Eşitlik mücadelesi sürüyor

Bir Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha geride bıraktık. Hollanda’da emekçi kadınların dünya ölçeğindeki mücadelelerini ulaştırdıkları düzeyi güncelleme günü olan 8 Mart’ta ülke genelinde yeni hedefler, mücadele biçimleri bir kez daha gözden geçirildi. Kadınların toplumdaki konumlarını daha da güçlendirecek yeni adımların nasıl hayata geçirileceği konusunda çalışmalar kamuoyu ile paylaşıldı.

Yayınlanma: 30.03.2019 - 21:16
Abone Ol google-news



Kadın-erkek eşitliği, Hollanda Anayasası’nın daha ilk maddesinde başka eşitliklerle birlikte sayılıyor: “Hollanda’da bulunan herkes, eşit durumlarda eşit muamele görürler. Din, hayat görüşü, politik eğilim, ırk, cinsiyet veya her ne sebeple olursa olsun, ayrımcılığa izin verilmez.”

“Ekmek ve Güller”in 8 Mart 1908’deki temel istemi, kötü çalışma koşullarının düzeltilmesiydi. 1919’dan itibaren Hollanda’da çok şey değişmiş görünüyor.

100 yıldönümü...

1919 yılında ilk kez bir kadın, kadın seçmenlerce de parlamentoya seçildi. O kişi Rotterdamlı bir öğretmen olan Suze Groeneweg’di. Yüz yıl önce kadınların kendi ekmeklerini kazanması ve erkeğe olan bağımlılıklarının bitirilmesi, bugün de Hollandalı kadınların gurur duydukları bir olgu. Kadınların seçme ve seçilme haklarını kazanmalarının 100. yılı Groeneweg’in Hollanda Parlamentosu’ndaki büstü önünde kutlanıyor. “Ekmek ve güller”, yine de tam olarak benimsenmiş durumda değil, kadınların erkek dünyasına oranla kazanmaları gereken çok şey var.

Bu konuyla ilgili olarak Ticaret ve Gelişmekte Olan Ülkelere Yardım Eski Bakanı Lilianne Ploumen, kendisiyle yapılan bir söyleşide, kadınlara seçme ve seçilme hakkının mücadeleyle alındığını anlatıyor: “O günden günümüze eşit işe eşit ücret, kürtaj hakkı, daha çok kadının yönetici konumda olması mücadelesi sürüyor. Ancak 1955’te evlenen kadınların işten hemen atılmalarını engelleyebildik, 1975’te kadınların meslek sahibi olmaları kabul edilebildi, 1991’de ise ilk kez evlilik içinde tecavüz cezalandırılabilir bir suç haline dönüştü.”

“Çocuk ve kariyer” odaklı cümlelerin yalnızca kadınlara yöneltilmeyeceği bir toplumu yaratabilecek miyiz? Çocukların bakımı ve onları büyütme sorumluluğunun yalnızca annelere verilmeyeceği bir yaşam biçimi olacak mı? Hayatı paylaşan çiftler, çocuklarını her ikisinin de eşit ve ortak sorumluluk projeleri olarak görebilirler mi? Annenin kariyer yaptığı bir ailede işsiz baba çocukların sorumluluğunu tek başına üstlenebilir, onları topluma yararlı bireyler olarak yetiştirebilir mi? Çok kültürlü bir toplum haline gelen Hollanda’da kültürler arasında kurulacak köprülerle içsel bir etkileşim oluşturulabilir mi? Bu gibi sorular, genellikle hemen her Emekçi Kadınlar Günü’nde gündeme geliyor.

Kadın örgütleri etkili

Kadınların toplumsal yaşamdaki konumları kültürel olarak farklı olduğu için, güçlü kadın örgütleri aracılığıyla, birbirlerinden öğrenmeye daha yatkın hale geliyorlar. Kadın girişimciliğini Hindu kökenli Surinamlılardan, ayakları üzerinde durabilme yetisini Antil kökenlilerden, özgürlük idealini ise Hollanda’nın Kızıl Feministlerinden öğreniyor kadınlar. Hollanda Sosyal ve Kültürel Planlama Kurumu verilerine göre, yine de kadınların üçte biri, erkeklerin ise yarısı, kadınların çocuk büyütmek için daha uygun olduğunu düşünüyor. Bu veriler, durumun zorluğunu ve değişimin ne denli güç olacağını gösteriyor.

Özellikle işkadını ya da işadamı söylemi toplumda benimsenmiş gibi. Hollanda toplumunda da “adam gibi adam” deyimine karşılık gelecek bir söz benimsenebilmiş değil. Anayasanın birinci maddesinde ifade edilen ayrımcılık yasağı, konu kadın-erkek ayrımcılığı olunca çok da geçerli değil. İş dünyasının ve kamu yapılanmasının, kadın erkek eşitliği konusunda pozitif ayrımcı davranabilmesine gereksinim duyuluyor.

Hâlâ kadınlar daha düşük ücretlerle çalışıyor, yarısı ekonomik olarak yeterli maddi kazanca sahip. İş dünyasının üst yönetimlerinin yalnızca yüzde 10’u kadınlardan oluşuyor.

Hollandalı kadınlar, evlenseler de isterlerse yalnızca kendi soyadlarını kullanabiliyorlar. İstedikleri mesleklere girebiliyor, vücutlarına ve hamileliklerine kendileri karar verebiliyor, olgunlar eğitimine katılabiliyorlar. Sanat dünyasında sesleri gür çıkıyor, valilerin ve erkeklerin giremediği, yerlerini bilmedikleri sığınma evlerine sahipler. Bir kariyer yarışında kadınların önüne konabilecek tüm engeller, gerek yasal düzenlemeler gerek kadın örgütlerinin desteğiyle yerel yönetimlerce tek tek aşılıyor.
[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler