İl olmadan önce huzur istiyorlar

‘Hendek savaşının’ kıvılcımını çakan Cizre, Torba Yasayla artık il oluyor. Ahali bir yandan yaşadıkları yıkım ve ekonomik kayıpların giderilecek olmasından umutlu, diğer yandan kararı ‘güvenlik siyasetine’ bağlıyor.

Yayınlanma: 15.08.2016 - 21:43
Abone Ol google-news

‘Cizre’, Anadolu topraklarının ‘medeniyetlerin geçit yaptığı’ yerleşimlerinden bir tanesi. ‘Sıradan’ hiç değil... İslam ve tasavvuf düşünürleri, şairler çıkarmış; sibernetik ve robotik bilimin kurucularından İsmail Ebül-iz el Cezeri’nin memleketi... Dicle Nehri’nin bir kavis çizerek nazlı nazlı süzüldüğü Cizre’ye bugünkü ismini verenler Araplar. Cizre, Kürtlerin deyişiyle ‘Cizir’, Arapçada ‘ada’ manasına geliyor. Yerleşime büyük hizmetleri geçmiş, surlarını, hanlarını vaktiyle restore etmiş Abbasi valilerinden Hasan ibn Ömer’e atfen ‘Ömer’in oğlunun Adası’ da deniliyor.

Cumhuriyetle Cizre olarak benimsediğimiz bu diyarın yüzde 35-40’ının yıkılması ise 21. yüzyılda bizim yaşadığımız döneme nasip oldu! Yıkıp sonra il statüsü vermek..

Kontrol noktasında 1.5 saat

Geçen şubatta ‘hendek savaşı’ sürerken kurduğumuz gazeteci grubunun ‘Haber Nöbeti’nde ‘yeltenmişliğimiz’ var, lakin girmek mümkün olmamıştı. Beş ay sonra geçen hafta ismi henüz ‘Şırnak Şerafettin Elçi’ olan havaalanından çıkıp birkaç kilometre ötedeki kontrol noktasında GBT kontrolünden sonra girebildik şehre...

‘Kimdik?’, ‘Niye gelmiştik?’... Gazeteciydik. 1990’da, tam 26 yıl önce güvenlik politikalarının ilçe olmayı münasip bulduğu Cizre’nin bu kez il statüsüne layık görülmesini anlamaya, ahalinin nabzını tutmaya gelmiştik.. 53 dereceyi bulan sıcakta 1.5 saat bekledikten sonra kontrol noktasından geçmeyi başardık.

İl olmanın buruk sevinci

En son 2014 Ağustosu’nda IŞİD’in hışmına uğrayan Irak’ın Ezidilerinin peşinde, Habur’dan geçip gelmiştim Cizre’ye.. Ateşkesin devam ettiği sulh dönemleriydi. Ahalisi görece rahatlık içindeydi, orta sınıf gelişmekteydi. Bugün öyle mi? Değil. Cizre’nin ‘hendek savaşıyla’ yüzde 35-40’ı enkaza dönmüş. Şehir ‘çatışma yorgunu’.. Çatışmalı dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu zamanında, ocak ayındaki torba yasa teklifiyle işareti çakılmıştı, Cizre’nin il statüsüne ‘terfi edeceği’... Sekiz ayın sonunda gerçekleşiyor. İlçede ‘buruk bir sevinç’ var. En başta 26 sene sonra hak ettikleri ‘payeye’ kavuştukları için. Lakin genel kanaat il statüsü verilmesinin şehrin tarihi, kültürü yahut medeniyetiyle alakalı değil, idari tasarruf olduğu.

Kavşak noktası

Cizre, bölgedeki yerleşimlerin kesiştiği kavşakta, Irak’la Habur Sınır Kapısı’na açılan uluslararası karoyolunun üzerinde. 16 Mayıs 1990’da 15-20 bin nüfuslu Şırnak’ın Siirt’ten ayrılarak Türkiye’nin 73’üncü ili olmasına karar verildiğinde, İdil ve Silopi ile birlikte Şırnak’a bağlanmıştı. Bugün ise Beytüşşebap, Güçlükonak, İdil, Silopi, Uludere’nin yanı sıra ismi ‘Nuh’a çevrilen Şırnak (Şırnak zaten Kürtçe Nuh’un şehri anlamına geliyor) Cizre’ye bağlanıyor. Cizre, Şırnak’a 40 kilometre uzaklıkta. Bugün nüfusu yaklaşık 140 binle ifade ediliyor. Tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlar. Ballı incirler yetiştiren köyleri var. Ekonomisi esasen Habur sınır ticaretine dayanıyor.

Her gece ‘içtima, içtima’

Cizreliler, tüm Türkiye’ye adrenalin salgılatan 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ‘ne yapacaklarını şaşıranlardan’... Son beş-altı ayda uygulanan sokağa çıkma yasağı icabı, gong vurduğunda, saat 23.00’te evlerinde olmaları gerekiyor, yahut gerekiyor-du. 15 Temmuz’dan beri iş biraz karışık. Cizreliler durumu “Adamlar çıkın diyorlar çıkıyoruz, girin diyorlar giriyoruz” sözleriyle özetliyor. İsmini Abdülkerim olarak veren 40 yaşındaki bir Cizreli, “İçtima, içtima, içtima” diyor. “Aylardır sokağa çıkma yasağı var, size tolerans tanıyoruz ama ceza kesecez, hadi evinize diyorlardı. Darbe akşamı bize dışarıya çıkın deyip durdular...” 15 Temmuz’da salalar sabaha kadar susmamış. Kimisi ‘hendek savaşında’ öldürülen gençlere atıfla “O zaman bir imam dahi ağzını açmamıştı’ anımsatması yapıyor.

Ahali barakalarından çıkan askerin Çakırsöğüt Jandarma Tugay Komutanlığı’ndan konvoylar halinde geldiğini ve halk tarafından köprü üstünde durdurulduğunu anlatıyor.

Her akşam ‘demokrasi şöleni’

Kaymakamlığın yanı sıra Sosyal Sigortalar gibi kamu kurumlarının bulunduğu merkezdeki binada hazırlık yoğun, valilik taşınacak. Kaymakam kâğıt üzerindeki bilgileri aktarmakla yetiniyor. Şırnak’ta çalışamayan ilin vali yardımcıları artık Cizre’de. Henüz bu binada değil ama restore edilmiş tarihi Hamidiye Kışlası’nda çalışmaktalar. Kaymakamlık binasının önü ise her akşam 20.00’de ‘Demokrasi şölenine’ ev sahipliği yapıyor. Genelde İşkur’luların şölene taşındıklarını anlatıyorlar.

HDP’nin kalesi

Cizre’de 1 Kasım 2015 seçiminde HDP’ye yüzde 93.2 oranında oy çıkmıştı. Bugün AKP’liler ‘türemiş’. Öyle söylüyorlar. Cizre ilk ‘hendek savaşının’ çıktığı yer. Bugün kimi ahali ‘devletle PKK el ele verdi şehrimizi yıktı’ diyor, kimisi ‘HDP’ye komplo kurulduğunu söylüyor. Hemen hepsi ‘devletin kendi vatandaşına bu denli hunharca davranmaya hakkı olmadığını’ anlatıp ekliyor: ‘Suriyeliler kadar vatandaş değilmişiz’.

Diğer yandan şehirde il statüsü alma heyecanı yüksek.

‘Şırnak’a haksızlık oldu’

Darbe girişimi sırasında davet beklemeden sokağa atılanlardan olan Abdülkerim, “Şırnak’a haksızlık yaptılar. Biz zaten hak ediyorduk ya onlar da il kalsaydı. Biz sevindik ama onlar yasta, onlara haksızlık oldu. Onlar 140 gündür yasakta” diyor. Abdülkerim, Cizre için ise “Zaten 7 bin polis vardı, şimdi 1800 daha gelecekmiş. Burası tampon bölge oldu” görüşünde. Böylece il statüsü edinmeyi ‘güvenlik politikalarına’ bağlıyor bağlamasına lakin ‘hendek savaşını’ da sorguluyor: “Kim yaptı bu olayları. Hendek olaylarında evimize bomba geldi. Ne yapacağız, kaçmayacaz mı?” diyor.

Sonra kahvedeki bazılarının öfkeli bakışları altında “O HDP’li vekillerin çocukları hep Avrupa’da, bizim gençlerimizi hendek arkasında bıraktılar, öldüler. Biz söyleyince olmuyor sonra. Konuşamıyoruz...” diyor Abdülkerim. Şimşekleri çekince de, “Allah uzun adama uzun ömürler versin” diyor. Tansiyon yükseliyor, o ‘tınmıyor’, “Cumhurbaşkanı olmasaydı sonumuz Suriye’ye dönerdi” diyor ısrarla.

‘İş olsun, fabrika olsun’

35 yaşındaki Abdullah, berberlik yapıyor. O, “Abla çok mutluyuz. O kadar mutluyuz ki. Yıllar önce hak etmiştik” deyip ekliyor: “Buraya fabrika yapılsın, üniversite yapılsın. Bizim burada hiçbir sosyal faaliyetimiz yok. İş istiyoruz, fabrika istiyoruz, sosyal etkinlik istiyoruz.”

İsmini Hakan olarak veren 42 yaşındaki esnaf atılıyor: İş yok, güç yok. Bu gençler artık işsiz kalmasın. Biz burada savaşı gördük. Keşke iş olsa..

‘24 ayar altın yapsa ne yazar ’

Cizreliler, Şırnaklılara üzülseler de konuşmalardan aradaki ‘rekabet’ seziliyor. İsmini Osman olarak veren 42 yaşındaki Cizreli, il statüsüne çok sevinmeyenlerden... “Bu ne ki, bu milleti birbirine düşürme. Cizre de aynıdır Şırnak da” diyor önce. Sonra Şırnak için “Yazın yaylaya gidiyorduk. Orası köydür, burası şehirdir. İpek Yolu buradan geçer. 26 yıldır şehir olmak bizim hakkımızdı, hakkımızı yediler” vurgusu yapıyor. Zeki, kahveci, 43 yaşında.. “İl olmaktan ziyade insanlar perişan. Burayı 24 ayar altın yapmış ne işe yarar. Hiçbir anlamı yok. Şu anda canımız tehlikede. Cebimizde beş kuruş paramız yok” diyor.

“Güvenlik için olmasaydı, polis yığılmasaydı, biz sevinirdik” diye ekliyor.

Şoförlük yapan 37 yaşındaki Mehmet, il yapılması “gündemi değiştirme” amaçlı. “Askeri politikalardır. Yoksa huzur için yapmamışlardır. Diğer yandan darbeye karşı çıkıyor “Başarsalardı yine olan ilk Kürtlere olacaktı” diyor.

‘PKK çıkardı’

41 yaşında Veli, beyaz eşya yetkili bayii. Hendek savaşında Nur Mahallesi’ndeki evinden olmuş. “1980’leri yaşadık biz” diye anlatıyor. Çatışmaların 35. gününe kadar direnmiş, çıkmamışlar. ‘Niye çıktınız’ diye sorunca, şöyle bir duruyor, sonra “PKK çıkardı” yanıtını veriyor. ‘Nasıl yani’ diye ısrar edince, “Bize çıkın dediler, biz de çıktık. En son biz çıktık. Çıkmasaydık öldürülecektik. Yoksa evimizi niye bırakalım. İki ateş arasında kalmıştık. Açıkça söyleyelim.”

Peki, Cizre’nin il olması? Veli, “İyi de bu geç kalmış bir karar. Yıllar önce alınması gerekirken, 26 sene sonra alınıyor. Şırnak da mağdur. Ama en başta mağdur olan Cizre’ydi” tepkisini gösteriyor.

Şehre müdahalenin yolu açıldı

Leyla İmret, Cizre’nin seçilmiş ilk kadın ve 29 yaşıyla en genç belediye eşbaşkanı. Daha doğrusu ‘eşbaşkanıydı’. 31 Mart 2014’teki yerel seçimlerle başladığı görevi, Eylül 2015’te askıya alınmış. Sebep ‘terör propagandası’ yapmak. Vice News’la bir söyleşisi yüzünden ‘teröre destek’ ithamlarıyla ‘görevden el çektirilmiş’. “Tamamen bir gazetenin çevirirken manipüle ettiği röportaj yüzünden bunlar oldu” diyor.

Ailesi 1992’de köy yakmalar ve faili meçhullerden geçilmeyen bir ortamda göç edenlerden. Babasını beş yaşındayken yitirmiş, önce Mersin’e, sonra Almanya’ya gitmişler. Bremen’de pedagoji okumuş, ateşkes dönemiyle siyasete atılmış.

Hendek savaşını anarken, “Küçükken yaşadıklarım canlandı” diyor. HDP’nin hendeklerin kapatılması için çok uğraştığını, Hatip Dicle’nin şehre gelerek hem yetkilileri hem gençleri iknaya çalıştığını anımsatıyor. Olayların başında “Bizi ve halkı karşı karşıya getirme çabası vardı” diyor, “Hükümet bu çocuklar ne istiyor, niye hendek arkasına sığınıyorlar deseydi, bu duruma gelir miydi” diye soruyor.

‘İftiralar ortaya serilecekti’

Cizre’ye il statüsü veren torba yasadan sonra Danıştay’a açtığı göreve iade davasından umutsuz. “Yasak sürerken karalama ve linç kampanyası başladı. Hiç alakasız iddiaları dosyaya koymuşlar. Danıştay kararı söz konusu olsaydı bana atılan iftiralar ve uydurulan yalanlar ortaya serilecekti. Yargı yoluyla göreve iade mümkün olacaktı. Ama torba yasayla artık umut bitti” diye konuşuyor. Torba yasa uyarınca ‘terörizm’ ithamlarıyla başkanlıktan el çektirilenler yerine İçişleri Bakanlığı yahut valiler atama yapabiliyor.

Leyla İmret, köklü tarihi, coğrafi konumuyla Cizre’nin zaten il olmaya daha uygun olduğunu belirtirken, son kararın güvenlik politikaları icabı alındığı görüşünde. “Çünkü Şırnak çok büyük ölçüde yıkıma uğradı. İnsanların dönüp yerleşmelerine engel olacak kadar” diyor. Cizre için ise “Gerçekten il olma kriterlerine daha uygun olduğu düşünülseydi, bu karar daha önceden alınırdı. Cizre’nin her zaman böyle bir talebi vardı” anımsatması yapıyor.

Yasaktan sonra mahalle mahalle tespit yapmışlar. 10 bin hasar, 1200 ağır hasarlı bina olduğunu anlatıyor. İnsanların bir kısmı evlerini tamir ettirmişler. Ama hakkında yıkım kararı verilmemiş olan binaların ne olacağı meçhul. İmret ise, Cizre’nin yıkılan mahallelerinin şimdi torba yasayla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na devredilmesini manidar buluyor. Yasayla yıkıma itiraz hakkının ortadan kaldırıldığını, her türlü yapı denetiminin belediyenin elinden çıkıp gittiğini söylüyor. Doğrudan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı karar verecek ve yapılacak. İmret’e göre, “Böylelikle şehrin ve ilçelerin demografisine el atabilecek şekilde müdahalenin yolu açılıyor.”

‘Yıkımın sorumluları’

Darbeye Cizre halkının da karşı çıktığını söylerken, “Darbeciler buradaki yıkımın da sorumluları” diyen İmret, hendek savaşındaki rolünü anımsattığı komutan Adem Hududi’nin tutuklanmasını olumlu buluyor. Şehirde aylarca işlenen suçlardan da yargılanmaları gerekenler olduğunu söylüyor.

Yaşananlara rağmen iyimser: “Kürt halkı belki başka bir coğrafyada olsa daha öfkeli olurdu. Oysa bugün benim ocağım yandı, başkasının yanmasın diyebiliyor. Bu kadar yaşanmışlıktan sonra duaları hâlâ barıştan yana. Keşke artık bu kan dursa diyorlar.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler