TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal: Şeker fabrikalarının satışının arkasında ilaç sektörü var

Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) Genel Başkanı Aziz Koçal, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin arkasında ilaç sektörünün olduğunu öne sürerek, "Dünyayı 3 tane alan idare ediyor. Finans kuruluşları, silah tüccarları ve ilaç sektörü. Aslında baktığınızda şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde, karşınızda ilaç fabrikalarını görüyorsunuz" dedi.

Yayınlanma: 08.04.2018 - 16:22
Abone Ol google-news

Edirne'de derneğin olağan genel kuruluna katılan TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal, tüketici sorunlarına karşı örgütlenmede Türkiye'de tablonun çok iyi olmadığını belirterek, şeker fabrikalarını özelleştirilmesi kararına değindi. Koçal, son zamanlarda şeker fabrikaları gerçeğinin Türkiye'nin gündemine oturmuş durumda olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Şeker fabrikaları tüketicinin sorunu mu? Evet tam da bir tüketici sorunu. Şeker pancarını üretenler, çalışanlar, ara hizmetçiler tüketicidir ve sonuçta o şeker bizim önümüze geliyor ve biz tüketiyoruz. Burada toplumun malı, yani kamu olan bir milli değerin sermayeye yok pahasına satılması ve belli süre sonrasında da tüm özelleştirmelerde olduğu gibi arsalarından faydalanılarak rezidansların ya da AVM'lerin dikileceği bir sistem. Bunu hepimiz biliyoruz. Özelleştirmenin Özal döneminden bu yana halkın menfaatine olduğu bir şeye rastlamadık. Ama şeker fabrikaları çok daha farklı. Bir başka boyutu, bu işin nişasta bazlı şekerdir, yani diğer adı NBŞ. NBŞ'nin önünü açacak bir sistem geliyor Türkiye'de. Amerika ve Avrupa ülkelerine baktığınızda doğal yolla üretilen şekerin kotasının yükseltildiğini, yani daha fazla üretime gidilmesi yönünde rakamları görüyoruz. Ama Türkiye'nin önüne aynı AB ve Amerika bir görev koyuyor ve diyor ki; 'doğal yolla üretilen şeker üretimini azaltacaksın, NBŞ kullanımını çoğaltacaksın.' NBŞ ile doğal yolla üretilen şeker arasında tüketici sağlığı açısından çok ciddi sorunlar var. NBŞ içerisinde tüketiciyi önüne geçilemeyecek her türlü kanserojen madde taşıyan hastalıkları da beraberinde getiren bir ürün."

Koçal, Amerika ve Avrupa'da şehir hastaneleri verimli olmaması tespitinden sonra şehir hastanesi uygulamasından vazgeçtiğini ve Türkiye'ye bu sistemi ihraç ettiğini öne sürdü. Koçal, şunları söyledi:
"Bilim adamlarının şöyle bir tespiti var. 300 yataktan az 600 yataktan çok hastanelerin verimsiz olduğu ortaya çıkıyor. Aynı sistemle geliyorsunuz NBŞ'ye, Amerika ve Avrupa bunun kullanımını azaltıyor, doğal yolla şekeri çoğaltıyor ama Türkiye'de tam tersini uyguluyor. Olaya böyle baktığınızda şehir hastanelerinde yüzde 70 hasta garantisi var. Yani bir ülke düşünün ki; vatandaşların hasta olması üzerine politika geliştiriyor. Sonuçta o hastaneye gidecek bir hasta potansiyeli lazım, diğer tarafta şeker fabrikalarını özelleştirip NBŞ'yi geliştiriyorsun, bu nedenle hastalıklar çoğalacak ileriki süreçte. Dolayısıyla yüzde 70 garantiden kurtularak şehir hastanelerine bir hasta akını olacak. Bu hastaneler ne kullanacak? İlaç kullanacak. O zaman karşılığında tek bir şey geliyor. Dünyayı 3 tane alan idare ediyor. Finans kuruluşları, silah tüccarları ve ilaç sektörü. Aslında baktığınızda şeker fabrikalarının özelleştirilmesinde karşınızda ilaç fabrikalarını görüyorsunuz. Biz bu nedenle şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı çok çalışma yaptık, ama gelinen nokta o ki; dün iki şeker fabrikası usulüne uygun olmadan satıldı. Satın alan birine baktığınızda Türkiye'de hiç adı duyulmamış bir şirket. Belli ki sadece şeker fabrikalarına talip olmak için kurulmuş bir şirket. Diğer taraftan baktığınızda bu fabrikaların değerinin bu kadar olmadığını görüyorsunuz. Yarı yarıya değerle satıldılar."

'TÜKETİCİ SAĞLIĞINI TEHDİT EDENLERE HAPİS CEZASI VERİLSİN'

Türkiye'de 10 gün önce 173 firmanın 282 ürününde tüketici sağlığının bozan etkin maddeler bulunduğunu söyleyen Aziz Koçal, "Bunların içerisinde çocuklarımızın içtiği o enerji içeceklerinden tutun, sütten, köfteden, takviye edici gıda ürünlerine kadar birçok üründe bu tehlike var. Bakıyorsunuz bu firmaların aldığı sadece para cezaları. 20 kez yakalanan bir firma, aynı suçu tekrar işliyor ve sürekli firma ismini değiştiriyor, cezayı da ödemiyor. O zaman çözüm ne? Bunun çözümü Türk Ceza Kanunu'nda insan sağlığını bozacak şekilde bu tür faaliyette bulunan, bu gıdaları insanların tüketimine sunan firmaların yetkililerine karşı hapis cezası uygulanması gerekiyor. 2017 rakamlarına baktığınızda bugün tüketici hakem heyetlerine müracaat eden tüketicilerin yüzde 80'i haklı bulunmuş. Yüzde 20'sinin de büyük kısmı eksik evraktan kaybediyor. Demek ki hakkını arayan tüketici, mutlaka hakkını alıyor. Biz bu doğrultuda 28 yıldır mücadelemizi veriyoruz. Biz şunu biliyoruz, adaletin, hukukun, demokrasinin olmadığı bir ülkede tüketicinin hakkını arayamazsınız, bu nedenle biz tarafız" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler