Avcı: Burak’ın yanına bir futbolcu..
Beşiktaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı, ilginç açıklamalar yaptı. Avcı, bir golcü transferi istediklerini söyledi. Beşiktaş Teknik Direktörü'nün TV'deki tüm sözleri...
Beşiktaş Teknik Direktörü Abdullah Avcı, yayıncı kuruluş beIN Sports'a ilginç açıklamalar yaptı.
Avcı, bir golcü transferi istediklerini söyledi.
Abdullah Avcı: "Forvete alternatif düşünüyoruz, saklamaya gerek yok. Bir tane oyuncu, Burak'ı da rahatlatabilir. Yerli mi, yabancı mı, bakacağız. Hangisi doğru olursa artık.
Transfer için aklımdaki rakam 2 ama kulübün düşüncesi önemli. Bir santrfor, bir de kenar oyuncusu. Şu anda mevcut ve acil gözüken bu.
Son 5 senede, Abdullah Avcı, 5 değişik oyun oynattı bu ülkede. Beşiktaş'ın son 5 senesinin pas sayılarını çıkardım, benim oynattığım takımın pas sayısını çıkardım. Benimki yüzde 10 fazla. 28-30-35 pas fazla yapmışız
5 sene önce bir takımı aldım ve önce temel olarak savunma öğrettim, 'çok savunma' dediler. Geçiş oyunu öğrettim, 'çok kontra oynatıyor' dediler. Topa sahip olma oyununu oynattım, 'bu kadar pas mı olur' dediler.
Beşiktaş'a topa sahip olma oyununu monte etmeye çalıştım, sonra bu oyunun bir bölümünü kaldırdım, farkında değiller. Bütün parçaların bir araya gelmesi lazım 11 oyuncu içinde. En fazla topa sahip olan ve en az gol yiyen takımız son 5 haftada.
Beşiktaş taraftarları maçın 1. dakikasından 90. dakikasına kadar oyun veya sonuç ne olursa olsun destek versinler ama eleştirilerini sonra yapsınlar. Taraftarlar gerekiyorsa beni eleştirsin, oyuncuya destek versin."
İŞTE TAM METİN
Avcı: Sağlığım çok iyi. İki gündür özellikle son iki gündür
terlemelerim devam ediyor, azaldı ama işte antrenmanda aktif bir
şekilde bulunabiliyorum, geceme daha iyi uyuyabiliyorum, gündüzü
daha sağlıkı geçiriyorum ama biraz ufak tefek halsizlikler var, o
da normal seyrediyor şu an itibarıyla. Son iki gündür özellikle,
iki üç gündür iyi hissediyorum. Maç günü de dahil tabi maçın
yorgunluğu, stresi, öncesi, sonrası o bindi. Onun yorgunlukları
da şimdi bu hafta da milli takım arasının olması da biraz daha
dinlenmemizi sağladı. Milli takım diyince hemen de hocayı da
ekibi de ülke adına son derece güzel oldu, tebrik ediyoruz.
Spot: Abdullah Avcı: Şenol Güneş ve A Milli Takım’ı
tebrik ederim.
Şimdi jenerasyonun bir bölümünü
tanıyorum. Milli Takım’da çalışmış olmamdan.
Uluslarası
maç oynayan sayısı fazla olması özellikle zaman zaman
bölgelerde, sahanın içindeki bölgelerde yakalayamadığımız
performansı yüksek oyuncular da yakalayabiliyoruz. Genç yaşta
uluslararası maç oynama sayısı çok arttı. Gittikleri ülkede
olsun, kendi milli takımımızda olsun. Bunlar olumlu (anlamadım,
02.58’de söylüyor.) Bunun dışında bir de şöyle bir şey var,
bizde her şeyden vardır, duygular da vardır. Bu çocukların
baktığında duyguları, kazanma istekleri yakaladıkları bir
şeylerin peşinden koşmaları yeni yüzlerin, yeni hedeflerin
olması oyuncular açısından bu son derece önemli. Bugün
itibarıyla baktığınızda o heyecanı, o coşkuyu sahanın içinde
görüyorsun, o bütünlüğü görüyorsun. Futbol takımları
şöyledir: sonuç aldıkça enerjş çoğalarak devam eder. Çok iy
ibir turnuva, yani öncesi, gitme adına harika bir şey geçirdiler.
En az gol yiyen takım, 1 kere mağlup oldular, dünya şampiyonu
olan bir grupta hem orada hem burada dirençli bir oyun gösterdiler.
Özellikle bu jenerasyonun yaş ortalaması ufak ve uluslarası –hep
ifade ediyorum- maç oynaması çok önemli deneyim kazandırdı.
Yan, 22-23 yaşında ama 27-28 yaşında da başka
deneyimler yaşayacaklar. Oynayarak gidecekler, hem milli takım
bazında hem kulüp bazında. Uluslarası seviye başka bir şey, hep
bunu söyledim senelerdir kendi ligimizden Şampiyonlar Ligi ve
Avrupa Ligi’nin seviyesi her zaman farklıdır. Bu ç ocukların
birçoğu şimdi yurtdışında maç oynuyorlar, o seviyeler bizim
üst segment liglerimiz, onların çok önemli şeyleri var.
Taktiksel olarak gelişimlerini çabuk sağlıyabiliyorlar. Bir de ay
yıldız duygusu var, bunu hiçbir zaman kaybetmediler, onu da
yaşıyorlar. Ülke adına son derece iyi oldu, onlar adına iyi
oldu, onların kariyer planlaması adına, Avrupa’da tanınabilirlik
adına son derece önemli. En büyük organizasyonlar dünya’da
Şampiyonlar Ligi, Avrupa Şampiyonası’dır. Bunun içinde
olacaklar, tebrik ediyorum. Hem de şöyle, oyuncularım var.
Çalıştırdığım takımdan var, mevcut olan takımdan var, daha
evvelden dokunduğum yurtdışına gittiği beraber olduğum
oyuncular var. Bakıyorum ‘a kaç oyuncu, ben çalışmışım
bununla’ bu da beni çok mutlu ediyor.
Cengiz
Ünder sorusu: Abdullah Avcı: Yani işte biliyoruz biz Cengiz’i
Altınordu’dan Başakşehir’e aldığımızda, ilk lige onunla
başladık çünkü o mesajları vermişti. Hep şu ifadeyi kullandım
oyunda. Antrenmanda bütün takımı –Başakşehir iyi bir futbol
takımı, iyi oyunculardan kuruluydu ama yeni gelmesine rağmen orda
ilk kendini kabul ettirdi. Roma’ya gitti, arkasından Roma’da
özellikle gittiği süreçte belki bir 5 aylık süreç ama 5 aylık
süreçten sonra orda da kendini kabul ettiren, oyun anlamında
karakter anlamında bir takım vardı. Giderken biz 10 ay beraber
olduk, giderken şu ifadeyi kullanmıştım ona ‘kendine yatırım
yap dedim ama gayrimenkul yatırımı değil (gülerek) onu zaten
yaparsın, kariyer planlamasıyla, kişisel gelişimiyle ilgili, özel
fizyoteraspiyle-diyetisyeniyle ilgili. Bugün İtalya Ligi’nde
Roma’da o düzeyde oynaması zaten gelişimini saha içinde iyi
gösteriyor.
Deneyimli oyuncular var, Burak Yılmaz, takım
kaptanımız bizim de. 35 yaşında hala çok istiyor. Avrupa
Şampiyonası’nda olmak istiyor. Çok büyük bir model var, Emre
Belözoğlu, 40 yaşından gün aldı ve örnek bir oyuncu. Hala
fazlasını istiyor, büyük bir ihtimalle Avrupa Şampiyonası’nda
nasıl olacağını da planlıyordur, öyle bir oyuncu. 2012’de
Milli Takım’a aldığımda eleştirilmiştim, 2019 Emre niye yok
diyorlar. Emre çok doğru bir örnek aynı zamanda içerde. Oynadığı
maçlarda da oyun aklıyla, saha içinde verdiği enerjiyle beraber.
Ömer Güvenç: Emre ile takım arkadaşı olmak
istemem, ondan az koşunca laf ederler vs. vs.
Abdullah
Avcı: Bence olmalarını istemeleri lazım, sadece koşmayla alakalı
değil Emre’nin İtalya Ligi, İngiltere Ligi, İspanya Ligi,
uluslarası maç oynama sayısı en fazla oyunculardan bir tanesi,
bence oyun aklının da yaşamıyla da ilgili örnek alınacak
oyunculardan bir tanesi.
Ömer Güvenç: Oynamayacak
olsa bile Emre, 2020’ye götürülmeli mi?
Abdullah
Avcı: Şenol hoca zaten bu konularla ilgili son derece kararlarını
sağlıklı veren, ben bunu dışarıdan konuşacak birisi değilim.
Ama hocayla bu fikir alışverişlerini Şenol hocayla yapıyoruz,
Başakşehir’deyken gelip Emre’yle de ilgili düşüncelerini
söyledi? (08.05, anlamadım) Emre’yi her türlü bence orada
bulunduracaktır diye düşünüyorum. Bazen futbolcu bazen akıl
olarak muhakkak faydalanacaktır.
Ömer Güvenç: Bu
kadro 2020’de ne yapar?
Abdullah Avcı: Şimdi bunu
bugünden kestirmek çok mümkün değil. Maçlar vardır, anlar
vardır. O anlar seni maçlar, turnuvalar, kısa turnuvalar seni
başka yerlere taşıyabilirler. Bazen seni olumsuz da
etkileyebilirler. Bugün turnuvaya nasıl başladık, Arnavutluk’u
gittik yendik, içeride bi daha kazankdık o sana başka bir şey
taşıyabiliyor. Hem oyunun içinde taşıyabiliyor hem de genel
olarak ülke adında başka bir enerji veriyor, grup enerjisi
verebiliyor. Ben inanıyorum, yani çocuklar çok istiyorlar. Burada
şu gün şu hedefi koymak çok yanlış olabilir. Bence öncelikle
hedef oralarda olabilmektir. O turnuvalarda olabilmektir. O
turnuvalarda olduğunda hem ülke adına hem oyuncuların performansı
adına, genç de bir jenerasyon var yani baktığında. Bence iyi bir
şeyler yaptıklarında bir sonrasında Dünya Şampiyonası
hedefleri var önünde. Bence harika gidiyorlar, umarım biz de kulüp
takımı olarak onlara vereceğimiz oyuncu sayısını çoğaltarak,
şimdi bugün Dorukhan’ı konuşamıyoruz. Çünkü bu turnuvada
oynayan bir oyuncuydu. Sakatlığından dolayı yoktu, umarım
iyileşip Avrupa Şampiyonası’nda o da olur.
Ömer
Güvenç: Abdullah Avcı oynanan futboldan, tablodan mutlu
mu?
Abdullah Avcı: Başlangıç noktasından
sonrasındaki sürece baktığında toplamda son 5 maçlık yapılan
kazanılan diyeyim , oyun anlamında daha beni tatmin etmeyen bir
sürü şey var ama kazanmak 5 maçın 4’ünü, 1 beraberlik almak.
8. gibi gözükse de liderle 3 puan var arasında. Veya Türk futbol
tarihinin geneline baktığında işte Beşiktaş, Fenerbahçe,
Galatasaray ve buna bir bölüm Trabzonspor girmş. Bursaspor bir
kere girmiş. Genelde bu tip takımların, üç dominant takımın ve
Trabzon’un da çıkışıyla beraber hemen hemen birbirine çok
sıkışık bir puan ortalamasının olması ama bu başka bir şey
tabi, 5 aylık süreç, bunun içinde soracağın sorular vardır.
Kendimizi sorguladığımız anlar vardır, oyuncu-sezona
başlangıç-milli takım veya askerden dönen oyuncular-hazırlık
maçı oynamadan lige başlamalar. Benim bir oyun planı üzerinde,
onu burada yerleştirmeye çalışmam, sonrasında oyuncu profiliyle
böyle? bunu biraz dizayn etmek ve bununla beraber alınan sonuçlar,
evet bir dalgalı süreç, inişli-çıkışlı. Ama bugün
itibarıyla 11. Hafta, makas çok sıkışık. 11. Haftada belki
ideale yakın, kafanda planladığın kadroya yakın bir kadronun da
beraber olması ve bunun belki devre bitene kadar devam
ettirebilirsek bir sakatlık ve bir şeyler yaşamazsak, şu an
itibarıyla mevcuttan memnunum ama genelinde çok böyle yaşanmaması
gereken bir süreçleri Beşiktaş gibi bir kulübün içinde sezon
başı itibarıyla sonuç olarak da performans olarak da yönetim
değişikliği olarak da yaşıyorsun ama bunların içinde seni ne
mutlu ediyor dersen, tabi ki hayat, oyun bu, kazanma-kaybetme. Burada
kazandığın zamanki duygu çok başka bir şey, kaybettiğin
zamanki de başka bir duygu. Arası yok yani. Ya diptesin ya
yukarıdasın. Ama bir sürü olumsuzluklar yaşamana rağmen ama o
Vodafone’a
–Ömer Güvenç: Olumsuzluk derken
hocam?-
Abdullah Avcı: Sonuç
-Ömer Güvenç:
Gerçi bu 11 haftada sizin başınıza gelen deyim yerindeyse pişmiş
tavuğun başına gelmedi. Bunlar iyi alt ettiniz de en büyük
olumsuzluk neydi hocam?
Abdullah Avcı: Yani şimdi
şöyle olumsuzluklar bir kere sonuç alamadığın sürece bu çok
büyük bir olumsuzluk. Şimdi ben böyle işe başlarken hem uzun
vadede çalışacakmış gibi hareket edersin burası Beşiktaş
olduğu için hazırlık maçı dahi kazanmak zorundasındır. Yani
bu böyledir. Beşiktaş’ın bir karakter yapısı da vardır.
Bunların hepsini biliyorum. Zorlukları da biliyordum gelirken. Yani
ben gülbahçesine gelmedim. Bu zorlukları da biliyordum ama burayı
tercih ederken hem ben tercih edildim hem tercih ettim. Karşılıklı
oldu bu. Uzun zamandır devam eden bir şeydi.
-Ömer
Güvenç: Tercih ettim derken hocam? Başka alternatifler var
mıydı?
Abdullah Avcı: Vardı tabi, senelerdir var.
Bunu bir basın toplantısında da söyledim ben. Beni Beşiktaş’a
getiren kriter nedir? Başakşehir Futbol Kulübü’nde, seyirci
sayısı ve tarihi geçmişi olmamasına rağmen zirve yarışı
yapması ve oynattığım oyundur. Hani o takımda büyük takım
oyunu oynattım diye ben tercih edildim. 3 büyük takım tarafından
veya birçok takım tarafından.
-Ömer Güvenç: Üç
büyük derken?
Abdullah Avcı: Üç büyük.
Türkiye’deki 3 büyükler. Bu 7 senedir bunu çok net herkes
biliyor, 7 senedir üç büyükler takım da
Ömer
Güvenç: Bunların içinde Galatasaray ve Fenerbahçe de var o
zaman?
Abdullah Avcı: “Tabi, yani bunlar tercih.
Ben de bunların arasından bu sene itibarıyla, karşılıklı olan
saygının, sevginin, beni belki hayallerime götürecek durumu ben
de tercih ettim. Karşılıklı tercihti bu. Ama beni en çok ne
heyecanlandırıyor dediğin zaman bugün hala, Vodafone’a
gittiğindeki o ortam, o başka bir duygu. O seyircilerin, o 40 bin
kişinin önünde o maçı oynamak, maçı kazanmak, o seyircinin
sana yardımcı olması, o tutkusu. Hani ben Beşiktaş taraftarının
tutkusunu hiçbir yerde göremedim çok enteresan yani. Geçen bir
yerdeydim eşimle beraber, bir köydeydim daha doğrusu. Orada
duymuşlar, köy yani. Geldiler, bir abimiz gelmiş kadar sevindik
dediler yani. O kadar tutkulular yani.
Ömer Güvenç:
Tabi hocam bu kazanınca öyle de kaybedince de
(Gülüşmeler)
Abdullah Avcı: Biraz evvel dediğim
gibi o duyguları olumsuz olarak da yaşabiliyorsun. Ama her zaman
hayatta, hayat seni her gün yeniliyor. İşe yaramayan enerjiyle
değil, yenileyerek nasıl bunun altından kalkabiliyorsun, bu
mücadeleyi niye bırakmayacaksın, sonuna kadar nasıl gideceksin,
nasıl bunun içinde en iyi sonuçları alabileceksin, sonuçlar
alırken de neyi geliştireceksin. Sadece sonuç aldığında o gün
mutlu olabiliyorsan sadece o duyguyu yaşarsın ama bu sonucu nasıl
aldım veya alamadığım anda kendini hala geliştirebiliyorsan bu
esnekliğe, bu düşünce esnekliğine sahipsen muhakkak bir yerde
çıkış noktası olacaktır. Beşiktaş takımı bu kadar kötü
gitmez, bunu biliyordum. Bu, beni biraz rahatlatıyordu. Beşiktaş
forması çünkü değerlidir. Onun için bu çıkışın tekrar
olacağını düşünüyordum. Bu süreç de özellikle hem oyuncu
grubu olsun, içerisi olsun birbirimize yardımcı olarak şu anki
bulunduğumuz durum beni mutlu ediyor ama hala üstüne koymamız
gereken çok şey var.
Ömer Güvenç: Hocam son 3 maç
9 puan. Oraya kadar çoğuz kez eleştirildiniz, hatta istifaya davet
edildiniz. Hiç ‘ya bu iş galiba olmayacak, ben bu işi bırakayım’
dediniz mi?
Abdullah Avcı: Yok, ben hayatım boyunca
hep mücadel ettim, benim başlangıç noktamı sen daha iyi bilirsin
Ömer abi, hem futbolcu hem antrenör. Mücadeleyi hiç bırakmadım,
dediğim gibi biraz evvel dediğim gibi Beşiktaş kulübü bu kadar
kötü gitmez. Bir yerde bir çıkış muhakkak olacaktır. Bunu
böyle havada bırakmak değildi benim derdim. Ama bunun içinde
yaparken işte ekiple olsun, benim kendi düşüncelerim olsun, neyi
değiştirebiliriz, nasıl dizayn edebiliriz, nasıl sonuç
alabiliriz. Önce oyunu geliştirmek mi sonuç almak mı? Sonuç
almak sonra oyunu geliştirmek. Oyunun içine bazı dokunuşlar
yapmak. Bazen iletişim oyuncuyla kurmak. Bir galibiyet, dutgu burada
fazla yaşanıyor. Bu, bizi başka yere taşıyacaktı. Doğru
zamanda, büyük bir maçın, bir derbi maçının buna denk gelmesi
bizi şu an itibarıyla daha iyiye taşıyor ama yeterli değil.
Performans olarak yeterli olmayan var, oyun olarak eksiklerimiz var.
Belki devre arası itibarıyla takviye yapmamız gereken durumlar
var. Türk futbolunun en büyük oyuncularından Burak Yılmaz’dan
da biz sakatlıklarından dolayı tam faydalanamadık. O süreç, 11
haftalık süreçle böyle geçti. Şimdi onun adım adım bunun
içine daha girmesi bizim performansımızı biraz daha yukarı
çekecektir.
Ömer Güvenç: Peki hocam, şunu da
sormak zorundayım. Bu 3 haftayı da puan veya puanlarsız
kapatsaydınız, tepkiler artacaktı istifa tezahüratları
gelecekti. O zaman gerekeni yapar mıydınız yoksa yine devam
mıydı? Gerekeni yapmaz diyenler de şunu söylüyordu: Yapmaz tabi
çünkü gitmeyi değil göndermeyi düşünür çünkü dünyanın
parasını bırakmaz diyorlardı. Buna da bir açıklık getirir
misiniz.
Abdullah Avcı: (Gülerek) Hayatta parayla
beni kimse şey yapamadı, Ben 5 senelik mukaveleyi yırttım geldim.
Başakşehir kulübü de buna yardımcı oldu, destek oldu. Ben,
ceketimi ilikleyip orada antrenörlüğe devam edebilirdim. Veya bir
başka yere tercih edebilirdim veya otursaydım bu kulüpler tekrar
bana gelebilirdi. 5 senelik mukavele. Ben parayla hayatım boyunca
konuşmadım. Milli Takım süreci de öncesi de ayrılırken de
dahil. Ben, bir kuruma zarar vereceğim an bunu çok sağlıklı
biçimde oturup konuşurum zaten. Ben akıllı bir adamımdır yani.
Ve duyguları olan bir insanımdır. Parayla hiçbir zaman beni kimse
tartamadı. Tartmayacak da yani.
Ömer Güvenç: Buna
müsade etmeyeceğim diyorsunuz yani.
Abdullah Avcı:
Bu öyle olamaz yani, olmaz. Onun makul, karşılıklı iletişimle
konuşmalarla çözülecek şeyler ama ben onları hiçbir zaman o,
biraz evvel bir ifade kullandım, işe yaramayan enerjiyle yaşamam,
çözüm odaklıyımdır.
Ömer Güvenç: Hocam şimdi
bütün teknik direktörlerde merak ediyorum da sizde de merak
ediyorum. 11’i tespit ederken Abdullah Avcı, şu 3 kriterden
hangisini kullanır? 1- Ben kazanan takımı, cezalı ve sakatlık
olmazsa değiştirmem 2- Antrenmandaki performansına bakarım 3-
Rakibe göre 11 çıkarırım. Abdullah Avcı bunların hangisini
yapıyor?
Abdullah Avcı: Hepsini yapıyor, hepsi
haftalık plana göre değişebiliyor. Örnek, basın toplantısında
da geçen hafta sordum, söyledim. Basına sordum ben. Bizim
basınımız oyunla ilgili pek soru sormadığı için örnek dedim,
bana bugün şunu sormanız lazım. Caner niye sağda oynadı Adem
niye solda oynadı? Bunu bana sorun, ben de buna bir açıklama
yapayım. Veya bunu oyunun içinde niye değiştirdiğim diye
söyleyeyim. Bazen performans, bazen rakibin analizi, bazen çözüm
noktalarında dahi başka opsiyonlar kullanıyoruz. Hani biz topu
ortaya atıp bugün oyunu o değil artık. Hadi gelin 11’e 11 maç
yapıyoruz, bir oyun değildir. Rakip analizi, senin oyuncu
performansın, o gün neyi planladın, oyuncu profilin neye uygun,
oyuncunun performansı gibi gibi bir sürü detaylar var. Hepsinden,
bir taneden değil, bir sürü esneklikte düşünen ve ekiple
beraber kafamızı yoran. Bazen oyuncuyla iletişim kurarak. Ben seni
bugün böyle düşünüyorum, sen bu oyuna nasıl bakıyorsun.
Ha
bunu oyuncuyla alışveriş yapıyor musunuz?
Abdullah Avcı: Tabi, birebir oyuncuyla. Ben senin arkanda bu
oyuncuyu düşünüyorum, bu oyuncuyla olan sahadaki bağlantını bu
şekilde düşünüyorum. Ne düşünüyorsun? Çok açık bir
şekilde.
Peki oyuncunun cevabı, senin istediğin gibi
ben oynayamam derse, ne yapacaksın hocam?
Abdullah
Avcı: Olabilir, tercihtir, bunu iletişimle kurduğun zaman oyuncuya
bu sebepten dolayı da seni oynatmıyorum diyebilecek de açıklıkta
bir insanım ben yani. Samimiyetle. Sonuçta burada bir ortak nokta
var, maç kazanmak ve Beşiktaş puan kazanması ve yukarıda yarışın
içerisinde olması. Yarışması, şampiyon olmasıdır yani.
Hocam, Abdullah Avcı için Beşiktaş’ın
ikinciliği başarı mıdır?
Abdullah Avcı: Şimdi
sezona nasıl başladı, nasıl bitirdi dedim ama? Beşiktaş, şunu
bir ifade kullandım ama ben, Beşiktaş formasını giyen her oyuncu
değerlidir. Beni bir gün Beşiktaş kulübüyle şikayetten duydun
mu? Duymadım. Oyuncuyla ilgili duydun mu? Performans
değerlendirmesini ben kendim yapabilirim. İçimde yaparım. Bunu,
maksimal, mevcuttaki Beşiktaş forması giyen her oyuncu değerli
oyuncudur. Ve ben bundan verim almaya çalışırım. Bunun
değerlendirmesini ocak ayında yaparım, mayıs ayında yapabilirim,
bu ayrı bir şeydir. Onun için kurumum benim için önemlidir. Ben
kurumun içinde neyi geliştiriyorum ona bakarım, oyuncuyu nasıl
geliştiriyorum ona bakarım. Benim için değerli olan budur. Onun
için biz maksimalde oyuncudan nasıl verim alırız. Beşiktaş
şampiyon olamadığı sürece, bu Galatasaray için de geçerli,
Fenerbahçe için de geçerli, olamadığı sürece başarısız ilan
edilecektir de yani.
3 büyüklerde olduğu gibi
Beşiktaş’ın taraftarının da en büyük şeyi şampiyon olmak.
Abdullah Avcı’ya göre Beşiktaş’ın şu andaki mevcut kadrosu
bunun için yeterli mi? Oyuncuların mevkilerini söylemiyim de
alternatifleri oldukça fazla mı yok mu?
Şimdi
biraz Beşiktaş’ın son 4 senesine, o zaman yakın tarihine
gidelim. Son 4 senede 2 şampiyonluk var. Şampiyonlar Ligi’nde
önemli bir başarı var. Ondan sonra kadroda devamlı bir
deformasyon ve değişim var. Doğru mu Ömer abi? Doğru. O
zaman ben de şöyle bu deformasyon ve değişim hala devam ediyor.
Bunun içinde de ne olursa olsun -bir savunma değil bu, yarışmak
zorundasın- Beşiktaş formasıdır bu. Mevcuttan iyisini nasıl
yapabilirsin. Şimdi neyi karşılaştırıcaz mevcutla? 4 sene
evvelki 2 şampiyonluğu mu karşılaştırıcaz sonraki 2 seneyi mi
karşılaştırıcaz? Ben de o zaman şöyle diyeyim, ben de
çalıştırdığım takım, ekibimle birlikte beraber son iki
senedir Beşiktaş’ın üstünde bitirdim. Puan olarak da sıralama
olarak da. Son 4 sene Beşiktaş Futbol Takımı’ndan daha fazla
puan aldım. Ama Beşiktaş’ın 2 şampiyonluğu var. Beşiktaş’ın
40 bin seyircisi var. Beşiktaş’ın tarihi var, genetiği var. Ve
kazanmak istiyor. Şimdi bu mu günceli konuşacağız yakın tarihi
mi konuşacağız yoksa mevcut güncelde neler yapabileceğimizi mi
konuşacağız. Bence mevcutta Beşiktaş forması her zaman
yarışacaktır. Bana işte 4 sene evvelki kadro buydu bugünkü bu.
Banane. O mevcut o gün güncel oydu bugün bu. Bunlan neyi
yapabilirim ben. Bunla nasıl daha tepede olabilirim. Nasıl şampiyon
olabilirim. Bunu yapmaya çalışıyorum. Şimdi ocak ayı
gelecek.Ona bir değerlendirme yapıcaz. Neyi yapıcaz, kulübümüzün
şu anki yönetim kurulu diyecek ki hocam 1 tane alabiliyoruz, hocam
3 tane alabiliyoruz. Ben diyeceğim ki bunları boşaltabiliriz,
bunları alabiliriz. Karşılıklı oturup bunun çalışmasını
yapıcaz.
Yorumcuların eleştirisi genelde şey
oluyor “Abdullah Avcı’nın bir tek oyunu var, pas pas pas...
Olmadı A planı, olmadı B Planı yok.
Onu bilmiyorum
kimler yazıyor. Ben geçen bir basın toplantısında söyledim.
Benle oturup medyadan bu oyunlar üzerinden konuşup bilgi sahibi
olmak isteyen bir sürü medya mensubu da var. Özellikle son 5
senede A. Avcı, 5 değişik oyun oynattı bu ülkede. Bugün; İtalya
Ligi’ni seyret, 14-15 tane takım farklı farklı sistemlerde
oynuyor. Oyunun içinde farklı sistemlerde değişiyor. Pas, pas
dediklerinde Beşiktaş’ın son 5 senedeki pas sayılarını
çıkarttım. Bir de bugün, benim oynattığım takımın
sonuçlarını çıkarttım. %10 fazla. Şu anki oyun %10 fazla. 418
pas yaparken 438 pas yapmışız. Fazla değil. 5 sene önce, bir
takımı aldım temel savunmayı öğrettim, çok savunma oynatıyor
dediler. Sonra bir geçiş oyunu oynattım, çok geçiş oyunu,
kontratak oynatıyor dediler. Ondan sonra, biliyorsunuz son 3 senede
şampiyonluk yarışının içinde vardı Başakşehir Futbol Kulübü.
Topa sahip olma oyununu oynattık, yani bu kadar topa sahip olma
olabilir mi? Bu kadar pas olur mu? dediler. Şimdi geldim burada o
oyunu monte etmeye çalıştım. Beşiktaş takımında bu pasın bir
kısmını kaldırdım şu anda, bunun farkında değiller.
Neden hocam kaldırdın? Olmadığı için mi?
Evet. Bu 11 parçanın bir araya gelmesi lazım. Şimdi burada açıklıkla söylemeyeyim. Çünkü söylersem bilgi olarak veriyorum, o bilgiyi başka türlü kullanıyorlar. Bazı bölümünü kaldırdım ama yine son 5 haftada ligin en fazla topa sahip olan ve en az gol yiyen takımıyız. Benim çalıştırdığım takım 5 sene ligin en az gol yiyen takımıydı. Savunma oynatıyor dediler. Hücum oynarken savunma güvenliğini nasıl alacağımızı anlatmaya çalıştık bu insanlara. Onun için 5 değişik oyunu oynatan, bazen direkt oyunu oynatan bir teknik adama sadece bir opsiyon söyleyemezsin. Ben bir maça çıkarken 4 opsiyonla çıkıyorum çözüm noktası olarak. Çıkıp da onu anlatmayayım artık. Anlattığım zaman da çok istatistiki bilgi veriyor falan diyorlar. O zaman şu mu bugün? Her şey ölçülüyor artık futbolda. Bilim var, analiz var. Sağlık organizasyonu var. O zaman topu atalım ortaya, herkes maçı oynasın. Ekmeğini de yesin gitsin. Futbol bundan çıkmıştır artık. Bilimin, tekniğin, teknolojinin, taktiğin, içinde çok fazla olduğu bir şeydir. Duygularımızı bunun içine akıllı bir şekilde katacağız. Bu duygu olmalı tabii ama bunu aklınla nasıl birleştiriyorsun? Planların neler? Bazen duygularla da maç kazanacaksın ama plansız, organizasyonsuz bu işler artık dünya futbolunda olmuyor. Şimdi bizim Milli Takımımız, top rakipteyken bugün şöyle oynayacağım, ikinci topları şöyle alacağım, rakip şöyle oynuyor planlamasa biz Türk’üz, maçı hemen kazanmamız lazım diye mi çıkacağız? Onuı demek istiyorum, oyunlar değişti. Onun için, benim çok opsiyonlarım var. Bunun üzerinde oyuncuya göre de opsiyon çıkartıyoruz biz. Ama bunu tabii nasıl görecekler, nasıl yapacaklar bilmiyorum. Eleştiri bu işte olacak. Bunu da söyledim her zaman, buna da çok açığımdır. Ama eleştirinin dışında, sahanın dışında bir şey olursa tepkili olurum.
Hocam şimdi iyi
oyuncular var takımda. Ama kötü oynuyorlar. Oyununu büyük bir
keyifler izlediğim bir Oğuzhan var. Ama oğuzhan gibi oynamıyor.
Ljajic var. Ve bunlar skora katkı eden oyuncular. Neden?
Şimdi bahsettiğin oyuncular, benim çok keyif aldığım, benim futbola bakış açıma çok keyif veren futbolcular. Seyirciye de keyif veren, estetik oyuncular. Şöyle: Oğuzhan’ı biliyorsunuz, 2012’de A Milli Takım hocasıydım. Fikret Orman, yeni başkan olmuştu. Fikir alışverişi de yapıyordu. Oğuzhan’ı ilk Beşiktaş’a, İbrahim Altınsay da vardı, bir toplantıya girmiştik. Yeni bir Feda sezonuna giriyorlardı. İlk Oğuzhan’ı Beşiktaş’a tavsiye eden, alınmasını söyleyenlerden biriyim. 2012’de A Milli Takım’da hocayım. Buraya geldiğimde evime çağırıp gece 01.30’a kadar iletişim kurduğum, hâlâ konuştuğum bir oyuncudan bahsediyorsunuz.
Bu oyuncunun dediğim vasıfları olmaz, dersiniz ki ‘Bu gölden bu balık çıkar.’ Çok önemli ve çok iyi futbolcu benim ölçülerime göre. Benim sorum neden oynamıyor?
Şimdi, bu sene
itibariyle buna yeni bir sayfa açalım. Bunda büyük anlamda
kendinin de, bulunduğu ortamın da, veya takımın o anki
performansı yanındaki arkadaşı, her şeyin içine koyabiliriz.
Bir kişiden sorumlu tutamayız. Oğuzhan’a tamamen yıkamayız bu
işi. Performansı itibariyle aslında biz de... Kendisiyle
konuştuğumuzda aslında o da buna adım attı sezon başı
itibariyle. Takımın performansı, yaşadıklarımız, onun yaşadığı
sakatlıklar. İçerde oynadığımız, kazandığımız Göztepe
maçında iyi oyun oynadı. Hatta 85’te oyundan aldım, seyirci
alkışladı. Oğuzhan’ın bir dönüşü başlamıştı. Sonra
yaşadığı sakatlıklar. Şunu da rica ediyorum. Performans
değerlendirmesini yapabiliriz. Oğuzhan 85’te oyuna girerken,
Beşiktaş taraftarı çok büyük. Maç 1-0 galibiz. Lütfen
protestosunu sonra yapsın, yapacaksa. O an, oyuncunun da
performansını yukarı çekmemiz gereken bir durumda... Sadece onun
için değil. Adem Ljajic için de aynı şey geçerli. Bazı
futbolcuların yüzleri kulüplerinde eskidiği zaman, bu tip
performans düşüklüklerinde tepkiler olabiliyor. Taraftar
haklıdır, çünkü hayatından fedakarlık yapıp maça geliyor.
Yalnız bu protestoları, bu anları biraz daha doğru
planlarlarsa... Oğuzhan’ı kazanmaya uğraşıyoruz. Oğuzhan da
bunun için uğraşıyor. Şu an itibariyle ben de oynatmak istiyorum
ama performans, takımın gidişatı... Oyuna atıyorum, kazanmaya
çalışıyorum. Ljajic için de aynı şey geçerli. Ljajic’in 1
sene evvelki attığı goller, yaptığı asistler konuşuluyor ama
son iki maç 6 puan yine Ljajic var bizde. İnsanlar bunu göremiyor.
Galatasaray maçındaki Umut’un attığı gol öncesi Adem’in
doğru yerde buluşması, o stoperi oradan çıkarması. Geçen hafta
N’Koudou’yu orda bire birde bırakması... Bunlar da belki
seyircinin görmediği ama önemli hamleler. Onun için Adem de özel
bir oyuncu. 1 sene evvelden, 7 gol atmış-8 asist yapmış. 9’u,
10’u bekliyorsan bu, seni bu anki mevcutta durumunu daha düşük
gösterebiliyor. Şimdi şu an itibarıyla istediklerimi vermeye
başladı. Bu, insan. 34 maç aynı verimi alamayabiliriz. Biz
hakikaten 10 maç veya 6-7 hafta veya sezon başı çok böyle
enteresan bir süreç yaşadık. Adem sezona iyi başlamıştı
aslında, sakatlıkları oldu. Milli takım performansı iyi. Şu an
itibarıyla kazanıyoruz, onların da performansı yukarı çıkmaya
başladı. Özel oyuncuları kaybedemeyiz, kazanmamız
lazım.
Bir
santrafor, bir kenar oyuncusu transfer etmek istiyoruz.
Lig
bitene kadar kazanmamız gereken maçlar var, kazanarak devam etmek
istiyoruz.
Karius’la sezon başı konuştum.
Ona, oyun felsemizi anlattım. Burada senin ayakların çok önemli
dedim.
Karius’un oyunu sahiplenen bir yapısı
var.
Yerli-yabancı rekabetini sağlayacak ortmaı
oluşturmak için eğitim amaçlı yatırım yapmamız lazım.
Anlık başarılarla günü kurtaramayız. Geleceğimize,
insan kaynağımıza, kendi insanımıza yatırım yapmamız
lazım.
VAR’ı en çok isteyen teknik adamlardan
birisiyim. Ben, VAR’ın olmasından yanayım.
VAR’ın
adaletine güvenmemek elde değil.
Hakemlerin işi çok
zor. Bir maç kötü bittiği zaman bir hafta yazılıyor, çiziliyor
ve konuşuluyor.
Hakemlerin en az şikayetçi olduğu
teknik adam benimdir.
Anadolu takımlarının oyun ve
oyuncu üzerinden gelişmeleri ligi daha keyifli, daha zor bir hale
getirmeye başladı.
Beşiktaş taraftarının o
tutkusu, o heyecanı beni inanılmaz mutlu ediyor. Tutkusu, aşkı
başka bir şey. Ben, onlar takımlarına destek verdiklerinde,
inanılmaz bir güç...”
Bu sene bizim geri
dönüşlerimizi sağlayan taraftarlardır.
Onlar, maçın
1. dakikasından 90. dakikasına kadar oyun veya sonuç ne olursa
olsun destek versinler ama eleştirilerini sonra yapsınlar. Bunu
yaptıkları zaman, oyuncuyu içeride başka bir yere çekiyor
Beşiktaş taraftarı.
Taraftarlar gerekiyorsa beni
eleştirsin, oyuncuya destek versin.
En Çok Okunan Haberler
- CHP'ye yeni transferler: Rozeti Özel takacak
- Tartışmalar sonrası istifa etti! Yeni CEO eşi oldu
- Canlı yayında 'dolar' tartışması: Tansiyon yükseldi
- Yandaş ‘gazeteci’den tepki çeken çıkış
- 'Müzakere edilmez!'
- Mevduat hesaplarında yeni dönem
- Erdoğan ve Steinmeier'ın diyaloğu gündem oldu
- Mersin’de hasat erken başladı: Kilosu 45 TL
- 'Şu an Cumhur İttifakı'nda mısınız' sorusuna yanıt
- Mehmet Ali Yılmaz evinde ölü bulundu!