Küreselleşme uğruna 'İsveç modeli' öldü

İsveç’te, sosyal refah devletiyle dünyaya örnek olan sosyal demokratlar seçimlerde yüzde 30’un altına düşerek tarihinin en kötü sonucunu aldı. Sosyal Demokrat Parti, Sol Parti ve Çevre Partisi yüzde 40.6 oy oranıyla 144, sağ bloktaki dört parti de yüzde 40.3’le 143 milletvekili çıkardı. Kökenleri Neo-Nazi hareketine dayanan aşırı sağcı İsveç Demokratları Partisi, 8 yılda oylarını yaklaşık yüzde 300 artırarak yüzde 17.6 oranıyla parlamentoya 62 milletvekili soktu. Hiçbir partinin pazarlığa yanaşmayacağını söylediği aşırı sağcılar anahtar parti konumuna geldi.

Yayınlanma: 10.09.2018 - 23:39
Abone Ol google-news

İsveç Sosyal Demokratları kadar tek başlarına bir ülkeyi uzun süre yönetmiş başka bir parti yok. Kurmuş oldukları sosyal refah devletiyle dünyaya örnek olan sosyal demokratlar son otuz yılda sürekli gerileyerek önceki günkü seçimde yüzde 30’un altına düşerek tarihlerinin en kötü sonucunu aldı.
Sosyal Demokrat Parti, Sol Parti ve Çevre Partisi toplam yüzde 40.6 oy oranıyla 144, sağ bloktaki dört parti de yüzde 40.3’le 143 milletvekili çıkardı. Sağ uçtaki aşırı sağcılar ise sekiz yılda oylarını yaklaşık yüzde 300 artırarak yüzde 17.6 oranıyla parlamentoya 62 milletvekili soktu. Hiçbir parti aşırı sağcılarla pazarlığa yanaşmayacağını söylese de, anahtar parti rolündeki bu partiyi yok sayamıyor.

‘Blok politikası bitti’

Halen başbakanlık görevini sürdürmekte olan Sosyal Demokrat Parti lideri Stefan Löfven seçim sonuçlarıyla blok politikasının mezara gömüldüğünü söyledi. “Müesses nizam”ın öteden beri istediği de zaten sosyal demokratların merkez sağ ile koalisyon yapmasıydı. Sosyal demokrat lider muhtemelen “başka çare kalmadı” diyerek işbirliğine yanaşacak. Azınlık hükümeti kurmak isterse, iktidar olma şansı çok az. Şimdi birkaç hafta sürecek, pazarlık ve ayak oyunları seyredeceğiz.

Yıkıma giden süreç...

Sonu belli olan bu oyun aslında yıllar önce başladı. Sosyal demokratlar, dünyayı kasırga gibi altüst eden küreselleşmeye yüzlerini çevirip tokadı kabul ettiler. Sosyal refah devletinin bacaklarını kırıp ülkeyi şirketlere teslim ettiler. Şirketlerin yarattığı kaos ortamında da merkez sağ 2006’da iktidarı aldı. Sonuç tam bir yıkım oldu. Önümüzdeki manzara şöyle: Küreselleşme furyasıyla özelleştirilen sağlık hizmetleri skandal boyutlara vardı. Ameliyat, röntgen ve bakım için aylardır bekleyenlerin sayısı 111 bin. Acile gitmek zorunda olanların şansı varsa dört saatte doktorla karşılaşabiliyor, şansı olmayanlar ise 10-12 saat bekleyebiliyor. Devleti küçültme sevdalısı sağ partiler 2006-2014 arasındaki iktidar dönemlerinde her şeyi satıp savurarak sosyal refah toplumunu, özel sigorta sistemiyle zenginlere öncelik tanınan, ayrımı çok keskin sınıflı toplum haline getirdi. Sosyal demokratlar ise son dört yıllık dönemde düzeltici hiçbir şey yapmadı.

Gelir dağılımı uçurumu

40 yıl Cambridge’de ders verdikten sonra emekli olup geçen yıl İsveç’e dönen sosyolog Prof. Göran Therborn, gördüğü manzara karşısında “İsveç ne hale gelmiş” diyerek şaşkınlığa uğradı. Oturup İsveç’in durumunu analiz eden bir kitap yazdı. Therborn’a göre, ülke zengin olduğundan dışardan göze çarpmasa da gelir dağılımındaki uçurum 1600’lerin İngiltere’sini anımsatıyor. Gözlemlerinin sonuçlarını rakamlarda da görüyoruz. Son sekiz yılda antidepresan ilaç kullananların sayısı yüzde 114 arttı. İşsizlik yüzde 6. 1980’lerin başında İsveç’te üç milyarder vardı. 2000’lerin başında 35. Bugün ise 187. Sayıları roket hızıyla artan milyarderlerin serveti, İsveç’in gayri safi milli hasılasının yarısına eşit. Ekonomik olarak zayıf grubu emekliler oluşturuyor.

Sağcı partiler şirketlerin yararına vergi indirimleriyle devletin yıllık vergi gelirini 250 milyar kron azalttılar. İktidarı ele geçirirlerse 100 milyarlık vergi indirimi daha düşünüyorlar.

Therborn’a göre, toplumda yükselen ırkçılık gelir dağılımındaki adaletsizliğin sonucu. Partiler de kaynakların adaletli paylaşımını tartışacaklarına, cambaza bak misali ırkçılığı öne çıkararak seçmenin dikkatini dağıtıyor. Aslında aynı sorun bütün Avrupa için geçerli.

Irkçılığın zeminini zayıflatmak yerine sadece tehditten söz eden geleneksel partiler kendilerini zayıflatıp ırkçı partilerin güçlenmesine yol açtılar. Amerikalı siyaset bilimcisi Prof. Sheri Berman, “Avrupa sosyal demokrat partileri ölüm yolunda” diyor. Ölüm gözümüzün önünde büyük bir aymazlıkla gerçekleşiyor. ABD’li ırkçı Steve Bannon’un bir çatı altında toplamaya çalıştığı aşırı sağcı partiler önümüzdeki yıllarda Avrupa’nın kâbusu olacak.

Seçimlerde bir sandalye ile merkez sağa üstünlük sağlayan Başbakan Löfven’in Sosyal Demokrat Partisi’nin kimi destekçisi kutlamalardaydı. Sandıktan en kazançlı çıktığı yorumlarının merkezindeki ırkçı İsveç Demokratları Partisi’nin ise bir önceki seçimlere göre oy oranını yaklaşık yüzde 5 oranında arttırdığı gözlendi. Göçmen ve AB karşıtı partinin kökleri Neo-Nazi hareketine dayanıyor. Parti lideri Jimmie Akesson (sağda) sonuçları sevinçle karşıladı.

 

SONUÇ TAM BİR  YIKIM OLDU

Sonu belli olan bu oyun aslında yıllar önce başladı. Sosyal demokratlar, dünyayı altüst eden küreselleşmeye yüzlerini dönerek sosyal refah devletinin bacaklarını kırıp ülkeyi şirketlere teslim ettiler. Şirketlerin yarattığı kaos ortamında da merkez sağ ve aşırı sağ tırmandı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler