Gazetecilik hiçbir yerde altın çağını yaşamıyor

Gazetecilik sadece Türkiye’de zor günlerden geçmiyor. ABD’de toplumun medyaya güveni azalırken Avrupa’da ekonomik sıkıntılarla baş edemeyen yayınlar art arda kapanıyor. Hâlâ da sürdürülebilir bir yayıncılık modeli bulunabilmiş değil.

Yayınlanma: 03.07.2018 - 21:51
Abone Ol google-news

ABD, Almanya, Arjantin, Brezilya, Çekya, Ekvador, Fransa, Güney Afrika, Hindistan, İngiltere, İspanya, Kenya, Liberya, Nijerya, Şili, Venezuela, Yunanistan ve Türkiye... 18 ülkeden 20’den fazla gazeteci, New York’ta Columbia Üniversitesi bünyesindeki Dart Çocuk ve Travma Merkezi’nde dört günlük bir gazetecilik programına katıldık. Odağımız travmanın çocuk beynine etkisi ve bilim gazeteciliği olsa da, dünyanın dört bir yanından, The New York Times’dan Le Monde’a, Reuters’dan Hindustan Times’a pek çok gazeteci bir araya gelince, konumuz bazen de medyanın hali oluverdi tabiatıyla. Gazetecilerin büyük çoğunluğu Türkiye’de gazetecilerin yaşadığı sıkıntılardan haberdar. Özellikle Avrupalı gazeteciler sadece medyayı değil, Kürt meselesinden gündelik siyasete Türkiye’yi yakından izliyorlar ve neredeyse Türkiye’deki bir gazeteci kadar konuya hâkimler. ABD’li gazeteciler de Türkiye’yi iyi kötü izliyorlar ama Türkiye’de gazetecilerin ve gazeteciliğin içine düştüğü çukurun Avrupalı gazeteciler kadar farkında değiller. Misal, ABD’de CNN hükümete muhalif bir kanal iken, Türkiye’de CNN Türk’ün el değiştirir değiştirmez kimi ekran yüzleri ve yöneticilerinden ‘kurtulduğunu’, iktidarı asla ‘üzmeyen’ bir yayın politikası izlediğini öğrenince çok şaşırdılar. Diğer yandan, ABD’de Cumhuriyetçilerin çizgisini tutturan Fox TV’nin ise Türkiye’de ‘muhalif’ olarak nitelendirilmesi de şaşırttı onları. ABD’de basın özgürlüğü darda olmasa da, dediklerine göre, toplum artık medyaya güvenmiyor.

Yunanistan’ın hali kötü

Komşumuz Yunanistan’da da medyanın hali pek iç açıcı değil. Atina’da serbest gazetecilik yapan Nikolia Apostolou durumu şöyle özetliyor: “Yunanistan’da ekonomik krizin ardından medya sahipliği değişti. Artık medya organlarının sahipleri, aynı zamanda futbol kulübü sahibi olan ve hükümetle çalışan iş insanları. Kriz yüzünden pek çok gazete kapandı. Şu anda medyanın kendine biçtiği rol, hükümetin aşırı neoliberal gündemini takip etmek.” Nikolia, gazetecilerin çok düşük ücretlerle çalıştırıldığını, aylarca maaş alamadıklarını, medya patronlarının maaşları ödememek için krizi bahane ettiğini anlatıyor. Gazetecilerin son yıllarda itibarsızlaştığını da sözlerine ekliyor –ki bu biraz Türkiye’deki durumu hatırlatıyor: “Bazı ünlü gazetecilerin hükümetle yakın ilişkisi olduğunu gören halkın gazetecilere güveni sarsıldı.” Fransa’da keza, durum parlak değil. Le Monde’da çalışan Chloe Hecketsweiler, Fransa’da sürdürülebilir bir gazetecilik modelinin hâlâ hayata geçirilemediğinden, pek çok gazetenin kapandığından ve bu zorlu ekonomik iklimde araştırmacı gazetecilik yapan az sayıda yayın kaldığından söz ediyor.

Gazetecilik sınav geçiriyor

Ama mesela, bir Afrika ülkesi olan Kenya’da gazeteciliğin durumu fena değil. Nairobi’de muhabirlik yapan Annie Njanja, Kenya’da bugün yapılan cesur gazeteciliği toplumun takdirle karşıladığını, yapılan haberler sayesinde ülke politikalarının değiştiğini ve milletvekillerinin tartışmalar esnasında savlarını ellerindeki gazete kupürleriyle desteklediklerini, mesleğin onurunun korunduğunu anlatıyor. Ama zaman zaman iktidar mensuplarının gazetecileri aşağılamasından da şikâyet ediyor. İngiltere’de Apolitical’da muhabirlik yapan Jack Graham, “Gazetecilik maddi manevi çok zor zamanlardan geçiyor. Biz şanslıyız, dünyanın pek çok yerinde gazetecilerin yaşadıklarını yaşamıyoruz. Türkiye’de hâlâ gazetecilik yapanlara çok saygı duyuyorum” diyor ve ekliyor: “Basın özgürlüğü hiç olmadığı kadar saldırı altında. Gazeteciler sadece gerçekleri anlattıkları için hapse atılırken, hatta öldürülürken, biz işimizi yapmayı sürdürmek zorundayız.”

Çözüm odaklı habercilik yayılıyor

Kimileri gazetecinin işinin sadece kötü haber vermek olduğunu düşünür. Oysa 2008’de AP’nin yaptığı bir çalışmaya göre, “kan varsa reyting / tık alır” zihniyeti sorunlara, felaketlere ve krizlere o kadar odaklandı ki, okurlar –özellikle de gençler- haber okumaz, izlemez oldular.

7’den 70’e herkes haber yorgunu. Bu ‘haber yorgunluğu’ insanları öğrenilmiş çaresizliğe itiyor. Bunu fark eden ABD’li üç gazeteci (Pulitzer ödüllü Tina Rosenberg, David Bornstein ve Courtney E. Martin) insanların üstüne karabasan gibi çöken bu haber yorgunluğunu beslemek yerine, dünyada iyi giden şeyleri yazmaya karar verdiler. 2013 yılında bir araya gelerek Çözüm Odaklı Gazetecilik Ağı’nı (The Solutions Journalism Network) kurdular. New York Times’da yazmaya başladıkları ‘Fixes’ adlı köşe öylesine müthiş tepkiler aldı ki, başkalarının da bu yolu izlememesine şaşırdılar doğrusu. Gazetelerin ve televizyonların ‘olumsuz haber’ bombardımanından hiçbir şekilde vazgeçmemesi karşısında az biraz umutsuzluğa da kapıldılar. Ama bu onları yollarından döndürmedi; ‘toplumsal sorunlara yönelik çözümlerin ileri görüşlü ve titiz yorumu’ diye tanımladıkları ‘çözüm odaklı gazetecilik’ ideallerini sürdürdüler. Şu anda ABD’de 160 haber merkeziyle çalışıyorlar, dünyayı bir uçtan bir uca dolaşarak gazetecilere çözüm odaklı gazetecilik eğitimi veriyorlar. Ancak, olumsuz haberleri azaltmaktan kasıt ‘dünyayı pembeye boyamak’ değil. Yani şimdilerde Türkiye’de egemen medyada gördüğümüz tarzda bir yayıncılık, ülkede vahim sorunlar yokmuş gibi yapmak, sorunları tek sütuna indirgemek ya da ‘olumlu haber’ yapmak kast edilmiyor. Habere yaklaşımda farklı bir yol izleniyor. Örneğin, çevre konusunda felaket haberciliğinin yarardan çok zarar verdiği, kitleleri eylemsizleştirdiği araştırmalarla sabit. Yani mütemadiyen dünyanın sonunun geldiğini yazmak, söylemek bir işe yaramadığı gibi, okuru/izleyiciyi iyice çaresiz hissettirerek depresyondan başka bir yere götürmüyor. Onun yerine, dünyanın çeşitli yerlerinden iklim değişikliğiyle mücadele örneklerini haber yapmak çok daha faydalı kuşkusuz. Çözüm odaklı gazeteciliğin amacı, bir bölgede yaşamı kurutacak termik santralı ve yerel halkın ona direnişini haber yapmamak, haberi gizlemek değil; bilakis, kimi sorunların kimi yerlerde nasıl çözüldüğünü ortaya koyarak çözümün mümkün olduğunu göstermek ve otoriteler üzerinde bu manada bir baskı oluşturmak.

Çözüm Odaklı Gazetecilik Ağı’ndan Mikhael Simmonds’ın sunumunda ekrana yansıyan Bloomberg BusinessWeek’in 2014 tarihli bir kapağında kan kırmızısı renkte, dev puntolarla şöyle yazıyordu: “EBOLA GELİYOR. ABD virüsü durdurabilirdi ama fırsat kaçtı.” Hatırlarsanız, vaktiyle Ebola’ya dair yüzlerce felaket haberi okuduk. Ama virüsün nasıl durdurulduğuna dair kaç tane haber okumuşuzdur? Ya da hiç okuduk mu? Ebola tehdit iken haber değeri taşıyordu ama nasıl son bulduğu kimseyi ilgilendirmiyordu, öyle mi? İnsanların olumsuz haberlerden uzaklaşmasına şaşırmamak gerek! Çözüm odaklı gazetecilik hikâyenin bütününü anlatmak anlamına geliyor. Gazeteci sırf sorunları aktarıp çözümlerden söz etmediğinde, aslında sürekli aynı hikâyeyi tekrarlamış oluyor. Ardından birkaç siyasetçi sorunun ne kadar kötü olduğuna dair birkaç kelam ediyor, konu kapanıyor. La Tercara gazetesinde muhabirlik yapan Tania Opazo, memleketi Şili’de zaman zaman çözüm odaklı gazetecilik yapıldığını ama bunun sistematik bir hal almadığını anlatırken, İtalya ve Arjantin arasında gidip gelerek gazetecilik yapan Irene Caselli ise sürekli olumsuz haberlere maruz kalmanın yarattığı haber yorgunluğunun insanları duyarsızlaştırdığı kanısında: “Sorunlara nasıl çözümler geliştirildiğini göstermek yurttaşları ve siyasetçileri bir hedefe doğru yönlendirebilir. Arjantin’de RedAccion adlı, tamamen çözüm odaklı bir haber sitesi kuruldu ve harika işler yapıyorlar.”

Fransa’da Le Monde’un sağlık ekonomisi editörü Chloe Hecketsweiler, ülkesinde çözüm odaklı gazeteciliğin pek sık yapılmadığını, tek tük örneklere rastladığını anlatıyor: “Bu gazetecilik türü hikâye anlatmak için çok güçlü bir yol olabilir. Vurgulanan sorunun başka bir yerde çözülmüş olduğunu göstermek, o sorunu çözmemek için sunulan bahaneleri boşa çıkarır. Dikkatli olmak gerek tabii. Zira çözüm odaklı gazetecilik ‘temize çekme’ riski de taşıyor. Siyasetçiler, şirketler ve STK’ler ‘olumlu’ haberlere ‘yardım etmekten’ hep memnundurlar. Burada biz gazeteciler uyanık olmalı ve kandırılmamalıyız.” Çözüm odaklı gazetecilik bir reklam aracı, bir kandırmaca ya da sorunları görmezden gelmek demek değil. Haberlerin tamamı böyle olmak zorunda da değil. Ama çözüm odaklı gazetecilik, gazetecilikte kullanılabilecek, ihtiyaca da cevap verecek önemli bir araç. Kutuplaşmaya ve eylemsizliğe panzehir olması, umut aşılaması da cabası. Üzerine düşünmeye değer.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler