‘İdeal’ bedene ihanet

Georges Vigarello, “Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi”de bir zamanlar övülen, sağlığın ve refahın göstergesi sayılan vücuttaki yağ ve kiloların, alay edilen ve aşağılanan bir iradesizliğin simgesi haline nasıl geldiğini anlatıyor.

Yayınlanma: 01.04.2016 - 10:57
Abone Ol google-news

Semiz olmak, on dokuzuncu yüzyılın sonuna kadar sağlığın ve zenginlik düzeyinin bir göstergesiydi. Fakat yirminci yüzyılla beraber işin rengi değişti. Öyle ki şişmanlık, aşağılanmaya yol açtı, insanların toplumdan soyutlanmasına neden oldu. Dahası, hastalık olarak anılmaya başlandı. Peki, algının bu şekilde değişimini sağlayan neydi?

Georges Vigarello, Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi başlıklı kitabında, bu değişimin evrelerini işlerken gelinen noktada şişmanlığın “bir elverişsizlik”, hatta “mutsuzluk” olduğunun altını çiziyor.

Gücü, atalarla olan bağı ve bolluğu simgeleyen kilo ve yağlar, Ortaçağ’dan yirminci yüzyıla dek çok çeşitli biçimlerde yorumlandı, üstelik takdir edildi ve şişman insanların ayrıcalıklı sayıldığı dönemler de yaşandı.

Ortaçağ’dan on dokuzuncu yüzyıla dek bol bol yemenin hiçbir sakıncasına neredeyse değinilmezken o tarihten itibaren vücudu kaplayan yağlar bir sorun olarak görülmeye başlar. Yirminci yüzyılla birlikte ince ve narin beden revaçtadır; güzellik ve sağlık, incelikle eşleştirilir. Durum öyle bir yere varır ki şişman insan yetersizlikle suçlanır; başarısız ve gevşek olarak görülür. Öte yandan Vigarello’ya göre şişmanlığın tarihi “cezalandırmaların”, “özel sıkıntıların” ve “mutsuzluğun tarihi”dir. O halde övgüden yergiye uzanan süreçte, arada ne olduğuna buyurun beraber bakalım.

ÖNCE ÖVGÜ, SONRA AYIPLAMA

“Canın boğazdan geldiğine” dair yaygın kanı, Ortaçağ’da güç ve soylulukla birleşince şişmanlık da bir gösteriş veya “prestij” meselesi haline gelmişti. Ancak bu dönemde ufak ufak itirazlar da yükselmeye başlamıştı: Heybetli gövdelerden fışkıran yağlar ve dolgun hatlar, acaba aşırlıktan kaynaklanıyor olabilir miydi? Ancak bu soru, Ortaçağ’ın en hareketli günlerinde yani bolluğun teşvik edildiği zamanlarda cılız bir ses olarak kaldı. Bu bolluk söylemi, hemen öteki yoksulluğu ve açlığı bastırmak için de kullanıldı. Tıkınmanın sürekliliği, kasları yağlara kırdırdı, yoksulların sesi de iyice kısıldı.

Vigarello, etlerin sıkı olduğu, gücü ve biçimi simgeleyen şişmanlıkla tartı patlatan şişmanlık arasında yapılan ayrımın, Ortaçağ’da belirgin olduğuna dikkat çeker. Söz konusu sınıflandırma, şişmanlığa saygı duyulmasını sağladığı gibi ziyafetlerin ve ölçüsüz yemenin desteklenişini de simgeliyordu.

Kilise Babaları ve yerel din adamlarının işe el atmasıyla hava yavaş yavaş dönmeye başlar. Günah çıkarmalar ve vaazlar sırasında iri beden, pisboğazlığın sonucu olarak gösterilir. Bu eleştirilere doktorlar ve saray çevreleri de katılır. Böylece şişmanlık, tıbben ve kültürel olarak da yadsınmaya başlar.

Rönesans’a adım atılmasıyla insanoğlu, bedeni son derece ayrıntılı biçimde incelemeye hız verince şişmanlığın eleştirisinde bir başka aşamaya geçilir. Beden, itinayla ufaltılmaya çalışılır; bu çabaya birtakım alet edevatlar da eşlik eder: Korse ve kemerlerin başı çektiği bu alet grubuyla oburluğu ve açgözlülüğü yüzünden ağırlaşan gövde, “ideal” ölçülere çekilmeye uğraşılır. Vigarello, bu dönemin özünü, kişinin şişmanlığı nedeniyle Ortaçağ’a göre daha çok ayıplanmasının ve reddedilmesinin oluşturduğunu söyler.

Şişman insan tembeldir, hatta toplumu hantallığa itme potansiyeline sahiptir; Vigarello, Rönesans’la beraber pek çok yerde şişmanların yarattığı “olası tehlikelerden” bahsedildiğini bir köşeye iliştirir. On altıncı ve on yedinci yüzyılla beraber şişmanlık, enikonu bir tehdit ve alay konusuna dönüştürülür. Vigarello özellikle doktorların başvurduğu betimlemelerin nereye gönderme yaptığını açıklar: “Katlanılmaz ağırlığı, kısıtlanan hareketleriyle şişman insan âdeta gülünçleştirilir. Buradaki amaç, akıllarda daha fazla yer etme, sınırları belirleme konusunda görece kayıtsız kalındığı halde ‘azla yetinmeyi’ haklı çıkarmaktır.”

Bunların dışında, dayatılan ölçülere ulaşmak için çırpınanların sayısı günden güne artar. Perhizler, sıkıştırılan ve ezilip büzülen beden, yeni uygulamaları beraberinde getiren bir sistem doğurur.

BURJUVA GÖBEĞİNE ELEŞTİRİ

Vigarello, yıllarla birlikte şişmanlığı derecelendirme ölçütlerinin geliştiğinden bahsederken şişmanlıktan kaynaklanan hastalıkların dillendirildiğini de ekliyor. Aydınlanma, şişmanlığa cinsel işlev bozukluklarına yol açan, kısırlığı arttırıp doğurganlığı engelleyen bazı hastalıkların kaynağı şeklinde bakan görüşlerin ortaya konduğu bir dönem olarak karşımıza çıkar.

Şişmanlama, “medeniyet fazlası” ve “aşırı hareket” olarak algılanır bu dönemde. Duyarlılığın kayboluşunu resmeden şişmanlık, dozu gittikçe artan ayıplanmayı da beraberinde getirir. Bundan kurtulmanın yolu ise hatları, istenen ve arzulanan ölçülere getirme olarak belirlenir. Gravürler ve tablolar hep bunu anlatmaya yardım eder. Dolayısıyla şişmanlığın tarihini yazmak, zayıflama tekniklerinin geçmişine değinmektir bir bakıma. Vigarello, Aydınlanma’yı şişmanlığın bireyselleştirildiği dönem olarak da tarihler.

Şişmanlık, on sekizinci yüzyılla birlikte miskinliğin ve yetersizliğin göstergesi sayılmaya başladığı gibi yozlaşmanın da habercisine dönüşür. Bunun ötesinde, on sekizinci yüzyılda hemen her toplum “kadınların hatlarının ince olmasını bekleyen” halkı aç bırakan vurguncu erkeklerin göbeğini hararetle eleştirir. Yetkili erkeklerin göbeği, artık şiddetli alayların bir numaralı konusu galine gelir.

Bu dönemde beden, güçlü bir alet olarak algılanır ve verimli çalışması için düzenlenmesi gerekir. On sekizinci yüzyılın sonundan itibaren bu amaçla bir dizi çalışma başlatılır. Şekerli ve nişastalı yiyeceklerin günlük hayattan çıkarılması için tavsiyelerde bulunulur, rakamlar ve ölçüler devreye girer. Böylece bedenin yetersizlikleri ve kusurları giderek daha fazla ayıplanır. Bundan payını en çok alansa burjuva göbeği olur.

'NE PAHASINA OLURSA OLSUN ZAYIFLAYIN!'

On dokuzuncu yüzyıl ise şişmanlık-mutsuzluk ilişkisini gündeme getirir: Psikolojinin ete kemiğe bürünmesi ve psikanalizin alıp başını gitmesi, kiloluların derdini uzun uzun anlattığı zamanlara işaret eder. Şişmanlık artık sadece fiziksel bir bozukluk değil, ruhsal bir sıkıntı olarak da tanımlanır. Vigarello, bütün bunların toplamının insanı, zayıflama çilesine doğru sürüklediğini belirtir: “Zayıfın zarafetinin ve şişmanlığa duyulan tiksintinin çağdaş bir yönüdür bu.” Yani bedenin estetiği gündeme gelince daha titiz sergilenmesi gereken beden için “ideal ölçüler” veya “ideal vcutlar”la ilgili kampanyalar geliştirilir. Vigarello, 1925’te Jean Prévost’un kaleminden şöyle bir cümle döküldüğünü hatırlatır: “Kaslar varlığımızın en büyük bölümünü oluşturur.” Bu, sosyetik ve bilge şişmanlıktan atletikliğe doğru bir çile yolculuğunun resmen başladığını da anlatır. Kadının da erkeğin de bedeni narin hale getirilmeye uğraşılır. 1930’lardaki slogan ise her şeyi özetler: “Ne pahasına olursa olsun zayıflamak gerekir.” Yirminci yüzyıl, şişmanların “toplumsal düzeni bozduğunun”; “iradesiz” ve “maliyetli bireyler” olduğunun sık sık dile getirildiği bir zaman dilimidir.

Vigarello, yirminci yüzyılda birbiriyle karşılaştırılan iki sorunun algılanış biçimini de net bir şekilde ortaya koyar: “Zayıflığın gittikçe daha fazla dayatılması, şişmanlığın da daha fazla kınanması. İlki hâlâ toplumsal görünümün bir ölçütüdür. İkincisi ise bir sağlık tehlikesinin işaretidir.” Zayıflık dayatıldıkça şişmanlığın daha çok göze battığı da bir gerçek. Vigarello, şişman kişinin bedeniyle özdeşleşmek zorunda kaldığının ancak bu bedenin, hem kendisi hem de başkası olduğunun altını çizer. Bu durum, şişman kişinin mutsuzluğundan söz etmesinin de baş nedenidir.

Yazar, şişmanlığın da zayıflığın da sonuçta birer kimlik gibi algılandığını; kınanıp övüldüğünü tarihsel örneklerle anlatarak sorunun zaman içinde nasıl biçim değiştirdiğini gözler önüne seriyor. “İdeal” olanla bedene ihanet arasındaki gerilim de sürüyor.

Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla Şişmanlığın Tarihi/ Georges Vigarello/ Çeviren: Yasemin Kayacan/ Doğan Kitap/ 310 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler