgisinin bugün Bakanlar Kurulu'na sunulduğunu bildirdi. Ekonomik gelişmeler ve para politikalarıyla ilgili muhtemel gelişmelerle ilgili bir değerlendirme yapıldığını kaydetti. Toplantıda, Bakanlar Kurulu'nun Türkiye'nin çeşitli yerlerine gitmiş olan üyelerinin uygulanan politikalarla ilgili değerlendirmelerde bulunduğunu aktardı.

 

'Sadece ceza artışından ibaret değil'

Yaptığı açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Çiçek, ''dinlemeyle ilgili yasal düzenlemelerle ilgili olarak, 'cezalar artıyor' dediniz. Cezalar ne kadardan ne kadara yükseliyor? Bu düzenleme kapsamında ne yapılacak?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Sadece ceza artışından ibaret değil. Bir kısım suçlar klasik yöntemlerle işleniyor, ama teknolojideki gelişmeler nedeniyle dün olmayan bir kısım fiiller,bir takım hareketler insan hak ve hürriyetlerini rahatsız eden boyuta ulaştığı ve kamu düzenini ihlal ettiği için o alanda özel bir düzenlemeye ihtiyaç var. Geçmişte de bunu kısmen yapmaya çalışmıştık. Biliyorsunuz internet suçlarını önleyici bazı tedbirler aldık, ama buna rağmen o tedbirleri aşarak işlenen suçlar varsa onlarla ilgili son gelişmeler dikkate alınarak, dinlemeler de dahil, ortam dinlemeleri dahil yeni baştan konunun ele alınması gerekiyor. Şimdi hemen sevk edeceğimiz tasarıda zaten Ceza Kanunu'nda suç olup da cezaları yeterli bulunmayanları biraz daha yukarı çıkartmış oluyoruz caydırıcı olabilmesi açısından. Zaten bunlar suç, ama belli ki mevcut cezalar kafi gelmiyor. Herkesin biraz daha dikkatli olması lazım. Özellikle soruşturmanın gizliliği dahil. Bir kısım insanlar daha mahkeme karar vermeden kamuoyu önünde ya mahkum ediliyor, ya beraat ediliyor. O zaman yargılamanın bir önemi kalmıyor. Yani insanlar savcılığa veya mahkemeye çok değişik amaçlarla davet edilebilir. Mahkemenin kapısından, mahkemenin kapısından giren herkes suçlu değildir. Veya herkes beraat edecek diye de bir şey yok. Buna yargı kendisi karar verecektir. Ama günümüz dünyasında daha insanlar savcı tarafından, yargı makamları tarafından davet edildiği haberi duyulduğu andan itibaren herkes o kişinin kişiliğe göre, pozisyonuna göre ya mahkum ediyor, ya da beraat ediveriyor. Mahkum edilen kişiler , yargı kararıyla değil, kamuoyu tarafından mahkumiyetine karar verilen kişiler 1 sene, 2 sene sonra yargılanıyor, sonuçta beraat etse bile o kişinin ruh hali dahil, yakın çevresi dahil, mesleki itibarı dahil, yerli yersiz bir kısım sıkıntılara da sebebiyet veriliyor. Soruşturmanın gizliliği konusunda maalesef toplum olarak iyi bir sınav vermediğimizi çok net ifade ediyorum. Ondan sonra özel hayatın gizliliği diyoruz. Yerli yersiz, izinsiz bir kısım dinlemeler diyoruz. Bunların kayda alınması, bunların sorumsuzca yayınlanması hepimiz bakımından bir sıkıntı kaynağıdır. Bu konularla ilgili olarak da bir çalışma yapılması gerekiyordu. Bu zaten birçok noktada talep edilen bir konu. Evvela mevcut yasalardaki cezayı daha caydırıcı hale getirmek istiyoruz, ama bunun dışında kalan ve yeniden düzenlenmesi gereken hususlar varsa, ki var, onunla ilgili de Adalet Bakanlığı bir çalışma yapmış oluyor.''

'Son günlerde tartışılan konuyu iyi anlamak lazım'

Cemil Çiçek, ''özel hayatın gizliliği, kayda alınması ve yayınlanması dediniz. Bu tür olaylar bu dönemde çok fazla yaşandı. Geçmişe dönük bir düzenleme içinde olacak mı bu yasa? Ayrıca bugün Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker bir açıklama yaptı. (Adalet Bakanlığının isteği, mahkemeler kararıyla dinlemeler gerçekleştiriliyor, ama buna dair de bir yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Çünkü çoğu zaman bu kural doğru olmayabiliyor) diyor. Bununla ilgili de bir yasal düzenleme olacak mı?'' sorusu üzerine şunları söyledi: ''Hukukun evrensel kuralı olarak ceza hükmü içeren yasalar yayınlandıkları andan itibaren yürürlüğe girerler. Geriye doğru işlemezler. Ancak suçu işleyen kişinin lehine olması halinde geriye işler. Değilse, biz cezaların arttırılmasından bahsettiğimize göre elbette TBMM de uygun görüyorsa çıkartacağımız bu yasanın yayınlanması tarihinden itibaren ya da yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir anlam ifade edecektir. Geriye dönük bir soruşturma bu manada olmaz. Geriye dönük işlenmiş bir suç varsa halen yürürlükteki madde çerçevesinde yargılanması yapılacak ve cezalandırılacaktır. Birinci olarak bunu ifade etmek istiyorum. İkincisi, doğal olarak son günlerde tartışılan konuyu iyi anlamak lazım. Dinlemeyi talep eden yargı mensubu, yargı yetkisini kullanan kişi ya da kişiler. Kararı veren yargı mercii. Dinlenen kişiler de yargı mensupları. Bu üçü arasında olup biten şeydir. Eğer bu konuyu bunun dışına çıkarttığımız taktirde çok doğru bir değerlendirme olmaz. Bunu tekrar ifade ediyorum. Son günlerdeki tartışma konusu olarak, kim dinleniyorsa, talep eden yargı mensubudur. Yargı mensubunu kullanıyor. Bu ister müfettiş, ister savcı. Kararı veren yargının kendisi, hakim. Üçüncüsü dinlenen, izlenen kişi de yargının mensubudur. Olaya bu açıdan bakıp, kim ne değerlendirme yapacaksa bu çerçevede değerlendirmelidir. Aksi taktirde bu kafa karışıklığına sebebiyet verir. Hiç alakası almayan kişi ya da kurumları ya da erkleri zan altında bırakmış olursunuz. Bu da çok doğru olmaz. Bu konu nedir, ne değildir, kanunlar yetiyor, yetmiyor, bunların hepsi tartışma konusu olabilir, ama olayı net ortaya koymak lazım. Kim neyi tartışıyor şu anda ben onu anlayabilmiş de değilim.''
 

'132, 133, 134 ve 285. maddelerde ceza arttırımına gitmiş oluyoruz'

Hükümet Sözcüsü Çiçek, ''yeni düzenlemeye göre hakim ve savcıların dinlenme yolu değişecek mi? Yine müfettiş talebi yetecek mi? Arttırılacak cezalara somut örnek verebilir misiniz?'' sorusu üzerine, şunları kaydetti: ''yeni bir şey yapmıyoruz bu tasarıda. Zaten 1 Haziran 2005'te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nda bunlar suç. Bu suçların sadece cezalarında arttırıma gidiyoruz. Yeni bir suç ihdas etmiyoruz. Öbür taraftan, bu kanun dışında kalan, ama teknolojideki gelişmeler sebebiyle hem özel hayatın, hem soruşturmanın gizliliğini, hem başkaca kamu düzenini ihlal eden ve suç haline getirilmesi gereken hususlar varsa bunun da ayrı bir düzenleme konusu yapılması gerekiyor. Bu ikinci kısım. Bizim burada söylediğimiz; sadece zaten suç olan, diyelim ki birinci maddede 6 aydan iki yıla kadar veriliyor. Şimdi 6 aydan 2 yıla kadar olunca bunun tecili mümkün, paraya çevrilmesi mümkün. Belki asgarisi 2 yıl olur, azamisini 4 yıl, 5 yıl yapabilirsiniz. Yani bu konuyu tabiatıyla kesin bir hüküm olarak burada ifade edemeyiz, ama cezaların artırılması gerektiği kanaatini taşıyoruz. Geri kalanı TBMM Adalet Komisyonu'nda, diğer komisyonlarda tartışılır, uzlaşma ile belli bir süre tespit edilebilir. Bu ikisi birbirinden farklı bir olay. Biz mevcut, şimdi sevk ettiğimiz tasarıda 132, 133, 134 ve 285. maddelerde ceza arttırımına gitmiş oluyoruz''.

 

'Özerk bir komisyona ihtiyaç var'

Çiçek, ''İşkenceyi önlemek için ihtiyari protokol imzaları tamam denildi. Bir de Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının yapısını değiştirecek yasa tasarısı Başbakanlıkta, bunlar açılım çerçevesinde gündeme geldi mi? gelecek mi?'' şeklindeki soru üzerine şunları söyledi: ''İnsan Hakları Başkanlığının yapısını değiştirip daha çok katılımı sağlayacak ve daha özerk hale gelmesini mümkün kılacak bir çalışmayı biz zaten yaptık. O çalışmanın Avrupa uygulamalarına da bakarak ufak tefek eksikliği varsa bunu ya komisyonda tamamlamamız lazım ya burada tamamlamak gerekir. Onun için istedik ki biz buradan olabildiğince bu yasa tasarısını eksiksiz göndermeye çalışalım. Ayrıca bir yasa tasarısı üzerinde daha çalışmak gerekiyor. İnsan Hakları Başkanlığından ayrı Ayrımcılığın Önlenmesiyle İlgili Bir Komisyon kurulması gerekiyor. Yani günümüz dünyasında insan haklarıyla ilgili kurum ve kuruluşların olabildiğince özerk ve kamu denetimine açık olmasını faydalı olduğu gibi bir kanaat var dünyada. Dolayısıyla Türkiye de demokratik standartları yükseltirken buna dikkat etmeye çalışıyor. Başbakanlığa bağlı bir İnsan Hakları Başkanlığı var ama kadro itibariyle de yaptığı çalışmalar itibariyle de bu ihtiyacı tamamen karşılamadığı için orada daha özerk bir yapıya ihtiyaç var.''

Çiçek, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve Ayrımcılığın Önlenmesi'yle ilgili tasarı taslaklarının TBMM'ye eş zamanlı gönderilmelerinde fayda bulunduğunu belirterek, ''Aksi halde, görev geçişleri olabilir. Bir yasayı çıkarırsınız sonra çıkardığınız yasa ile onun irtibatını sağlamak geriye dönmek anlamına geleceği için belki bir süre gecikmiş olacak, ama ikisinin eş zamanlı olmasında ben şahsen fayda görüyorum, ama netice itibariyle bir kararımız var bunu Parlamento'da görüşmeler sırasında açıklamış olacağız'' dedi.

Cemil Çiçek, ''Ayrımcılığı Önleme Komisyonu'nun niteliklerine'' ilişkin bir soruya şu karşılığı verdi: ''Özü itibariyle bu tip komisyonların özerk olması gerekiyor. Verdikleri kararlar, yaptıkları işlerde siyasi iktidarla ilintili olursa, veya onun nüfuzu altında bu görevleri yapıyorsa o zaman bu kurulların, kurumların düzenledikleri raporlar çok fazla güven vermiyor. Bu kurumların çok fazla da itibarı olmuyor. Bu manada, onun için İnsan Hakları Başkanlığındaki düzenleme de bu sebepten kaynaklanıyor. Geri kalanı bu özerkliği temin edecek ve hakikaten objektif inceleme yapmasına, rapor düzenlemesine, konuyu gündeme getirmesine imkan verecek bir yapıda olması gerekiyor. Temel ilkeler bunlar. Geri kalanları şekli düzenlemeler olur. Bu hedefe varabilmek açısından. Biz bunun kararını verdik. Bu nitelikleri de taşıyor. Ancak son bir değerlendirme daha da yapıp AB uygulamalarına da bakıp, onu gönderebilecek hale geldik. Ancak şimdi ayrımcılığın önlenmesiyle ilgili de bir özerk komisyona ihtiyaç var.''
 

Siyasi partiler yasasında değişiklik

''Siyasi Partiler Yasasında özellikle Türkçe dışında belli bölgelerde propaganda yapılmasıyla ilgili de bir düzenleme olacaktı. Bu düzenleme ne zaman gelir?'' sorusu üzerine Çiçek, şunları kaydetti: ''Onunla ilgili olarak konuşmaları takip edebildiyseniz, bir kısım tedbirler var ki kısa vadeli. Bunlar daha çok idari tedbirler. Bir yasal düzenlemeyi gerektirmiyor. Yasal düzenlemeyi gerektirenler daha çok orta vadelidir. Siyasi Partiler Kanunu'nda önemli değişikliklerin yapılması gerektiği ortada, ama çok köklü bir Siyasi Partiler Yasası'nda değişiklik Anayasa ile bağlantılıdır. Bunu herkesin iyi bilmesi lazım. Anayasa ile siyasi partiler yasasındaki ilişkiler tam kurulamadan 'işte Hükümet siyasi partiler yasası getirdi getirmedi' tarzında tartışmalar oluyor. Gerçekten, Türkiye'de siyasi partilerin yeteri kadar teminatı yok. Dernekler, siyasi partilerden daha teminatlıdır. Diyelim ki bir asılsız iddia, bir haksız itham, karşısında hemencecik parti kapatmayla ilgili mekanizmalar harekete geçebilecekse, o takdirde Türkiye'de siyasi istikrarı nasıl sağlayacaksınız? O zaman biz bunları temenni etmiyoruz, ancak bunların hepsi yazılıyor, çiziliyor, o takdirde Türkiye'de siyasi istikrarı nasıl sağlayacaksınız? Yani resmi makamlardan bırakın net açıklamaları muğlak dahi olsa doğrudan veya atfen bu bile faizleri bir puan yükseltse borsada 1-2 puan düşüş olsa Türkiye'de zaten hassas dengeler üzerinde ekonomi geçmişten beri gidiyor. Bunun beraberinde getireceği kayıpların haddi hesabı yoktur. Bunun parasal olarak hesabını yapmak dahi mümkün değildir. Bunun için gerçekten kabul etmek gerekir ki bugün siyasi partilerin, dernekler kadar, meslek kuruluşları, odalar kadar teminatı yoktur. Bu Siyasi Partiler Kanununda köklü bir değişikliği gerektiriyor. Buna karşılık da bu standartta bir değişiklik, o zaman da Anayasa'nın ilgili maddelerini 68 ve 69. maddelerini yeni baştan ele almak gerekecektir. Bu ayrı bir değerlendirme konusu. Bizim kısa vadede söylediğimiz şey, zaten fiilen o noktaya gelindi.''

Çiçek, propagandada amacın hitap edilen kitle ile iletişim kurarak, oy almak için ne yapmak isteniyorsa onu anlatabilmek olduğunu vurgulayarak, ''Konuştuğunuz kitle sizin konuştuğunuz dili anlamıyorsa bu propaganda nasıl yapılacak, neye göre yapılacak? Onun için Siyasi Partiler Kanunu'nda böyle bir hüküm vardı. Bununla ilgili verilmiş takipsizlik kararları var. Arkasından Yargıtay'ın da verdiği bir karar var, ama Siyasi Partiler Kanunu'nda da böyle bir yasakçı hüküm de duruyor. En azından bu ve benzeri maddelerin ayıklanması... Bizim söylemek istediğimiz konu budur'' diye konuştu.
 

'Bu işleri yapacak kurumları zan altında bırakmış oluruz'

Çiçek, ''Parti kapatmaların ülkeyi olumsuz yönde etkilediğinden bahsettiniz. Faizleri yükselttiğinden bahsettiniz. Bundan hareketle AK Parti aleyhine açılmış veya açılacak bir davadan söz ediliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı: ''Her sözün, özellikle kamuda görev yapan insanlara atfen yazılan, çizilen doğrudan veya dolaylı söylenen her şey Türkiye'de en evvel faizlere, Borsa'ya, Türkiye ile ilgili karar verecek olanlara, yatırım yapacak olanlara, olumsuz tesir icra eder. Onun için siyasi istikrar dediğimiz şey biraz da bu alanlardaki istikrardır. Değilse biz bu türlü aslı olmayan... 'Şimdi sorumsuzca biri parti kapatmayla ilgili dava açılacak.' Neye göre? 'Benim tahminim öyle.' Sizin tahmininizin vatandaşa neye mal olduğunu herkesin hesap etmesi lazım. O zaman sayısal istikrar oluyor, siyasal istikrar olmuyor. O zaman bu memlekette neye göre iş yapılacak, nasıl iş yapılacak? Onun için herkesin söylediği sözün farkında olması gerekir. Bizim temennimiz böyle bir şeyin olmadığıdır. Demin söyledim gündeme gelen konularla bağlantılı ise talep eden yargı mensubu, dinlemeye konu olan da yargı mensubudur. Onun dışında bir değerlendirme yapıldığı takdirde bunu tartışma konusu yapacaktır. İşte öyle söyleniyor diye başlanır, bu işleri yapacak kurumları da zan altında bırakmış oluruz. Onun için bunları hiç konuşmamak gerekir diye düşünüyorum.''
 

'TBMM'deki görüşmeler faydalı olmuştur'

Bir gazetecinin, ''(Türkiye'nin çeşitli yerlerine gidenler değerlendirmede bulundu) dediniz. Acaba açılım konusunda herhangi bir takvim düzenlemesine gidildi mi? veya konuşuldu mu?'' sorusuna Çiçek, şu yanıtı verdi: ''Biz bakanlar olarak zaten Türkiye'nin çeşitli yerlerine devamlı gidiyoruz. Belli aralıklarla da arkadaşlarımız Hükümet politikaları ve uygulamalarıyla ilgili gittikleri yerlerden, vatandaşlarımızdan, meslek örgütlerinden, ziyaret ettiği kişi ve kuruluşlardan ve tabiatıyla da resmi makamlardan bilgiler alıyor. Yani bizim Ankara'da aldığımız kararların taşraya yansıması nedir, uygulamalarda eksik var mı, aksaklık var mı, bu kararla tam olarak oraya yansıyor mu yansımıyor mu, bunların belirli aralıklarla Bakanlar Kurulu'nda değerlendirmesini yapıyoruz. Aksayan yönler varsa onları gidermeye çalışıyoruz. Tabiatıyla bu hafta sonu bir çok arkadaşımız Türkiye'nin muhtelif yerlerine gitmiştir. Gündemdeki konu, 'Türkiye'nin Milli Birlik, Beraberlik, Kardeşlik Projesi', 'Demokratik Açılım' ile ilgili olarak da bir çok toplantıya katılmışlardır. Gelen arkadaşlarımızın izlenimi olumlu yöndedir. Meclis'te yapılan tartışmalar faydalı olmuştur. Gerçekten de biz Türkiye'nin her meselesini en evvel TBMM'de konuşabilmeliyiz, konuşmalıyız. Bunu da sükunet içerisinde konuşmalıyız. O takdirde taşlar daha yerli yerine oturacaktır, değerlendirmeler daha sağlıklı olacaktır. Birinci elden bilgi alma ve değerlendirme imkanı olacaktır. Meclis'in geçen hafta yaptığı mesai bu anlamda fevkalade önemlidir. Türkiye sorunlarını da bu yöntemle çözecektir, böyle çözecektir. Olması gereken de budur. Arkadaşlarımızın bu konudaki kanaati, intibaları olumludur. Bu çalışmalar devam edecek. Sadece bir haftaya mahsus değil. Her hafta sonu hepimiz ya birlikte veya ayrı ayrı bir çok yere gidiyoruz. Bu konular vatandaşın da gündeminde olduğu sürece bu konuları konuşmaya devam edeceğiz.''

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler