Avcı: Burak’ın yanına bir futbolcu..

Beşiktaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı, ilginç açıklamalar yaptı. Avcı, bir golcü transferi istediklerini söyledi. Beşiktaş Teknik Direktörü'nün TV'deki tüm sözleri...

Yayınlanma: 18.11.2019 - 21:11
Avcı: Burak’ın yanına bir futbolcu..
Abone Ol google-news

Beşiktaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı, yayıncı kuruluş beIN Sports'a ilginç açıklamalar yaptı.

Avcı, bir golcü transferi istediklerini söyledi.

Abdullah Avcı: "Forvete alternatif düşünüyoruz, saklamaya gerek yok. Bir tane oyuncu, Burak'ı da rahatlatabilir. Yerli mi, yabancı mı, bakacağız. Hangisi doğru olursa artık.

Transfer için aklımdaki rakam 2 ama kulübün düşüncesi önemli. Bir santrfor, bir de kenar oyuncusu. Şu anda mevcut ve acil gözüken bu.

Son 5 senede, Abdullah Avcı, 5 değişik oyun oynattı bu ülkede. Beşiktaş'ın son 5 senesinin pas sayılarını çıkardım, benim oynattığım takımın pas sayısını çıkardım. Benimki yüzde 10 fazla. 28-30-35 pas fazla yapmışız

5 sene önce bir takımı aldım ve önce temel olarak savunma öğrettim, 'çok savunma' dediler. Geçiş oyunu öğrettim, 'çok kontra oynatıyor' dediler. Topa sahip olma oyununu oynattım, 'bu kadar pas mı olur' dediler. 

Beşiktaş'a topa sahip olma oyununu monte etmeye çalıştım, sonra bu oyunun bir bölümünü kaldırdım, farkında değiller. Bütün parçaların bir araya gelmesi lazım 11 oyuncu içinde. En fazla topa sahip olan ve en az gol yiyen takımız son 5 haftada.

Beşiktaş taraftarları maçın 1. dakikasından 90. dakikasına kadar oyun veya sonuç ne olursa olsun destek versinler ama eleştirilerini sonra yapsınlar. Taraftarlar gerekiyorsa beni eleştirsin, oyuncuya destek versin."


İŞTE TAM METİN


Avcı: Sağlığım çok iyi. İki gündür özellikle son iki gündür terlemelerim devam ediyor, azaldı ama işte antrenmanda aktif bir şekilde bulunabiliyorum, geceme daha iyi uyuyabiliyorum, gündüzü daha sağlıkı geçiriyorum ama biraz ufak tefek halsizlikler var, o da normal seyrediyor şu an itibarıyla. Son iki gündür özellikle, iki üç gündür iyi hissediyorum. Maç günü de dahil tabi maçın yorgunluğu, stresi, öncesi, sonrası o bindi. Onun yorgunlukları da şimdi bu hafta da milli takım arasının olması da biraz daha dinlenmemizi sağladı. Milli takım diyince hemen de hocayı da ekibi de ülke adına son derece güzel oldu, tebrik ediyoruz.

Spot: Abdullah Avcı: Şenol Güneş ve A Milli Takım’ı tebrik ederim.


Şimdi jenerasyonun bir bölümünü tanıyorum. Milli Takım’da çalışmış olmamdan.
Uluslarası maç oynayan sayısı fazla olması özellikle zaman zaman bölgelerde, sahanın içindeki bölgelerde yakalayamadığımız performansı yüksek oyuncular da yakalayabiliyoruz. Genç yaşta uluslararası maç oynama sayısı çok arttı. Gittikleri ülkede olsun, kendi milli takımımızda olsun. Bunlar olumlu (anlamadım, 02.58’de söylüyor.) Bunun dışında bir de şöyle bir şey var, bizde her şeyden vardır, duygular da vardır. Bu çocukların baktığında duyguları, kazanma istekleri yakaladıkları bir şeylerin peşinden koşmaları yeni yüzlerin, yeni hedeflerin olması oyuncular açısından bu son derece önemli. Bugün itibarıyla baktığınızda o heyecanı, o coşkuyu sahanın içinde görüyorsun, o bütünlüğü görüyorsun. Futbol takımları şöyledir: sonuç aldıkça enerjş çoğalarak devam eder. Çok iy ibir turnuva, yani öncesi, gitme adına harika bir şey geçirdiler. En az gol yiyen takım, 1 kere mağlup oldular, dünya şampiyonu olan bir grupta hem orada hem burada dirençli bir oyun gösterdiler. Özellikle bu jenerasyonun yaş ortalaması ufak ve uluslarası –hep ifade ediyorum- maç oynaması çok önemli deneyim kazandırdı.


Yan, 22-23 yaşında ama 27-28 yaşında da başka deneyimler yaşayacaklar. Oynayarak gidecekler, hem milli takım bazında hem kulüp bazında. Uluslarası seviye başka bir şey, hep bunu söyledim senelerdir kendi ligimizden Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin seviyesi her zaman farklıdır. Bu ç ocukların birçoğu şimdi yurtdışında maç oynuyorlar, o seviyeler bizim üst segment liglerimiz, onların çok önemli şeyleri var. Taktiksel olarak gelişimlerini çabuk sağlıyabiliyorlar. Bir de ay yıldız duygusu var, bunu hiçbir zaman kaybetmediler, onu da yaşıyorlar. Ülke adına son derece iyi oldu, onlar adına iyi oldu, onların kariyer planlaması adına, Avrupa’da tanınabilirlik adına son derece önemli. En büyük organizasyonlar dünya’da Şampiyonlar Ligi, Avrupa Şampiyonası’dır. Bunun içinde olacaklar, tebrik ediyorum. Hem de şöyle, oyuncularım var. Çalıştırdığım takımdan var, mevcut olan takımdan var, daha evvelden dokunduğum yurtdışına gittiği beraber olduğum oyuncular var. Bakıyorum ‘a kaç oyuncu, ben çalışmışım bununla’ bu da beni çok mutlu ediyor.


Cengiz Ünder sorusu: Abdullah Avcı: Yani işte biliyoruz biz Cengiz’i Altınordu’dan Başakşehir’e aldığımızda, ilk lige onunla başladık çünkü o mesajları vermişti. Hep şu ifadeyi kullandım oyunda. Antrenmanda bütün takımı –Başakşehir iyi bir futbol takımı, iyi oyunculardan kuruluydu ama yeni gelmesine rağmen orda ilk kendini kabul ettirdi. Roma’ya gitti, arkasından Roma’da özellikle gittiği süreçte belki bir 5 aylık süreç ama 5 aylık süreçten sonra orda da kendini kabul ettiren, oyun anlamında karakter anlamında bir takım vardı. Giderken biz 10 ay beraber olduk, giderken şu ifadeyi kullanmıştım ona ‘kendine yatırım yap dedim ama gayrimenkul yatırımı değil (gülerek) onu zaten yaparsın, kariyer planlamasıyla, kişisel gelişimiyle ilgili, özel fizyoteraspiyle-diyetisyeniyle ilgili. Bugün İtalya Ligi’nde Roma’da o düzeyde oynaması zaten gelişimini saha içinde iyi gösteriyor.
Deneyimli oyuncular var, Burak Yılmaz, takım kaptanımız bizim de. 35 yaşında hala çok istiyor. Avrupa Şampiyonası’nda olmak istiyor. Çok büyük bir model var, Emre Belözoğlu, 40 yaşından gün aldı ve örnek bir oyuncu. Hala fazlasını istiyor, büyük bir ihtimalle Avrupa Şampiyonası’nda nasıl olacağını da planlıyordur, öyle bir oyuncu. 2012’de Milli Takım’a aldığımda eleştirilmiştim, 2019 Emre niye yok diyorlar. Emre çok doğru bir örnek aynı zamanda içerde. Oynadığı maçlarda da oyun aklıyla, saha içinde verdiği enerjiyle beraber.


Ömer Güvenç: Emre ile takım arkadaşı olmak istemem, ondan az koşunca laf ederler vs. vs.

Abdullah Avcı: Bence olmalarını istemeleri lazım, sadece koşmayla alakalı değil Emre’nin İtalya Ligi, İngiltere Ligi, İspanya Ligi, uluslarası maç oynama sayısı en fazla oyunculardan bir tanesi, bence oyun aklının da yaşamıyla da ilgili örnek alınacak oyunculardan bir tanesi.

Ömer Güvenç: Oynamayacak olsa bile Emre, 2020’ye götürülmeli mi?

Abdullah Avcı: Şenol hoca zaten bu konularla ilgili son derece kararlarını sağlıklı veren, ben bunu dışarıdan konuşacak birisi değilim. Ama hocayla bu fikir alışverişlerini Şenol hocayla yapıyoruz, Başakşehir’deyken gelip Emre’yle de ilgili düşüncelerini söyledi? (08.05, anlamadım) Emre’yi her türlü bence orada bulunduracaktır diye düşünüyorum. Bazen futbolcu bazen akıl olarak muhakkak faydalanacaktır.

Ömer Güvenç: Bu kadro 2020’de ne yapar?
Abdullah Avcı: Şimdi bunu bugünden kestirmek çok mümkün değil. Maçlar vardır, anlar vardır. O anlar seni maçlar, turnuvalar, kısa turnuvalar seni başka yerlere taşıyabilirler. Bazen seni olumsuz da etkileyebilirler. Bugün turnuvaya nasıl başladık, Arnavutluk’u gittik yendik, içeride bi daha kazankdık o sana başka bir şey taşıyabiliyor. Hem oyunun içinde taşıyabiliyor hem de genel olarak ülke adında başka bir enerji veriyor, grup enerjisi verebiliyor. Ben inanıyorum, yani çocuklar çok istiyorlar. Burada şu gün şu hedefi koymak çok yanlış olabilir. Bence öncelikle hedef oralarda olabilmektir. O turnuvalarda olabilmektir. O turnuvalarda olduğunda hem ülke adına hem oyuncuların performansı adına, genç de bir jenerasyon var yani baktığında. Bence iyi bir şeyler yaptıklarında bir sonrasında Dünya Şampiyonası hedefleri var önünde. Bence harika gidiyorlar, umarım biz de kulüp takımı olarak onlara vereceğimiz oyuncu sayısını çoğaltarak, şimdi bugün Dorukhan’ı konuşamıyoruz. Çünkü bu turnuvada oynayan bir oyuncuydu. Sakatlığından dolayı yoktu, umarım iyileşip Avrupa Şampiyonası’nda o da olur.

Ömer Güvenç: Abdullah Avcı oynanan futboldan, tablodan mutlu mu?

Abdullah Avcı: Başlangıç noktasından sonrasındaki sürece baktığında toplamda son 5 maçlık yapılan kazanılan diyeyim , oyun anlamında daha beni tatmin etmeyen bir sürü şey var ama kazanmak 5 maçın 4’ünü, 1 beraberlik almak. 8. gibi gözükse de liderle 3 puan var arasında. Veya Türk futbol tarihinin geneline baktığında işte Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve buna bir bölüm Trabzonspor girmş. Bursaspor bir kere girmiş. Genelde bu tip takımların, üç dominant takımın ve Trabzon’un da çıkışıyla beraber hemen hemen birbirine çok sıkışık bir puan ortalamasının olması ama bu başka bir şey tabi, 5 aylık süreç, bunun içinde soracağın sorular vardır. Kendimizi sorguladığımız anlar vardır, oyuncu-sezona başlangıç-milli takım veya askerden dönen oyuncular-hazırlık maçı oynamadan lige başlamalar. Benim bir oyun planı üzerinde, onu burada yerleştirmeye çalışmam, sonrasında oyuncu profiliyle böyle? bunu biraz dizayn etmek ve bununla beraber alınan sonuçlar, evet bir dalgalı süreç, inişli-çıkışlı. Ama bugün itibarıyla 11. Hafta, makas çok sıkışık. 11. Haftada belki ideale yakın, kafanda planladığın kadroya yakın bir kadronun da beraber olması ve bunun belki devre bitene kadar devam ettirebilirsek bir sakatlık ve bir şeyler yaşamazsak, şu an itibarıyla mevcuttan memnunum ama genelinde çok böyle yaşanmaması gereken bir süreçleri Beşiktaş gibi bir kulübün içinde sezon başı itibarıyla sonuç olarak da performans olarak da yönetim değişikliği olarak da yaşıyorsun ama bunların içinde seni ne mutlu ediyor dersen, tabi ki hayat, oyun bu, kazanma-kaybetme. Burada kazandığın zamanki duygu çok başka bir şey, kaybettiğin zamanki de başka bir duygu. Arası yok yani. Ya diptesin ya yukarıdasın. Ama bir sürü olumsuzluklar yaşamana rağmen ama o Vodafone’a
–Ömer Güvenç: Olumsuzluk derken hocam?-
Abdullah Avcı: Sonuç

-Ömer Güvenç: Gerçi bu 11 haftada sizin başınıza gelen deyim yerindeyse pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bunlar iyi alt ettiniz de en büyük olumsuzluk neydi hocam?

Abdullah Avcı: Yani şimdi şöyle olumsuzluklar bir kere sonuç alamadığın sürece bu çok büyük bir olumsuzluk. Şimdi ben böyle işe başlarken hem uzun vadede çalışacakmış gibi hareket edersin burası Beşiktaş olduğu için hazırlık maçı dahi kazanmak zorundasındır. Yani bu böyledir. Beşiktaş’ın bir karakter yapısı da vardır. Bunların hepsini biliyorum. Zorlukları da biliyordum gelirken. Yani ben gülbahçesine gelmedim. Bu zorlukları da biliyordum ama burayı tercih ederken hem ben tercih edildim hem tercih ettim. Karşılıklı oldu bu. Uzun zamandır devam eden bir şeydi.

-Ömer Güvenç: Tercih ettim derken hocam? Başka alternatifler var mıydı?

Abdullah Avcı: Vardı tabi, senelerdir var. Bunu bir basın toplantısında da söyledim ben. Beni Beşiktaş’a getiren kriter nedir? Başakşehir Futbol Kulübü’nde, seyirci sayısı ve tarihi geçmişi olmamasına rağmen zirve yarışı yapması ve oynattığım oyundur. Hani o takımda büyük takım oyunu oynattım diye ben tercih edildim. 3 büyük takım tarafından veya birçok takım tarafından.

-Ömer Güvenç: Üç büyük derken?

Abdullah Avcı: Üç büyük. Türkiye’deki 3 büyükler. Bu 7 senedir bunu çok net herkes biliyor, 7 senedir üç büyükler takım da

Ömer Güvenç: Bunların içinde Galatasaray ve Fenerbahçe de var o zaman?

Abdullah Avcı: “Tabi, yani bunlar tercih. Ben de bunların arasından bu sene itibarıyla, karşılıklı olan saygının, sevginin, beni belki hayallerime götürecek durumu ben de tercih ettim. Karşılıklı tercihti bu. Ama beni en çok ne heyecanlandırıyor dediğin zaman bugün hala, Vodafone’a gittiğindeki o ortam, o başka bir duygu. O seyircilerin, o 40 bin kişinin önünde o maçı oynamak, maçı kazanmak, o seyircinin sana yardımcı olması, o tutkusu. Hani ben Beşiktaş taraftarının tutkusunu hiçbir yerde göremedim çok enteresan yani. Geçen bir yerdeydim eşimle beraber, bir köydeydim daha doğrusu. Orada duymuşlar, köy yani. Geldiler, bir abimiz gelmiş kadar sevindik dediler yani. O kadar tutkulular yani.

Ömer Güvenç: Tabi hocam bu kazanınca öyle de kaybedince de (Gülüşmeler)

Abdullah Avcı: Biraz evvel dediğim gibi o duyguları olumsuz olarak da yaşabiliyorsun. Ama her zaman hayatta, hayat seni her gün yeniliyor. İşe yaramayan enerjiyle değil, yenileyerek nasıl bunun altından kalkabiliyorsun, bu mücadeleyi niye bırakmayacaksın, sonuna kadar nasıl gideceksin, nasıl bunun içinde en iyi sonuçları alabileceksin, sonuçlar alırken de neyi geliştireceksin. Sadece sonuç aldığında o gün mutlu olabiliyorsan sadece o duyguyu yaşarsın ama bu sonucu nasıl aldım veya alamadığım anda kendini hala geliştirebiliyorsan bu esnekliğe, bu düşünce esnekliğine sahipsen muhakkak bir yerde çıkış noktası olacaktır. Beşiktaş takımı bu kadar kötü gitmez, bunu biliyordum. Bu, beni biraz rahatlatıyordu. Beşiktaş forması çünkü değerlidir. Onun için bu çıkışın tekrar olacağını düşünüyordum. Bu süreç de özellikle hem oyuncu grubu olsun, içerisi olsun birbirimize yardımcı olarak şu anki bulunduğumuz durum beni mutlu ediyor ama hala üstüne koymamız gereken çok şey var.

Ömer Güvenç: Hocam son 3 maç 9 puan. Oraya kadar çoğuz kez eleştirildiniz, hatta istifaya davet edildiniz. Hiç ‘ya bu iş galiba olmayacak, ben bu işi bırakayım’ dediniz mi?

Abdullah Avcı: Yok, ben hayatım boyunca hep mücadel ettim, benim başlangıç noktamı sen daha iyi bilirsin Ömer abi, hem futbolcu hem antrenör. Mücadeleyi hiç bırakmadım, dediğim gibi biraz evvel dediğim gibi Beşiktaş kulübü bu kadar kötü gitmez. Bir yerde bir çıkış muhakkak olacaktır. Bunu böyle havada bırakmak değildi benim derdim. Ama bunun içinde yaparken işte ekiple olsun, benim kendi düşüncelerim olsun, neyi değiştirebiliriz, nasıl dizayn edebiliriz, nasıl sonuç alabiliriz. Önce oyunu geliştirmek mi sonuç almak mı? Sonuç almak sonra oyunu geliştirmek. Oyunun içine bazı dokunuşlar yapmak. Bazen iletişim oyuncuyla kurmak. Bir galibiyet, dutgu burada fazla yaşanıyor. Bu, bizi başka yere taşıyacaktı. Doğru zamanda, büyük bir maçın, bir derbi maçının buna denk gelmesi bizi şu an itibarıyla daha iyiye taşıyor ama yeterli değil. Performans olarak yeterli olmayan var, oyun olarak eksiklerimiz var. Belki devre arası itibarıyla takviye yapmamız gereken durumlar var. Türk futbolunun en büyük oyuncularından Burak Yılmaz’dan da biz sakatlıklarından dolayı tam faydalanamadık. O süreç, 11 haftalık süreçle böyle geçti. Şimdi onun adım adım bunun içine daha girmesi bizim performansımızı biraz daha yukarı çekecektir.

Ömer Güvenç: Peki hocam, şunu da sormak zorundayım. Bu 3 haftayı da puan veya puanlarsız kapatsaydınız, tepkiler artacaktı istifa tezahüratları gelecekti. O zaman gerekeni yapar mıydınız yoksa yine devam mıydı? Gerekeni yapmaz diyenler de şunu söylüyordu: Yapmaz tabi çünkü gitmeyi değil göndermeyi düşünür çünkü dünyanın parasını bırakmaz diyorlardı. Buna da bir açıklık getirir misiniz.

Abdullah Avcı: (Gülerek) Hayatta parayla beni kimse şey yapamadı, Ben 5 senelik mukaveleyi yırttım geldim. Başakşehir kulübü de buna yardımcı oldu, destek oldu. Ben, ceketimi ilikleyip orada antrenörlüğe devam edebilirdim. Veya bir başka yere tercih edebilirdim veya otursaydım bu kulüpler tekrar bana gelebilirdi. 5 senelik mukavele. Ben parayla hayatım boyunca konuşmadım. Milli Takım süreci de öncesi de ayrılırken de dahil. Ben, bir kuruma zarar vereceğim an bunu çok sağlıklı biçimde oturup konuşurum zaten. Ben akıllı bir adamımdır yani. Ve duyguları olan bir insanımdır. Parayla hiçbir zaman beni kimse tartamadı. Tartmayacak da yani.

Ömer Güvenç: Buna müsade etmeyeceğim diyorsunuz yani.

Abdullah Avcı: Bu öyle olamaz yani, olmaz. Onun makul, karşılıklı iletişimle konuşmalarla çözülecek şeyler ama ben onları hiçbir zaman o, biraz evvel bir ifade kullandım, işe yaramayan enerjiyle yaşamam, çözüm odaklıyımdır.

Ömer Güvenç: Hocam şimdi bütün teknik direktörlerde merak ediyorum da sizde de merak ediyorum. 11’i tespit ederken Abdullah Avcı, şu 3 kriterden hangisini kullanır? 1- Ben kazanan takımı, cezalı ve sakatlık olmazsa değiştirmem 2- Antrenmandaki performansına bakarım 3- Rakibe göre 11 çıkarırım. Abdullah Avcı bunların hangisini yapıyor?

Abdullah Avcı: Hepsini yapıyor, hepsi haftalık plana göre değişebiliyor. Örnek, basın toplantısında da geçen hafta sordum, söyledim. Basına sordum ben. Bizim basınımız oyunla ilgili pek soru sormadığı için örnek dedim, bana bugün şunu sormanız lazım. Caner niye sağda oynadı Adem niye solda oynadı? Bunu bana sorun, ben de buna bir açıklama yapayım. Veya bunu oyunun içinde niye değiştirdiğim diye söyleyeyim. Bazen performans, bazen rakibin analizi, bazen çözüm noktalarında dahi başka opsiyonlar kullanıyoruz. Hani biz topu ortaya atıp bugün oyunu o değil artık. Hadi gelin 11’e 11 maç yapıyoruz, bir oyun değildir. Rakip analizi, senin oyuncu performansın, o gün neyi planladın, oyuncu profilin neye uygun, oyuncunun performansı gibi gibi bir sürü detaylar var. Hepsinden, bir taneden değil, bir sürü esneklikte düşünen ve ekiple beraber kafamızı yoran. Bazen oyuncuyla iletişim kurarak. Ben seni bugün böyle düşünüyorum, sen bu oyuna nasıl bakıyorsun.

Ha bunu oyuncuyla alışveriş yapıyor musunuz?

Abdullah Avcı: Tabi, birebir oyuncuyla. Ben senin arkanda bu oyuncuyu düşünüyorum, bu oyuncuyla olan sahadaki bağlantını bu şekilde düşünüyorum. Ne düşünüyorsun? Çok açık bir şekilde.

Peki oyuncunun cevabı, senin istediğin gibi ben oynayamam derse, ne yapacaksın hocam?

Abdullah Avcı: Olabilir, tercihtir, bunu iletişimle kurduğun zaman oyuncuya bu sebepten dolayı da seni oynatmıyorum diyebilecek de açıklıkta bir insanım ben yani. Samimiyetle. Sonuçta burada bir ortak nokta var, maç kazanmak ve Beşiktaş puan kazanması ve yukarıda yarışın içerisinde olması. Yarışması, şampiyon olmasıdır yani.

Hocam, Abdullah Avcı için Beşiktaş’ın ikinciliği başarı mıdır?

Abdullah Avcı: Şimdi sezona nasıl başladı, nasıl bitirdi dedim ama? Beşiktaş, şunu bir ifade kullandım ama ben, Beşiktaş formasını giyen her oyuncu değerlidir. Beni bir gün Beşiktaş kulübüyle şikayetten duydun mu? Duymadım. Oyuncuyla ilgili duydun mu? Performans değerlendirmesini ben kendim yapabilirim. İçimde yaparım. Bunu, maksimal, mevcuttaki Beşiktaş forması giyen her oyuncu değerli oyuncudur. Ve ben bundan verim almaya çalışırım. Bunun değerlendirmesini ocak ayında yaparım, mayıs ayında yapabilirim, bu ayrı bir şeydir. Onun için kurumum benim için önemlidir. Ben kurumun içinde neyi geliştiriyorum ona bakarım, oyuncuyu nasıl geliştiriyorum ona bakarım. Benim için değerli olan budur. Onun için biz maksimalde oyuncudan nasıl verim alırız. Beşiktaş şampiyon olamadığı sürece, bu Galatasaray için de geçerli, Fenerbahçe için de geçerli, olamadığı sürece başarısız ilan edilecektir de yani.

3 büyüklerde olduğu gibi Beşiktaş’ın taraftarının da en büyük şeyi şampiyon olmak. Abdullah Avcı’ya göre Beşiktaş’ın şu andaki mevcut kadrosu bunun için yeterli mi? Oyuncuların mevkilerini söylemiyim de alternatifleri oldukça fazla mı yok mu?


Şimdi biraz Beşiktaş’ın son 4 senesine, o zaman yakın tarihine gidelim. Son 4 senede 2 şampiyonluk var. Şampiyonlar Ligi’nde önemli bir başarı var. Ondan sonra kadroda devamlı bir deformasyon ve değişim var. Doğru mu Ömer abi? Doğru. O zaman ben de şöyle bu deformasyon ve değişim hala devam ediyor. Bunun içinde de ne olursa olsun -bir savunma değil bu, yarışmak zorundasın- Beşiktaş formasıdır bu. Mevcuttan iyisini nasıl yapabilirsin. Şimdi neyi karşılaştırıcaz mevcutla? 4 sene evvelki 2 şampiyonluğu mu karşılaştırıcaz sonraki 2 seneyi mi karşılaştırıcaz? Ben de o zaman şöyle diyeyim, ben de çalıştırdığım takım, ekibimle birlikte beraber son iki senedir Beşiktaş’ın üstünde bitirdim. Puan olarak da sıralama olarak da. Son 4 sene Beşiktaş Futbol Takımı’ndan daha fazla puan aldım. Ama Beşiktaş’ın 2 şampiyonluğu var. Beşiktaş’ın 40 bin seyircisi var. Beşiktaş’ın tarihi var, genetiği var. Ve kazanmak istiyor. Şimdi bu mu günceli konuşacağız yakın tarihi mi konuşacağız yoksa mevcut güncelde neler yapabileceğimizi mi konuşacağız. Bence mevcutta Beşiktaş forması her zaman yarışacaktır. Bana işte 4 sene evvelki kadro buydu bugünkü bu. Banane. O mevcut o gün güncel oydu bugün bu. Bunlan neyi yapabilirim ben. Bunla nasıl daha tepede olabilirim. Nasıl şampiyon olabilirim. Bunu yapmaya çalışıyorum. Şimdi ocak ayı gelecek.Ona bir değerlendirme yapıcaz. Neyi yapıcaz, kulübümüzün şu anki yönetim kurulu diyecek ki hocam 1 tane alabiliyoruz, hocam 3 tane alabiliyoruz. Ben diyeceğim ki bunları boşaltabiliriz, bunları alabiliriz. Karşılıklı oturup bunun çalışmasını yapıcaz.

Yorumcuların eleştirisi genelde şey oluyor “Abdullah Avcı’nın bir tek oyunu var, pas pas pas... Olmadı A planı, olmadı B Planı yok.

Onu bilmiyorum kimler yazıyor. Ben geçen bir basın toplantısında söyledim. Benle oturup medyadan bu oyunlar üzerinden konuşup bilgi sahibi olmak isteyen bir sürü medya mensubu da var. Özellikle son 5 senede A. Avcı, 5 değişik oyun oynattı bu ülkede. Bugün; İtalya Ligi’ni seyret, 14-15 tane takım farklı farklı sistemlerde oynuyor. Oyunun içinde farklı sistemlerde değişiyor. Pas, pas dediklerinde Beşiktaş’ın son 5 senedeki pas sayılarını çıkarttım. Bir de bugün, benim oynattığım takımın sonuçlarını çıkarttım. %10 fazla. Şu anki oyun %10 fazla. 418 pas yaparken 438 pas yapmışız. Fazla değil. 5 sene önce, bir takımı aldım temel savunmayı öğrettim, çok savunma oynatıyor dediler. Sonra bir geçiş oyunu oynattım, çok geçiş oyunu, kontratak oynatıyor dediler. Ondan sonra, biliyorsunuz son 3 senede şampiyonluk yarışının içinde vardı Başakşehir Futbol Kulübü. Topa sahip olma oyununu oynattık, yani bu kadar topa sahip olma olabilir mi? Bu kadar pas olur mu? dediler. Şimdi geldim burada o oyunu monte etmeye çalıştım. Beşiktaş takımında bu pasın bir kısmını kaldırdım şu anda, bunun farkında değiller.

Neden hocam kaldırdın? Olmadığı için mi?

Evet. Bu 11 parçanın bir araya gelmesi lazım. Şimdi burada açıklıkla söylemeyeyim. Çünkü söylersem bilgi olarak veriyorum, o bilgiyi başka türlü kullanıyorlar. Bazı bölümünü kaldırdım ama yine son 5 haftada ligin en fazla topa sahip olan ve en az gol yiyen takımıyız. Benim çalıştırdığım takım 5 sene ligin en az gol yiyen takımıydı. Savunma oynatıyor dediler. Hücum oynarken savunma güvenliğini nasıl alacağımızı anlatmaya çalıştık bu insanlara. Onun için 5 değişik oyunu oynatan, bazen direkt oyunu oynatan bir teknik adama sadece bir opsiyon söyleyemezsin. Ben bir maça çıkarken 4 opsiyonla çıkıyorum çözüm noktası olarak. Çıkıp da onu anlatmayayım artık. Anlattığım zaman da çok istatistiki bilgi veriyor falan diyorlar. O zaman şu mu bugün? Her şey ölçülüyor artık futbolda. Bilim var, analiz var. Sağlık organizasyonu var. O zaman topu atalım ortaya, herkes maçı oynasın. Ekmeğini de yesin gitsin. Futbol bundan çıkmıştır artık. Bilimin, tekniğin, teknolojinin, taktiğin, içinde çok fazla olduğu bir şeydir. Duygularımızı bunun içine akıllı bir şekilde katacağız. Bu duygu olmalı tabii ama bunu aklınla nasıl birleştiriyorsun? Planların neler? Bazen duygularla da maç kazanacaksın ama plansız, organizasyonsuz bu işler artık dünya futbolunda olmuyor. Şimdi bizim Milli Takımımız, top rakipteyken bugün şöyle oynayacağım, ikinci topları şöyle alacağım, rakip şöyle oynuyor planlamasa biz Türk’üz, maçı hemen kazanmamız lazım diye mi çıkacağız? Onuı demek istiyorum, oyunlar değişti. Onun için, benim çok opsiyonlarım var. Bunun üzerinde oyuncuya göre de opsiyon çıkartıyoruz biz. Ama bunu tabii nasıl görecekler, nasıl yapacaklar bilmiyorum. Eleştiri bu işte olacak. Bunu da söyledim her zaman, buna da çok açığımdır. Ama eleştirinin dışında, sahanın dışında bir şey olursa tepkili olurum.


Hocam şimdi iyi oyuncular var takımda. Ama kötü oynuyorlar. Oyununu büyük bir keyifler izlediğim bir Oğuzhan var. Ama oğuzhan gibi oynamıyor. Ljajic var. Ve bunlar skora katkı eden oyuncular. Neden?

Şimdi bahsettiğin oyuncular, benim çok keyif aldığım, benim futbola bakış açıma çok keyif veren futbolcular. Seyirciye de keyif veren, estetik oyuncular. Şöyle: Oğuzhan’ı biliyorsunuz, 2012’de A Milli Takım hocasıydım. Fikret Orman, yeni başkan olmuştu. Fikir alışverişi de yapıyordu. Oğuzhan’ı ilk Beşiktaş’a, İbrahim Altınsay da vardı, bir toplantıya girmiştik. Yeni bir Feda sezonuna giriyorlardı. İlk Oğuzhan’ı Beşiktaş’a tavsiye eden, alınmasını söyleyenlerden biriyim. 2012’de A Milli Takım’da hocayım. Buraya geldiğimde evime çağırıp gece 01.30’a kadar iletişim kurduğum, hâlâ konuştuğum bir oyuncudan bahsediyorsunuz.



Bu oyuncunun dediğim vasıfları olmaz, dersiniz ki ‘Bu gölden bu balık çıkar.’ Çok önemli ve çok iyi futbolcu benim ölçülerime göre. Benim sorum neden oynamıyor?



Şimdi, bu sene itibariyle buna yeni bir sayfa açalım. Bunda büyük anlamda kendinin de, bulunduğu ortamın da, veya takımın o anki performansı yanındaki arkadaşı, her şeyin içine koyabiliriz. Bir kişiden sorumlu tutamayız. Oğuzhan’a tamamen yıkamayız bu işi. Performansı itibariyle aslında biz de... Kendisiyle konuştuğumuzda aslında o da buna adım attı sezon başı itibariyle. Takımın performansı, yaşadıklarımız, onun yaşadığı sakatlıklar. İçerde oynadığımız, kazandığımız Göztepe maçında iyi oyun oynadı. Hatta 85’te oyundan aldım, seyirci alkışladı. Oğuzhan’ın bir dönüşü başlamıştı. Sonra yaşadığı sakatlıklar. Şunu da rica ediyorum. Performans değerlendirmesini yapabiliriz. Oğuzhan 85’te oyuna girerken, Beşiktaş taraftarı çok büyük. Maç 1-0 galibiz. Lütfen protestosunu sonra yapsın, yapacaksa. O an, oyuncunun da performansını yukarı çekmemiz gereken bir durumda... Sadece onun için değil. Adem Ljajic için de aynı şey geçerli. Bazı futbolcuların yüzleri kulüplerinde eskidiği zaman, bu tip performans düşüklüklerinde tepkiler olabiliyor. Taraftar haklıdır, çünkü hayatından fedakarlık yapıp maça geliyor. Yalnız bu protestoları, bu anları biraz daha doğru planlarlarsa... Oğuzhan’ı kazanmaya uğraşıyoruz. Oğuzhan da bunun için uğraşıyor. Şu an itibariyle ben de oynatmak istiyorum ama performans, takımın gidişatı... Oyuna atıyorum, kazanmaya çalışıyorum. Ljajic için de aynı şey geçerli. Ljajic’in 1 sene evvelki attığı goller, yaptığı asistler konuşuluyor ama son iki maç 6 puan yine Ljajic var bizde. İnsanlar bunu göremiyor. Galatasaray maçındaki Umut’un attığı gol öncesi Adem’in doğru yerde buluşması, o stoperi oradan çıkarması. Geçen hafta N’Koudou’yu orda bire birde bırakması... Bunlar da belki seyircinin görmediği ama önemli hamleler. Onun için Adem de özel bir oyuncu. 1 sene evvelden, 7 gol atmış-8 asist yapmış. 9’u, 10’u bekliyorsan bu, seni bu anki mevcutta durumunu daha düşük gösterebiliyor. Şimdi şu an itibarıyla istediklerimi vermeye başladı. Bu, insan. 34 maç aynı verimi alamayabiliriz. Biz hakikaten 10 maç veya 6-7 hafta veya sezon başı çok böyle enteresan bir süreç yaşadık. Adem sezona iyi başlamıştı aslında, sakatlıkları oldu. Milli takım performansı iyi. Şu an itibarıyla kazanıyoruz, onların da performansı yukarı çıkmaya başladı. Özel oyuncuları kaybedemeyiz, kazanmamız lazım.


Bir santrafor, bir kenar oyuncusu transfer etmek istiyoruz.

Lig bitene kadar kazanmamız gereken maçlar var, kazanarak devam etmek istiyoruz.


Karius’la sezon başı konuştum. Ona, oyun felsemizi anlattım. Burada senin ayakların çok önemli dedim.

Karius’un oyunu sahiplenen bir yapısı var.


Yerli-yabancı rekabetini sağlayacak ortmaı oluşturmak için eğitim amaçlı yatırım yapmamız lazım.

Anlık başarılarla günü kurtaramayız. Geleceğimize, insan kaynağımıza, kendi insanımıza yatırım yapmamız lazım.

VAR’ı en çok isteyen teknik adamlardan birisiyim. Ben, VAR’ın olmasından yanayım.

VAR’ın adaletine güvenmemek elde değil.

Hakemlerin işi çok zor. Bir maç kötü bittiği zaman bir hafta yazılıyor, çiziliyor ve konuşuluyor.

Hakemlerin en az şikayetçi olduğu teknik adam benimdir.

Anadolu takımlarının oyun ve oyuncu üzerinden gelişmeleri ligi daha keyifli, daha zor bir hale getirmeye başladı.

Beşiktaş taraftarının o tutkusu, o heyecanı beni inanılmaz mutlu ediyor. Tutkusu, aşkı başka bir şey. Ben, onlar takımlarına destek verdiklerinde, inanılmaz bir güç...”

Bu sene bizim geri dönüşlerimizi sağlayan taraftarlardır.

Onlar, maçın 1. dakikasından 90. dakikasına kadar oyun veya sonuç ne olursa olsun destek versinler ama eleştirilerini sonra yapsınlar. Bunu yaptıkları zaman, oyuncuyu içeride başka bir yere çekiyor Beşiktaş taraftarı.

Taraftarlar gerekiyorsa beni eleştirsin, oyuncuya destek versin.






Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler