Erkin Şahinöz: Hükümetin adımları yurttaşı dövize yönlendiriyor

Eski ABD Merkez Bankası analisti Erkin Şahinöz'e göre, hükümetin kamu bankaları üzerinden kredi ve mevduat faizlerini dikte yoluyla indirmeye çalışması, vatandaşı daha fazla dövize yönlendirmekten ve kurun daha fazla yükselmesinden başka bir işe yaramayacak.

Yayınlanma: 09.03.2019 - 21:11
Abone Ol google-news

Yurttaşların ve şirketlerin bankalardaki döviz birikimi yerel seçimler öncesinde 171 milyar dolar ile tarihi zirveye yükselirken, ekonomist Erkin Şahinöz “Hükümetin attığı adımlar yurttaşı dövize yönlendiriyor” dedi. Eski ABD Merkez Bankası (Fed) analisti de olan Şahinöz'ün gazetemizin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
 
Bir yandan kredi ve mevduat faizleri aşağı doğru hareket ediyor. Hatta bu konuda bir siyasi baskı olduğu da çokça dile getiriliyor. Bir yandan da Merkez Bankası politika faizini uzun süredir yüzde 24'te sabit tutuyor. Resmin bütünü çelişkili mi?

Merkez Bankası politika faizini piyasa faizinin (ikincil piyasada en çok işlem gören tahvilin faizi-gösterge faiz olarak bilinir) belirgin bir şekilde üzerinde tutuyor. Kritik yerel seçimler öncesi kurda oluşabilecek yukarı yönlü baskıyı dizginlemek açısından faizlerin yüksek kalması önemli. Buna rağmen son günlerde kurda yükseliş yaşanıyor. Londra yatırımcısı (sıcak paranın kaynağı) Türk varlıkları “dolar bazında” ucuz olmasına rağmen Türkiye’ye ilgi göstermiyor. Londra sermayesi seçim öncesi dozu giderek artan popülist ve kozmetik önlemlerin ekonomiyi orta vadede daha da kötüleştirmesinden endişeli.  

Yurt içi yerleşik gerçek kişilerin (vatandaş diye okunur) de dövize kaçışı devam ediyor. Yıl başından beri 6.1 milyar dolar büyüklüğünde döviz alımı yaptıkları gözleniyor. Kamunun ve merkez bankasının döviz arzını artıran önlemlerine rağmen kurdaki yükselişte ilgisiz yabancının ve TL mevduatta aradığı reel getiriyi bulamayan yerlilerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. 
 
Yan etkiler sonradan anlaşılacak
 
Dolar kuru uzun yıllar aşağı yönde kırılamayan 5.20’deki 200 günlük hareketli ortalamasından geri dönüş yaptı. Önümüzdeki günlerde 5,50 direncinin kritik olduğunu biliyoruz, hem teknik hem de psikolojik açıdan. Dolayısıyla Merkez’in politika faizini piyasa faizinin üzerinde tutması doğru bir stratejidir. Ancak kamu bankaları üzerinden kredi ve mevduat faizlerini (Merkez’in göreli yüksek faizine rağmen) dikte yoluyla indirmeye çalışmak vatandaşı daha fazla dövize yönlendirmekten ve kurun daha fazla yükselmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Ezcümle, piyasa dışı önlemlerin yan etkisinin şifa etkisinden çok daha büyük olduğu maalesef sonradan anlaşılacaktır.
 
Merkez Bankası, politika faizi dışındaki araçlarla gevşeme adımları atıyor mu? 
 
TL cinsi zorunlu karşılıkların düşürülmesi piyasadaki TL miktarını artıran bir adımdı. Ekonomik aktiviteyi düzeltmek adına atılan bu adım TL arzını artırmak suretiyle kurda yükselişe neden oldu. Unutmayalım ki reel sektörün net döviz borcu 200 milyar dolar düzeyinde. Kur yükselişi nedeniyle son 1 yılda 350 milyar TL kambiyo zararı yazan firmalar bir yandan düşen ciro ve yükselen girdi maliyetleriyle de boğuşuyor. Finansal tabloları yerle yeksan olan firmalar borçlarını ödemekte zorlanıyor. Bankalar, reel sektörün ayna simetriğidir. Reel sektördeki nakit tıkanıklığı bankacılığa yükselen sorunlu krediler olarak yansıdı. Sorunlu kredilere karşılık ayırmak zorunda kalan bankalar durumu iyi şirketlere bile yeterli kredi desteğini sağlamakta zorlanıyor. Ortak akıl ve piyasa ilkelerine uygun olmayan her önlem durumu daha da kötüleştiriyor.
 
Bakan Albayrak şubatta bir önceki aya göre 43.5 milyar TL’lik kredi büyümesi olduğunu açıkladı. Kredilerdeki artışı nasıl yorumlarsınız? 
 
Türkiye’nin potansiyel büyüme hızını (yıllık yüzde 5) yakalayabilmesi için bankacılık sektörünün toplam kredi hacminin (kamu ve özel) yıllık bazda enflasyon kadar artması gerekir. Kamu bankalarının seçime kadar “Allah ne verdiyse” gayretine rağmen sektörün kredi hacmi daha yeni artıya geçti ve enflasyonun belirgin bir şekilde altında. Özel bankalarda kredi hacmi yıllık yüzde 9.4 daralıyor. Bu şartlar altında büyüme patikasına geçmemiz çok zaman alacak. Üstelik kredi türlerine göre değerlendirdiğimizde ekonominin lokomotifi tüketici kredileri de belirgin bir şekilde küçülüyor. Eldeki veriler Türkiye’nin V krizi değil U krizi yaşayacağına işaret ediyor. 
 
Kur etkisi dışında döviz cinsinden kredilerde artış özel sektör için yeni risk yaratır mı?
 
Zaten olan olmuş durumda. Mevcut durumda bile 200 milyar dolar net döviz borcu var reel sektörün.

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler