Hedef aynı risk farklı

TSK’nin yeni operasyonu özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Yeni operasyon, Kürtlerin kantonları birleştirme planının önüne geçilmesi, sınırda hedeflenen tampon bölgenin oluşturulması ve muhalif güçlere lojistik hattı açılmasını kolaylaştırabilir. Kritik soru ise şu: Her şey Cerablus’taki kadar kolay olur mu?

Yayınlanma: 03.09.2016 - 23:06
Abone Ol google-news

TSK’nin sahadaki müttefik unsurlarla birlikte Suriye’nin kuzeyindeki operasyonu Cerablus’tan El Rai’ye kaydırması özünde bir hedef sapmasına işaret etmiyor. Eğer operasyon güneyde El Bab’a doğru genişlerse burada üç neden üzerinde durulabilir:

- TSK’nin müdahalesinden sonra Kobani’den Afrin’e Cerablus üzerinden bir koridor açma planı zora giren Kürtlerin, bunu El Bab üzerinden yapmalarının önüne geçmek öncelikli hedef. Suriyeli Kürtlerle yazın başında yaptığımız görüşmelerde “Eğer Türkiye, Cerablus’u kırmızı çizgi olarak masada tutmaya devam ederse Mınbiç’ten sonra batıya doğru El Bab ve oradan Afrin’e bir koridor açabiliriz” diyordu.

ABD de alternatif plana yeşil ışık yakmıştı. Ancak Cerablus’a ciddi bir direnişle karşılaşmadan girince operasyona derinlik katabileceğini düşünen Türkiye’nin, Kürtlerin alternatif planını da önlemek istediği anlaşılıyor.

- İkinci hedef Türkiye sınırlarında silahlı gruplar için korunaklı bir alan oluşturmak. Bu epey zamandır Ankara’nın müttefiklerinden istediği tampon bölgeye tekabül ediyor. Bu bölgeye sığınmacılar için uydu kentler kurulması da Batı ile müzakere edilen konular arasındaydı. Bu bir nevi ‘sınır ötesi TOKİ harekatı’.

 

Halep rüyası sürüyor

- Üçüncüsü Halep’te çembere alınan muhalif güçlere lojistik destek hattını açmak. Halep savaşını kazanan Suriye’nin kaderini tayin eder. Bu yüzden Suriye’de oyuncu olmak isteyen bütün güçler Halep’e yükleniyor. Hükümet kanadında Suriye politikasının değiştirilmesi gerektiği yönünde bir kanaat belirse de Halep rüyası hala bitmiş değil. Olur ya son bir hamleyle Halep düşerse diye umutlananlar var.

Kritik soru şu: Her şey Cerablus’taki kadar kolay olur mu? Belli ki IŞİD, Cerablus’ta kaybedeceği bir savaş için enerjisini tüketmek istemedi. Fakat El Bab, IŞİD’in merkezi Rakka açısından ön savunma hattı özelliği taşıyor. Rakka’yı sağlama almak için ön cepheyi sağlam tutmak isteyebilir.

İkincisi “Dabık’ta Haçlı orduları yenilinceye kadar kıyametin kopmayacağına” inanan IŞİD, bu bölgeye özel önem veriyor. IŞİD, Dabık’ı, küresel cihat ve halifenin topraklarına hicret seferberliği için bir metafor olarak kullanıyor. Dabık, El Bab’ın hemen kuzeydoğusunda yer alıyor. IŞİD’in pragmatist davranma ihtimali de var. “YPG’nin eline geçeceğine Türkiye’nin eline geçsin, nasıl olsa Türkiye yarın çekilir, geride kalan grupları tekrar bölgeden atarım” diyebilir. Bu durumda geçici olarak Rakka’ya çekilme taktiğine de başvurabilir. Suriye’de olmaz diyebileceğimiz hiçbir ihtimal hesabı yok!

Burada üzerinde durulması gereken birkaç risk var:

- El Bab’ın şehir merkezi değil ama çevresinde 100’ün üzerinde Kürt köyü var. Buralarda Kürt karşıtı bir operasyon algısı ters tepebilir.

- Operasyon bu bölgeye genişlediği takdirde Türkiye’nin bu alanı kimlere bırakacağı önem kazanıyor. Mevcut saha unsurlarıyla bu kadar geniş bir alanda düzen kurmak zor. Haliyle belli ‘sakıncalı’ ya da ‘terörist’ unsurlarla ortaklık tesis etmek kaçınılmaz hale gelebilir. Nusra Cephesi (Şam’ın Fethi Cephesi) ve Ahrar el Şam gibi cihatçı örgütler sahanın güçlü aktörleri. Ve bunların kendi ajandaları var. Ankara bunlarla işbirliğini ilkesel olarak sorun etmiyor. Zaten bu örgütler başından itibaren doğrudan ya da örtülü bir şekilde Türkiye’den destek görüyor. Ama bunları desteklemek ayrı bir şey bunlarla tampon bölge kurmak apayrı bir şey. Ayrıca Türkiye’nin bu gruplarla iştigali alenileştiğinde uluslararası alanda başka sorunlar da çıkabilir.

- Bir diğer risk El Bab’ın hemen altındaki çemberde Suriye ordusu ‘Büyük Halep Savaşı’ adı verilen operasyonları sürdürüyor. Rusya, İran ve Hizbullah bu operasyonların parçası. Bu güçler o bölgede Türkiye’ye ‘hoş geldin’ demeyecektir. Türkiye’nin bu hamleleri karşısında Suriye ordusu ve müttefiklerinin verebileceği olası tepkiler yeterince hesaba katılmıyor.

- Türkiye eğer bölgede tanklarıyla kalıcı bir stratejinin peşinden koşarsa yerel unsurlar tarafından da işgalci güç muamelesi görebilir. Ki Cerablus’a müdahale nedeniyle bazı Türkmenler dahil birçok kesim Türkiye’ye işgalci suçlamasını yöneltiyor. Bunun Suriye içinden nasıl okunduğu önemli.

- TSK’nin operasyonu sınırlardan 50-60 kilometre mesafelere taşıdıktan sonra kalıcı bir sonuç almasının garantisi yok. Yeterince risk analizleri yapılmadığı, ilgili taraflarla koordinasyon sağlanmadığı ve sahada ‘Talibanistan’dan başkasını vaat etmeyen ortaklıkların mahiyeti sorgulanmadığı sürece bu bölgenin iç ve dış aktörlerce Türkiye’nin önünde bataklığa dönüştürülmesi hiç de zor değil. Bu kadar sessizlik hiç de hayra alamet değil.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler